top of page
Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Sami Karaören, Ömer Kavur, Selahattin Hilav, Tahsin Nahit, Selim Sesler, Heyecan Başaran



Bugün 12 Mayıs. Ömer Kavur, Selahattin Hilav, Tahsin Nahit, Selim Sesler, Heyecan Başaran'ın ölüm yıldönümü. Sami Karaören'i de geçen yıl bugün toprağa verdik.

BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.


Sami Karaören kimdir?


Sami Karaören, 1924 yılında Fethiye Kaya köyünde dünyaya geldi. İlköğrenimini Fethiye’de, ortaöğrenimini Muğla ve Antalya’da tamamladı. Antalya Lisesi’nde şair Cahit Külebi’nin öğrencisi oldu ve ölünceye kadar onunla ilişkisini kesmedi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi. 1957’de Dünya gazetesinde gazeteciliğe başladı. Burada Falih Rıfkı Atay ile çalıştı. 1961’de Cumhuriyet gazetesine geçti. Burada uzun süre yazıişleri müdürü ve makaleler redaktörü olarak çalıştı. Olaylar ve Görüşler sayfasının uzun süre sorumluluğunu üstlendi. Yeni adı Cumhuriyet Kitapları olan Çağdaş Yayınları’nın yayın yönetmenliğini yaptı. Çeşitli dergi ve gazetelerde gezi notları, dil ve edebiyat üzerine yazılar yazdı. 1962’de Türk Dil Kurumu Gazetecilik ve Dil Ödülü’nü aldı. 98 yaşındayken, yaşadığı Fethiye'de vefat etti (11 Mayıs 2022) Aynı yerde toprağa verildi.



Ömer Kavur kimdir?



Doğum Tarihi - Yeri: 18 Haziran 1944 - Ankara Vefat Tarihi - Yeri: 12 Mayıs 2005 - İstanbul Ömer Kavur, 18 Haziran 1944 yılında Ankara’da doğdu. Diplomat bir baba ile evhanımı bir annenin tek çocuğuydu. İlkokul birinci sınıfı Ankara’da, kalan dört yılını ise İstanbul’da okudu. Ortaokuldan lise birinci sınıfın sonuna kadar Robert Koleji’ne devam etti. Liseyi Kabataş Erkek Lisesi’nde bitirdi. Üniversite eğitimi için Fransa’ya gitti. Conservatoire Indépendent du Cinéma Français’de sinema eğitimi gördü. Sorbonne Üniversitesi Sinema Tarihi bölümünde yüksek lisans yaptı. Ayrıca Hautes Etudes du Journalisme’de sosyal bilimler okudu. Fransa’daki öğrencilik yıllarında Cinématheque Française’de çok sayıda izlediği film, Ömer Kavur sinemasını etkiledi. Bryan Forbes’in Chaillot’lu Deli (La Folle de Chaillot,1969), Alain Robbe-Grillet’in Yalan Söyleyen Adam (L’homme Qui Ment, 1968) ve Fransa’da çekilen TV filmlerinde asistanlık yaptı. Türkiye’ye döndüğünde İstanbul, Atatürk ve Ankara, İzmir ve Boğaziçi Köprüsü isimli belgeselleri çekti. 1974’te Refik Halid Karay’ın eserinden uyarladığı Yatık Emine filmi ile yönetmenliğe başladı. Sinemasal ve toplumsal koşullar nedeniyle 1979 yılına kadar film çekmedi. Bu yılda çektiği Yusuf ile Kenan, sansüre uğrayarak yasaklandı. Ancak 1,5 yıl sonra gösterime girebildi. Daha sonra sırasıyla Ah Güzel İstanbul (1981), Göl (1982), Körebe (1985) filmlerini tamamladı. Bu filmlerinde dönemin gözde oyuncusu Müjde Ar ve Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray'ı alışılmışın dışında farklı rollerde oynattı. 1981 yılında çektiği Kırık Bir Aşk Hikâyesi filminin senaryosunu Selim İleri ile birlikte yazdı. 1985’te Amansız Yol filmi ile devam eden yolculuğunda 1986 yılında Yusuf Atılgan’ın aynı adlı yapıtından sinemaya aktardığı Anayurt Oteli, hem kendi filmografisinin hem de Türk sinemasının başyapıtlarından biri oldu. Bu film ile Venedik Film Festivali Eleştirmenler Ödülü, İstanbul Film Festivali En İyi Türk Filmi Ödülü gibi birçok ödül kazandı. Ömer Kavur Türk sineması içinde edebiyatçılarla yaptığı işbirliği ve uyarlamalarıyla dikkat çekti. 1987’de Gece Yolculuğu, 1990’da Orhan Pamuk’un Kara Kitap adlı eserinin ana temasından yola çıkarak sinemalaştırdığı Gizli Yüz, 1995’te Aşk Üzerine Söylenmemiş Her Şey, 1996’da Akrebin Yolculuğu, 2000’de Melekler Evi ve 2002 yılında Karşılaşma filmlerini çekti. Ömer Kavur’un kendine has üslubu, filmlerinde üzerinde durduğu ‘zaman’ ve zaman ile birlikte yabancılaşma teması onu Türk sineması içinde özgünleştirdi. Uzun süre lenf kanseri tedavisi gören yönetmen, 12 Mayıs 2005’te vefat etti. Yazan: Banu Kibar


