Umur Bugay, Cumhur Atalay, F. Fazıl Tülbentçi, Nabizade Nazım, F. Gürtunca, Samet Ağaoğlu, Peri Han
Bugün 6 Ağustos. Umur Bugay, Cumhur Atalay, Nabizade Nazım, Feridun Fazıl Tülbentçi, Faruk Gürtunca, Samet Ağaoğlu, Semih Sergen ve Peri Han'ın ölüm yıldönümleri. BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla anıyoruz. Semih Sergen kimdir? İstanbul'da 13 Mayıs 1931'de doğan Sergen, ilkokula ikinci sınıftan başladı. Sanatçı, liseyi İstanbul Erkek Lisesi'nde okudu. Konservatuvar için 1949'da Ankara'ya giderek, Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Yüksek bölümünü 1954'te birincilikle bitirdi. Aynı yıl Devlet Tiyatrolarında sanatçı olarak göreve başlayan sanatçı, 1996'te yaş haddinden emekli oldu. Gençliğinde marangozluktan, çiçekçilik, kebapçılık, bar işletmeciliği, hat sanatı, kumarhane işletmeciliği ve boyacılığa kadar birçok iş yapan Sergen, tiyatroya 11 yaşında Sarıyer Tiyatrosu Çocuk Bölümünde başladı. Semih Sergen , kariyeri boyunca Devlet Tiyatrolarında oyunculuk, yönetmenlik, yöneticilik ve öğretmenlik yaptı. Yüzün üzerinde sinema filminde başrol oynayan sanatçı, 40'ı aşkın tiyatro oyununda rol aldı. Burak, Toprak, Yağmur, Burçak ve Emine Sergen'in babası olan sanatçı, Bodrum'da yaşıyor, kendi ismiyle kurduğu Semih Sergen ve Dostları Tiyatrosu'nu yönetiyordu. 6 Ağustos 2022'de aramızdan ayrılan Semih Sergen Ankara Gölbaşı Mezarlığı'nda toprağa verildi. Umur Bugay kimdir? (04 Ekim 1940, Ankara - 6 Ağustos 2019, İstanbul), Türk senarist, oyuncu, yönetmen, dramaturg, yazar. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü mezunu (1964) olan Umur Bugay, sanat hayatına Arena Tiyatrosu'nda başladı (1962). Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosu, Halk Oyuncuları, Dostlar Tiyatrosu'nda, oyuncu, yönetmen, dramaturg olarak görev yaptı. 1972'de oyun yazarlığına başladı. Yazdığı oyunların çoğu Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda sahnelendi. 1975 yılından sonra, çeşitli gazete ve dergilerde, mizah ağırlıklı öyküleri ve röportajları yayınlanan Bugay, Milliyet Çocuk Dergisi'nde söyleşiler yazdı. 1974'te Atıf Yılmaz ile Yılmaz Güney'e, bir çingenenin yaşamını konu alan Cemil adlı senaryoyu yazarak sinema alanında da çalışmalara başladı. 1975 yılında çekilen Hababam Sınıfı filminin senaryosu da kendisine aittir. 1988 yılında yazmaya başladığı Bizimkiler adlı televizyon dizisinin TRT'de gösterilmesiyle üne kavuştu. Ardından 1993 yılından itibaren Bizimkiler dizisinin ana kadrosu ile Yazlıkçılar dizisini kaleme aldı. Bazı filmlerde yapımcılığı üstlendi. Türk Küçükleri adlı bir gülmece öyküleri kitabı vardır. Umur Bugay'ın anılarını kaleme aldığı "Oğlum Adam Olacak" adlı kitabı Ocak 2017'de yayınlandı. Birçok dizi ve filme senaryolarıyla katkıda bulunan senarist, yazar ve yönetmen Umur Bugay 6 Ağustos 2019'da Kınalıada, İstanbul'da denizde yüzerken geçirdiği kalp krizi sonucu 79 yaşında vefat etmiştir. Bugay'ın cenazesi Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedildi. Senaryoları Rating Kasabası Büyük Umutlar Hayat A.