Bugün 20 Mart. Cengiz Bektaş, Hoca Ali Rıza, Falih Rıfkı Atay, Kerime Nadir, Ertuğrul Sadi Tek'in ölüm yıldönümleri.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.
Cengiz Bektaş kimdir?
1934 Denizli doğumlu Cengiz Bektaş, orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde, yükseköğrenimini DGSA Süsleme, Mimarlık Bölümleri ile Münih Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde yaptı. 1959 yılında yüksek eğitimini tamamladı. 1960’ta Alman şehircilik kurslarına katıldı. Almanya’da serbest mimar olarak çalıştı. Orada girdiği 2 yarışmada ödül aldı. ODTÜ’ye öğretim görevlisi olarak çağrılınca Türkiye’ye döndü. 1962-63 öğretim yılında ODTÜ İnşaat İşleri Başkanlığı, Mimarlık İşliği’ni bir yıl yönetti. 1963’te Ankara’da Oral Vural ile birlikte kendi mimarlık işliğini kurdu. 1963–69 yılları arasında yalnızca 6 yıl süreyle mimarlık-şehircilik yarışmalarına girdi, 25’in üzerinde ödül kazandı. Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihi örnekleri arasında sayılan yapılar gerçekleştirdi.
1988 yılında “Türk Dil Kurumu” ve 1992 yılında “Haliç'te Bir Taş Odanın Kitaplık Olarak Onarımı” ile iki kez Ulusal Mimarlık Ödülü’nün sahibi oldu. Akdeniz Üniversitesi (Antalya) Sosyal–Kültürel Özek yapısıyla 2001 yılında Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazandı. Ankara’daki Türk Dil Kurumu yapısı, MİMARLIK dergisinde yapılan bir ankette, mimarlar tarafından Cumhuriyet dönemini simgeleyen yirmi yapıdan biri sayıldı. 2014 yılında Uluslararası Mimar Sinan Ödülü ilk kez kendisine verildi. 1950’de bir Denizli güncesinde yazdığı köşe yazıları ile yazın yaşamına girdi. 1954’de DGS Akademisi’nde, seçici kurulunda Bedri Rahmi’nin olduğu şiir yarışmasında birincilik kazandı. 1960 yılında Fazıl Hüsnü Dağlarca, Türkçe dergisinde şiirlerini Türkiye’de ilk kez yayımladı Şiirleri 16 dile çevrildi. Şiir betikleri ile birlikte mimarlık ve kültür konularını işleyen 95 yapıtı vardır. Yurtiçinde ve dışında sayısız toplantıya katıldı, bildiriler verdi, ansiklopedilere maddeler yazdı. Bir dönem Uluslararası PEN Türkiye Bölümü İkinci Başkanlığı, 6 yıl Türkiye-Yunanistan Dostluk Derneği Başkanlığı, 6 yıl Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı yaptı. TYS Onur Kurulu Üyesidir. 2008-10 yılları arasında 41. Dönem TMMOB Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürüttü.
Amerika, Almanya ve Makedonya’da konuk öğretim görevliliği yaptı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde 1 yıl, Trakya Üniversitesi’nde 1,5 yıl “Halk Yapı Sanatı” dersi, Marmara Üniversitesi‘nde “Sanat Felsefesi-Sanat Sosyolojisi” dersleri, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ), Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 10 yıl “Estetik” dersi verdi. 1999’dan beri MSGSÜ Şehircilik Bölümü’nde, lisansüstü öğrencilerine “Kültürün Planlamaya Etkisi” ve “Kültürümüzün Oylumları” derslerini vermekteydi. Seçici Kurulun Gözünden Cengiz Bektaş Mimar Sinan Büyük Ödülü 2016 "Kütüphanesi ve arşiv birikimi açısından zengin işliği ve mimari söylemiyle pek çok mimara yıllarca ikinci bir okul olan; yurtiçinde ve dışında verdiği seminerler, konferanslarla, yayımladığı makale ve kitaplarıyla mimarlık kültürünün, özellikle de Anadolu kültürünün tanınması için soluksuz uğraş veren; birikimini köşe yazılarıyla, şiir ve çocuk kitaplarıyla, çevirileriyle geniş kitlelere taşıyan; aralarında mimarlık tarihimizin mihenk taşlarından biri olan Türk Dil Kurumu Binası dahil olmak üzere pek çok değerli yapı tasarlayan; Türkiye ile diğer ülkeler arasında dostluk köprüleri kuran; insanın yaşadığı yere, çevresine sahip çıkmasının önemini her fırsatta vurgulayan, bu bağlamda mimarın yaşadığı ortama sivil örgütlenmelerle çok şey katabileceğini gösteren (Kuzguncuk örneği); ilk günkü mimarlık heyecanını bugün de sürdüren ve birikimini büyük bir tutkuyla paylaşmaya devam eden, Sayın CENGİZ BEKTAŞ'a Mimar Sinan Büyük Ödülü verilmiştir." Bektaş’ın Ödül Töreninde Teşekkür Konuşması "Bundan önce bana Uluslararası Mimar Sinan Ödülü verildiğinde de bir konuşma istedilerdi. Ben uzun konuşmayı hem beceremiyorum, hem de sevmiyorum. 60 yıllık mimarlık hayatımda şu kadar bir ağacı kesmedim; hiç yalan söylemedim; Odanın saygınlığından hiç kuşku duymadım. Gerçekten bu ödülü veren Seçici Kurulun gençlerden oluştuğunu söylediler bana. Onların bunu görmüş olmalarına hem çok sevindim, hem de gençlik adına mutluluk duydum. Ben Anadolu’dan başka bir yerden herhangi bir şeyi almaya kalkışmadım. Oradan daha yeteri esinlenmeyi, yeteri dersi almış olduğumuza inanmıyorum. Bundan sonraki yaşamımda da bu böylece sürecek. Bana bu ödülü verenlere, sizlere çok teşekkür ederim."
