top of page
< Back

Doğum günü: Oktay Arayıcı, Aydın Engin, Ajda Pekkan

Bugün 12 Şubat. Ünlü oyun yazarı Oktay Arayıcı ve ünlü gazeteci Aydın Engin'in doğum günü. 12 Şubat ayrıca ünlü hafif müzik sanatçısı Ajda Pekkan'ın da doğum günü. BRT Yayın Grubu olarak sevgili Arayıcı ve Engin'i saygı ile anarken, sevgili Pekkan'a sağlıklı, huzurlu nice yıllar dileriz. Doğum günü: Oktay Arayıcı kimdir? Ad Soyad: Oktay Arayıcı Nereli: Rize Meslekler: Senarist , Tiyatro Yazarı Doğum Tarihi: 12 Şubat 1936 Ölüm Tarihi: 21 Ocak 1985 Oktay Arayıcı , Türk tiyatrosunun toplumcu gerçekçi çizgideki önemli oyun ve senaryo yazarlarındandır. Oktay Arayıcı , 12 Şubat 1936 tarihinde Rize ‘de ailesinin üçüncü ve son çocuğu olarak doğmuştur. Babası bir kaptan olan Nasrullah Arayıcı, annesi Hikmet Arayıcı’dır. İlkokul ve ortaokulu Rize ‘de okuduktan sonra o zamanda Rize’de lise olmadığı için Ağabeyi Trabzon lisesinde okumaktadır. Arayıcı ortaokulu bitirdiğinde, memuriyete başlamış olan babası, iki çocuğunu birden dışarıda okutabilecek güçte olmadığından onu, 1950 yılında Malatya ‘daki bir memur akrabasının yanına gönderir. Bu yolculuk ve Malatya’da geçirdiği sekiz ay, onu, Karadeniz’inkine pek benzemeyen Anadolu gerçeğiyle yüz yüze getirir. Ertesi yıl, Rize’de lise açılınca, öğrenimine bir yıl ara vererek, ikinci sınıftan itibaren, Rize ‘de eğitimine devam eder.
O yıllarda şiir ve hikayeye yönelik denemeler yapmakta, okul gazetesini çıkarmakta, oyunlar sahnerda, tatil 3 aylarında, çay Fabrikasında, mevsimlik işçi olarak da çalışır. 1954’de, iki arkadaşıyla birlikte, pek uzun ömürlü olmayan “Bomba” adlı haftalık mizah gazetesini çıkarmıştır. Bu derginin çıkarılmasından üç ay sonra mahkeme kararıyla kapatıldı ve yazarına altı ay hapis cezası verildi, ancak bu cezanın tecil ettirildi.
1956 yılında Rize lisesinden mezun oldu.
1956 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okumaya başladı. Daha öğrenciliğinde tiyatroya gönül verdi. Üniversitede, Talebe Birliğine bağlı, Gençlik Tiyatrosu’na katıldı. Daha sonraki yıllarda, bu amatör tiyatroda, yöneticilik ve yönetmenlik yapmış ve toplulukla birlikte, yurt içinde ve dışında turnelere çıkmış, şenliklere katılmıştır.
Öğrencilik yıllarında Varlık dergisinde ilk şiirlerini yayınlatır. 1959 yılında ilk senaryosunu yazdı.
1959 yılında yazdığı ilk senarım” sansüre takıldı. 1960 yılında ilk tiyatro oyunu olan “ Dışarda Yağmur Var ”ı yazdı ve sahneledi.
1961 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı yıl yazdığı bir film senaryosu Merkez Film Kontrolü Komisyonunca (resmi sansür kurulu) sakıncalı bulundu, onaylanmadı. 1962-1964 yılları arasında askerliğini yedek subay olarak yaptı.
1964 yılında yazdığı İzmit’teki Good-Year lastik fabrikasındaki grevi konu alan “Kondulu Hayriye” adlı oyunu valilikçe yasaklandı. 1969 yılında yazdığı “ Seferi Ramazan Beyin Nafile Dünyası ” da 1971 yılında Ankara Sanat Tiyatrosunda sahnelendiğinde Sıkıyönetimce yasaklanmıştır.