Ş. Zor Adam Deli Yusuf Tuzak Hasip ile Nasip Hababam Sınıfı Aslan Bacanak Pisi Pisi Kapıcılar Kralı Çöpçüler Kralı Yoksul Davacı Düttürü Dünya Postacı Duruşma Rus Gelin Haneler Reklâmlar Bizimkiler Yazlıkçılar Saygılar Bizden Oğlum Adam Olacak Komşu Komşu Koltuk Sevdası Ödülleri Pir Sultan Abdal (oyun) 1970 - DİSK "En İyi Yönetmen" İşte Hayat (senaryo), 1976 - Antalya Film Şenliği, "En İyi Özgün Senaryo" ödülü Çöpçüler Kralı (senaryo) 1978 - Antalya Film Şenliği "En İyi Özgün Senaryo" ödülü Kitapları Türk Küçükleri (mizah), Bilgi Yayınevi, 2002 Oğlum Adam Olacak (anı), Tarihçi Kitabevi, 2017 1988 yılında yazmaya başladığı Bizimkiler adlı televizyon dizisinin TRT'de gösterilmesiyle üne kavuştu. Ardından 1993 yılından itibaren Bizimkiler dizisinin ana kadrosu ile Yazlıkçılar dizisini kaleme aldı. Bazı filmlerde yapımcılığı üstlendi. Türk Küçükleri adlı bir gülmece öyküleri kitabı vardır. 1993'te ‘Yazlıkçılar' adlı 6 yıl süren, 40 bölümlük TV dizisinin senaryosunu yazmaya başladı. ‘Saygılar Bizden', ‘Oğlum Adam Olacak', ‘Komşu Komşu','Koltuk Sevdası' televizyon dizilerinin de senaryolarını yazdı. 1999'da yönetmenliğini Yalçın Yelence`nin yaptığı ‘Duruşma' adlı sinema filminin senaristliği ve yapımcılığını üstlendi. 2000 yılında sahnelenen ‘Oğlum Adam Olacak' adlı müzikli tiyatro oyunun dramaturgluğunu yaptı. 2002 yapımı, yönetmenliğini Zeki Alasya`nın yaptığı, ‘Rus Gelin' adlı komedi filminin senaristliğini ve yapımcılığını üstlendi. Bugay'ın gülmece öykülerinden oluşan ‘Türk Küçükleri' adlı bir kitabı var. Ödülleri : 1970 - Pir Sultan Abdal (oyun) - DİSK "En İyi Yönetmen", 1976 - İşte Hayat (senaryo), Antalya Film Şenliği, "En İyi Özgün Senaryo" ödülü, 1978 - Çöpçüler Kralı (senaryo) Antalya Film Şenliği "En İyi Özgün Senaryo" ödülü Senaryoları : 2007 - Sünnet Davası (TV Filmi) , 2006 - Rating Kasabası (TV Filmi) , 2004 - Zor Adam (TV Filmi) ,2004 - Büyük Umutlar (TV Dizisi) ,2003 - Hayat A.Ş. (TV Dizisi) ,2002 - Rus Gelin (Sinema Filmi) , 2001 - Koltuk Sevdası (TV Dizisi) , 1999 - Duruşma (Sinema Filmi) ,1997 - Komşu Komşu (TV Dizisi) , 1995 - Oğlum Adam Olacak (TV Dizisi) ,1993 - Yazlıkçılar (TV Dizisi) , 1993 - Saygılar Bizden (TV Dizisi) 1989 - 1997 - Bizimkiler (TV Dizisi) ,1988 - Düttürü Dünya (Sinema Filmi) ,1986 - Yoksul (Sinema Filmi) ,1986 - Namus Düşmanı (Sinema Filmi) ,1986 - Davacı (Sinema Filmi) 1984 - Postacı (Sinema Filmi) ,1978 - Köşeyi Dönen Adam (Sinema Filmi) 1977 - Çöpçüler Kralı (Sinema Filmi) 1977 - Aslan Bacanak (Sinema Filmi) 1976 - Tuzak (Sinema Filmi) 1976 - Kapıcılar Kralı (Sinema Filmi) 1976 - Hasip İle Nasip (Sinema Filmi) 1975 - İşte Hayat (Sinema Filmi) 1975 - Çirkef (Sinema Filmi) 1975 - Pisi Pisi (Sinema Filmi) 1975 - Hababam Sınıfı (Sinema Filmi) 1975 - Deli Yusuf (Sinema Filmi) 1974 - Cemil Cumhur Atalay kimdir?
