Bugün 21 Şubat. TRT Programcılarından Bülent Osma, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Ali Çetinkaya, çevirmen Atilla Tokatlı, yönetmen Süreyya Duru, tanburi Faize Ergin, ressam Ercüment Kalmık ve felsefe profesörü Nermi Uygur'un ölüm yıldönümleri.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.
Bülent Osma kimdir?
Bülent Osma TRT'nin sayısız programının rejisine imza atmış bir yönetmen. TRT’ye 1973 yılında kameraman olarak giren Yapımcı ve Yönetmen Bülent Osma, özellikle eğlence programlarının tercih edilen teknik elemanı olduktan sonra televizyon kariyerinde hızlı bir ilerleme kaydetti. 1975 yılında Orkun Stüdyosu’ndan yayınlanan Eurovision Şarkı Yarışması’nda da kameraman olarak görev yapan Osma, çalıştığı bu alandaki dört yılın ardından program yapımcılığına giriş yaptı.
1977 yılında canlı yayın yönetmeni olarak “Hafta Sonu” programına imza atan Osma, 1976 yılından 1997’ye kadar Eurovision programlarının rejisini üstlendi. “Ben Bilirim, Tombala, Turnike” gibi programlar ve ulusal şarkı festivallerindeki yetkinliğiyle seyircinin takdirini kazanan yönetmen ve yapımcı, bir dönem Kanal D’de de çalıştı.
21 Şubat 2023'te aramızdan ayrıldı.
Ali Çetinkaya kimdir?
Türk asker ve siyaset adamı.
Afyonkarahisarlı Şerşifoğlu Ahmet Ağa’nın oğlu olan Ali Bey, 1878 yılında Afyonkarahisar‘da doğdu.İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Bu günlerdeki lider davranışları yüzünden arkadaşları o’na “Vezir Ali” demeye başladılar. Babasını küçük yaşta kaybetti. Anası Fatma Hanım’ın çabası ile Bursa Askeri Lisesi’ne gönderildi. Oradan Harp Okulu’na geçti ve tam 20 yaşında iken, 1898 yılında teğmen rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri safına katıldı. Yüzbaşı oluncaya kadar geçen süre içerisinde Makedonya ve Arnavutluk dağlarında çetecilere karşı Osmanlı varlığını savundu. 1907yılında Manastır’da örgütlenen “İttihat ve Terakki” içinde yer aldı.Hareket Ordusu ile İstanbul’a girdi. 1919‘da Trablusgarp Cephesi’ne gönderildi. Burada Mustafa Kemal‘in yanında bulundu. O sırada Enver Paşa da Bingazi’de idi. Balkan ve I. Dünya Savaşları’nda cephelerde savaştı.
Mondros Mütarekesi’nin yüz kızartan sonuçları gelmeye başladığı günlerde Ayvalık’ta 172. Alayın Kumandanlığını yapıyordu. 15 Mayıs 1919‘da İzmir’e asker çıkaran Yunanlılar, 28 Mayıs‘ta Ayvalık’a çıkmak istediler. İstanbul’dan gelen emir, “Bırakın çıksınlar!” biçiminde olmasına rağmen Ali Bey, Yunan’a ilk kurşunu atarak, mukavemeti ve böylece Milli Mücadeleyi resmen başlatıyordu. Ali Bey 1919 yılında yapılan seçim sonunda Afyonkarahisar Mebusu olarak, Osmanlı Mebusan Meclisi’ne girdi. Ancak kısa bir süre sonra İngilizler tarafından tutuklanarak, birçok vatansever aydın gibi Malta’ya sürüldü… Malta’dan kurtulup yurda döndüğünde TBMM açılmıştı ve Atatürk O’nu ve bazı arkadaşlarını bekliyordu. Doğal olarak Ali Bey’de birinci mecliste Afyonkarahisar Milletvekili olarak yerini aldı.
