Ömer Öneren yazısı: Uzaya ulaşan insan, kendine ulaşmayı da başaracaktır!
Ömer Öneren yazısı... EGEMEN SİSTEME GÖRE HAYVANLARI SAVAŞTIRMAK YASAK EGEMENLİK İÇİN İNSANLARI SAVAŞTIRMAK MUTLAK GEREKLİLİK SİLAH SESLERİ DUYUNCA UTANIR, EĞİLİR DAĞLAR LANETLİ NAMLULARDAN ÇIKARKEN KURŞUN AĞLAR Ömer Öneren Mülkiyet farklılığının ortaya çıkması, farkı korumak için örgütlenme zorunluluğunu getirdi. Devlet örgütlendi. Devletin kutsallığı olmalı, sürekliliği ve dokunulmazlığı sağlanmalıydı. Dönemin egemenleri, kandan, korkudan yararlanarak sürekliliği sağladı. Savaşa kutsal mücadele kimliği kazandırıldı. İnsanlar kim için, ne için savaştıklarını bilmeden kendileri gibi halktan insanları öldürüyordu. Osmanlıda, iktidarlarını korumak için yakınlarını öldürmeyi meşru kılan yasa düzenlemeleri vardı. Fatih’in Kanunnamesi'ndeki düzenleme ‘ Her kim esneye ki evladından saltanat müyesser ola nizamı alem içün karındaşlarını gatl itmek münasibdir’ biçimindedir.. Günümüz Türkçesiyle ‘ Her kime, soyundan saltanat geçerse dünyanın düzeni için kardeşlerini öldürmek uygundur.’ Bu düzenlemelerle iktidar sahiplerinin kardeşlerini, çocuklarını öldürmeleri bile meşruydu. Osmanlı döneminin taht savaşları, ganimet savaşları vahşet boyutundaydı. III. Murat yasaya uyarak 1574’te kardeşini öldürmüş. 1595‘te öldükten sonra yerine geçen oğlu III Mehmet , ilk gecede hepsi çocuk 19 kardeşini boğdurmuştu. Osmanlı ordularının savaşlardan getirdikleri ganimetleri padişahlara sunduklarını biliriz. Bu savaşlarda şehit düştüğü söylenen herhangi bir askerin yeryüzünde mezarı yoktur; ama savaştıran padişahların anıt mezarları, türbeleri var. Devlet, kurulduğundan itibaren bilimi, sanatı, bütün kurumları zenginliğin egemenliği için biçimlendirdi, programladı. Fikri yaratıları, öncelikle sermayenin egemenliğini sürekli kılmak için savaş araç ve gereçlerini üretmek için kullandı. ÖRNEKLER 1-16 Temmuz 1945’te atom bombası test edildi. Yeryüzünü cehenneme çevirecek bu silah üretildikten yaklaşık 32 yıl sonra ,1977 yılında insan sağlığı için çok gerekli olan MR üretildi. 2- Atom bombası üretiminden yaklaşık 41 yıl sonra, 1986 yılında göz tedavilerinin vazgeçilmezi olan HEİDELBERG göz tomografisi aracı üretildi. 3- Yaklaşık 6 yıl sonra da 1951 yılında göz tansiyonu aracı kullanıma girdi Bilim insanlarına, mühendislere; öncelikle hem kendilerini, hem de dünyayı ortadan kaldıracak nükleer silahlar ürettirdiler. Bütün bunların gerçekleşebilmesi için insanların kendine yabancı olması gerekirdi. Ve sistem kendine yabancı insan tipini yarattı. Uyy aman yoldaş aman Karıştı sapla saman Yaptığı silahla vurulur Kendine yabancı insan Ömer Öneren Etnik kimlik, bayrak kutsallaştırılmış, sermayenin çıkarlarını koruyan devlet için devlet baba, devlet ana algısı yerleştirilmiş. Umudu ertelemişler, bu dünyanın geçici olduğuna, gerçek yaşamın öldükten sonra yaşanacağına halkları inandırmışlar. Huriler, gılmanlar ve hayali cennet algısını örmüşler. Sistemin devamı için savaşa ihtiyaç olduğundan : savaşın kutsal mücadele olduğu, vatan, millet uğruna savaşta ölenlerin cennete gideceği yalanına halkı inandırmışlar… Devletler, savaşa meşruiyet kazandırmak için, eğitim dahil her türlü üst yapı kurumlarını kullanarak halkları birbirine düşman ettiler. Savaşan görüntüsünde olan iki devlet, egemenliklerini korumak için kutsallaştırdıkları kavramları