1965-1966 yıllarında, Türkiye Milli Talebe Federasyonu tarafından düzenlenen, Uluslararası Kültür Şenliklerini yönetti.
1965 yılında program yazarı olarak Türkiye Radyo Televizyon Kurumuna girdi ve 1981 yılına kadar hizmet verdiği bu kurumda, çeşitli programlara yapımcı olarak görev yaptı. İzmir ve Ankara radyolarında 4 program, istanbul Radyosu’nda, kültür ve eğitim müdürlükleri yaptı. 1981 yılında TRT ‘den uzaklaştırılınca devlet memurluğundan istifa etti.
1972-1973 yıllarında kabare türünde skeçler yazdı.
1974–1976 yılları yazdığı arasında “ Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi ” adlı oyun ile Türk Dil Kurumu ve Avni Dilligil ödüllerini kazandı. Bu oyun, 1978’de, Devlet Tiyatrosu’nda, Can Gürzap yönetiminde sahnelendi.
1978 yılında senaryosunu yazdığı “ At Gözlüğü ” Yusuf Kurçenli yönetiminde çekilerek film haline getirildi.
1977 yılında yazdığı “ Rumuz Goncagül ” adlı oyununu Rutkay Aziz sahneledi ve 1981–1982 tiyatro sezonunda Yılın Oyunu ödülünü aldı. Bu oyun 1987 yılında Macit Koper tarafından senaryolaştırılarak, Hakan Balamir yapımcılığında ve İrfan Tözüm yönetmenliğinde sinema filmi olarak çekildi ve Onno Tunç ‘un müziklerini yaptığı filmde Türkan Şoray , Hakan Balamir , Müşfik Kenter , Macit Koper , Altan Karındaş , Tuluğ Çizgen , Pekcan Koşar oynamıştır.
Oktay Arayıcı , 1970 yılında Semiha Buhara ile evlendi. Murat ve Zeynep adlarına iki çocuğu vardır.
Oktay Arayıcı, 21 Ocak 1985 tarihinde İstanbul’da 49 yaşında akciğer kanseri nedeni ile ölmüştür.
Oktay Arayıcı, oyunlarında ciddi ve kesin mesajlar vermekle birlikte, yaklaşımı hoşgörülü ve insanidir. OyOyun kişilerinin bilmeden hatalar yapmaları ise hoşgörülebilir insani zaaflar olarak verilmektedir. Bu nedenle yazarın, hoşgörülü ve şakalı bir ironi anlayışının olduğunu söyleyebiliriz.
Türk Tiyatrosunun en önemli yazarlarından biridir Oktay Arayıcı . Geleneksel kaynakları kullanan ve bununla beraber epik tiyatro öğeleri de barındıran oyunlar yazan Oktay Arayıcı; sorgulayan, problemleri bulmaya, teşhis etmeye çalışan ve tiyatro alıcısının bu meseleleri vurgulayarak hayatına yön vermesini isteyen bir yazardır.
Tiyatroda yeni biçimler denemiş, bu denemelerinde hep açıkça bir düzen isteğini, yarattığı kişilerin sözlerinde ve izlenen olayın etkisinde göstermiştir. Yazdığı dört temel oyununda da denemelerini ilerici-toplumcu çizgisini sürdüren yazar. Az ama özenle yazmıştır
Ödülleri :
1982 – Ankara Sanat Kurumu Ödülü – Yılın Oyunu ödülü – Rumuz Goncagül
1978 – TRT Muhabirleri Derneği ödülü – yılın en başarılı yerli yapımı, At Gözlüğü
1979 – Türk Dil Kurumu ödülleri – Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi
1979 – Avni Dilligil ödülleri – Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi
1971 – Sanatseverler Derneği Ödülü – Seferi Ramazan Bey’in Nafile Dünyası ( Melih Cevdet Anday ile birlikte)
1971 – Avni Dilligil ödülü- Seferi Ramazan Bey’in Nafile Dünyası
1970 – Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Abalıoğlu Armağanı – İkinci Hedef
Senaryo :
1959 – Gel Nişanlanalım
1970 – İkinci Hedef
1978 – At Gözlüğü
1981 – Rumuz Goncagül
Yazdığı Tiyatro Oyunları :
1960 – Dışarda Yağmur Var
1964 – Kondulu Hayriye
1969 – Seferi Ramazan Beyin Nafile Dünyası
1974 – Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi
1977 – Rumuz Goncagül
1978 – At Gözlüğü
1978 – Tanili Dosyası (Geçit)
1982 – Babalar (kabare oyunu)
Fehime Aramızda (Tamamlanmamış)
Tatlı Su Balıkları (Tamamlanmamış)

Oktay Arayıcı’ya mektup
Sevgili Oktay, Seni birbirini tamamlayan görüntülerinle hatırlıyorum hep. Gençlik Tiyatrosunda stüdyoda oynanan Dışarıda Yağmur Var’ın sahnelenişinden sonraki yorgun ama yetinmez yüz ifaden, radyodaki görevinden alındığındaki istifa kararlılığın ve Selimiye’deki görüntün. On beş gün önce ameliyattan çıkmıştın belki. Başın sarılıydı.