Selahattin Hilav kimdir?



Selahattin Hilav 1928 yılında İstanbul’da doğdu. 1946’da İstanbul Erkek Lisesi’ni, 1950’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. 1954-1958 yılları arasında Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe derslerini izledi. Yurda döndükten sonra çok sayıda gazete, dergi, ansiklopedi ve yayınevinde çalışan Hilav’ın, aydınlanmacı felsefenin ve Marksizm’in Türkiye’de kuramsal olarak anlaşılmasında önemli katkıları oldu. “Yazko Felsefe Yazıları”nı yönetti. “Diyalektik Düşüncenin Tarihi” ve “100 Soruda Felsefe” gibi çalışmalarıyla dikkati çekti. Eleştiri ve incelemelerini “Edebiyat Yazıları” (YKY) ve “Felsefe Yazıları” (YKY) adlı iki kitapta topladı. Marx, Engels, Sartre, Schopenhauer, Freud, Garaudy, Nerval (Doğu’da Seyahat, YKY), Diderot ve d’Alembert (Ansiklopedi: Seçilmiş Maddeler, YKY), Foucault (Bu Bir Pipo Değildir, YKY) ve Kojève (Hegel Felsefesine Giriş, YKY) gibi pek çok yazardan çeviriler yaptı.

Selahattin Hilav 12 Mayıs 2005’te İstanbul’da öldü.


Tahsin Nahit kimdir?


Şair ve oyun yazarı. İstanbul'da doğdu (1887) Galatasaray Lisesi'ni bitirdi, bir süre Hukuk Mektebi'ne devam etti. Galatasaray Spor Kulübü kurucu üyelerinden. Yazar ve çevirmen Mina Urgan'ın babasıdır.

I.Dünya Savaşı yıllarında İaşe Müfettişliğimde bulundu. İlk şiirleri Selanik'te çıkan Çocuk Bahçesi dergisinde "T. Nahide" adıyla yayımlandı (1905). Aşiyan'da yayımlanan "Ben, Rûh-ı mağdur, Şiirlerim İçin, Serab-ı müstakbel, Yaz Gecesi" gibi manzumeleri ile tanındı. "Adalar, Kamer ve Zühre şairi" olarak şöhret kazandı. Şiirlerinde Ahmet Haşim etkisi görülür. Son şiirleri Şair (1918) ve Nedim (1919) mecmualarında yayımlanmıştır.

