HaberciGazete
Albina Bilgi yazdı: İçimizdeki ben

İyi günler diliyorum tüm okuyanlara.
“Senin canının içinde bir can var, o canı ara!"
***
“Bir ben varım” deme,
"Bir ben vardır bende benden içeri" de, onu ara...
İnsanda iletişim, dünyaya geldiği andaki ağlama sesiyle başlar aslında: Nefes aldığınızı duyurmaya, yakınınızdaki insanlara varlığınızı belli etmeye yönelik ilk iletişim girişimidir; aynı zamanda “beni duyun, ben artık buradayım!!” diye bir uyarıdır ilk ağlama sesi. İşte bu “ben buradayım” uyarısı/işareti, zaman içinde insanlarla, çevreyle, dünyayla, evrenle iletişim kurma girişimine evrilir. Doğal olarak insanın kendisiyle iletişimi de sürer bu süreçte… İster kendimizle, ister öteki insanlarla/çevreyle/evrenle iletişim söz konusu olsun, kimi kuralları vardır bu eylemin. Öncelikle iletişim yolculuğunda duygu ve düşüncelerinizi içeren mesajlarınızın kısa, net ve açık olması gerekir. Ardından da, hedefinizin doğru olması ve karşınızdakinin anlama yeteneğinin de dikkate alınması… İletişimin vazgeçilmelerinden birinin de geri dönüş alınması, yani feedback’tir. Karşınızdakiyle kurduğunuz iletişimde “doğru bilgi aktarma” ile başlayan süreç, geri bildirim ile taçlandırıldığında hedefine ulaşır.

Çok basit bir benzetmeyle konuyu geliştirelim. Yaşadığımız ortam kaç oda olursa olsun, mutlaka işinize hemen ve her zaman yarayacakları en yakınınızdaki odaya/odalara koyarsınız. Yani deneyimlerimize dayanarak “almak istediğimiz mesajı” en yakınımıza, duygularımıza, düşüncelerimize aykırı bulduklarımızı da en uzaktaki odalara/ardiyelere koyarız. İletişim de bunun gibi, size yakın olan duyguları/ifadeleri daha çok benimsiyoruz; ama almak istemediklerinizi bir kenara bırakıyor, atıyor gibiyiz.
İnsanların çoğu deneme-yanılmayla yürümeyi, konuşmayı, hayal kurmayı öğrenir. Bunlar öğretilebilir de. Ama, doğru iletişim kurma, duygu ve düşüncelerinizi doğru ve yararlı anlatmaya aynı gayret ve özen gösterilmiyor.
İletişimin türleri var; sözsüz, sözlü, yazılı, görsel ve dokunsal iletişim olarak gruplara ayırabiliriz bunları.
Sözlü İletişim: Seslere dökülebilen ve neredeyse tüm canlıların uygulamakta olduğu bir yöntemdir. Aktarılmak istenenlerin sesli mesajla, ses tonuyla, hızıyla, nefes alışıyla iletilmesini içerir.
Sözsüz İletişim. Bakışlar, hareketler, duruşlarla ifade edilebilen iletişim şeklidir. Sözsüz iletişim, konuşulan dilin dışında, jestler, mimikler ya da diğer dilsel olmayan işaretler aracılığıyla ifade edilen iletim biçimlerini kapsar.
Yazılı İletişim: Yazılı iletişim, konuşma imkânın bulunmadığı veya her hangi bir konuda konuşulamadığı durumlarda, kullanılan iletişim türüdür. Yazılı İletişim Nedir? Amacına uygun olarak duygu, düşünce, izlenim ve görüşlerin, belirli kurallar eşliğinde kâğıda yazılarak aktarılmasıdır.
Görsel İletişim: Bilgi ve düşüncelerin semboller ve imgeler aracılığıyla iletilmesidir. Bilgiyi net ve özlü bir şekilde iletmek için görsel öğelerin kullanımını içerir. Bu nedenle, görsel iletişim, resimler, grafikler, tipografiler vb. görsel elemanlar kullanılarak kurulan bir iletişim türüdür. Ayrıca, görsel iletişim fikirlerin, duyguların ve düşüncelerin verimli bir şekilde iletildiği önemli bir sunum biçimidir.
Genellikle ressamlar, reklamcılar ve pazarlamacılar bu stratejiyi kullanırlar.
Dokunsal iletişim: İletişim aracı olarak dokunma içgüdüsü son derece önemlidir. İlişkinin sıcaklığını ve samimiyetini artırır, bağışıklık sistemini güçlendirdiği biliniyor. Özellikle çocuklarla iletişim esnasında dokunmanın önemini birçok psikologun önerdiğini de biliyoruz. Manavda, bakkalda dokunmadan alışveriş yapmayız. Sanki dokunarak lezzetli mi, taze mi anlarız. Karpuzu pat pat vurup olgunluğunu belirlemeye çalışırız.
İlk kez gördüğümüz insanla bile tokalaşarak iletişimi başlatırız. Tokalaşma şekline göre ilk izlenimimiz ortaya çıkar. Başarılı lider yöneticiler, personellerini yüreklendirmek ve motivasyon sağlamak için omzuna dokunarak ona destek olduğunu ve güvendiğinin mesajını verir. Dokunmak başarı için önemli bir katkıdır. Sevdiğiniz veya sevmediğiniz bir şey varsa bunu dokunarak anlatıp mesaj verilebilir.
