top of page
< Back

Ömer Seyfettin, Kemalettin Kamu, Fecri Ebcioğlu, Egemen Bostancı, Mediha Demirkıran, Nehar Tüblek...

Bugün 6 Mart. Ömer Seyfettin, Kemalettin Kamu, Fecri Ebcioğlu, Egemen Bostancı, Mediha Demirkıran, Nehar Tüblek, Nüzhet İslimyeli, Şirin Devrim ve Nedim Otyam'ın ölüm yıldönümleri. BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi sevgiyle, saygıyla anıyoruz. Ömer Seyfettin kimdir? (d.28 Şubat 1884, Gönen - 6 Mart 1920, İstanbul) 28 Şubat 1884'te Gönen'de doğdu. 6 Mart 1920'de İstanbul'da henüz 36 yaşındayken yaşamını yitirdi. Çağdaş Türk öykücülüğünün ile " Milli Edebiyat Akımı "nın kurucularından. Kafkas göçmenlerinden Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'in oğlu. Öğrenimine Gönen'de başladı. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirmemeleri için annesiyle bilikte İstanbul'a gönderildi. 1892'de Aksaray'daki Mekteb-i Osmaniye'ye yazdırıldı. 1896'da Eyüp'teki Baytar Rüşdiyesi'ni bitirdi. Edirne Askeri İdadisi'nden sonra 1903'te İstanbul'da Mekteb-i Harbiye'den mezun oldu. Mülazim (teğmen) rütbesiyle orduya katıldı. İzmir Zabitan ve Efrat Mektebi'nde bir süre öğretmenlik yaptı. 1908'de merkezi Selanik'te olan 3'üncü Ordu'da görevlendirildi. 1911'da ordudan ayrıldı. Ama Balkan Savaşı çıkınca tekrar askere alındı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanya Kalesi'nin savunması sırasında Yunanlılara esir düştü. Bir yıl süren tutsaklıktan sonra İstanbul'a döndü. Kısa bir süre "Türk Sözü" dergisinin başyazarlığını yaptı. 1914'te Kabataş Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ölümüne dek bu görevi sürdürdü. Yazmaya Edirne'deki öğrenciliği sırasında başladı. İlk şiiri "Hiss-i Müncemid" "Ömer" imzasıyla 1900'de "Mecmua-i Edebiye"de yayınlandı. İlk öyküsü "İhtiyarın Tenezzühü" 1902'de Sabah gazetesinde yer aldı. İzmir ve Makedonya'da görevliyken yazdığı şiir, öykü ve makaleler çeşitli dergilerde çıktı. Askerliğe ara verdiği dönemde ise yazıları "Rumeli" gazetesi ve çeşitli dergiler de yayınlandı. Selanik'te yayınlanan " Genç Kalemler " dergisindeki yazılarıyla ünlendi. Derginin ikinci dizisinin ilk sayısında Nisan 1911'de yayınlanan "Yeni Lisan" başlıklı yazısı "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir. Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçe'nin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Milli Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem 'le birlikte sürdürdü. 1'inci Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayınlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı. Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk gelenek lerine dayandırdı. Günlük konuşma dili ni kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verdi. Çok değişik konular işledi. Bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verdi. Ömer Seyfettin, olay ya da Maupassant tarzı öykücülüğün kurucu ismidir. Öykülerinde büyük oranda realizm etkisinde olduğu görülmektedir. Öykülerindeki kahramanlar için çok yönlü ve derin bir psikolojik çözümleme yapmamıştır. Öykülerinde anlatımı daha etkili kılmak için efsanelerden, atasözlerinden, deyimlerden ve halk hikayelerinden sık sık faydalanır. Öyküleri genellikle sürpriz bir sonla bitmektedir. Ölümünden sonra 1926'da öykülerini önce Ali Canip Yöntem derledi. Ardından Ahmet Halit Kitabevi 1936'da bir derleme yaptı. 1950'den sonra Şerif Hulusi, öykülerini yeniden gözden geçirip 10 cilt halinde yayınladı. Rafet Zaimler Yayınevi 1962'de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Son olarak Bilgi Yayınevi, "Bütün Eserleri" adıyla tüm öykülerini 16 kitapta topladı. Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet bu dizideki öykü kitaplarından bir bölümü. İnceleme kitaplarında "Tarhan", "Ayın Sin" rumuzlarını kullandı. Eserlerine İlişkin Değerlendirmeler Bahar ve Kelebekler: Genç Kalemler'de yayımlanan öykülerinden biridir. Yeni Lisân makalesinde ortaya koyduğu hususları örnekleyen kullanımlar içermesi açısından önemlidir. Yani "yeni lisan" konusunda dile getirdiği teorinin pratiğe dönüşmüş halidir. At: 1908'de yayımlanmıştır. Ömer Seyfettin öykücülüğünün ana hususları ihtiva eden karakteristik metinlerden biridir. Ömer Seyfettin'in öykülerindeki ana hususlar: Yirminci yüzyılda yaşama şuuru ve gerçekçilik Mazi ve kahramanlık hasreti Duru bir Türkçe Buruk bir mizah Öyküleri şu alt başlıklar etrafında ele alınabilir: Tarihî hikâyeler Peçevi Tarihi başta olmak üzere Ömer Seyfettin bir dizi konusunu tarihten alan hikâye yazmıştır. Bu hikâyelerin amacı, Türk devletinin güçlü yönlerini öne çıkarmaktır. Devlet adamları, askerler bu öykülerin ana kadrosunu oluşturmaktadır. Başını Vermeyen Şehit : Konu, Peçevi Tarihi'nde geçen manzum bir destandan alınmıştır. Kütük Vire Ferman Kızılelma Neresi? Pembe İncili Kaftan Balkanlar ile İlgili Hikâyeler Balkanları iyi bilen Ömer Seyfettin, bir kısmı da kendi başından geçen hikâyeler kaleme almıştır. Ömer Seyfettin, Balkan Savaşı sırasında orduya çağrılmış, o günlerde kısa kısa yazdığı günlükleriyle o günlerin iç burkan acı şartlarını ortaya koymuştur. En acı olayları; keskin ve kısa ifadelerle anlatan bu rûz-nâme, Balkan Savaşı hakkındaki önemli belgelerden biridir. Yunanlılara esir düşen Ömer Seyfettin, Nafliyon kasabasında 10 ay kadar kalmış ve 15 Kasım 1913'te esaretten kurtulmuştur. Bomba Beyaz Lale Nakarat Hürriyet Bayrakları Çanakkale Savaşı ile İlgili Öyküler Çanakkale'den Sonra Mefkûre Aleko Bir Çocuk Kaç Yerinden Çocukluk ve Gençlik Hatıralarından Yola Çıkarak Yazdığı Öyküler İlk Namaz Anda Kaşağı Falaka Masal ve Fanteziler Kurumuş Ağaçlar Herkesin İçtiği Su Üç Nasihat Türkçülük Düşüncesini Telkin Etmek Üzere Yazmış Olduğu Öyküler Primo Türk Çocuğu Ashab-ı Kehfimiz Önemli Açıklama Ömer Seyfettin'in Efruz Bey ve Ashab-ı Kehfimiz adlı eserleri kimi kaynaklarda roman, kimi kaynaklarda ise uzun hikâye olarak adlandırılmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre bu eserler Batı edebiyatında örnekleri görülen novella bağlamında değerlendirilmelidir. Ömer Seyfettin bizzat kendisi Ashab-ı Kehfimiz için "İçtimaî bir roman" değerlendirmesini yapmıştır. "Ashab-ı Kehfimiz" ve "Hürriyet Bayrakları" adlı eserler, Osmanlıcılık ideolojisinin iflas ettiği ana fikrine dayanmaktadır. Ömer Seyfettin kendi edebiyat dünyasını değerlendirdiği bir yazısında gerçekçiliği Baha Tevfik'ten; sade dili ise Maupassant ve Türkçü Necip'ten öğrendiğini dile getirmiştir. Efruz Bey Ömer Seyfettin Efruz Bey tipiyle, 1910-1918 arasında ülkenin düşünce ve siyaset alanında öne çıkan, biraz gösteriş budalası, yarı aydın ve kendilerini soylu sanan birtakım tanınmış kişileri karikatürize etmiştir. Diğer Eserleri Şiir: Ömer Seyfeddin'in Şiirleri Oyun: Mahcupluk İmtihanı Çeviri: İlyada ve Odyseissa (Tam bir çeviri değildir!) Ömer Seyfettin'in Eserleri Şiir : Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972, Fevziye Abdullah Tansel derlemesi) Roman : Ashâb-ı Kehfimiz (1918) Efruz Bey (1919) Yalnız Efe (1919, 1988) Öykü : Harem (1918) Yüksek Ökçeler (1922, 1988) Gizli Mabed (1923, 1988) Beyaz Lale (1938) Asilzâdeler (1938) İlk Düşen Ak (1938, 1980) Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir) Dalga (1943, 1952) Nokta (1956) Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958) İnceleme : Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912) Yarınki Turan Devleti (1914) Türklük Mefkuresi (1914) Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975) Kemalettin Kâmi Kamu kimdir? (d. 15 Eylül 1901, Bayburt - ö. 6 Mart 1948, Ankara) 15 Eylül 1901'de Bayburt'ta doğdu. 