top of page
Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Doğum günü: Abdi İpekçi,Ebül'ula Mardin,Süreyya Duru,E. Şener, Nevra Serezli,Memet Baydur,M.Ersoy


Bugün 9 Ağustos. Abdi İpekçi, Ebül'ula Mardin, Süreyya Duru, Erman Şener, Nevra Serezli, Memet Baydur, Muazzez Ersoy'un doğum günü.

BRT Yayın Grubu olarak aramızda olmayan değerleri saygıyla anarken, yaşayanlara sağlıklı, mutlu, uzun ömürler dileriz.


Doğum günü: Abdi İpekçi kimdir?

(9 Ağustos 1929 - 1 Şubat 1979), Türk gazeteci, yazar.



Abdi İpekçi öldürülmeseydi bugün 92 yaşında olacaktı.

İlköğrenimini gördükten sonra Galatasaray Lisesini bitirdi. Sonra bir müddet Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres Gazetesi gibi çeşitli gazetelerde spor muhabiri, sayfa sekreteri ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Ali Naci Karacan'ın çıkardığı Milliyet Gazetesinin yazı işleri müdürü (1954), bir süre sonra da genel yayın müdürü oldu.


1961 senesinden öldürüldüğü 1 Şubat 1979 tarihine kadar aynı gazetenin başyazarlığını da yürüten Abdi İpekçi, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu. Yazılarında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savundu.



Suikast ve ölümü 1970'li yıllardaki anarşi ve terörün önlenmesi için iktidarla muhalefet liderleri arasında da yapıcı bir diyalog kurulmasından yana olan, devlet yönetiminde partizanlığın ve duygusallığın yerini akılcı, çağdaş, ılımlı bir uygulamanın almasını isteyen İpekçi, 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka'daki evinin yakınlarında arabasında iken Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü. Mehmet Ali Ağca'nın verdiği ifade de Abdi İpekçi'ye 5 - 6 el ateş ettiğini söylemiştir. Fakat olay yerinde 9 mermi ele geçirilmiştir. Bu da bir ikinci kişinin olduğunu göstermiştir. O da Oral Çelik'tir. Oral Çelik ve Mehmet Şener suikastı beraber planlamış Mehmet Ali Ağca da tetikçi olarak sonradan aralarına katılmıştır.

Mehmet Ali Ağca, İpekçi suikastinden idamla yargılanırken 1979 yılında ülkenin en iyi korunan askeri cezaevlerinden biri olan Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırıldı.

Abdullah Çatlı, Bedrettin Cömert suikastinden aranırken 1978 Ağustos’unda Sakarya’da yakalandı. 48 saat sonra serbest bırakıldı. Uğur Mumcu’nun İpekçi cinayetinin kilit ismi dediği Çatlı 1982 Şubat’ında bu kez ‘MHP’ davasıyla aranırken, Zürih’te Mehmet Şener ile birlikte sahte pasaportla yakalandı ve yine 48 saat sonra salıverildi.

Uğur Mumcu; ‘Şener iade edilirse İpekçi cinayeti aydınlatılır, yitirilen her saniye önemli.’ Diye yazdı. Ama değil saniye aylar geçti Şener yargılandı ve delil yetersizliğinden serbest bırakıldı.

Oral Çelik 1982 yılında İsviçre’de yakalandı. 10 gün sonra serbest bırakıldı. Türkiye’ye döndükten sonra Malatya’da süren bir cinayet davasında dosyada bir evrakın kaybolması üzerine tahliyesine karar verildi. Ağca’nın, İpekçi cinayetinde tetik çektiğini söylediği Yalçın Özbey ise 1983 yılında Almanya’da işlettiği lokalde gözaltına alındı ve 2 ay sonra salıverildi.


Mehmet Ali Ağca'nın açıklaması

“Yavuz (Çaylan), İpekçi'nin arabasının geldiğini bana bildirdi ve ben kaçmadan arabaya gidip çalıştırmasını söyledim. İpekçi'nin arabası köşede yavaşladığı zaman koştum ve 4 veya 5 el ateş ettim. Tekrar koşarak arabamıza geldim. Yavuz çalışır vaziyette ön tarafta oturduk son süratle kaçtık.”


Doğum günü: Ebül'ula Mardin kimdir?