Ali Bey, fikir ayrılıkları dolu olan bu birinci mecliste, 1. gurupta yer aldı. 2. Mecliste Atatürk’ten yana olanların büyük çoğunluk sağlamalarında Ali Bey’in büyük payı oldu. 2. Mecliste Cumhuriyet Halk Partisi Programı ile Anayasa taslağının hazırlanmasında Kazım Karabekir, Ziya Gökalp, İsmail Canbolat, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Celal Bayar ile birlikte görev aldı. Uzun yıllar Halk Partisinin Grup Başkanlığı görevini sürdürdü… Doğudaki kürt isyanlardan sonra kurulan Ankara İstiklal Mahkemesi Başkanlığına getirildi.
16 Şubat 1934 Tarihinde Bayındırlık Bakanlığına seçildi. Ulaştırma İşlerinin Bayındırlıktan ayrılması üzerine oluşturulan Ulaştırma Bakanlığının, 3 Nisan 1939tarihinde ilk bakanı oldu. Her iki bakanlıkta da büyük işler başardı. Bir çok yabancı kuruluşun millileştirilmesini sağladı.
Memleketin demir ağlarla örülmesinde onun payı büyük oldu. Soyadı Kanunu çıkınca Atatürk ona “ÇETİNKAYA” soyadını verdi. Zira Ayvalıkta düşman karşısında, gerçekten Çetin bir kaya olmuştu. Sonraları, adıyla, soyadıyla Ali Bey, yurdun çeşitli yerlerinde yaşatıldı.
Ali Bey zaman zaman halkevi tarafından Afyonkarahisarda yayımlanan “Taşpınar” dergisine mukaleler yazdı. O arada Hans Kohn tarafından yazılan “Türk Milliyetçiliği” adlı eseri Türkçe’ye çevirerek kitap bütünlüğünde yayımlanmasını sağladı. Aralıksız 1946 yılına kadar Afyonkarahisar Milletvekilliği yapan Ali Çetinkaya, çok partili sisteme geçilip, Demokrat Parti‘nin seçimleri kazanması üzerine o yıl seçilemedi ve milletvekilliği sona erdi.
21 Şubat 1949 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Aziz naşı Afyonkarahisar’a getirildi ve Afyonkarahisar Belediyesi tarafından Asri Mezarlık içersinde inşaa edilen Anıt Mezar’a defnedildi. Her yıl, Afyonkarahisar Valiliği tarafından düzenenlenen törenle, ölüm yıldönümlerinde anılmaktadır.
Atilla Tokatlı kimdir?
Çevirmen, yazar ve yönetmen Atilla Tokatlı 1932 yılında Denizli'de doğdu. Orta öğrenimini Galatasaray Lisesi'nde yaptı. Uzun yıllar Paris'te bulundu; filmoloji öğrenimi gördü. Yurda döndükten sonra ilkin Arena tiyatrosunda oyunculuk, reji asistanlığı ve daha sonra rejisörlük yaptı. "Denize İnen Sokak' filmi, ilgiyle karşılandı. 1965'lerde çevirmenliğe yöneldi. Düşün ve sanat alanında önemli yapıtları dilimize kazandırdı. Elsa Triolet'den çevirdiği "Beyaz At' romanıyla 1971 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülünü kazandı. İlya Ehrenburg'dan "Paris Düşerken', Ostrovsky'den "Ve Çeliğe Su Verildi', Gorki'den "Foma', Mayakovsky'den "Trajedi', Stancu'dan "Çingenem' gibi yapıtları çevirdi. Ayrıca Ansiklopedik Felsefe Sözlüğü, Uluslararası İlişkiler Tarihi ve Sosyalist Kültür Ansiklopedisinin ilk 5 cildini hazırladı. Atilla Tokatlı 22 Şubat 1988'de İstanbul'da öldü.