6 Mart 1948'de Ankara'da yaşamını yitirdi. İstanbul Darülmuallimini'nde (Erkek Öğretmen Okulu) son sınıf öğrencisi iken Kurtuluş Savaşı'na katılmak amacıyla Ankara'ya geldi. Matbuat ve İstibarat Müdüriyet-i Umumiyesi'nde (bugünkü adıyla Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü) çalıştı. 1923'te İstanbul'a döndü. Erkek Muallim mektebi'ni bitirdi. Anadolu Ajansı'nda çalıştı. 1933'te Paris'e gitti ve siyasal bilgiler okulundan mezun oldu. Rize ve Erzurum'dan milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Türk Dil Kurumu Terim Kolu Başkanlığı yaptı. Hakimiyet-i Milliye ve Yeni Gün gazetelerinde yazılar yazdı. Atatürk ve İsmet İnönü'nün çeşitli gezilerine katıldı. İlk şiirleri 1919'da Büyük Mecmua'da yayınlandı. Kurtuluş Savaşı sırasındaki şiirleriyle dikkat çekti. Hece ölçüsü kullandığı şiirleriyle Milli edebiyat akımı na bağlı bir şair olarak bilinir. İlk şiirlerinde vatan sevgisi; milli mücadele, sonraki şiirlerinde aşk, gurbet, yalnızlık gibi konuları işledi. Şiirleri ölümünden sonra Rifat Necdet Evrimer tarafından "Kemalettin Kamu, Hayatı, Şahsiyeti ve Şiirleri" (1949) adlı kitapta toplandı. Kemalettin Kamu, şiire 1919'da Büyük Mecmua'da şiirlerini yayımlatarak başlamıştı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Dergah dergisinde yazdığı şiirlerle ün kazandı. Varlık ve Oluş dergilerinde de şiirlerini yayımladı. Başlangıçta aruz ölçüsü ile yazan Kamu daha sonra hece ölçüsüyle ve sade bir dille Milli Edebiyat akımına bağlı yurt sevgisi, gurbet, aşk konularını işleyen şiirler yazmıştı. Şiirleri ölümünden sonra Rifat Necdet Evrimer tarafından "Kemalettin Kamu, Hayatı, Şahsiyeti ve Şiirleri" (1949) adlı kitapta toplandı. BİNGÖL ÇOBANLARI
Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum.
Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum.
Bekçileri gibiyiz ebenced buraların,
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
Görmediği gün aynı pınardan doldurup testimizi
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.
Okuma yok,yazma yok, bilmeyiz eski yeni,
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini,
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı.
Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam;
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
"Suma"mın başka köye gelin gittiği akşam,
Gün biter, sürü yatar ve sararsan bir ayla,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.
Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al,
Diye hıçkırır kaval:
Bir çoban parçasısın, olmasan bile koyun,
Daima eğeceksin başkalarına boyun;
Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı,
Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı
Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an,
Mademki kara bahtın adını koydu çoban!
Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,
Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden
Anlattı uzun uzun.
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla,
Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına,
Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına. İstiklâl Marşı adayı olan şiiri: Gözyaşına veda et ey güzel Anadolu
Hakkını korur elbet Türk'ün bükülmez kolu
Cenk ederiz genç koca bugün değil yarın da
Yadımız ağladıkça İzmir ezanlarında Hakk yolunda kan olur dünyalara taşarız
Ya şerefle vurulur ya efendi yaşarız
Her gün yeni bir hile arkasından satıldık
Her gün yeni bir dille yurdumuzdan atıldık Yeter ey Kâbe'mizi elimizden alanlar
Alıkoyamaz bizi yolumuzdan yalanlar
Hangi alçak el alır el zinciri boynuna