8 Ağustos 1881’de babasının görevli olarak bulunduğu İşkodra’da doğdu. Mardin’in ilim ve devlet hizmetiyle tanınan bir ailesine mensuptur. Babası, kazaskerliğe kadar yükselen ve başta dokuz ciltlik İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn şerhi olmak üzere din ilimleriyle ilgili eserleri de bulunan Yûsuf Sıdkı Efendi (ö. 1903), dedesi fıkıh alanında eserler veren Mardin müftüsü Ömer Şevki Efendi’dir. Babasının Fâtih Türbesi hazîresindeki sanduka kitâbesinde yer alan aile şeceresi kaydına göre soyu Hz. Hüseyin’e dayanmaktadır. Annesi, Konya’nın Hâdim kazasından tanınmış fıkıh âlimi Ebû Saîd el-Hâdimî’nin torunlarından Behice Hanım’dır. Büyük kardeşi Ârif Bey (ö. 1920), Basra ve Suriye valiliği yapmış, çeşitli ilmî eserleri de bulunan bir devlet adamıydı.

Ebül‘ulâ gençliğinde özel öğrenim gördü. Çarşambalı Ahmed Hamdi Efendi, Kastamonulu Ebûbekir Sıdkı Efendi gibi zamanının tanınmış âlimlerinin derslerine devam ederek icâzet aldı. Temel dinî ilimleri okudu; Arapça ve Farsça öğrendi. 1903 yılında Dârülfünun Mekteb-i Hukuk’tan birincilikle mezun oldu. Henüz öğrenci iken 24 Haziran 1900’de Temyiz Mahkemesi’nde kâtip olarak adliye mesleğine ve devlet görevine başladı. Mezuniyet sonrasında İstanbul Ticaret, İstînaf mahkemeleri ve Şûrâ-yı Evkaf üyeliklerinde bulundu. 1909’da Mekteb-i Hukuk’ta tatbîkat-ı hukukiyye dersini okuttu. Bu dersteki başarısı sebebiyle ertesi yıl hukūk-ı tasarrufiyye-i arâzî ve ahkâm-ı evkaf derslerini okutmak üzere davet edildi. Böylece 1910 yılında İstanbul’da Mekteb-i Hukuk ve Mülkiye’de arazi, evkaf ve medenî hukuk dalında öğretim üyeliğine başladı. Bu görevini, Mekteb-i Mülkiyye’de fakültenin Ankara’ya taşınmasına (1936), Hukuk Fakültesi’nde ise emekli oluncaya kadar (1951) sürdürdü.

1908’de Eşref Edip’le birlikte çıkarmaya başladıkları Sırât-ı Müstakîm’de daha çok hukukla ilgili yazılar yazdı. Yine Eşref Edip’le birlikte Sırât-ı Müstakîm Kütüphanesi’ni kurdu. 1912’de Kelime-i Tayyibe adlı bir dergi çıkardı. 18 Şubat 1912’de meşîhat-ı İslâmiyye’de görev aldı. Bir süre meşihat mektupçuluğu, ardından da meşihat müsteşarlığı yaptı. Meşihattaki görevi sırasında İlmiyye Salnâmesi’ni hazırladı. 1914’te meşihat müsteşarlığı görevinden ayrıldı; Medresetü’l-kudât’ta müderrislik yaptı ve Mecelle’nin ıslahı için kurulan komisyonda görev aldı. 4 Haziran 1915 tarihinde Şeyhülislâm Turşucuzâde Ahmed Muhtar Efendi’nin torunu, Necmeddin Molla’nın (Kocataş) kızı Bedriye Hanım’la evlendi. Yûsuf Sıdkı, Hatice Mâsume ve Sâliha Türkân adlarında üç çocuğu oldu. Osmanlı Meclis-i Meb‘ûsanı’nda Niğde (1914-1919) ve Mardin (1920) mebusu olarak bulundu. 1922’de Türk ordusu İstanbul’a girdikten sonra Refet Paşa tarafından İstanbul’un idaresi için kurulan Hey’et-i Müşâvere-i İdâriyye’de görev aldı. 1925 yılında İstanbul Barosu’na kaydoldu. Cumhuriyet döneminde de üst seviyede birçok kamu görevi yaptı; sosyal amaçlı derneklerde ve şirketlerin yönetim kurullarında bulundu. İsviçre Medenî Kanunu’nun iktibas ve intibakıyla ilgili olarak teşkil edilen komisyonlarda çalıştı. Üniversite bünyesinde çeşitli akademik ve idarî görevlerde bulunan Ebül‘ulâ 1 Eylül 1951’de yaş haddinden emekliye ayrıldı. Emeklilik sonrasında da ilmî çalışmalarına ve yayın faaliyetine devam etti; bu arada Huzur Dersleri adlı eserinin I. cildini yayımladı. 13 Ocak 1957’de İstanbul’da öldü. Mezarı Karacaahmet’te Küçük Selimiye Camii karşısındaki aile kabristanındadır.