Bibliyografya
Aşk Kitap 1 - Aşka Genel Yaklaşım (), Aşk Kitap 2 - Aşk üzerine Çeşitlemeler (), Aşk Kitap 3 - Aşk Kıskançlık ve Mutluluk (), Aşk Kitap 4 - Büyük Aşklar Büyük Aşıklar (), Sosyalizm Nedir? (1961), Sovyet Şairleri Antolojisi (1968), Eski Büyücülerden Çağdaş Darbecilere Gizli Örgütler (1971), Ansiklopedik Felsefe Sözlüğü (1973), Sosyalist Kültür Ansiklopedisi (1978), Tarih Boyunca Politika (1980), Çağdaş Diyalektiğin Kaynağı Hegel (1981), Devrimcinin Ölümü (1987)
Süreyya Duru kimdir?
1930’da Samsun’da doğan yönetmen Süreyya Duru, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra üç yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne devam etti, ama sinema aşkı daha baskın çıktı. Genç öğrenci 1954’te, babası Naci Duru’nun kurmuş olduğu Duru Film’de çalışmaya başladı. Gerçi ertesi yıl Lütfi Ö. Akad’ın Beyaz Mendil’inde prodüksiyon amirliği yaparak setlere adım attı ama, yönetmenliği denemesi için aradan beş yıl daha geçmesi gerekti. Kendi şirketi Murat Film’i kurmadan önce, çoğu, aile şirketi Duru Film için olmak üzere, sıradan edebiyat uyarlamaları çekti. Sonra tarihi filmlere girişti ve popüler Malkaçoğlu dizisine başladı.
Duru’nun 1970 yılında çektiği Keloğlan adlı filmi hasılat rekorları kırdı. İzleyicinin nabzını tutmasını bilen Süreyya Duru’nun meslek hayatında bir dönüm noktası oluşturan ilk film, Bekir Yıldız’ın bir hikayesinden beyazperdeye uyarladığı, senaryosu da Vedat Türkali’nin imzasını taşıyan Bedrana’dır. Bu filmden, tamamlanmasından kısa bir süre önce vefat ettiği Ada’ya kadar, kendisine çizdiği yeni yolda ilerleyerek toplumsal yönü ağır basan filmler yaptı. Örneğin, senaryosu gene Vedat Türkali’ye ait olan Kara Çarşaflı Gelin’de, köylülerin sorunlarını ve feodal ilişkileri ele aldı. Bu son döneminde sansürle de başı derde girdiği halde yılmayan Süreyya Duru, aldığı ulusal ödüllere ek olarak, Karlovy Vary Festivali tarafından da iki kez ödüllendirildi.
FİLMOGRAFİ
1961 İstanbul'da Aşk Başkadır 1962 Ateşli Kan 1963 Büyük Yemin 1963 İki Çalgıcının Seyahati 1963 Yakılacak Kitap 1964 Şoför Nebahat ve Kızı 1964 Şahane Züğürtler 1964 Kavga Var 1964 Dişi Örümcek 1964 Döner Ayna 1964 Avare Yavru Filinta Kovboy 1965 Şoför Nebahat Bizde Kabahat 1965 Sevgim ve Gururum 1966 Siyahlı Kadın 1966 Malkoçoğlu 1966 Damgalı Adam 1966 Aşk ve İntikam 1967 Zengin ve Serseri 1967 Malkoçoğlu – Krallara Karşı 1968 Dağları Bekleyen Kız 1968 Yakılacak Kitap 1968 Malkoçoğlu – Kara Korsan 1968 Kader Ayırsa Bile 1968 Kader 1969 Selahattin Eyyubi 1969 Malkoçoğlu – Akıncılar Geliyor 1969 Alageyik 1970 Şoför Nebahat 1970 Beyaz Güller 1971 Sinderella 1971 Aşkın Kanunu 1971 Ömrümce Unutamadım 1971 Keloğlan 1972 Malkoçoğlu - Kurt Bey 1972 Hayatımın En Güzel Yılları 1973 Her Şafakta Ölürüm 1974 Bedrana 1974 Aç Gözünü Mehmet 1975 Kara Çarşaflı Gelin 1976 Ben Bir Garip Keloğlanım 1978 Güneşli Bataklık 1979 Derya Gülü 1986 Fatmagül'ün Suçu ne? 1987 Çil Horoz 1988 Ada
GEZİCİ FESTİVALDE GÖSTERİLEN FİLMLERİ
Kara Çarşaflı Gelin (Bride With The Black Veil, The)
Faize Ergin kimdir?