1946 yılında Mardin’de doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nu bitirdi. Mesleğe 1973 yılında TRT’de Prodüktör olarak başladı. Uzun yıllar bu kurumda görev yaptı. Star Haber Ajansı’nda görevini sürdürdü. Basın meslek kuruluşlarından çeşitli ödüller sahibi olan Atalay Sürekli Basın Kartı taşıyordu.
1987 yılında, TRT 2’nin en ünlü yarışması ‘Şans Çemberi’ ile efsane yarışma Çarkıfelek'i Türkiye ile tanıştıran yönetmendi. Halit Kıvanç tarafından sunulan programda, Namık Kasapbaşoğlu ve Adem Kılıç ile birlikte çalışan Cumhur Atalay, hayatı boyunca TRT ağırlık çok sayıda programın yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendi. 6 Ağustos 2019'da, 72 yaşında yaşamını yitiren ünlü yapımcı ve yönetmen ölümünden sonra bedeninin tıp eğitiminde kadavra olarak kullanılmasını vasiyet ederek örnek bir davranış sergiledi. Nabizade Nazım kimdir? 1 Ocak 1862'de İstanbul'da doğdu. Babasının genç yaşta ölümünden sonra ninesinin yanına sığınan Ahmed Nazım'ın özyaşamsal öyküsel yapıtı Yadigarlarım'dan anlaşıldığına göre, babasının içkici ve ruh hastası bir adam olmasından, annesini de küçük yaşta yitirmesinden dolayı çocukluğu ve ilk gençliği pek de mutlu geçmemiştir. Ninesinin yanındayken Tophane Mahalle Mektebi'ni bitirerek Salıpazarı'ndaki Fevziye Rüştiyesi'ne kaydolduysa da, daha sonra Beşiktaş Askeri Rüştiyesi ilk bölümüne girdi. İdadi (lise) öğrenimini bu okulda tamamladıktan sonra yüksek öğrenimini Mühendishane-i Berri-i Hümayun'da (kara askeri mühendis okulu) yaptı ve 1884 te topçu mülazım-ı sanisi (topçu üsteğmen) olarak mezun oldu; Mekteb-i Harbiye-i Şahane'ye (genel kurmay okulu) girdi. Bu okulu da, 1886'da Erkan-ı Harbiye yüzbaşısı olarak bitirdi. Başarılı bir öğrenci olması dolayısıyla bitirdiği okulda öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı; yüksek cebir, istihkâm ve topoğrafya dersleri verdi. Keşif ve araştırma yapmak üzere Suriye'de görevlendirildi. 1890'da İstanbul'a döndü. Bir arkadaşının aracı olmasıyla daha önce görüp sevdiği kızla evlendi. Ama mutluluğa evlilik yaşamında da kavuşmadı; evlendikten kısa bir süre sonra kemik veremi hastalığına yakalandı. Haydarpaşa Hastenesi'nde iki yıl kadar tedavi gördüyse de iyileşemedi; 6 Ağustos 1893'te (31 yaşında) öldü ve Üsküdar'da Miskinler Tekkesi yakınındaki mezarlıkta toprağa verildi. Nabizade Nazım'ın Sanatı Nabizade Nazım'ın ilk yazısı 1880 de Vakit gazetesinde A.Nazım imzasıyla yayımlanan Esaret başlıklı deneme sidir. Nabizade,1880-1890 yılları arsında çok verimli bir yazın adamı konumundadir. Daha çok Coşumcu( Romantizm ) etkiler taşıyan şiirlerini bilimsel konuları işleyen makale lerini, öykülerini Hazine-i Evrak, Mir'at-i Aem, Rehber-i Fünun, Afak, Berk, Manzara gibi dergilerle Tercüman-ı Hakikat, Servet, Mürüvvet gibi gazeteler de yayımlamıştır. 