Osmanlı döneminde köklü bir eğitim gören ve İslâm hukukuna vâkıf olan Ebül‘ulâ Mardin, yıllarca hukuk eğitimi yanında adlî ve idarî tatbikatın içinde bulunması, Osmanlı hukukundan başka Batı hukukunu ve pozitif Türk hukukunu da bilmesiyle dikkati çeker. Bu bakımdan arazi, evkaf, Mecelle ve medenî hukuka dair yazıları, Osmanlı hukuku ve modern Türk hukukuna geçişle ilgili tesbitleri ayrı bir ehemmiyet arzeder. Eski hukuktan yeni Türk hukukuna geçişte ve Cumhuriyet döneminde yeni hukuk mevzuat ve nazariyesinin gelişmesinde önemli katkıları olmuştur. Bu katkıları sebebiyle 1944 yılında, öğretim hayatının otuzuncu yıldönümü hâtırası olarak, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri tarafından Ebül‘ulâ Mardin’e Armağan adıyla hacimli bir eser hazırlanarak neşredilmiştir. Ebül‘ulâ, hukuk araştırma ve eğitiminde geleneksel şerhçilik yerine, Mecelle’ye ve İslâm hukuk usulüne vâkıf olmasının avantajıyla, meseleleri genel kural ve bakış açılarına irca ederek sistematik metodu yerleştirmeye çalışmış, gerek ders ve konferanslarında, gerekse eserlerinde hukukî meseleleri daima tarihî ve mukayeseli metotla ele almış seçkin bir hukuk âlimidir.

Eserleri. Ebül‘ulâ, hemen hemen tamamı hukuk alanında yirmi beş civarında kitap, birçok makale, araştırma ve ansiklopedi maddesi kaleme almıştır. Bunların başlıcaları şunlardır:

1. İlmiyye Salnâmesi (İstanbul 1334). Ebül‘ulâ’nın meşihat mektupçusu iken derleyip neşre hazırladığı, sahasının ilk ve tek örneğini teşkil eden bir eserdir. Kitapta meşihat makamının tarihçesi, teşkilât ve işleyişine dair bilgi ve belgeler mevcuttur.

2. Medenî Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa (İstanbul 1946). İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ahmed Cevdet Paşa’nın ölümünün (1895) ellinci yıldönümü dolayısıyla onunla ilgili bir eser yazılmasına karar vermiş, bunun üzerine Ebül‘ulâ’nın hazırladığı eser fakülte yayınları arasında neşredilmiştir. Kitapta Ahmed Cevdet Paşa’nın hayatı, şahsiyeti, görüşleri, mücadeleleri, İslâm ve Osmanlı hukukunun gelişmesine olan büyük katkısı anlatılmakta, o dönemle ilgili belge ve tartışmalara, ayrıca bazı kişilerin biyografilerine yer verilmektedir. Eser gerek Ahmed Cevdet Paşa’yı tanıma ve İslâm-Osmanlı hukukunun XIX. yüzyıldaki gelişimini kavrama, gerekse Ebül‘ulâ’nın bu dönemle ilgili tesbitleri açısından büyük önem taşımaktadır.