Tanburi Faize Hanım 1894 yılında İstanbul’da doğdu. Mabeyinci Faik Bey ile Şem’inur Hanım’ın kızıdır, Fahire Fersan’ın ablasıdır. Özel öğrenim görerek yetiştirildi. Çok küçük yaşlarında babasının yakın dostu olan Tanburi Cemil Bey’den tanbur ve musiki dersleri aldı. Endurini Hafız Hüsnü’den, İsmail Hakkı Bey’den hayli eser öğrenerek repertuarını genişletti. Darülelhan’da ve çeşitli musiki derneklerinde tanbur öğretmenliği yaptı. Çok iyi tanbur çalan ve musiki kültürü çok zengin olan Faize Hanım, maarif müfettişlerinden Ruhi Bey’le evliydi. Eşinin teşviki ile bestekarlığa başladı; az ve özlü eserler bıraktı. Nikriz makamından “Gönül ne için ateşlere yansın”, acemaşiran makamından “Kime halim diyeyim, kime rüsva olayım”, şeddiaraban makamından bestelediği “Bade-i vuslat içilsin kase-i fağfurdan” güfteli eserleri en tanınmış olanlarıdır. Son yıllarını büyük bir sıkıntı ve kimsesizlik içinde geçiren sanatkar 21 Şubat 1954 tarihinde İstanbul’da öldü. Dr.M.Nazmi Özalap-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır. Acemaşiran-Kime hâlim diyeyim kime feryâd edeyim Nihavend-Kız sen geldin Çerkeş’ten Nikriz-Gönül ne için ateşlere yansın Şedaraban-Bâde-i vuslat içilsin kâse-i fağfurdan Şedaraban-Çoktan görmedim rûyini kaşı kemanım Şehnaz-Dün gece gördüm o yâri daldım hayâle
Ercüment Kalmık kimdir?
(İstanbul 1909-ay. y. 1971)
Ressamdır. Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdikten sonra (1936), bir süre gazete ve dergilerde çalıştı. 1939’da Paris’e gitti. 1941’de Türkiye’ ye döndü. 1942-1947 arasında Ankara ve İstanbul’da lise öğretmenlikleri yaptı. 1947’de İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde renk ve şekil dersleri vermeye başladı. 1954’te Roma’da bir yıl çalışmasına olanak veren bir İtalyan devlet bursu kazandı. 1967-1967-8’de Berlin Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde konuk profesör
olarak temel tasarım dersleri verdi. 1969’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde Temel Sanat Eğitimi Kürsüsü’nde görevlendirildi. Yurt içinde ve İtalya, Almanya, Amerika gibi ülkelerde birçok karma sergiye katıldı, kişisel sergiler açtı. Önceleri izlenimcilik doğrultusunda çalışmalar yaptı, sonraları Avrupa gezilerinin de etkisiyle yeni arayışlara yöneldi. Yaratısının ikince evresinde hem D Grubu’nun hem de Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği sanatçılarının eserlerine yakınlık gösterdi. Kübizm ve figüratif soyutlama araştırmalarına girdi, renk uyumları üzerinde özenle durdu. 1960’lı yıllarda balıkçı kayıkları, ağlar, yelken direkleri ve çardakları gibi lirik manzara soyutlamaları yaptı. Yağlıboyanın yanı sıra resim sanatının çeşitli türlerinde (desen, tahta ve lino kazısı Gravürler, Duvar resmi ve mozaik) eserler üretti.