Sennur SEZER (07 Ağustos 2014 06:00)
Sevgili Oktay,
Seni birbirini tamamlayan görüntülerinle hatırlıyorum hep. Gençlik Tiyatrosunda stüdyoda oynanan Dışarıda Yağmur Var’ın sahnelenişinden sonraki yorgun ama yetinmez yüz ifaden, radyodaki görevinden alındığındaki istifa kararlılığın ve Selimiye’deki görüntün. On beş gün önce ameliyattan çıkmıştın belki. Başın sarılıydı.
Ama hepsinin üstüne sana duyduğumuz güveni, iyileşeceğine inancımızı gösterdiğimiz gün, “Ben bugünkü duygularla on yıl daha yaşarım” diye seslenişin. Galiba tutmadığın tek söz bu oldu. Yasaklanmadan yana kısmetin açıktı: 1959 yılında yazdığın ilk senaryon sansüre takılmıştı. “Dışarıda Yağmur Var” bir vicdan acısı piyesiydi. Nasılsa yasaklanmadı.
1964’te İzmit’te Good-Year lastik fabrikasındaki grevi konu aldığı “Kondulu Hayriye” adlı oyunun valilikçe yasaklandı. 1969 yılında yazdığın “Seferi Ramazan Beyin Nafile Dünyası” (Nafile Dünya) adlı oyunu 1971’de AST’ta sahnelenip yasaklandı. “Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi” Türk Dil Kurumu ve Avni Dilligil ödüllerini kazandı. Gelelim asıl herkesin bildiği oyununa, “Rumuz Goncagül”. Rutkay Aziz’in rejisiyle sahnelenen oyun, 1981–1982 tiyatro sezonunda Yılın Oyunu ödülünü almıştı. Filme de çekilmişti.
Ama o zaman, senin o oyundaki gizli maksatlarını görmeyenler bu kez uyanmışlar. Antalya Milli Eğitim Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre; Atatürk Endüstri Meslek Lisesi’nde sahnelenmek üzere, Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Eser İnceleme Komisyonuna gönderilen “Rumuz Goncagül”ün, ancak ‘eğitim öğretimin mana ve ruhu ile bağdaşmadığı’ gerekçesiyle sahnelenmesine izin verilmemiş.
Metinde ‘muhabbet tellalı’ demişsin. Bu sözcüğün anlamını sezen (bilen diyemem, durumlarına yakışmaz) İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü komisyonu, oyunun sahnelenmesine izin vermemiş. Semiha Arayıcı da bu konuda epey öfkeli konuşmuş.
Sevgili eşin Semiha’nın öfkelenmesi yalnız oyunun yasaklanmasına değil, oyunu savunan bir öğretmenin komisyon üyelerinden birine ‘sansürcüsünüz’ dediği için kademe durdurma cezası verilerek başka bir okula sürgün edilmesine. Semiha’nın ne kadar ince bir kadın olduğunu bilirsin, anlaşılan kızın bu durumda sabrı iyice tükenmiş, durumu ‘Çarpık hastalıklı zihniyet’ olarak nitelendirmiş. 1977’den bu güne ne kadar ilerlediğimizi görüyorsun. Bugüne kadar oyunu oynayan liseler ve öğretmenleri düşün ne büyük aymazlık içindeymişler.