Cengiz Bektaş, Evrensel gazetesinin ilk yıllarından bu yana, Yaşama Kültürü başlığı altında yazıyordu. Bektaş, şimdilerde BRT Yayın Grubu'nu yöneten, emekli TRT Şef Prodüktörü Alâettin Bahçekapılı'nın uzun soluklu radyo izlencesi Evler Evler dizisinde konuşmalarıyla, Ataşehir Kültür dergisinde de yazılarıyla yer aldı. Bektaş, Bahçekapılı'nın hazırladığı "Nâzım Sen Gittin Gideli" kitabına da Nâzım'a hitaben yazdığı mektupla katılmıştı. 20 Mart 2020'de aramızdan ayrıldı.
Hoca Ali Rıza kimdir?
Hoca Ali Rıza Bey 1858’de Üsküdar’da doğdu. Süvari binbaşısı Mehmet Rüştü beyin oğludur. Mekteb-i Harbiye mezunu asker ressamlardan olan Hoca Ali Rıza, ilk resim eğitimini Saray Yaveri Osman Nuri Paşa (1839-1906) ve Süleyman Seyyid’den aldı. Pek çok okulda resim öğretmenliği yapması sebebiyle yaşadığı dönemde de “Hoca” lakabıyla tanınan sanatçı, doğadan eskizler yapan ilk Türk ressamlarından biridir. Daha öğrencilik yıllarında yaptığı resimler, 11. Abdülhamid tarafından çok beğenildi ve 1881 yılında Mecidi Nişanla ödüllendirildi.
1884 yılında Harbiye’nin öğretmen sınıfından mezun olan sanatçı, Osman Nuri Paşanın yardımcısı olarak okulun resim öğretmenliğine atandı. 1895 yılında Yıldız Porselen Fabrikasında desen çalışmaları yaptı, 1903 yılında Osmanlı Kıyafetleri albümü hazırladı. 1909 yılında Harbiye Mektebi Matbaası’nın baş ressamlığına, 1910 yılında Şehzadegân sınıfına resim öğretmeni olarak atandı. 1911 yılında emekli olduktan sonra İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde peyzaj öğretmenliği ve çeşitli liselerde resim öğretmenliği yaptı.
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin kurucularından olan sanatçı, Galatasaray sergilerine katıldı ve kişisel sergiler açtı. İstanbul’un neredeyse her köşesini gerçekçi, sıcak ve samimi bir tutumla resmetti. Şeffaf ve sıcak renklerin hakim olduğu bol ışıklı İstanbul görünümleri sanatçının özgün üslubunu yansıtan en güzel örneklerdir. 20 Mart 1930 yılında Üsküdar’da hayata veda eden Ali Rıza Bey Karacaahmet’de yatmaktadır.
Hoca Ali Rıza Bey tablolarından
Istanbul’dan bir Köşe
Boğaziçi Görüntüsü
Evler
Kayalık
Falih Rıfkı Atay kimdir?
(İstanbul, 1894-20 mart 1971) Yazar, gazeteci, siyaset adamı.
Babası Hoca Hilmi Efendi, annesi Huriye Cemile'ydi. İlk ve ortaöğrenimini Kovacılar'daki Rehber-i Tahsil Mektebi'nde yaptı. Ardından Mercan İdadisi'ni bitirdi.