Başlıca eserleri: Nü 1940, Yelkenliler 1956, özel koleksiyon; Liman 1960, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Portre 1969, Doğu Anadolu Köyü, Ankara Resim ve Heykel Müzesi; Oyuncakçı, Natürmort., Balıklı Natürmort. Kitapları; Renklerin Armoni Sistemleri, Tabiatta ve Sanatta Doku.
Nermi Uygur kimdir?
(d. 15 Ocak 1925, İstanbul - ö. 21 Şubat 2005, İstanbul), felsefe profesörü, yazar.
Galatasaray Lisesi'nin Latince Bölümü'nü bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Bölümü'nden ve Köln Üniversitesi'nden mezun olan Profesör Nermi Uygur, 1950 yılının Ocak ayında İstanbul Üniversitesi'nde asistan olarak göreve başladı. 1952'de Kültür Bilimlerinin Varlık Yapısı teziyle doktor oldu. Almanya, Fransa, Belçika'ya görevli olarak gönderilerek bisikletle dolaştığı bu ülkelerde fenomenoloji üzerine araştırmalar yaptı. Türkiye'ye dönüşte 'Husserl'de Başkasının Ben'i' teziyle doçent oldu.
'Filozof denemeci gibi çalışırsa başarıya ulaşır' düşüncesiyle edebiyata yöneldi. 1962'de 'Dilin Gücü'yle başlayıp dünyayı, felsefeyi, kültürü sorgulama serüvenini denemeler şeklinde kitaplaşırdı. 1960'lardan itibaren yazıları yurt dışında yayımlanarak tanınmaya başladı. 1966'da bursla Almanya, 1970'te Fransa ve İngiltere üniversitelerinde çalıştı. 1979 - 1981 arasında Almanya'da, Wuppertal Üniversitesi'ne konuk profesörlük yaptı. Almanya'nın Wuppertal Üniversitesi'nde Mantık, Dil, Sanat, Kültür Felsefesi ağırlıklı dersler verdi.
1992 yılındaki emekliliğinin ardından Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Felsefe tarihi dersleri vermeye başladı. 2002 yılında YÖK tarafından yeniden üniversiteyle ilişiği kesildi.
PEN (Dünya Yazarlar Birliği), Türk Dil Kurumu ve Türk Fizik Demeği'nin üyeliklerinde de bulunmuş olan Nermi Uygur, Dağcılık Kulübünün ilk üyelerinden olup, felsefede denemeci anlayışın öncüsü sayılmaktaydı.
Nermi Uygur'un, Türkçe dışında Almanca, İngilizce ve Fransızca yapıtları da bulunmaktadır.
Nermi Uygur Eserleri :
Edmund Husserl'de Başkasının Ben'i Sorunu, 1958; Türk Dil Kurumu 1959 Bilim Ödülü; 1998, Dilin Gücü, 1962, 1997, Felsefenin Çağrısı, 1962, 1995, Dünyagörüşü, 1963 Güneşle, 1969, 1997, İnsan Açısından Edebiyat, 1969, 1999, Türk Felsefesinin Boyutları, 1974, 1988, 2002, Kuram-Eylem Bağlamı: Çözümleyici Bir Felsefe Denemesi, 1975, 1996 Dil Yönünden Fizik Felsefesi, 1979, 1985, Yaşama Felsefesi, 1981, 1998, Kültür Kuramı, 1984, 1996, Bunalımdan Yaşama Kültürü, 1989, 1997, Çağdaş Ortamda Teknik, 1989, 2002, İçi Dışıyla Batı'nın Kültür Dünyası, 1992, 1998, Tadı Damağımda: Bir Okur-Yazarın Kitap Okuma Serüvenleri, 1995, 1996; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 1995 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Başka-Sevgisi, 1996, Salkımlar, 1998, Dipten Gelen, 1999, Denemeli Denemesiz, 1999, İçimin Sesi, 2001, Eşekler, İkindiler, Yetişimler, 2004.
留言