"Sevgili Oktay Arayıcı,
İyi anlayamadım ama oyuna bir de müstehcenlik suçu atılmış galiba. Semiha kardeşim oyunun o dönem ekonomik çıkarlar ön planda tutularak, çıkar ilişkilerine dayalı yanlışlıkları vurguladığını belirterek diyor ki : “Burada müstehcenlik yoktur. (….). Mektupla talip bulunur. Ekonomik çıkarlar ön planda tutularak yapılan evliliklerin yanlışlıklarını vurgular ve onu resmeder, ortaya çıkarır. Böyle bir yaklaşım sonucu çıkabilecek terslikleri resmeder. Burada müstehcen bulunan durum da ‘muhabbet tellalı’ diye oyunda geçer. Çıkar, bilmem ne adına kadının bedenini kötü şekilde kullanan bir durumu sergiler. Bu müstehcenlik değildir. Zaten bu oyuna müstehcen diyen zihniyet, oyun metnini kesinlikle okumamıştır. Bu kadın ve insan haklarına yapılmış bir suçtur. Böyle bir yaklaşım trajikomik, şaşkınlık içindeyim.” Sözün doğrusunu istersen “Evlilik kurumunun çıkar ilişkilerine dayandırılmasını” yanlış bulan bir oyunu yasaklamayıp da ne yapacaktı Milli Eğitim. Bizi yöneten sayın seçilmişler, kadınla erkeğin eşit olmadığını defalarca dile getirdiler.
Keşke bu kadar erken gitmeseydin, bütün çelişkileri kıs kıs gülen metinlerle yazıp sergileyeceğin garip bir döneme girdik. Nasıl çıkarız, ne zaman çıkarız da bilemiyorum.
Aslında çıkma yollarını biliyorum da… Yaşlandım artık insan malzemesinden kayıp vermek canımı kötü acıtıyor, yoruyor beni.
Kısacası sohbetinizi çok özledim. Tuncel Kurtiz’e ve Gençlik Tiyatrosundan rastladıklarına selam söyle. Görüşürüz." Doğum günü: Aydın Engin kimdir? 12 Şubat 1941 yılında İzmir’de doğdu. Mesleğe 1971 yılında Ortam Dergisi’nde muhabir olarak başladı. İSTA Haber Ajansı ve Politika, Cumhuriyet ve Birgün gazetelerinde çalıştı. TGC Başarı Ödülleri Yarışması’nda üç kez ödüle değer görüldü. “Ben Frankfurt’ta Şoförken” ve “Tırmık’a Tırmık” adlı kitapları yayımlandı. Halen T24’te yazıyor. Evli, bir çocuk babası. Sürekli Basın Kartı taşıyor. Burhan Felek Hizmet Ödülü 2021 sahibi. 24 Mart 2022'de aramızdan ayrıldı. Doğum günü: Ajda Pekkan kimdir? Tam adı Ayşe Ajda Pekkan olan sanatçı, 12 Şubat 1946'da İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Rıdvan Pekkan deniz binbaşısı, annesi Nevin Dobruca ev hanımıydı. Babasının görevi dolayısıyla çocukluğu Gölcük'te, Amerikan askerlerinin ailelerinin arasında geçti. Modern bir ortamda ancak ailevi sorunlar arasında geçirilen çocukluk, Ajda Pekkan'ın gençliğini etkileyen önemli bir dönem oldu. Şarkıcı olmak için büyük heves taşıyan Çamlıca Kız Lisesi öğrencisi Ajda Pekkan, kardeşi Semiramis'in de desteğiyle 1962 yılında dönemin en popüler gece klubü Çatı'nın sahibi olan İlham Gencer'e ulaştı. İlk olarak seslendirdiği Mina'nın "Il Cielo In Una Stanza" şarkısıyla kendini kabul ettirdiği Çatı gece klubünde Los Çatikos topluluğu eşliğinde bir müddet sahne çalışması yaptı. 