2024 DÜNYA ŞİİR GÜNÜ BİLDİRİSİ- DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKACAK
21 Mart Dünya Şiir Günü'nün temeli ilk kez, 1994'te Bergama'da düzenlenen 2. Akdenizli Ozanlar Buluşması'nda atıldı. Tarık Günersel'in girişimiyle PEN Türkiye Merkezi Unesco'ya şiir günü kutlama önerisini götürdü. 21 Mart Dünya Şiir Günü olarak kabul edildi ve 1999'da bütün dünyada kutlanmaya başladı.
Ülkemizde ilk şiir günü bildirisini 1999'da o dönemde Türkiye Yazarlar Sendikası 2. başkanı olan Kemal Özer, TYS ve PEN adına kaleme aldı. O gün bugündür 21 Mart şiirin de günüdür. Yıllar içinde ülkemiz şairleri TYS ve PEN birlikte ya da ayrı ayrı bildiriler yazdılar
21 Mart Dünya Şiir Günü: 'Duygular oldukça Varlık'tan, Varlık oldukça Şiir'den bahsedeceğiz'
Robinson Crusoe Kitabevi’nde 21 Mart Dünya Şiir Günü'nde düzenlenecek etkinliğin, 'sanat ve edebiyatta ısrar eden herkese açık ve ücretsiz' olduğuna dikkat çekildi.
21 Mart Dünya Şiir Günü'nde İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde bulunan Robinson Crusoe Kitabevi’nde bir etkinlik düzenlenecek.
Tüm kurum ve kuruluşlardan bağımsız olarak 16.30-18.30 arasında gerçekleştirilecek etkinlik programı şöyle:
Moderatör Asuman Gül Biçen'in açılış konuşması
Şair ve eleştirmen Baki Ayhan T'nin bildiri sunumu
Lale Müldür, Tuğrul Tanyol, Haydar Ergülen, Adnan Özer, Metin Kaygalak, Oktay Taftalı, Zeynep Köylü, Baki Ayhan T. , Cenk Gündoğdu, Ercan Yılmaz, Mehmet Sait Aydın, Claire Lajus, Ahmad Zekaria, Emrullah Alp, Hasip Bingöl, Bahar Farisi ve Ebru Özden şiir okumaları.
"Duygular oldukça Varlık'tan, Varlık oldukça Şiir'den bahsedeceğiz" çağrısıyla duyurulan etkinliğin, 'sanat ve edebiyatta ısrar eden herkese açık ve ücretsiz' olduğu bilgisi de paylaşıldı.
Bâki Ayhan T'nin 21 Mart Dünya Şiir Günü için yazdığı bildirinin tamamı:
DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKACAK, KIRILDIĞI YERDEN DİKLENECEK
Şiirin doğuşu güneşin doğuşu gibi yavaş yavaş olmadı. Bir meyvenin olgunlaşması gibi süreci içine çeke çeke kendini bulmadı şiir. Çığlık gibi birdenbire doğdu. Bütün coğrafyalarda, bütün dillerde şiirin sarsılmaz bir dirençle daima özgürlükten yana olması bunun delilidir. Verilen değil alınan, kendini sıkıştırılmışlık içinden yaratan bir şeydir şiir de özgürlük gibi. Sözün de kalbin de özgürleşmesidir.
Şiir hem kendi içinde hem de insanla birlikte evrilir. Dili dönüştürürken dille birlikte dönüşür. Daima saflığa doğrudur onun gidişi. En karmaşık, mecazi, örtülü/metaforik göründüğü yerde bile çıplaktır. İnsanın söz’ünden çok öz’üne bağlı olmasından kaynaklanır bu. Öz, fazla karmaşaya gelmez; dağıtır, yitirir kendini. Şiir de…
Şiir, saf olmasına saftır ama arınmışlıkla var olan bir rutinin içinde yer alamaz, almış gibi göründüğünde o artık şiir değildir, piyasanın malzemesidir, onun değerini piyasa ölçer. Biz, daima şiirden yana konuşuruz; bu demektir ki piyasaya yakın durmayız. Şiirin saflığında anlaşılmaz bir derinlik vardır, anlaşılmaz ve belki de anlaşılmaması gereken… Bu ancak piyasa dışı kalmakla korunabilir.
Hasımları, beş benzemezi, ikili karşıtlığı içinde taşır şiir. Onlarla hayat bulur, onlara hayat verir. Düelloyu durduracak gücü vardır iki tarafla da barış çubuğu tüttürerek. Sana ve bana değil, bize ve onlara dönüktür yüzü. Bağlanmaz, yosun tutmaz, muhasara edilemez. Hiçbir inanç ve düşünceyle sınırlanamaz.
Keşifçidir şiir. İnsanın henüz keşfedilmemiş dehşetli duyuşlarını onda bulursunuz yalnız. Bir kargadan onlarca serçe havalanabilir şiirin olduğu yerde. Bozarak düzeltir dünyayı. Bozarak düzen katar dile. Sarsıp bozarak yüceltir duygu ve duyarlığı. Yapıp çatmak değil bozmaktır onun işi. Suyun yolunu kesen, en çok şiirden korkar; şiirin deliliğinden, sözdinlemezliğinden, özgürlük aşkından.
Söz, şiiri boğmaya çalıştı yüzyıllar boyu. Şimdi de görsellik ve imaj bunu yapmaya, amansız bir düşman gibi gördüğü şiiri dijital verilerle sıkıştırmaya çabalıyor. Her şeye “post” serenler, postpoetika diye haykırarak ortalığa çıkmadan, şiirin ön ya da son eklerle dokunulmazlığını ilan etmek durumundayız. Onu her şeyden arındırmak gerekir ilk saflığına döndürmek için. Sonra, gerekirse, yeteneksiz binlerin elinde kirlenmesini seyredebiliriz hep beraber. Düştüğü yerden kalkacak, kırıldığı yerden diklenecek, kirlendiği yerden saflaşacaktır. Güvenebiliriz…
Şiir yazmak kolay, şiir üzerine konuşmak zor çünkü bunu yaparken şiirin yerine de konuşmak durumunda kalıyoruz. Oysa onun yerine ancak kendisi koyulabilir, konuşabilir; bir benzeri bile değil. Ondan ki her şeyden fazla, şiiri özgür bırakmak gerekir. Şiirin kafesi açılmalıdır sonuna dek. Göklerin ve yerlerin sınırsızlığını bize o gösterdi, biz de ona bunu yeniden armağan edebiliriz. Böylece bir kez daha birlikte var olabiliriz.
Comments