İlk yazı ve şiirlerini idadi öğrencisiyken yazdı Tecelli ve Servetifünun'da yayımladı (1912). 1908'de girdiği Darülfünun Edebiyat Fakültesi'nden dört yıl sonra mezun oldu. Gazeteciliğe Tanin'de (1912) "Cumartesi Konuşmaları"yla, daha sonra da makaleler yazarak başladı. İlk Trakya gezisini gazeteci olarak yaptı. Aynı yıl Dahiliye Nezareti'nde Talat Paşa'nın hususi kalem memuru oldu. İkinci Trakya ve Bükreş gezilerini hem bu sıfatla, hem de gazeteci olarak yaptı. Büyük Savaşın ilk yıllarında Suriye'de Cemal Paşa'nın yanında Dördüncü Ordu Karargahı İkinci Şubesi'nde ihtiyat zabitiydi, ancak bütün siyasal ve yönetsel işlere bakan şubenin şefiydi. Savaşın son yılında da Cemal Paşa bahriye nazın olunca, Balıriye Nezareti hususi kalem müdür muavini oldu. Bir süre de Çarkçı Okulu'nda Türkçe ve edebiyat dersleri okuttu.
Birinci Dünya Savaşı'na ilişkin yazılarını Ateş ve Güneş (1918) kitabında topladı.
Kazım Şinasi Dersan, Necmettin Sadak ve Ali Naci Karacan'la birlikte çıkardıkları Akşam gazetesinde (1918), Günün Fıkraları başlığı altında sürekli yazılar yazdı. Burada Kurtuluş Savaşı'nı, Mustafa Kemal'i destekleyen yazılarından dolayı idam isteğiyle Divanıharbe verildi. Yargılamanın uzaması, ardından da İnönü Zaferi'nin kazanılması üzerine serbest bırakıldı.
10 Eylül 1922'de Anadolu'ya geçti. Tanin ve Hakimiyet-i Milliye'deki yazılarıyla Mustafa Kemal'i, Milli Mücadele'yi desteklemeyi sürdürdü. Savaşın ardından Yunan ordusunun yakıp yıktığı yerleri saptamak için kurulan Tetkik-i Mezalim Heyeti'nde Halide Edip, Yakup Kadri, Mehmet Asım'la birlikte yer aldı, tüm Batı Anadolu'yu dolaştı.
Bolu (1923-1927) ve Ankara (1927-1950) milletvekili seçildi. 1952'de Bedii Faik'le Dünya gazetesini kurdu, ölünceye kadar bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Ayrıca çeşitli taıihlerde Hakimiyet-i Milliye, Ulus ve Milliyet gazetelerinin başyazarlığını yapan Falih Rıfkı, yeni Türk alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında Dil Encümeni'nde ve Türk Dil Kurumu'nun kuruluşunda görev aldı.
1950'lerde Dünya gazetesinde DP'ye karşı Atatürk devrimlerini savundu. Falih Rıfkı'nın ilk yazılarının çıktığı Servetifünun ve sürekli yazdığı Tanin dışında Bu Şehbal, Şair; Nedim, Yeni Mecmua'da da yazılar yayımladı. Büyük Mecmua'dan sonra ise, sürekli olarak gazetelere yazdı.
Aralıksız 27 yıl milletvekilliği yapan Falih Rıfkı Atay, yazarlığını da bu doğrultudaki çalışmalara adadı. Atatürk devrimlerinin korunması ve Batılılaşma yolundaki çabalarıyla güçlü, başarılı bir gazeteci-yazar durumuna geldi. Atatürk' le ilgili anıları 1981'de "The Atatürk I knew, Falih Rıfkı Atay; an abridged translation of F.R. Atay's Çankaya by: Geoffrey Lewis" künyesiyle YKY yayımladı.
Atatürk'e olan bağlılığı ve yakınlığı ile tanınan Atay, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında gezi yazısı türünde en çok eser veren sanatçıdır. Cümleleri kısa, akıcı ve etkilidir. Atatürk'e ilişkin anılarını "Çankaya" adlı eserinde bir araya getirmiştir.
Falih Rıfkı Atay'ın Eserleri
Eski Saat (1933)
Niçin Kurtulmamak (1953)
Çile (1955)
İnanç (1965)
Pazar Konuşmaları (1966)
Kurtuluş (1966)
Bayrak (1970)
Ateş ve Güneş (Suriye ve Filistin savaş anıları, 1918)
Zeytindağı (1932)
Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (1955)
Mustafa Kemal'in Ağzından Vahdettin (1955)
Atatürk'ün Bana Anlattıkları (1955)
Çankaya (1961)
Batış Yılları (1963)
Atatürk'ün Hatıraları, 1914-1919, (1965)
Atatürk Ne İdi? (1968)
Gezi
Faşist Roma, Kemalist Tiran, Kaybolmuş Makedonya (1930)
Deniz Aşırı (1931)
Yeni Rusya (1931)
Moskova-Roma (1932)
Bizim Akdeniz (1934)
Taymis Kıyıları (1934)
Tuna Kıyıları (1938)
Hind (1944)
Yolcu Defteri (1946)
Gezerek Gördüklerim (1970)
İnceleme
Başveren İnkılapçı (Ali Suavi Üzerine, 1954)
Atatürkçülük Nedir? (1966)
Londra Konferansı Mektupları (1933)
Türk Kanadı (1941)
Kanat Vuruşu (1945)
Monografi
Babanız Atatürk (çocuklar için, 1955)
Sözleri
Kaynaklı
Bütün müslümanlık dünyasının gerileme ve çökme sebebi "gâvur" değil "softa"dır.