1963 yılında bir aile dostlarının teşvikiyle Ses dergisinin, sinemaya yeni yüzler kazandırmak amacıyla açtığı kapak yıldızı yarışmasına katıldı. Ediz Hun'un erkekler dalında birinci, Hülya Koçyiğit'in bayanlar dalında ikinci olduğu yarışmada, birinci seçilen Ajda Pekkan'ın profesyonel kariyeri böylece başlamış oldu. 17 Kasım 1973 tarihinde Coşkun Sapmaz'la 6 gün süren bir evlilik yapan Ajda Pekkan ikinci evliliğini 1979'ta İzmir Fuarı'nda gazeteci Erol Yaraş ile birlikte yapmıştır. Çiftin nişan yüzüklerini Metin Akpınar ile Zeki Alasya takmıştır. Uluslararası pek çok ülkede konserler veren Ajda Pekkan, Türkçe'nin yanı sıra İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Arapça ve Japonca olmak üzere pek çok dilde şarkılar söylemiştir. Ajda Pekkan, kardeşi Semiramis Pekkan'ın da desteğiyle, 1961 yılında dönemin en popüler gece klubü Çatı'nın sahibi olan İlham Gencer'e ulaştı. İlk olarak seslendirdiği Mina'nın "Il Cielo In Una Stanza" şarkısıyla kendini kabul ettirdiği Çatı gece klubünde, Los Çatikos topluluğu eşliğinde bir müddet sahne çalışması yaptı. 1963 yılında bir aile dostlarının teşvikiyle Ses Dergisi'nin, sinemaya yeni yüzler getirmek amacıyla açtığı kapak yıldızı yarışmasına katıldı. Ediz Hun'un erkekler dalında birinci, Hülya Koçyiğit'in bayanlar dalında ikinci olduğu yarışmada, birinci seçilen Ajda Pekkan'ın profesyonel kariyeri böylece başlamış oldu. Avrupai görünümü ve cüretkar tavırlarıyla Yeşilçam'ın gözde sanatçılarından biri olan Ajda Pekkan, beyaz perdeden gelen teklifleri değerlendirmeye başladı ve 1963 yılında "Adanalı Tayfur" ile ilk kez çıktığı kamera karşısında, 1969 yılındaki son filmi olan "Harun Reşit'in Gözdesi"ne kadar baş rollerini Ayhan Işık, Cüneyt Arkın ve Tamer Yiğit gibi sanatçılarla paylaştığı 47 film çevirdi. Ses kabiliyeti rol aldığı filmlerdeki yapımcıların da dikkatinden kaçmadı ve pek çok filminde şarkıcı rolü üstlendi ve çeşitli şarkılar seslendirdi. İlk filmi "Adanalı Tayfur"da seslendirdiği "Göz Göz Değdi Bana" şarkısı, arka yüzünde Öztürk Serengil'in seslendirdiği "Abidik Gubidik Twist" şarkısıyla birlikte 45'lik plak olarak yayınlandı. Sinemaya başlamadan önce tanışıp şarkıcılık yapabilmesi için yardım istediği ve kabiliyetine ikna ettiği Fecri Ebcioğlu, sinema yıllarında da Ajda Pekkan'la irtibatını hiç koparmadı ve 1965 yılında, kendine ait ilk plağı olan "Her Yerde Kar Var - 17 Yaşında" piyasaya sürüldü. Fecri Ebcioğlu'nun yabancı şarkılar üzerine Türkçe sözler yazarak ülkemize benimsettiği "aranjman" tarzının en büyük starı, Adamo'nun ünlü şarkısını yine Adamo gibi Fransız aksanıyla söyleyerek, büyük bir ilgi ve beğeniyle karşılandı. Sahnelerden sinemaya geçen sanatçıların aksine, sinemadan sahneye geçen Ajda Pekkan, peşpeşe yayınlanan birden fazla plaktan sonra, 1967 yılında çıkardığı "İki Yabancı - Bang Bang" 45'liği ile aranjman dalında on binlerce plak satarak satış rekoru kırdı. "Dünya Dönüyor", "Saklanbaç", "Boş Sokak", "Boşvermişim Dünyaya" ve "Üç Kalp" gibi üstüste çok başarılı plaklar yaptı. Bu yükselen trendin neticesinde yurtdışından davetler aldı ve Atina'daki Uluslararası Apollonia Müzik Festivali'nde; '68 yılında "Özleyiş" ve '69 yılında "Perhaps One Day" şarkıları ile üstüste iki kere dördüncü olarak müzik