3. Huzur Dersleri. Sultan III. Mustafa döneminde 1172’de (1759), seçkin ilim adamlarının iştirakiyle, ramazan aylarında padişahın huzurunda yapılmak üzere “huzur dersleri” adıyla başlatılan ve 1341 (1923) yılına kadar devam eden ilim meclislerini, bu meclislere katılan kişileri tanıtmak maksadıyla kaleme alınmıştır. Müellif eserinin I. cildini yayımlamış (İstanbul 1951), II ve III. ciltlerin müsveddelerini hazırlamakla birlikte neşir imkânı bulamadan vefat etmiştir. Bu iki cilt, asistanı ve mesai arkadaşı İsmet Sungurbey tarafından önsöz ve eklerle birlikte tek kitap halinde yayımlanmıştır (İstanbul 1966). Eserin I. cildi önsözden sonra sekiz bölümden oluşmakta, bu bölümlerde sırasıyla huzur derslerinin mahiyeti, tarihçesi, meclisler ve teşkil tarzları, bu derslerde uyulan kurallar, mukarrir ve muhatapların vasıflarıyla huzur derslerine katılma şartları, katılanların adları yer almaktadır. II ve III. ciltlerde Ebül‘ulâ Mardin’i tanıtan bir önsözle eserin IX-XIV. bölümleri yer almaktadır. Bu bölümlerde huzur dersine katılanların maaş, ödül ve cezalarına, tercüme-i hâllerine, icâzet örneklerine, bu derslerin yapıldığı yerlere ve huzur dersleriyle ilgili menkıbelere yer verilmektedir. Eser, son dönem Osmanlı âlimlerinin ve ilmiye teşkilâtının tanınması konusunda önemli bir kaynaktır.

Ebül‘ulâ Mardin ayrıca, genelde Hukuk Fakültesi’ndeki dersleriyle ilgili olmak üzere bir kısmı eski hukukla, çoğu modern hukukla ilgili arazi hukuku ve medenî hukuk alanında yirmiye yakın eser yazmıştır. Bunlar arasında Arazi Kanunnâmesi Şerhi (İstanbul 1335), Ahkâm-ı Arâzî (İstanbul 1338), Ahkâm-ı Evkāf (İstanbul 1340), Kitâbü’l-Büyû‘ (İstanbul 1340), Kitâbü’r-Rehn (İstanbul 1341), Hukūk-ı Tasarrufiyye-i Arâzî (İstanbul 1926) eski hukuka; Umumi Zâbıtalar (İstanbul 1928), Nesep (İstanbul 1930), Şahsın Hukuku (I, İstanbul 1932; II, İstanbul 1941), Miras Hukuku (İstanbul 1932, 1939), Asli Ayni Haklar (İstanbul 1934), Fer’i Ayni Haklar (İstanbul 1935), Aile Hukuku (İstanbul 1937), Borçlar Hukuku: Umumi Esaslar (İstanbul 1938), Aile Hukuku ve Nişanlanma (İstanbul 1944), Toprak Hukuku Dersleri (İstanbul 1947), Kat Mülkiyeti (İstanbul 1948) yeni hukuka ait eserleridir. Ayrıca birçok esere önsöz yazmış, başta İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi ve Sırât-ı Müstakîm (c. I-III) olmak üzere çeşitli dergilerde konferans, makale, inceleme ve ictihad notları yayımlanmıştır.


Doğum günü: Süreyya Duru kimdir?



Sinema yönetmeni ve yapımcısı, senaryo yazarı (D. 9 Ağustos 1930, Samsun – Ö. 21 Şubat 1988, İstanbul). Galatasaray Lisesi'nden sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Yapımcı Naci Duru'nun oğludur.

1955 yılında sinemaya prodüksiyon amirliğiyle başladı. 1960 yılında yönetmenliğe geçtikten sonra, Murat Film adında bir şirket kurarak, babası gibi yapımcılık işinde de bulundu, ayrıca dört film senaryosu yazdı.

Sinema alanında yurtiçi ve dışında büyük başarı elde etti. Ada filminin çekimleri sırasında geçirdiği kalp krizi sonucunda vefat etti. Kabri, İstanbul Feriköy Mezarlığı'ndadır.