Tiyatro ile yakından ilgilenen Tahsin Nahid bu alanda Şahabettin Süleyman'ın etkisi altındadır, onu üstadı olarak niteler. Batı 'da olduğu gibi birden çok yazarın birlikte çalışması sonucu meydana getirilen ortak eserlerin ilk örneklerini bizde tiyatro alanında Tahsin Nahid vermiştir. 1908 meşrutiyetinden sonra Fecr-i Ati'nin kadın yazarlarından Ruhsan Nevvare ile yazmış oldukları üç perdelik Jön Türk (1908) piyesi dikkat çekmiştir. Ruhsan Nevvare ile Aşkımız (1907) ve Sanatkârlar isimli basılmamış birer perdelik iki komedisi daha bulunmaktadır. Tahsin Nahid, Şahabettin Süleyman ile de ortak eserler vermiştir. Bu piyeslerin içinde en önemlisi zamanın modasına uyularak yazılan Kösem Sultan (1910) isimli tarihi piyestir. Diğer piyesi ise "Ben Başka" adını taşır. Ayrıca bu iki yazarın birlikte yazdıkları başka oyunların olduğu da söylenir.

Tahsin Nahid'i asıl tanıtan eseri Henry Kıstemaeckers ve Eugene Delard'ın La Rivale adlı dört perdelik oyunundan yaptığı üç perdelik adaptesi "Rakibe"dir. Adapte yapmanın ciddi bir iş olduğunu ileri süren Tahsin Nahid'e göre bu tür eserlerde "milli koku" önemlidir. Rakibe, 16 Haziran 1919'da oynandığı zaman çok başarılı sayılmıştır.

Tahsin Nahid sayısı az da olsa Âti ve Servet-i Fünûn mecmualarında tiyatro eleştirileri de yazmıştır. 12 Mayıs 1919'da aramızdan ayrıldı. Edebiyat çevrelerinde hassas ve dürüst biri olarak tanınan şairin mezarı Büyükada'dadır.

Tahsin Nahit Eserleri:

Şiir

Şiirlerini önce "Sisler ve Hisler" ile "Kırlar ve Denizler" adları altında iki cilt halinde toplanmışken daha sonra "Rûh-ı bîkayd" adı altında yayımlamıştır. (1910).

Oyun:

  • Hicranlar (1908),

  • Firar (1910),

  • Jön Türk (R.Nevvare ile, 1908),

  • Aşkımız (R.Nevvare: ile, 1907),

  • Sanatkârlar (R.Nevvare ile, 1908),

  • Kösem Sultan (1910), (Şahabeddin Süleyman ile birlikte)

  • Ben Başka (1911),

  • Osman-ı Sani,

  • Sanatkâr,

  • Talâk,

  • Bir Mücadele-i Hissiye,

  • Kırık Mahfaza.

Adapteler (Uyarlamalar):

  • Rakibe (H.Kıstemaeckers-E. Delard),

  • Bir Çiçek Bir Böcek (Robert de Flers, Gaston de Gaillavet, Etienne Rene'nin birlikte yazdıkları "La Belle avanture"den, 1917),

  • Akortacı (M.Thieery'nin L'accordeur'undan),

  • Bursalı Hâle (La tante d'Honfleur'den).


Selim Sesler kimdir?

Selim Sesler Kimdir ?



1957 tarihinde Edirne’nin Keşan İlçesi’nde doğdu. Roman kökenli Türk müzisyen ve klarnet virtüözü. Dramalı (Yunanistan) profesyonel bir zurnacı ailesinden gelmektedir. 1923’te mübadele sonucu Keşan’ın İbriktepe Köyü’ne yerleştiler, daha sonra Keşan’ın Yenimescit Mahallesi’ne taşındılar. Sesler önce zurna çalmayı öğrendi, ancak 1960’larda davul-zurnacı ailelerden gelen birçok genç, ince çalgı enstrümanlarını öğrenmeye başladığı sırada o da klarnete geçti. 14 yaşındayken köy düğünlerinde ve panayırlarda çalmaya başladı. 1980’lerde, daha büyük merkezlerde çalmaya giden Roman müzisyenlerine katılarak, müzik yeteneğini geliştirmek üzere İstanbul’a gitti. İstanbul’da, restoranlarda fasıl heyetlerinde, Ferhan Şensoy tiyatrosunun müzikallerinde, Romanlar’ın ve Roman olmayanların düğünlerinde çaldı ve birçok kayıt yaptı. 1998’de Brenna MacCrimmon ile birlikte Kanada turnesine katılarak Türk Romanları’nı ve kendi Rumeli kökenlerini temsil etti. Zengin müzikal deneyimleri sonunda, bölgeye ait zengin bir repertuar ve çalma tarzı edinerek, canlı bir arşiv niteliği kazandı. Gerek Romanlar gerek Roman olmayanlar arasında, doğaçlamada ki ustalığı ile hem düğün havalarının, hem de günün dans ezgilerinin baş yorumcusu olarak ünlendi. Fatih Akın’ın Duvara Karşı ve İstanbul Hatırası filmlerinde müzikleri yer almaktadır. 9 Mayıs 2014 tarihinde vefat etmiştir. Şarkılar: Şu Karşıki Dağda Bir Fener Yanar Bir Ah Çektim Penceresi Yola Karşı Saniye'm Butcher's Air Meşk Havası Hanım Ayşe The Song Of A Homesick Bride Pazarda Bal Var Gelinim Kiremit Bacalari / Nasti Usava Alay Bey Kasap Havası Biber Yedim Reyhan the Mountain Girl Lover's Bliss Babo Kampana Mori Mitro Kalamatya Those Roads Of Koycegiz Black Grape Seed Ayılana Gazoz Bayılana Limon Bir Istanbul Gecesi Düğün Havaları: Kına Havası, Gelin Alma Havası Melodik Sesler Ali Pasa Roman Oyun Havası Zapejala Angelina Pebbly Paths of “Macka” Sarı Gülüm Var Benim Mahmut Köy Karşılaması Patrona / Samiotisa Kürdili Hicazkar Longa Melodik Meanderings