piyasasındaki yerini sağlamlaştırdı. Barcelona'daki Akdeniz Şarkıları Festivali'nde "Ve Ben Şimdi" şarkısı ile Türkiye'yi temsil etmesi ve şarkılarının pek çok filmde fon müziği olarak kullanılması, Ajda Pekkan'ı tüm ülkede tanınır hale getirdiği gibi, Zeki Müren'le gerçekleştirmeye başladığı gazino programlarıyla birlikte ülkenin bir numaralı yıldızı konumuna da taşımış oldu. Her ülkenin starlarını bünyesinde barındırmaya özen gösteren Philips firması, Türkiye'den seçtiği Ajda Pekkan'ı kanatlarının altına aldı ve kayıtları Fransa'daki stüdyolarda gerçekleştirilen, Fikret Şeneş'in sözlerini yazdığı şarkılarla, Ajda Pekkan'ın diğer şarkıcılardan bir adım öne fırladığı yıllar başladı. Üstüste gelen hit plaklarla Ajda Pekkan'ın sesi tüm ülkede keyifle dinlendiği gibi, şık giyimi, sürekli kendini yenileyen görünümü ve değişime açık tavrıyla sadece müzikte değil moda konusunda da hayranlarını sürükleyen bir ikon haline geldi. "Sensiz Yıllarda", "Yalnızlıktan Bezdim" gibi şarkılarla fırtına gibi girdiği 70'lerin ortalarında seslendirdiği "Tanrı Misafiri", "Kimler Geldi Kimler Geçti", "Hoşgör Sen", "Sana Ne Kime Ne" gibi ileride birer Ajda Pekkan klasiği haline gelecek şarkılarıyla Türkiye sınırlarını zorlamaya başladı. Bu üstün performansının sonucunda 1976 yılında Paris'in ünlü Olympia müzikholünde, pek çok şarkısının Türkçe versiyonlarını seslendirdiği, dönemin ünlü Cezayir asıllı Fransız şarkıcısı Enrico Macias'la seri konserler verdi. Bir dost toplantısında Hürriyet Gazetesi sahibi Erol Simavi'nin "Ajda Pekkan'a star demek yetmez, ancak süperstar dersek yerini bulur." sözüyle birlikte önce sanat çevrelerinde, sonra hayranlarının arasında, daha sonra da tüm ülkede "Süperstar" ünvanıyla anılır oldu. 1977 yılında bu ünvanını ilk kez resmileştiren, o güne kadar benzeri görülmemiş bir kapak dizaynı ve prodüksiyonla piyasaya sunulan, "Kim Ne Derse Desin", "Hancı" gibi şarkıların yer aldığı albümü "Süperstar"ı hazırladı. Aynı yıl Tokyo'daki Yamaha Müzik Festivali'nde "A Mes Amours" şarkısıyla elde ettiği başarılı netice, 70'lerin başında, yurtdışında, ilk olarak, Almanca ve daha sonra Fransızca, Japonca ve Yunanca 45'lik plakları satışa sunulan Ajda Pekkan'ın '77 ve '78 yıllarında Fransa'da oldukça ses getiren 45'lik çalışmaları yapmasına ve sonunda "Pour Lui" isimli Fransızca albümünü hazırlamasına ön ayak oldu. Halk konserleri, sahne çalışmaları ve konuk sanatçı olarak katıldığı uluslararası organizasyonlar ile başarısını pekiştiren Ajda Pekkan, 1979 yılında "Bambaşka Biri", "Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile" gibi şarkıların yer aldığı Süperstar serisinin ikinci albümü "Süperstar II"de bir kez daha herdaim zirvede olduğunu kanıtlamış oldu. 70'li yıllarda defalarca yılın sanatçısı seçildiği gibi şarkıları da liste başlarından inmedi, çeşitli ödüller kazandı. O seneye kadar, Türkiye'yi temsil etme görevinin, eleme usulüyle belirlendiği Eurovision şarkı yarışmasına 1980 yılında atama yoluyla Ajda Pekkan seçildi. İlk önce tespit edilen 5 bestecinin şarkılarının