Yönetmenliğini Yaptığı Bazı Filmler:

Ada (1988)

Çil Horoz (1987)

Uzun Bir Gece (1986)

Fatmagül'ün Suçu Ne (1986)

Azgın Bakireler (1975)

Keloğlan (1971)

Şoför Nebahat (1970)

Kader (1968)

Şoför Nebahat ve Kızı (1964)

İstanbul'da Aşk Başkadır (1961)

Senaryosunu Yazdığı Filmler:

Derya Gülü (1979)

Hey Yavrum Hey (1978)

Malkoçoğlu Akıncılar Geliyor (1969)

Malkoçoğlu Kara Korsan (1968)

Avare Yavru ve Filinta Kovboy (1964)

Dişi Örümcek (1963)

Yapımcısı Olduğu Bazı Filmler:

Ada (1988)

Çil Horoz (1987)

Fatmagül'ün Suçu Ne (1986)

Öğretmen Kemal (1981)

Aç Gözünü Mehmet (1974)

Beyaz Güller (1970)

Büyük Yemin (1963)

Tütün Zamanı (1959)

Vahşi İntikam (1953)

Rol Aldığı Filmler:

Güneşli Bataklık (Cemal'in Selamladığı Adam, 1977)

Hayatımızın En Güzel Yılları (Komiser Hans, 1972)

Doğum günü: Nevra Serezli kimdir?



9 Ağustos 1944 yılında Ankara'da doğdu. 76 yaşında olan Serezli, Türk oyuncu ve seslendirme sanatçısıdır.

Serezli aynı zamanda Tiyatro Sanatçısı Metin Serezli'nin eşidir.

Amerikan Kız Koleji yıllarında tiyatro kolu çalışmalarına katıldı ve kolejin hemen ardından iki yıl Amerika'da tiyatro kurslarına devam etti.

Sahneye okul sıralarında amatör olarak çıktı. Haldun Dormen, Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Haldun Taner'in tiyatro dersi verdiği LCC'de yarım gün sekreterlik yapıp o parayla kurslarına katıldı.

Henüz 22 yaşındayken 1966'da kendisini bir anda 'Cengizhan'ın Bisikleti' oyunundaki rolüyle Dormen Tiyatrosu'nda buldu.

1967'de Ankara Sanat Tiyatrosu'nda 'Durdurun Dünyayı inecek Var' adlı oyunda oynadı, İngiltere ve İtalya'da tiyatro festivallerine katıldı. 1971'de Altan Erbulak,Metin Serezli, Füsun Erbulak'la birlikte Çevre Tiyatrosu'nu kurdu.

1971-78 yılları arasında Altan Erbulak ve eşi Metin Serezli ile birlikte 'Hisseli Harikalar Kumpanyası', 'Sait Hop Sait', 'Şen Sazın Bülbülleri'; Kastelli Vakfı ile 'Geceye Selam' ve 1984-1989 arası Devekuşu kabare Tiyatrosu'nda çalıştı.1990 yılında Dormen Tiyatrosu'nda 'Yolun Yarısı' müzikallerinde oynadı. 'Çılgın Sonbahar' oyunundaki rolü ile Avni Dilligil En başarılı kadın Oyuncu Ödülü ve Ankara Sanat Kurumu En iyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazandı.

Serezli, 'Şahane Züğürtler' adlı oyundaki 'Grand Düşes Tatiana' rolünden sonra Tiyatro İstanbul ekibine katılarak 'Çetin Ceviz' oyununda oynadı. Tiyatro oyunculuğunun yanı sıra sinema oyunculuğu ve dublaj sanatçılığı da yaptı, TV reklamlarında rol aldı.

"Sihirli Annem" dizisinde 6 sezon boyunca "Dudu" karakterini canlandırdı. "Taş Devri" çizgi filminde Vilma Çakmaktaşı seslendirdi. Nevra Serezli, tiyatro sanatçısı Metin Serezli ile 7 Mart 1968'de evlendi ve Murat Serezli ve Selim Serezli adlarında iki oğlu vardır.

Doğum günü: Memet Baydur kimdir?


(d. 09 Ağustos 1951 / ö. 24 Kasım 2001)