1891'de çıkmaya başlayan ve o sırada bir bilim dergisi niteliğinde olan Servet-i Fünun dergisinin de ilk yazarlarındandır. 1896 da Tevfik Fikret 'in "edebi" tönetimine geçen bu dergi, adını 1896-1901 arasında oluşan yazınsal döneme de adını veren dergidir. Nabizade Nazım'ın Şiirlerindeki Temalar Nabizade Nâzım'ın şiirlerinde işlediği temalarda doğa ilk sırada gelir. Doğa şiirleri ve özellikle doğayı anlatma girişimi Abdülhak Hamit 'in "Sahra" adlı şiir eserinden sonra yaygınlaşmaya başladı. Özellikle ara nesil denilen edebiyatçılar kuşağında doğa manzaralarının tasviri şiirin ana konusu oldu. Ara nesil şairleri, çoğunlukla tablolardan hareket ederek manzaralar çizmeye (anlatmaya) çalışmışlardı. Keza aynı özelliği Nabizade Nâzım'ın doğa tasvirlerinde de görülür. İşte bir örnek:
Çoban
Nasıl yeşil şu ağaçlar, yeşil yeşil dağlar!
Yavaş yavaş akarak tatlı çağlayan çağlar
Safa yetişiyor sanki bahçeler bağlar
Görür durur da bu hali çoban nasıl ağlar?
Dalın birinde oturmuş şakırdıyor bülbül
Çıkıp fısıldamada gonceye aşüfte gül!
Açık saçık serilip serpilip yatar sümbül
Görür durur da bu hali çoban nasıl ağlar? Nabizade Nâzım doğada gördüğü şeyleri kendi duygularına uygun biçimde yorumlamıştır. Onlara kendi yaşam felsefesini de katar. Doğa çoğu zaman Nabizade'nin duygu ve düşüncelerine bir çeşit dekor teşkil eder. Ölüm teması: Ölüm, Nabizade'nin çok yakında hissetiği bir olaydır. Çok küçük yaşta önce annesini kaybetti ve yine çocuk yaşta peş peşe üvey anne ve babasını kaybetti. Bu olaylar Nabizade'nin yaşamının sonraki yıllarında derin iz bıraktı. Şairin ölüm üzerine yazdığı şiirlerden en çok bilineni "Anadolu Hisarı'nda Mezarlık"tır. Gerek üslup, gerek biçim ve gerekse edebi kavrayış olarak, o döneme kadar yazılan şiirlerden çok farklıdır. Ölüm duygusuyla doğa temasını birleştirmesini bilen ender şairlerden biridir. Sözünü ettiğimiz şiirde bireysel duygularla doğadaki zenginlik arasında derin bir bağ kurar ve tüm bunları ölüm düşüncesi etrafında birleştirir. Aşk teması: Şairin şiirlerinde önemli konulardan biri de aşktır. Bu temada yazdığı şiirler, doğa şiirlerinde ortaya çıktığı gibi yaşama dair tecrübelerin arkasından gelen zenginliği içermez. Daha çok divan şiirlerinde kullanılan hazır kalıpların olanaklarıyla kaleme alınmıştır. Bu içerikte şiirlerin kimisi ise Nedim tarzında yazılmıştır. Geleneğe bağlı şiirlerde, divan şiirinin klasik ölçüleri içinde kalarak aşk duygusunu dillendiren şair, yeni tarz şiirlerinde doğa şiirlerindeki gibi sevgilinin resimleri karşısında duygularını dile getirir. Nabizade Nazım'ın Hikâyeciliği Nabizade Nâzım "uzun hikâye" olarak kabul edilen sekiz hikâye yayınlamıştır. Kendisi bu hikâyelerin batıdaki "nouvelle" türüne benzediğini söyler. Bu hikâyeler, edebiyatçılar arasında önemli tartışmaların yaşandığı bir dönemde kaleme alınmıştır. Beşir