Kim Yunan'ı bırakır Türk kızının koynuna Fecri Ebcioğlu kimdir? Türk besteci, şarkı sözü yazarı, aranjör, DJ ve şarkıcı. Asıl adı Fecrettin olan Fecri Ebcioğlu , 2 Mart 1927 de İstanbul’un Cihangir semtinde sabaha karşı yani fecir zamanı dünyaya geldi. Babası bu fecir zamanı doğan çocuğa Fecri adını vermeyi uygun gördü. Fecri’nin babası Seyfullah Ebcioğlu Elazığ Harput doğumlu olup 14 yaşındayken İstanbul’a geldi ve memurluk hayatından sonra ticarete atıldı. Radyo spikeri Hikmet Münir Ebcioğlu abisidir.Evin küçük erkek çocuğu olduğu için el üstünde büyütülmüştü, ayrıca iki kız kardeşi var. EvdeTürk müziği hiç eksik olmazdı. Müziksever bir ailesi vardı, İstanbullu annesi Raciye Hanım ut çalıyordu. Babası Seyfullah bey Babıali’de bir kırtasiyeci dükkânı işletiyordu. Fecri Ebcioğlu , İlkokulu Firuzağa’daki On ikinci İlkokul’da okur. Taksim Ortaokulu’nda sonra da aynı okulun devamı olarak Taksim Lisesi’nde okur. Tiyatrocu Gazanfer Özcan Cihangir semti Susam sokaktan çocukluk arkadaşı idi. Ebcioğlu ailesi sonra Cağaloğlu’na taşınır, yazları ise Anadoluhisarı’ndaki konaklarında geçirirler. Küçüksu gazinosunda piyano çalıp şarkı söylediği yıllarda bu senelerdir. Burada futbolla da ilgilenmeye başlar, Anadoluhisarı’nda lakabı “ Kedi kaleci “dir, bir ara İzmir ‘e gidip Karşıyaka Spor Klübünde kalecilik yapar. Ve sonra Fenerbahçe futbol birinci takımının kadrosuna seçilir, fakat üç yıl yedekte bekledi. Çünkü: Önünde, Cihat Arman vardı. Sonra, askerlik yapmak için Ankara’ya geldi. Muhafız Gücü’nün vazgeçilmez kalecisi oldu. Burada çok başarılı oldu. Şöhret yaptı. Terhis olunca, İstanbul ‘a döndü. O zaman profesyonel bir kadro kuran İstanbul/Adalet futbol takımında 3 yıl kalecilik yapar. Bir sezonun son maçında Galatasaray’la kritik bir maç oynadılar. Son on dakikaya kadar 3-1 önde giden Adalet, Fecri’nin yediği üç hatalı golle küme düştü. Fecri de kaleciliği bıraktı. 17 yaşındayken1944 yılında, Babıali’de ‘Öz Fenerbahçe’ dergisinin yazı işleri müdürü olarak iş yaşamına başladığında Halit Kıvanç ile tanıştı. 1950’lerin başında Yeşilköy Hava Limanı’nda bir havayolu şirketinde çalışmaya başladı. Şirket onu hava trafik uzmanı kursu için 1953’te ABD’ye gönderdiğinde, orada da müziğe olan ilgisi devam etti, akşamları TV ve DJ’lik kurslarına devam etti, TV’lerde takdimcilik yaptı. 1956’da Türkiye’ye dönünce DJ olarak çalıştı. 1957-1960 yıllrı arasında Önce Yeni Sabah sonra da Hürriyet gazetelerinde müzik yazıları yazdı. 1960 da İstanbul radyosunda Salı günleri yayınlanan ve bir saat süren haftalık bir müzik programında DJ’liğe başladı. “ Çay Saati Melodileri ” adlı bu programda çaldığı plakların bir kısmını Amerikan Haberler Merkezi’nden temin ediyor, çoğunluğunu da dinleyicilerin gönderdiği plaklar arasından seçiyordu. Sezen Cumhur Önal ‘la birlikte aranjman döneminin başlatıcısı ve yıllarca en ünlü Türk pop müziği şarkı sözü yazarlarından biri oldu. Bazı programlarda TRT ‘nin ilk müzik-eğlence sunucularından biri olduğu gibi sahnelerde şovmenlik yaptı. 1960’lı yıllarda Altın Mikrofon yarışmalarında sunuculuk yapar. 1967 yılında İstanbul Radyosu’nda her pazar sabahı 10.30’da “Dinleyici İstekleri” programını hazırladı ve sundu. Radyo proğramları yaptığı yıllarda, Fecri Ebcioğlu ‘nun haftada ortalama altı binden fazla mektup aldığını da hatırlatalım. 29 sinema filminin müziğini hazırladı, bazıları; Cambaz Kızın Aşkı (1961) – Bardaktaki Adam (1962) – Bire On Vardı (1963) – Genç Kızlar (1963) – Ağaçlar Ayakta Ölür (1964) – Elveda Sevgilim (1965) – Meleklerin İntikamı (1966) ve son filmi Yaşamak Ne Güzel Şey (1969). Bu filmin müziğini Metin Bükey ‘le birlikte yapmış. 1968’e kadar müziklerini yaptığı filmler arasında Acı Hayat, Suçlular Aramızda, Yılanların Öcü ve Susuz Yaz gibi filmler de vardı. 1 sinema filmi çevirdi. 