Heyecan Başaran kimdir?


1927’de Ankara’da doğdu ve 1951’e kadar hiç ayrılmadı. Tiyatro hayatının en önemli adımlarını bu şehirde attı. Babası İzzet Başaran, Dışişleri Bakanlığı’na tercümeler yapıyor, Radyoevi’nde çalışıyordu. Girit göçmeni babasının tiyatro tutkusu, Atina’da eğitim gördüğü yıllara dayanıyordu. Başaran da tiyatrocu olmasını, “Babamdan aferin almak için” diye açıklıyordu. Hafta sonu gecelerinde evden götürdükleri eşyalardan dekor yaptıkları sahnede babasıyla birlikte askeri erkânın karşısında piyeslerde oynadı. Annesi Asiye Hanım, şiddetle karşı çıksa da alaylı tiyatro sanatçısı Heyecan, Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne girdi ve 1950’de mezun oldu. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda profesyonel oyuncu oldu. John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar adlı romanından uyarlanan oyunda başrolü aldı. Arthur Miller’in Satıcının Ölümü adlı oyununda yine başrol oynadıktan sonra Ankara’dan ayrılıp İstanbul’a yerleşti.


DÖNMEMEK ÜZERE AYRILDI


Heyecan Başaran, İstanbul’da Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne’de tiyatroya devam etti. İstanbul seyircisinden büyük beğeni topladı. Burada şöhretini tam anlamıyla zirveye çıkardı. 1952’de Yavuz Sultan Selim Ağlıyor, Soygun ve ilk renkli Türk filmi olan Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Halıcı Kız’da rol aldı. Küçük Sahne’ye bir yıl daha çıktı. Günümüzün meşhur Konyalı Lokantaları’nın sahibi Nurettin Doğanbey ile evlendikten sonra babasını kaybetti. 1954’te tiyatro ve sinemayı, bir daha dönmemek üzere bıraktı. Topkapı Sarayı’nda açılan Konyalı’da 22 yıl çalıştı. Nurettin Doğanbey ile evliliğinden Ezher ve Mehmet Eren adında iki çocuğu oldu.


SANAT DÜNYASI YOKTU

Heyecan Başaran’ın eşi Nurettin Doğanbey’in sağlık nedenleriyle katılamadığı cenazede kızı Ezher Ulusu, “Annem tiyatroyu çok erken bıraktı. Bugünün teknolojisi o yıllarda olsaydı, dünyaca ünlü bir sanatçı olurdu. Pek çok sanat dalıyla ilgilenmemizi istedi ama ‘tiyatroya hayır’ dedi. Sebebini de hiçbir zaman söylemedi” dedi.Cenaze namazında çok erken vedalaştığı sanat dünyasından hiç kimse yoktu.

45 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page