Fuad'ın "Hakikiyyun" görüşüne karşı Menemenlizade Mehmed Tahir'in "Hayaliyyun"u (romantizm) ileri sürmesi ve bu çerçevede başlayan tartışmalara Nabizade Nâzım 'Hakikiyyun' (realizm)e örnek hikâyeleri yazarak bir anlamda tartışmalara katılmış oldu. "Yadigarlarım", "Karabibik" ve "Hasba" öykülerine yazdığı önsözlerde, hikâye ve roman hakkındaki görüşlerini de açıklamış oluyordu. "Hasba" hikâyesinin önsözünde şunları okuyoruz: "Bu yakınlarda halkımız tabiiliğe, sadeliğe ziyade ehemiyet veriyor. Öyle esatiri şeyler artık lezzetle okunmuyor." Okuyucunun ilgisinin romantizmden realizme yöneldiğine işaret eden yazar, Ahmet Mithat Efendi 'nin natüralizm görüşüne uygun olarak 'Müşahedal' adlı romanı kaleme alırken, okuyucusunun isteklerini göz önünde bulundurarak "Karabibik"i yazdı. Ve yine "Hasba" hikâyesinin önsözünde aktaracak olursak, "Hikâye, vaka'nın sadece nakil ve rivayetinden ibarettir. Tafsilata tahammülü yoktur. Adeta hikâye bir romanın hulassası demektir. İnfialat-ı şedideye de tahammülü yoktur. Ne söylenecekse birkaç saat içinde söyleyip bitirilivermelidir. Fakat her hulassa da olduğu gibi bunda da marifet vukuatın canlı noktalarını tefrik ve intihabdadır." Dönemine göre hikâye tekniğinde önemli değişiklikler yapan Nabizade Nâzım Tanzimat sonrası edebiyatı ile Servet-i Fünun hikâye ve romancılığı arasında ele aldığı konular ve konuları ele alış tarzı ile otuz senelik bir yaşam sürecinde yarattığı onlarca eser ile yazın tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Nabizade Nazım'ın Diğer çalışmaları Şiir ve hikâyenin yanı sıra, dil ve edebiyatın çeşitli sorunları üzerine makaleler yazdı. 1891 yılında Servet-i Fünûn mecmuası Servet gazetesinin haftalık yayın organı olarak çıktığında İsmail Sefa , Ahmet Rasim ve Halit Ziya gibi yazarlarla birlikte ilk yazarlar kadrosu içinde yerini aldı. Servet-i Fünun'da "Tahlilat-ı Edebiyat" başlığı altında Nedim ve Fuzûlî hakkındaki incelemeleri ve daha başka konulardaki araştırmalarıyla dikkat çekti. Sonraları Servet-i Fünûn içinde geliştirilen resimaltı şiir faaliyetlerinin ilk örneklerini verdi. "Bir Tasvir, Küçük Hizmetçi Kız" bu türün örneklerindedir. Şiir etkinliği Nabizade Nazım'ın edebiyat yaşamının belli bir süreci içinde kaldı. Bir süre sonra hikâyecilikle ilgilenmeye başladı. 1890 yılından itibaren sade ve doğal bir üslupla birer ikişer forma hacminde hikâyelerini art arda yayınlamaya başladı. Nabizade Nazım'ın Çevirileri Tercümeleriyle de dikkat çeken yazar A. Chenier, Victor Hugo , Alfred de Musset , Chateaubriand , Alexandre Dumas vb. yazarlardan yaptığı tercümelerle Batı edebiyat ının önde gelen simalarını Türk okuyucusunun tanımasına yardımcı oldu. Bunların yanı sıra, Mekteb-i Harbiye'de hocalık yaptığı dönemlerde Tercüman-ı Hakikat gazetesinde fizik, kimya, jeoloji, kozmografya, matematik alanında çeşitli yazı ve kitaplar kaleme aldı. Nabizade Nazım Eser Özetleri Karabibik (1891) Edebiyatımızdaki ilk köy romanıdır (Uzun öykü olduğu da söylenir.) Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Beymelik köyünde yaşayan Karabibik, babadan kalma tarlasının bir kısmını komşusu Kara Durmuş'a satarak askerlik borcunu ödemiştir. Geri kalan dönümleri ele geçirmek isteyen öbür komşusu Yosturoğlu ile kavgalıdır. Elindeki bu küçük tarlayı sürmek için her yıl Koca İmam'ın öküzlerini kiralar. Kızı Huri'yi İmam'ın kayınçosu Sarı İsmail'e vererek öküzleri bedava kullanmak niyetindedir. Ancak Sarı İsmail'in başka bir kızla evleneceğini öğrenince Temre köyündeki tefeci Rum tüccardan yüksek faizle borç alıp iki öküz satın alır. Artık çift sahibi olduğu için kızını nasıl olsa birinin alacağını düşünür. Tarla yüzünden kavgalı bulunduğu Yosturoğlu'nun yeğeni Hüseyin, Huri'yi sever, onunla evlenir. Zehra (1896) Yazarın ölümünden sonra kitaplaştırılan, psikolojik özellikleri ağır basan bir romandır. Karakterlerin tasvir ve tahlili son derece başarılıdır. Zehra, küçük yaşta annesiz kalmış, babası tarafından büyütülmüştür. Annesizliğin de etkisiyle çok kıskanç bir yapısı olan Zehra, babasının kâtiplerinden biriyle evlenir. Kocasının evdeki hizmetçi Sırrıcemal'le ilgilenmesi, başka bir ev tutarak onunla yaşaması kendisini çileden çıkarır. İntikam almak için genç ve güzel bir Rum kızı olan Urani'yi kocası Suphi'ye musallat eder. Suphi, bu Rum kızı uğruna Sırrıcemal'i terk ettiği gibi tüm parasını da bu yolda harcar ve günden güne kötü duruma düşer. Yaşayabilmek için tulumbacı olur. Sonunda kendisini sefil bir duruma düşüren Ürani'den intikam almak için onu öldürür. Kendi de birçok ıstıraptan sonra ölür. Nabizade Nazım'ın Eserleri Roman : Karabibik (ilk köy romanı,1891) Zehra (ilk psikolojik roman denemesi, ö.s.1896) Öykü : Yadigarlarım (anı-öykü,1886) Zavallı Kız (1890) Bir Hatıra (1890) Sevda (1891) Hala Güzel (1891) Haspa (1891) Seyyie-i Tesamüh (-hoşgörünün kötülüğü-uzun öykü,1892) Şiir : Heves Ettim (1885) Minimini-yahut-Yine Heves (1886) Diğer : Mini Mini Mektepli (okuma ve yazma parçaları,1891) Esatir (mitoloji,1892) Aynalar (fizik kitabı,1892) Feridun Fazıl Tülbentçi kimdir? 1912 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 6 Ağustos 1982 günü İstanbul’da hayatını kaybetti. Rahşen Hanım ile Çanakkale Savaşı’da şehit olan Yüzbaşı Hasan Fazıl Bey’in oğludur. Vefa Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Ticaret Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. 1943-1949 yılları arasında Basın-Yayın Genel Müdürlüğü’nde görev aldı. 1949-159 arasında Ankara ve İstanbul’da Ulus, Vatan, Cumhuriyet, Hürriyet gibi çeşitli gazetelerde çalıştı. 1949 yılında TRT Ankara Radyosu’nda tarihi programlar hazırlamaya başladı. Bu görevini on yıl süre ile sürdürdü. 