1976 yılı yapımı. Arda Uskan’ın yönettiği filmde ‘Seyyal Taner- Cemil Şahbaz ve Seyhan Karabağ’la’ birlikte rol aldı. 1968 yılı yapımı (Başrollerde: Filiz Akın – İzzet Günay – Ekrem Bora) ‘Arkadaşımın aşkısın/Kan Kardeşim’ filminde şarkıları seslendirdi. Fecri Ebcioğlu ‘nun 1961 yılının bitmesine yakın Bob Azzam’ın “C’est écrit dans le Ciel” adlı parçasına Türkçe sözler yazıp “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” adıyla İlham Gencer’e söyletmesi Türk Popu’nun kapılarını aralamıştı. Bu parça Türkçe söylenmiş ilk pop şarkısıdır. O tarihe kadar bu tarz parçalar yine Türk şarkıcılar tarafından orijinal dillerinde yani İngilizce, İspanyolca, Fransızca ve İtalyanca söyleniyordu. Sonra 1964 de Belçikalı şarkıcı Adamo’un seslendirdiği ‘Her Yerde Kar Var, Kalbim Senin Bu Gece’ şarkısı izlemiş. Bu şarkı ile artık herkes Fecri ‘yi tanır olmuş. Salvatore Adamo, Dalida, Marc Aryan, Juanito gibi Avrupalı sanatçılara kendi parçalarına Türkçe sözler yazarak efsane olan aranjmanları çıkardı. “Bak bir varmış bir yokmuş”, “Her yerde kar var”, “Arkadaşımın aşkısın”, “Boş vermişim dünyaya”, “İki yabancı”, “Boş sokak”, “Moda yolunda”, “Dünya dönüyor”, “Sen gidince” gibi pek çok hit şarkısı var. Fecri Ebcioğlu , Dario Moreno ‘nun iki şarkısına da yarım saat içinde Türkçe sözler yazdı. Bunlar “Deniz ve Mehtap” ve “Her Akşam Votka, Rakı ve Şarap” isimli şarkılardı. Onu bize asıl hatırlatan yabancı şarkılara yazdığı Türkçe sözlerdir. Türk pop müziğinde Ajda Pekkan , Dario Moreno , Juanito , Alpay , Marc Aryan , Ay-Feri, Selçuk Ura l, İlham Gencer ve daha başka yıldızları yarattı. Yabancı şarkıcılar onun yazdığı Türkçe sözlerle şarkılarını bizlere tanıtıp sevdirdiler. ‘Çikolata renkli şarkıcı’ esprisi ve sunumuyla ünlü Sezen Cumhur Önal , Fecri Ebcioğlu ile aynı çalışmalar içindeydi ve en yakın arkadaşıydı. Onun da Türkçe aranjman çalışmaları olmuştu, Türk popuna katkısı büyüktür. Juanito , grubu Los Alcarson ile on beş günlük bir turne için Türkiye’ye geldi, aldığı teklifler nedeni ile bir türlü memleketine geri dönememiş ve resmen bizden biri olmuştu. Onun yorumladığı şarkılardan bazılarına Türkçe sözleri yazan Fecri Ebcioğlu’dur. İTÜ’nün yayınladığı Siyah beyaz TV’nin ilk yıllarında 1965 yılında yayınlanan “Ebcioğlu Show’un bugünkü anlamda ilk talk show olduğu biliniyor. O program cuma akşamları yayınlanıyordu ve o gecelerde sokakta insan kalmıyor, herkes o programı izlemek için televizyonun başına geçiyor, olmayan da komşularına gidiyordu. 1968’de TRT ‘nin kurulmasıyla Fecri Ebcioğlu’nu oraya transfer ettiler ve Ersan Başbuğ’la birlikte “Biz Bize” adlı programı yaptılar. Bu programla, Nilüfer , Ali Kocatepe , Yeliz, İlhan İrem gibi bir çok isim keşfedildi. 1985 de 58 yaşında iken felç geçirerek Çapa Hastanesi’nde uzun bir süre yattı. Boynundan aşağısını hareket ettiremiyordu ancak büyük bir azimle iki yıl içinde ayağa kalktı. Suadiye’deki evinden Artık Etiler – Levent’e taşınmıştı. 6 Mart 1989 tarihinde Levent’teki evinde kalp krizi geçirerek öldü. Evinin bulunduğu sokağa adı verilmiştir; “Fecri Ebcioğlu Sokak”. Mediha Demirkıran kimdir? Nehar Tüblek kimdir? Nehar Tüblek , 1924 yılında Yugoslavya ‘nın Manastır kentinde doğmuştur. 1925 yılında ailesi Türkiye’ye gelerek İstanbul ‘a yerleşti. Kabataş Erkek Lisesinden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudu. İlk karikatürleri 19 yaşında iken 1943 yılında Cemal Nadir Güler ‘in Amcabey Dergisi’nde yayımlandı. Hafta, Yavrutürk, Yeni Mecmua, Karikatür, Şaka, Dolmus, Tef, Masaallah, 41 Buçuk, Amcabey, Akbaba, Çarşaf dergileriyle Son Posta, Akşam, Yeni Gazeteünya gazetelerinde devamlı olarak karikatür çizdi. Nehar Tüblek yurt içi ve yurt dışında yapılan uluslararası yarışmalarda da birçok ödül kazandı. İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği yarışmalarda başarı ödülleri, İtalya , Tolentino ve Bordighea’da birincilik ve diğer ödüller, Kanada ‘da ve Yugoslavya ‘nın Üsküp kentinde de ödüller elde etti. Yurtiçinde ve yurtdışında yarışmalara katılan Nehar Tüblek :