Yalnız akıl hürriyetini sınırlayıcı eğitim ve hukuk birliği ile lâyisizmi sarsıcı her şey Atatürkçülüğe hıyanet etmektir.
Kerime Nadir kimdir?
5 Şubat 1917'de İstanbul'da doğdu. 20 Mart 1984'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Kerime Nadir Azrak.
1935'te İstanbul Bebek Saint Joseph Sörler Okulu'nu bitirdi. Ayrıca özel eğitim gördü.
İlk şiir ve öyküleri 1937'de Servet-i Fünun, Uyanış ve Yarımay dergisinde yayınlandı.
İlk romanı "Yeşil Işıklar" 1937'de yayınlandı. Çoğunlukla kadın kahramanlar üzerine kurduğu duygusal aşk ve serüven romanlarıyla 1940-1970 arasında çok okunan ve sevilen bir yazar oldu.
Birçok baskısı yapılan bu romanlarından bazıları sinemaya da uyarlandı.
Yazar Hakkında Bir Değerlendirme
"... Her kuşağın, popülerlik açısından, belli yazarları oluyor. Peki, Kerime Nadir hangi okur kuşağının yazarıydı?
Kerime Nadir'in yazarlık yaşamı 1930'ların sonlarıyla 80'lerin başları arasındadır.
1938'de yayımlanan ve ilk ciddi romanı sayılan Hıçkırık'ı on dokuz yaşındayken kaleme almış; ardından Funda (1941), Seven Ne Yapmaz (1941), Samanyolu (1941), Sonbahar (1943), Aşka Tövbe (1945), Ormandan Yapraklar (1948), Posta Güvercini (1950), Son Hıçkırık (1956), Kırık Hayat (1957), Aşk Bekliyor (1959), Gümüşselvi (1960), Sisli Hatıralar (1967), Dert Bende (1973), Zambaklar Açarken (1973) gibi romanlarıyla belli bir okur kitlesi tarafından sürekli okunan bir yazar olmuştur.
1980'lerde eski ilgiyi gördüğü söylenemez ama yazmayı son nefesine kadar sürdürdüğü de bir gerçektir; son romanı Aşk Fısıltıları'nı ölümünden bir yıl önce, 1983'te yayımlamıştır. Yine de asıl şöhretini 1940'larla 70'ler arasında yaşamıştır.
Önemli bir nokta da romanlarının çoğunun filme çekilmiş ve sinema üzerinden de ciddi bir izleyici kitlesine ulaşmış olmasıdır. Bilinir ama tekrarında yarar var: Bazı romanlarının etkisi o kadar geniştir ki Hıçkırık romanının yayımlanmasından sonra yeni doğan kız çocuklarına Nalan veya Handan; erkek çocuklarına ise Kenan isminin koyulması furya hâlini almıştır. Aynı durum Funda yayımlandığında da söz konusu olmuş; sadece yeni doğan kız çocuklarına değil restoranlara, pastanelere bile Funda adı verilmeye başlanmıştır..." (Bâki Asiltürk, Türk Dili Dergisi, Sayı 782, s.133)
Kerime Nadir'in Eserleri
ROMAN:
Yeşil Işıklar (1937)
Hıçkırık (1938)
Funda (1941)
Seven Ne Yapmaz (1941)
Samanyolu (1941)
Gelinlik Kız (1943)
Sonbahar (1943)
Uykusuz Geceler (1945)
Aşka Tövbe (1945)
Kahkaha (1946)
Ormandan Yapraklar (1948)
Posta Güvercini (1950)
Pervane (1955)
Son Hıçkırık (1956)
Kırık Hayat (1957)
Esir Kuş (1957)
Sonbahar (1958)
Aşk Bekliyor (1959)
Gümüşselvi (1960),
Sisli Hatıralar (1967),
Dert Bende (1973),
Zambaklar Açarken (1973)
Ertuğrul Sadi Tek kimdir?
''Otello'', ''Hamlet'' oyunlarındaki rolleriyle tanınan; Türk tiyatrosunun kurucularından, oyuncu Ertuğrul Sadi Tek öldü. Sadi Tek, 1897'de İstanbul'da doğmuştu. 20 Mart 1981'de vefat etti.
תגובות