jüri tarafından 3'e düşürülmesiyle, "Bir Dünya Ver Bana", "Olsam" ve "Pet'r oil" ile Tv ekranlarında boy gösterdi. "Pet'r oil"ın Türkiye'yi temsil etmesine karar verilen gece sonunda, ülkemizde hiç olmamış bir şey oldu ve henüz plağı satışa sunulmamış bir şarkı tüm halk tarafından ezbere söylenir oldu. Kulis faaliyetlerinin yetersizliği, şarkının siyasi hicivli yapısı ve yarışma gecesindeki organizasyon bozuklukları neticesinde Ajda Pekkan bu yarışmada hayal kırıklığı yaratan bir derece aldı. Süperstar'ı bir hayli küstüren bu yarışmadan sonra bir süre dinlenme kararı alıp ABD'ye yerleşti. 70'lerin sona ermesiyle birlikte Pop Müzik'in cazibesini yitirip, Alaturka ve Arabesk'e yönelindiği yıllarda "Sen Mutlu Ol" ve "Sevdim Seni" isminde hafif müzik ve alaturka sentezi iki albüm yaptı. Ancak Süperstar'ın bir türlü içine sinmeyen ve kendi isteği doğrultusunda gerçekleşmeyen, ısmarlama olarak hazırlanan bu albümler Ajda Pekkan hayranlarının beklediği renkten ve kıvamdan uzaktı. Yerli bestecilerle çalışmaktan beklediği verimi alamayan Ajda Pekkan, 70'lerde kendi önderliğinde yükselen aranjman akımına geri döndü. "Süperstar 83 Show"uyla sahnelerde fırtına gibi eserken, en başarılı çalışmalarında yanında olan Fikret Şeneş'le birlikte çalıştığı "Uykusuz Her Gece", "Son Yolcu" gibi şarkıların yer aldığı "Süperstar 83" albümüyle yeniden gönülleri fethetti. Reklam filmleri, Tv programları, sahne çalışmalarıyla ikinci baharını yaşayan Süperstar, '84 yılının sonlarında yapımcılarının ve yakın çevresinin ısrarıyla dönemin popüler gruplarından Beş Yıl Önce On Yıl Sonra ile bir albüm hazırladı. "O Benim Dünyam" şarkısıyla yeniden çıkış yakalayan Ajda Pekkan, şarkı yorumlarındaki üstün bir performansına rağmen şarkıların özensizliği ve zorlama bir albüm olmasından dolayı, yeni ekibiyle beklediği sükseyi yapamadı. '87 yılında Ülkü Aker ve Fikret Şeneş'in sözlerini yazdığı "Kim Olsa Anlatır", "Yalnızlık Yolcusu" gibi şarkılarla, özel hayranları için eşsiz olarak nitelenen ancak hit şarkı eksikliği nedeniyle, "Süperstar 83"ün gölgesinde kalacak olan "Süperstar 4" albümünü hazırladı. Sonrasında yaptığı evlilik nedeniyle aldığı müziği bırakma kararı tüm müzik severleri üzse de, müzikten ayrı geçen günlerinde yaşadığı boşluk hissi neticesinde yeniden müziğe dönüş kararı verdiği sıralarda evliliği de sona erdi. '89 yılının son günlerinde "Ajda 90" albümünü piyasaya sürdü. Pop müziğin çıkmaza girdiği, hatta unutulduğu günlerde "Yaz Yaz Yaz" ile ortalığı kasıp kavurdu. Yarısı yerli beste, yarısı aranjman olan bu albüm, Ajda Pekkan'ın muhteşem dönüşünün bir işaretiydi adeta. Peşi sıra başlayan Rumelihisarı konserleriyle Süperstar, sevenlerini kaldığı yerden büyülemeye devam etti. '91, '93 ve '96 yıllarında çoğunlukla yerli bestecilerle çalıştığı albümleriyle, hem yeni kuşaklarla buluşmuş hem de ezeli hayranlarıyla olan bağını kopartmamış oldu. 90'ların ortalarına kadarki 30 senelik müzikal kariyerinde hiç derleme albüm yapmayan Ajda Pekkan'ın, hayranlarını çok memnun etse de kendi rızası dışında yayınlanan "Hoşgör Sen" ve "Unutulmayanlar" albümleri piyasaya çıktı. Bu yapımlar haricinde; '93 yılında, çeşitli sanatçıların katılımıyla hazırlanan, "Sevgiyle 93" aldı albümde, sanatçı dostlarıyla birlikte "Sev Dünyayı" ve solo olarak, Turhan Yükseler'in yeni düzenlemesiyle, "Sensiz Yıllarda" adlı şarkıları seslendirmiştir. 