1957 yılında Bordighera Uluslararası Mizah Yarışması (İtalya) Mansiyon,
1961 yılında Senato Kupası Armağanı (İtalya) Gümüş Kupa,
1963 yılında Bordighera Uluslararası Mizah Yarışması Bronz Palmiye,
1964 yılında Bordighera Uluslararası Mizah Yarışması İçişleri Bakanlığı Kupası,
1965 yılında Bordighera Uluslararası Mizah Yarışması Gümüş Hurma,
1965 yılında Tolentino “Cesare Marcorelli” Bienali (İtalya) Birincilik Ödülü,
1966 yılında Bordighera Uluslararası Mizah Yarışması Imperia Eyaleti Kupası,
1967 yılında “Cesare Marcorelli” Bineali Gümüş Madalya,
1967 yılında Bordighera Uluslararası Mizah Yarışması Mansiyon,
1968 yılında Bordighera Uluslararası Mizah Yarışması Altın Hurma İkincilik Ödülü,
1968 yılında Brüksel “Le Mine Souriant” Yarışması Gümüş Kupa,
1968 yılında Montreal Mizah Yarışması (Kanada) Dördüncülük Ödülü,
1968 yılında “Medaglia Salone Umorismo XX.” Madalya,
1968 yılında “Wolume Shopping Center” Ödül Plaketi (Belçika),
1969 yılında “Plakette Svet” (Çekoslovakya) Plaket,
1969 yılında Bordighera Uluslararası Mizah Yarışması Altın Palmiye Birincilik Ödülü,
1969 yılında “Cesare Marcorelli” Bienali Gümüş Madalya,
1969 yılında Üskup Mizah Yarışması Birincilik Ödülü,
1969 yılında Cekoslovakya Mizah Yarışması Gümüş Plaket,
1970 yılında “Premio Banca Catholica del Veneto” (İtalya) Plaket,
1970 yılında “Peynet’in Aşıkları Ödülü” (Fransa) Gümüş Madalya,
1971 yılında Marostica Mizah Yarışması (İtalya) Sempati Ödülü,
1971 yılında Targa Marosticense Ödülü (İtalya) Plaket,
1972 yılında Bordighera Uluslararası Mizah Yarışması Gümüş Kupa ödüllerini kazandı. Karikatürcüler Derneği üyesi olan Nehar Tüblek, öğretmen İhsan Tüblek ile evli idi. Nehar Tüblek, 6 Mart 1995 tarihinde İstanbul’da 71 yaşında gazetedeki çalışma masasının başında vefat etti. 1996 yılından beri eşi İhsan Tüblek’in öncülüğüyle bir karikatür yarışması düzenleniyor. Karikatür Albümleri :
1965 – Beygirname
1969 – Paşaname Nüzhet İslimyeli kimdir?

Mudanya Kaymakamı İsmet Bey’in ve eşi Orhangazi’li Mutafların kızı Cevriye Hanım’ın oğlu olarak 25 Eylül 1913’te Mudanya’da doğdu. Bursa’da okudu, ilkokulu ve ardından Bursa Işıklar Askeri Lisesi’ni bitirdi. Resme okul öncesi, Bursa’da bulundukları semt Pınarbaşı’na resim yapmaya gelen ressamları ilgiyle ve merakla izlemesi sonucu başladı. İlkokulda ünlü karikatürist ve ressam Cemal Nadir GÜLER, ortaokul ve lisede Büyük ressam onuruna ulaşmış Mehmet Ali LAĞA ve Celal Esat ARSEVEN resim öğretmenleri oldu. Işıklar Askeri Lisesinde resim çalışmalarını sürdüren İSLİMYELİ, Harbiye’ye geçince İbrahim ÇALLI’nın atölyesine devam etme fırsatını yakaladı.1934 yılında Orduya katılınca da sanattan kopmadı. O yıllarda birer kültür ve sanat merkezi düzeyinde bulunan Halkevleri çalışmalarına katıldı. Görevleri sırasında bulunduğu yerleri sürekli tuvallere aktarmış, ilk sergilerini 1939 ve 1940 yıllarında Erzurum Halkevi salonlarında açmıştır. Bingöl Lisesinde de 2 yıl resim öğretmenliği yapmıştır. 1960 yılında Albay rütbesi ile ordudan emekli olan Nüzhet İSLİMYELİ bu tarihten sonra kendisini tam anlamıyla sanata adamıştır. Ankara Sanat Dergisi ve yayınlarını kurmuş, yirmi yılı aşkın süreyle bu uğraşlarını sürdürmüştür. Yağlıboya, suluboya, desen çalışmalarını karikatür ve heykel çalışmalarıyla da çeşitlendirmiştir. Bu arada sanat kitaplığımıza 3 ciltlik Türk Plastik Sanatlar Ansiklopedisi ile 2 ciltlik Sanat Terimleri Ansiklopedisini kazandırmış, ayrıca on adet sanatla ilgili kitap yazmıştır.