Kısa ama özenli bir araştırma ile bulunabilecek bu bilgilerin uzantısında söylenebilecek bazı önemli hususlar var:
İletişimde verilen mesajın sağlam olabilmesi; kabul edilmesi, onaylanması ve değerli/yararlı bulunmasına bağlıdır. Mesajın doğru alınabilmesi, kişisel algılayışımızın farklı yönlerine kaymadan içselleştirilmesi, olumlu duygular yaratabilmesi karşımızdakiyle iyi iletişim kurmakla sonuçlanabilir.
Bazılarımızın yaşadığı aile sorunlarının çoğu iletişim bozukluğundan kaynaklanır. İletişimde yalnızca dinlemek, yeterli değil, duymak da önemli. Karşındaki insanların, ne anlatmak istediğini ve nasıl bir sonuç çıkartmak istediğinizi anlaması gerekir.
İletişimi bozulan ve boşanma aşamasına gelen çiftler genellikle “anlaşamıyoruz” derler sorulduğunda. Oysa, doğru yanıt “birbirimizi duyamadık”tır. “Birbirimizle iletişim kuramadık”tır. Hangi konularda anlaşamadığımız veya partneri hangi konularda duymak istemediğinizi sorsalar yanıt veremiyoruz. Sadece “anlaşamıyoruz” diyoruz. Neden? Çünkü korkuyoruz. Hayatımızı yürüttüğümüz bir şemamız var genellikle, alıştığımız bir şemadır bu. Dışına çıkmaktan korkuyoruz.
Peki iş yerinde patronunuz size bir iş verip de yapamadığınız zaman, “ne oldu da yapamadın” diye soruyor mu veya “hangi duyguları yaşıyorsun da zamanında teslim etmedin” diye soruyor mu? Sormuyor. Sadece sonucuna odaklanıyor, onun kafasındaki şartlara uymadın ve bu de iletişim bozukluğun ifadesidir.
Belki de öğrencilerimiz sınava/karne almaya hazırlandıkları süreçte, projelerini zamanında teslim edememiş veya verimli çalışamamıştır. Böylesi bir durumda biz, onu, hazırlayamadığı projesi/ödevi ya da girip başarılı olamadığı sınavına göre puanlandırıyoruz. Değil mi? “Ne hissediyorsun? Nasılsın?” Veya “duyguların nasıl” diye sormuyoruz. Yapamadıkları durumlarda, sadece eksik veya hatalı olduklarını vurguluyoruz.
Peki o zaman şöyle bir soru sorayım size: Siz çevrenizde, ailenizde, işyerinizde, bulunduğunuz ortamda üstlendiğiniz işi ya da kendinizi ne kadar ifade edebiliyorsunuz? Kendinize hiç soruyor musunuz “ben tam olarak ne ifade etmek istiyorum, iletişimime hangi duyguları katmak istiyorum; bana değer veren insanlara ben daha doğru nasıl yaklaşabilirim, kendimi nasıl ifade edebilirim?”
Burada, sizlere bazı ipuçları vermek isterim:
Etkili iletişim sağlamak için bazı teknikler:
-Karşınızdaki insanla göz teması kurunuz.
-Kendinizi tanıtmak ve konuşmak için sıranızı bekleyiniz.
-Karşınızdaki insana değer verdiğinizi hissettirmek için, ona kısa cevaplarla sınırlanmamış sorular sonunuz.
-İnsanları, hayatlarını, düşüncelerini ve duygularını sizinle paylaşmaya davet ediniz.
-Kendi duygularınızı doğru ifade etmeye çalışın, o anda ne hissediyorsunuz ve o anda karşınızdakinde ne gibi bir duygu yaratmaya çalışıyorsunuz, bunu belirleyiniz.
-Görüşlerinizi bildirirken iyi dinleyici ve hoşgörülü olunuz.
- Karşınızdaki insanlarla fikir, düşünce, duygularınızı paylaşmayı istiyorsanız, onun da fikirlerine ihtiyacınız olduğunu hissettiriniz.
-Konuya dahil olunuz, karşınızdaki insana anlattıklarını sanki yaşıyormuşsunuz gibi daha fazla anlatmalarını isteyiniz. Daha fazla bilgi edinmek için açıklama isteyiniz.
-Dinlediklerinizi anladığınızı ifade edin, duygularınıza beden dilinizi de katmanızı tavsiye ediyorum.
Sonuç:
İşin Özü: İletişim kendinizle başlar. Kendimi ne kadar tanıyorum? Kendimi kendime nasıl ifade ediyorum? Ben kendi duygularımı doğru aktarabiliyor muyum?
İletişimi daha sağlıklı kurmam için yeterince bilgili miyim?
Bu soruları olumlu cevapladığınız zaman hem kendinize karşı, hem de karşınızdaki insanlara karşı dürüst olabilme potansiyelinizin yükseldiğini göreceksiniz.
Koca Yunus Emre doğru söylemiş: “Beni bende demen/Bende değilim/ Bir ben vardır bende, benden içeri.”
Hoşça kalınız.
Albina BİLGİ
Profesyonel Koç.