1995 yılında, Yapı Kredi Bankası'nın, özel müşterileri için, hazırlatmış olduğu "Altın Yıllar Altın Şarkılar" albümünde, Selçuk Başar'ın yeni düzenlemesiyle, "Kimler Geldi Kimler Geçti" şarkısını yeniden seslendirmiştir. Yüksek satış grafiği yakalayan, '98 tarihli, "The Best of Ajda" albümünü takiben, 2000 yılında çift cd&mc formatındaki "Diva" albümü piyasaya çıktı. Bu albümde Ajda Pekkan'ın eski şarkılarının yeni yorumlarının yanı sıra, "Mutlu Bütün Şarkılar" ve "Aşka İnanma" gibi iki yeni şarkı ve kardeşi Semiramis Pekkan'ın eski şarkılarından "Dert Ortağım Benim" ile "Bu Ne Biçim Hayat"ın da Ajda Pekkan yorumları yer aldı. Büyük başarı elde eden bu albümün şarkılarından "Bir Günah Gibi", dünyaca ünlü DJ Claude Challe'nin "Buddha Bar" serisinde yer aldı. 2000 yılında Monaco'da Monte Carlo Sporting D'été Müzikholü'nde dünyaca ünlü sanatçılarla birlikte sahne alan Süperstar'a, Kültür Bakanlığı'nca, bir de "Prestige de la Turquie avec Ajda Pekkan" üst başlıklı, Türkiye'yi tanıtıcı, bir kısa video hazırlatıldı. 60, 70 ve 80'li yıllarda pek çok filmde fon müziği olarak kullanılan Ajda Pekkan şarkılarından sonra Ajda Pekkan'ın sesi, 2001 yılı içerisinde sinemalarda gösterime giren Ferzan Özpetek'in yönetmenliğini yaptığı, "Cahil Periler" filminde "Bambaşka Biri" ve Meksika'da yayınlanan bir pembe dizide de "Bir Günah Gibi" şarkıları ile yer aldığı filmlere renk kattı. Sadece şarkı söyleyerek kendini istediği kadar ifade edemediğini düşünen ve 60'lardaki beyaz perde macerasını yeniden tatmak isteyen Ajda Pekkan, 2002 yılında, "Şöhret Sandalı" adlı sinema filminin, Halil Ergün'le, başrollerini paylaştı. 2009 baharında Serdar Ortaç'tan "Resim" adlı bir beste alan Pekkan, 21 Mayıs tarihinde bu şarkıyı single olarak yayınlayadı ve 22 Mayıs'ta Beyaz Show'da ilk kez seslendirdi.2011 Haziran tarihinde Yakar Geçerim adlı single albümü yayınlandı. Bu çalışmasını sırasıyla Farkın Bu, Yakarım Canını, Klasik Türk müziği şarkılarından oluşan Muazzez Abacı ile düet yaptığı Ajda Pekkan & Muazzez Abacı ve Ara Sıcak albümleri izledi. Ajda Pekkan (1968)
Fecri Ebcioğlu Sunar: Ajda Pekkan (1969)
Ajda Pekkan Vol. III (1972)
Süperstar (1977)
Pour Lui (1978)
Süperstar II (1979)
Sen Mutlu Ol (1981)
Sevdim Seni (1982)
Süperstar III (1983)
Ajda Pekkan ve Beş Yıl Önce On Yıl Sonra (1985)
Süperstar IV (1987)
Ajda 90 (1990)
Seni Seçtim (1991)
Ajda 93 (1993)
Ajda Pekkan (1996)
Cool Kadın (2006)
Aynen Öyle (2008)
Farkın Bu (2011)
Ajda Pekkan & Muazzez Abacı (2014)

Doğum günü: Oktay Arayıcı, Aydın Engin, Ajda Pekkan

Bugün 12 Şubat. Ünlü oyun yazarı Oktay Arayıcı ve ünlü gazeteci Aydın Engin'in doğum günü. 12 Şubat ayrıca ünlü hafif müzik sanatçısı...

bottom of page