1970 yılında yedi sanatçı arkadaşı ile birlikte “Suluboya Ressamlar Grubu ”nu kurmuş, topluluğun organizatörlüğünü ve başkanlığını 2005 yılına değin yürütmüştür. İkisi Kanada’nın Montreal kentinde olmak üzere 32 kişisel sergi açmış, 100-150 arasında karma sergiye katılmıştır. Nüzhet İSLİMYELİ’nin yurt içinde; Milli Kütüphane koleksiyonunda, resmi ve yarı resmi kuruluşlarda, özel koleksiyonlarda ve yurt dışında; Paris İnstitut d’Eludes Francaises, Avusturya Insburg Bregens, kent müzeleri başta olmak üzere, Almanya, Hollanda, Kanada, Irak, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki özel koleksiyonlarda 80’in üzerinde yapıtı yer almaktadır.
Uğraş verdiği sanat alanlarında ödülleri ve çeşitli plaketleri bulunmaktadır. Sanatçı Kültür Bakanlığı Danışma Kurulu’nda ve birçok seçici kurulda üyelik yapmıştır. Nüzhet İSLİMYELİ’nin sanatı ve önemli eseri sayılan Ankara Sanat Dergisi üzerine değişik üniversitelerin ilgili bilim dallarında yapılmış Lisans ve Yüksek Lisans tezleri bulunmaktadır.
Suluboya ressamı olarak ünlenen sanatçı 1960’lı yıllardan beri uğraş verdiği atölyesinde genç yeteneklere suluboya tekniğini öğretmiş, ayrıca ödüllü yarışmalar düzenleyerek hem ressamlarımızın yetişmesine katkıda bulunmuş hem de suluboya resmin yaygınlaşmasına hizmet etmiştir. Evli ve 3 çocuk babası olan Nüzhet İSLİMYELİ, 5 Mart 2005 tarihinde 92 yaşında aramızdan ayrılarak sonsuzluğa uğurlanmıştır.
Egemen Bostancı kimdir?
Hisseli Harikalar Kumpanyası'nı Haldun Dormen ile sahneye koymuştur. Egemen Bostancı , 1938 yılında Çanakkale'nin ilçesi Eceabat'da Muzaffer hanımın oğlu olarak doğmuştur. Egemen Bostancı , 1957 yılında Cumhuriyet gazetesinde muhabir olarak mesleğe başladı. 1973'ten itibaren eğlence dünyasında büyük organizasyonlara imza atmaya başladı. 6 Mart 1988'de 49 yaşındayken kalp krizi geçirerek vefat etti. Silivrikapı Mezarlığı'na defnedildi. Şirin Devrim kimdir? Annesi Türk resminde çığır açan isimlerden Fahrelnisa Zeid, babası yazar İzzet Melih Devrim’di. Üvey babası Irak Kralı I. Faysal’ın kardeşi Emir Zeyd... Kardeşi ise tıpkı annesi gibi resmin ustalarından Nejad Devrim. Dayısı Cevat Şakir Kabaağaçlı nam-ı diğer Halikarnas Balıkçısı, teyzesi ressam Aliye Berger ve seramik sanatçısı Füreya Koral...
Türkiye tarihinin önemli ailelerinden biri olan Şakir Paşa ailesinin kızı, tiyatro sanatçısı Şirin Devrim, sözünü ettiğimiz isim... 1926 doğumlu Şirin Devrim önceki gün New York’ta vefat etti... Ardında birbirinden renkli hikayeler, anılar ve sanatla dolu bir ömür bırakarak...