1950’den sonra İstanbul’a taşınarak İstanbul radyosunda danışman ve program müdürü olarak çalıştı; çok sayıda programı hazırlayıp sundu. Feridun Fazıl Tülbençi’nin ilk eserleri 1929 yılında yayımlandı. Eserlerini başta Varlık dergisi olmak üzere Ağaç, Oluş, Gündüz ve Yücel gibi dergilerde yayımladı. 1935’te Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı gibi önemli şairlerinde yer almış olduğu Büyük Harpten Sonrakiler adında bir şiir antoloji kitabı hazırladı. Tülbençi’nin Ankara ve İstanbul radyolarında yayına hazırlamış olduğu “Geçmişte Bugün”, “Kahramanlık Menkıbeleri” ve “Büyük Türk Zaferleri” gibi programlarında yapmış olduğu konuşmaları da daha sonra bir kitap olarak yayımlandı. Radyo programlarının etkilerini de taşımakta olan ve geniş kitlelere okuma zevki ve tarih sevgisi aşılayan döneminde oldukça popüler olan tarihi romanlar kaleme aldı. Bu eserlerinde “Yavuz Sultan Selim Ağlıyor” S. Ayanoğlu tarafından 1953 yılında; “İstanbul Kapılarında” ise “İstanbul’un Fethi” adı ile M. Arakon tarafından 1951 yılında filme alındı. ESERLERİ ŞİİR: Sabahtan Bir Saat Evvel (1932). ROMAN: Sultan Yıldırım Beyazıd (1947), Yavuz Sultan Selim Ağlıyor (1947), Barbaros Hayrettin Geliyor (1949), Osmanoğulları (1950), Sultanların Aşkı (1952), İstanbul Kapılarında (1954), Şah İsmail (1956), Turgut Reis (1958), Cem Sultan (1959), Hürrem Sultan (1960), Kanuni Sultan Süleyman (1962), Şanlı Kadırgalar (1964). DİĞER ESERLERİ: Büyük Harpten Sonrakiler (antoloji), Cumhuriyet’ten Sonra Çıkan Gazete ve Mecmualar (inceleme), İkinci Cihan Harbi Kronolojisi (1943), Geçmişten Bugüne (radyo konuşmaları), Tarihe Şan Veren Türk (1943), Kahramanlar Geçiyor (radyo konuşmaları, 3 cilt, 1951-60), Büyük Türk Zaferleri (radyo konuşmaları, 1946), Şehitler (Kahramanlık Menkıbeleri, 1946, 3. bas., 1964), Türk Atasözleri ve Deyimleri (1963) Faruk Gürtunca kimdir? Zengin bir geçmişi olan Türk edebiyatı tarihin her evresinde sayısız denebilecek şair ve yazar yetişmiştir. İşte o isimlerden biri, yirminci yüzyıl yeni Türk edebiyatı tarihi içinde değerlendirebileceğimiz, 1904-1982 yılları arasında yaşamış olan İstanbullu şair-yazar eğitimci, gazeteci ve siyasetçi Mehmet Faruk Gürtunca'dır. O; Şinasi, Namık Kemal ve Mizancı Muratlar ile başkayan, Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ve Mehmet Akif gibi ahlaki faydacı ve sosyal mistik edebiyatın Cumhuriyet yıllarındaki etkili ve tanınmış şahsiyetlerinden biridir. Onlarca eser veren, özellikle çocuk edebiyatı ve milli tarih temalı edebi eserleriyle dikkati çeken Mehmet Faruk Gürtunca'nın öncelikle şiir kitaplarını incelemenin eser ve fikirlerini değerlendirmenin Türk dili ve edebiyatı eğitimi açısından yararlı olacağını düşündük. Bu çalışmada Faruk Gürtunca'nın basılı on iki şiir kitabı