kullanarak , yoksul halkların çocuklarını savaştırıyorlar. Devletler, savaşan taraf değil, savaştıran taraftır, her savaştan kazançlı çıkarlar. Savaşan taraftakiler, birbiriyle hiçbir sıkıntısı olmayan, kendine yabancılaştırılmış halklardır. Niçin savaştıklarını bilmeden birbirlerini öldürürler. Savaştıranlar hep kazanır, iktidarlarını korurlar. Savaşanlar hep ölür, hep kaybederler. Vatan denen ülke, sistemle uyum içinde olanların egemenlik alanlarıdır. Yaşayanların önemli bölümünün tapulu taşınmazı yoktur; ancak ülke kutsaldır, sınırlar namustur, korumak yoksulların görevidir. NATO, üye devletlerin barış içinde yaşamasıyla, onların egemenlik alanı olan ülkelere yönelen saldırılara karşı koymakla görevli militarist örgüttür. Halkların güvenliği ile NATO’nun uzaktan yakından ilişkisi yoktur. Kendine yabancı insan, hiçbir olayda hukuki meşruiyet aramaz, kendini sömürenlerin hukuka, insan haklarına aykırı olan her türlü eylemlerini meşru kabul eder. Bir ülkede, halk hukuki meşruiyeti aramaz, fiili meşruiyeti kabul ederse, egemenler hukuk tanımaz. Yaşadığımız süreçte de hukukun olmadığı bu nedenledir. Emperyalist kapitalist sistem; her şey, ezan, kuran, millet, devlet, vatan, bayrak için diyen, ne için savaştığını bilmeyen, ölürse şehit olup cennete gideceğine inanan, kendine yabancı olan toplum tipini yaratmayı başarmıştır. Güvenlik, insanoğlunun temel ihtiyaçlarından biridir. Yaşadığımız çağda, birey ve toplum, güvenlik kavramının kapsamında değildir. Birey, devletin ve iktidarların güvenliliğini, sürekliliğini sağlamak için onlara silah üreten, onlar için savaşan, ölenlerdir. Özgürlük, güvenlik ve demokrasi kavramlarına sorulan, “Kimler için özgürlük? Kimler için güvenlik? Kimler için demokrasi?” sorularının tek yanıtı, “Egemenler için, iktidarlar için”dir. Egemenlerin güvenliği, uzak geçmişte insan gücüyle sağlanırdı, yıllar sonra silahlarla sağlanmaya başlandı. Bu durum devletler arasında silahlanma yarışını başlattı. Sanayideki gelişme ile savaşlarda makineler kullanıma girince, sivil - asker ayrımı da ortadan kalktı. Silahları üreten insan, ürettiği silahların hedefi oldu. Sanayinin, teknolojinin gelişmesiyle silahlanma yarışı da hız kazandı. Resmi kayıtlarda Türkiye’nin 2021 yılı askeri harcaması 13.014.000.000 dolar, Sağlık Bakanlığı’nın 2021 bütçesi 8.659.124.005 dolardır. Kısaca halktan toplanan vergilerden 13.014.000.000 dolar, sistemin sürekliliği için savaşa, savaş araç ve gereçlerine harcanmıştır, Egemenliğin sürekliliği için savaşa harcanan para, halkın sağlığı için harcananın bir buçuk katından çoktur. Her şeye rağmen barışa çıkacak yol da vardır. Tarihin ve hayatın olağan akışıyla az da olsa gelişen insan, durumu yavaş yavaş anlamaya başladı. Yüz yıllar sonra kişilik kumaşını; özgürlük, eşitlik, barış ipliği ile örmeye başlayan insanlar ortaya çıktı. Gün geçtikçe çoğaldılar, kurtuluşun ateşini yaktılar. Emperyalist kapitalist sistem; özelleştirme, kamu kaynaklarına el koyma yolunda başarılar kazanınca , beyin gücüyle çalışanların da işçi sınıfına katılmasını yarattı. İşçi sınıfı artık yalnızca kol gücüyle çalışanlardan ibaret değil. İşçi sınıfı, doktorlar, profesörler, mühendisler, yüksek öğrenimli bireylerle, kol gücüyle çalışanlardan oluştu. Emekçiler, sınıf mücadelesinde, bilimi, sanatı, edebiyatı kullanacak konuma yükseldi; egemenlerin korkulu