Tiyatroda doğdu
Şirin Devrim, Chanel rujuyla yazdığı pankartı ve kürküyle konsolosluk da bastı, üvey babasının görev nedeniyle bulunduğu Hitler Almanyası’nda jet sosyeteye de girdi. ABD ’deki öğrencilik yıllarında, kendisi gibi öğrenci olan ilk eşiyle birlikte tek odalı bir evde de yaşadı, saraylarda da...
İngiltere Kraliçesi Elizabeth’e takdim edildi, ABD’ye giderken gemide Cary Grant ile ping-pong oynadı. Sürprizlerle dolu bir hayattı onun yaşadığı; masal gibiydi adeta... Dünya tiyatrosu için de önemli bir isimdi; kariyeriyle ve aldığı eğitimle, yeteneğiyle dikkatleri her zaman üzerine çekti...
Beyoğlu’nda bir Fransız topluluğun sahnelediği “La Parisienne” adlı oyunun perde arasında doğdu Şirin Devrim. Kim bilir belki de bu yüzden tiyatro onun için ‘vazgeçilmez’ oldu. Dostoyevski’lerin Neitzsche’lerin konuşulduğu bir evde büyüdü. Hayatına yön veren tiyatro aşkı Amerikan Kız Koleji’nde okuduğu dönemde başladı ve sahneye ilk kez 16 yaşındayken Altemur Kılıç’ın sahnelediği, “İnsanlar Niçin Yaşar” adlı oyunla çıktı. 1948’de Yale Üniversitesi’nde tiyatro eğitimine başladı.
Oyunculuk aşkıydı
Türkiye’ye döndüğünde Muhsin Ertuğrul’un isteğiyle Şehir Tiyatroları’nda oyun sahneleyen ilk kadın tiyatrocu oldu. Bu dönemde ikinci evliliğini mühendis Şehsuvar Menemencioğlu, üçüncü evliliğini ise Mücap Ofluoğlu ile yaptı.
Sonrasında tekrar ABD’ye döndü Şirin Devrim. Ve orada da pek çok oyunda rol aldı; tiyatro üzerine dersler verdi. 1970 yılında Bob Trainer ile evlendi. 1990’da Cincinnati’de kariyerine son vermek zorunda kaldı; dizindeki rahatsızlık nedeniyle. Ama, oyunculuk Şirin Devrim’in aşkıydı ve ondan asla vazgeçmedi.
Jack Nicholson’la aynı filmde oynadı
Tiyatro sahnelerinden uzak kaldığı dönemde Mike Nichols’ın yönettiği Jack Nicholson’ın rol aldığı “Kurt” adlı filmde misafir oyuncu olarak rol aldı. 15 yıl üzerinde çalıştığı “Şakir Paşa” ailesi adlı kitabından yola çıkarak hazırladığı tek kişilik oyunu “A Turkish Tapestry” ile 2000’lerde sahnelere dönüş yaptı. Tiyatronun efsane kadını Şirin Devrim’in cenazesinin cumartesi günü Dolmabahçe’deki Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nde gerçekleştirilecek törenin ardından, Büyükada’daki aile kabristanına defnedilmesi planlanıyor. Nedim Otyam kimdir? Nedim Otyam-Alâettin Bahçekapılı-Emin Şaylan Nedim Otyam, 1919 yılında İstanbul'da doğdu. Konya Ereğli Ortaokulu'nu bitirdi. Ankara Devlet Konservatuarı Müzik Bölümü'nde okudu. 1942 yılında Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası'nda çalışmaya başladı. Ankara Radyosu'nda ve Ankara Halkevleri Korosu'nda koro şefliği yaptı. 1950'de Atlas Film'in müzik direktörü oldu. Yeşilçam'da birçok filmin bestesini yaptı. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden Karanlıkta Uyananlar (1964), İsyancılar (1965), Derya Gülü (1979) filmleri ile En İyi Özgün Müzik ödüllerinin sahibi oldu. 1952'de Barbaros Film şirketini kurarak yapımcılığa ve aynı yıl çektiği Toprak filmiyle yönetmenliğe başladı. Kan ve Gurur (1964) filmini yönettikten sonra yönetmenliği bırakıp müzik çalışmalarına devam etti. Bir süre İstanbul Belediye Konservatuarları'nda yöneticilik yaptı. 6 Mart 2008 gününde İstanbul'da vefat etti.

Ömer Seyfettin, Kemalettin Kamu, Fecri Ebcioğlu, Egemen Bostancı, Mediha Demirkıran, Nehar Tüblek...

Bugün 6 Mart. Ömer Seyfettin, Kemalettin Kamu, Fecri Ebcioğlu, Egemen Bostancı, Mediha Demirkıran, Nehar Tüblek, Nüzhet İslimyeli, Şirin...

bottom of page