incelenmiştir. Bunun yanında şairin kitaplarının arkasında basıldığı veya basılacağı söylenen bazı şiir kitaplarının mevcudiyetine yönelik araştırma ve taramalarda bir bulguya rastlamadık. Samet Ağaoğlu kimdir? Samet Ağaoğlu Azerbaycan'dan Türkiye'ye göç eden Ağaoğlu ailesinin dördüncü çocuğudur ve kendisi gibi yazar ve fikir adamı olan Ahmet Ağaoğlu'nun oğludur. İlk ve orta öğretimini Bayazıt Fevziye Lisesi'nde yaptıktan sonra, 1929 yılında Ankara Lisesi'nden mezun olmuştur. 1931 yılında Ankara Hukuk Mektebi'ni bitirdikten sonra Strazburg'a giderek üniversitenin "yüksek etüdler" bölümünde 16 ay okumuş, ancak doktorasını tamamlayamamış, babasının işlerinin bozulması üzerine yurda dönmek zorunda kalmıştır. Yurda döndükten sonra Ekonomi ve Ticaret Bakanlıklarında bazı üst düzey görevlerde bulunmuş, 1946 yılında devlet hizmetinden ayrılmıştır. Avukatlık yapmaya başladığı sırada Demokrat Parti saflarında politikaya atılmıştır. 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinde üç dönem milletvekili seçilmiştir. Çalışma, Sanayi ve Devlet Bakanlıkları yapmıştır. 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinde tutuklanıp hüküm giymiştir. Ömür boyu hapisle cazalandırıldı. İmralı ve Kayseri cezaevlerinde tutuklu kaldı. 1964 yılında Yassıada'da cezasını çekerken çıkan özel bir afla salıverildi. Bundan sonra siyasetle dolaylı olarak ilgilendi. Kendini tümüyle yazılarına verdiği sırada 6 Ağustos 1982'de ölmüştür. Yazmaya lise sıralarında başlayan Samet Ağaoğlu, 1929 - 1931 yıllarında Behçet Kemal Çağlar, Ahmet Muhip Dıranas gibi arkadaşlarıyla Hep Gençlik adında bir dergi çıkarmıştır. Strazburg yaşamını anlatan ilk öyküleriyle görünmüştür. Politik çalışmaları dolayısıyla kitaplarını uzun aralıklarla çıkarmış, ancak yaşamının sonuna kadar yazınla ilgisini koparmamıştır. Yazılarında Samet Agayef imzasını da kullanmıştır. Samet Ağaoğlu Eserleri Öykü 1944 Strassburg Hatıraları 1950 Zürriyet 1953 Öğretmen Gafur 1957 Büyük Aile 1964 Hücredeki Adam 1965 Katırın Ölümü Diğer Eserleri 1944 Kuvayı Milliye Ruhu 1958 Babamın Arkadaşları 1967 Sovyet Rusya İmparatorluğu 1968 Arkadaşım Menderes 1972 Marmara'da Bir Ada 1973 Demokrat Parti'nin Doğuş ve Yıkılış Sebepleri 1980 İlk Köşe 1992 Siyasî Günlük Peri Han kimdir? Gerçek Adı: Hatice Perihan Özbeserek Doğum Tarihi 7 Ocak 1934 Ölüm Tarihi 6 Ağustos 2008 Doğum Yeri Kütahya Ölüm Yeri İstanbul Peri Han, Türk sinema oyuncusu. Sanat yaşamına 1958 yılında kamera karşısına geçerek Mavi Boncuk adlı filmde aldığı rolle başlayan Peri Han, 1960'lı yıllarda yükselen "vamp kadın" karakterlerini başarıyla canlandırdı. 6 Ağustos günü, 74 yaşındayken yalnız yaşadığı evinde yaşamını yitirdi.
Bugün 6 Ağustos. Umur Bugay, Cumhur Atalay, Nabizade Nazım, Feridun Fazıl Tülbentçi, Faruk Gürtunca, Samet Ağaoğlu ve Peri Han'ın ölüm yıldö