rüyası oldu. Sistemin egemenleri etkili önlemler alma yolunu seçti. Medyayı kullanarak halkları tüketime özendirdiler, kredi kullanma yollarını açtılar. Halkları, yarınlarını satarak yaşamak zorunda bıraktılar. Borcunu bitirmek yaşam biçimi oldu. Bu büyük uyanışı durdurabilmek için halkları birbirine kırdırmak, savaş çıkarmak yolunu tuttular. Savaş, sistemin birinci tercihi oldu. Devlet, millet, ülke, dinsel motifler kutsallaştırılarak, silah üretiminin ve savaşın gerekliliği halklara kabul ettirildi. Savaş fiili meşruiyet kazandı. Dünyanın büyük bölümünde savaşlar çıkararak, halkları korku koridoruna aldılar. Bu nedenle dünya kan kokuyor. Büyük barış mümkün. Savaş, canlılar, cansızlar, doğa ve bitkiler için vahşettir. Savaşta insanlar ölür, ormanlar yanar, doğada yaşayan bütün canlı varlıklar ölür ya da ölüm korkusu yaşar. Kısacası yeryüzü kanar. Herkesin , her nesnenin barışa ihtiyacı var. Savasın kaynağı, dünya gelirinin paylaşımındaki uçurumdur. Dünyada yaşayan yaklaşık 7,5 milyar insanın % 12’si olan 900 milyonu, dünya gelirinin % 85’ine el koyuyor. Bu haksız paylaşımın devamı için halkların korku koridorunda yaşatılması, savaşın yaygınlaştırılması, insanların yaşananlara razı edilmesi gerekir. Haksız paylaşımın kaldırılması, eşit adil paylaşımın inşası kolay değildir. Gerry Adams’ın ‘Anladım ki barışmak savaşmaktan daha zormuş.’ sözü doğru yargının anlatımıdır. Sekiz yüz yıl önce Mazdekilerin, Şeyh Bedreddin’in dediği gibi ‘Dünya, herkesin ortak malıdır.’ Yazık ki % 85’i gasp edilmiştir. Barışa yaşam hakkı tanımayan olgu budur. Emperyalist kapitalist sistemin temsilcileri siyasi iktidarlar ve işbirlikçi politikacılardır. Sistem bunlar aracılığıyla savaş çıkarır. Halkların birbiriyle sorunu yoktur. Halklar barışıktır. Büyük barış, özgürlük ve eşitliğin yerleşik olduğu toplumda olasıdır. Sömürünün yoğun olduğu toplumlarda, halkla egemenler arasında gerçek barıştan söz edilemez. Ertelenmiş savaştan ya da sessiz savaştan söz edilebilir. DİLEĞİM ŞUDUR Gün ola harman ola Umut yetişe. Özüne yabancı insan Kendine yoldaş ola. Dünya yurt, insanlar yurttaş ola SİLAHLARI ÜRETEN İNSAN, ÜRETTİĞİ SİLAHLARIN HEDEFİ OLDU. SİLAH SESLERİ DUYUNCA UTANIR EĞİLİR DAĞLAR. LANETLİ NAMLULARDAN ÇIKARKEN KURŞUN AĞLAR Ömer Öneren Uyy aman yoldaş aman Karıştı sapla saman Yaptığı silahla vurulur Kendine yabancı insan Ömer Öneren SEN HİÇ OĞUL EMZİRDİN Mİ KÖR KURŞUN - Ali Saraçoğlu SAVAŞTA ASKER Her asker iki kez ölür. Biri kendi ölümü Diğeri de düşman sandığı Askerin ölümüdür. Her asker iki gözünden vurulur. Birini kendi vurur. Diğeri namluda unutulur. Her askeri kendi düşmanı Gönderir savaşa. “Ya kuzgun leşe Ya devlet başa” Ömer Öneren DİLEK Gün ola Kıran vura Başlar ayak ola. Ayaklar baş ola. Gasp edilen emeğin Lokması ateş ola. Gün ola devran döne Emekçiler uyana. Emeğin kurtuluşu Her derde derman ola . Gün ola harman ola. Umut yetişe. Özüne yabancı insan Kendine yoldaş ola Ömer Öneren Bütün kimliklerin silindiği, yalnızca insan kimliğinin kaldığı, dünyanın vatan, kutsalın emek olduğu gün ; BÜYÜK BARIŞ OLACAK. HOŞ GELDİN YARIN, HOŞ GELDİN DİYECEĞİZ. Benim yurdum dünya; yurttaşlarım tüm insanlardır. Barışa giden yolda yürüyelim. Hoşça kalın. Ömer Öneren
Ömer Öneren yazısı... EGEMEN SİSTEME GÖRE HAYVANLARI SAVAŞTIRMAK YASAK EGEMENLİK İÇİN İNSANLARI SAVAŞTIRMAK MUTLAK GEREKLİLİK SİLAH...