Ankara’da doğdu. Annesi Devlet Demir Yolları çalışanlarından Emine Hanım (Emo), babası gazeteci Suat Nazif Baydur’dur. Ortaöğrenimini Ankara’da Atatürk ve Gazi Liselerinde tamamladı. Londra’da 1974-78 arasında Bedford College’da sosyoloji öğrenimi gördü. Ancak son sınıfta eğitimini tamamlamadan Türkiye’ye döndü. Kendi ifadesiyle yazarlıktan önce okur olmayı öncelikli iş olarak tercih eden Memet Baydur, caz müziğine ve sinema sanatına ilgi duydu. 1960’lı yıllarda AST’ta (Ankara Sanat Tiyatrosu) Güner Sümer ve Adalet Ağaoğlu ile tanıştı ve “tiyatro virüsü” bu dönemde kanına girdi (Baydur 2002: 15). Dışişlerinde görev yapan eşi Sina Akşin ile 1980 yılında Paris’te evlendi ve aynı yıl Ankara’ya döndüler. Ankara’da bulunduğu iki yıl içinde ilk oyunları olan Limon (1982) ve Gün Gece/Oyun Ölüm’ü (1982) yazdı. Limon’u Adalet Ağaoğlu aracılığı ile Müşvik Kenter’e verdi ve oyun 1984 sezonunda Müşfik Kenter yönetiminde İstanbul Devlet tiyatrosunda sahnelendi. Aynı yıl Limon oyunuyla “Sanat Kurumu En Başarılı Oyun Yazarı” ödülünü aldı. Büyükelçi olan eşi’in görevi nedeniyle 1982-1986 arasında Nairobi’de bulundu. Bu dönemde Yalnızlığın Oyuncakları (1983-84) ve Kadın İstasyonu (1985-87) oyunlarını kaleme aldı. Kenya'da Toplu İletişim Okulu’nda sinema tarihi, sinematografi ve tiyatro üzerine dersler verdi. 1991 yılında Fransızcaya çevrilen Kadın İstasyonu (Electra Station) oyunu Richard Martin yönetiminde Toursky Tiyatrosunda sahnelendi (Baydur 2002: 17). 1988 yılında Kadın İstasyonu oyunuyla birincilik ödülü verilmeyen “İnönü Vakfı Tiyatro Ödülleri” yarışmasında ikinciliği paylaştı. Ankara’da bulunduğu dönemde kaleme aldığı Cumhuriyet Kızı (1988) adlı oyunu 1989-1990 sezonunda hem İstanbul Şehir Tiyatrosu hem de Ankara Devlet Tiyatrosunda sahnelendi. Bu eseri nedeniyle hem yoğun bir eleştiri hem de yüksek bir beğeni aldı. Yine eşinin görevi nedeniyle 1988-1992 arasında Madrid’de bulunan Baydur, bu dönemde aralarında en çok oynanan oyunları da olan Kuşluk Zamanı (1988), Yangın Yerinde Orkideler (1989), Maskeli Süvari (1989-90), Kamyon (1990), Düdüklüde Kıymalı Bamya (1990-91), Viladimir Komarov (1990), Edip Cansever ve Turgut uyarın anasına yazdığı Menekşe Korsanları (1991), Aşk (1991), Sevgi Ayakları (1992) ve Yeşil Papağan Limited’i (1992) kaleme aldı. Yunus adında bir oğulları oldu. 1989 yılında Yangın Yerinde Orkideler oyunu ile “Sanat Kurumu” ve “Avni Dilligil En Başarılı Yazar” ödüllerini aldı. 1990'da Akdeniz Tiyatro Enstitüsünün kuruluşunda yer aldı. 1992'de Bonn Tiyatro Bienali'nin Türkiye danışmanlığını görevini üstlendi. Buenos Aires Kitap Fuarı bünyesinde düzenlenen Jorge Luis Borges Sempozyumu, Helsinki Yazarlar Buluşması gibi uluslararası toplantılara davet edildi ve konuşmalar yaptı. 1992 yılında Roland Fichet Tiyatrosunun ısmarladığı Doğum adlı oyununu kaleme aldı. Yine aynı yılın ürünü olan Çin Kelebeği ile Doğum oyunları Fransa’da Bretagne’de ve Avignon Tiyatro Festivali’nde sahnelendi. Ankara’da bulunduğu yıllarda Tensing (1993) ve Genel Anlamda Öpüşme (1993) oyunlarını yazdı. Viladimir Komarov oyunu ile “1993 Avni Dilligil Ödülü”nü aldı. Memet Baydur'un yakın arkadaşı ressam ve fotoğraf sanatçısı Ali Arif Ersen'in ünlü tablolarından biri de Vladimir Komarov oyununa gönderme yapan kozmonot kaskıdır. Eşinin son görev yeri olan Mclean (Washington D.C.)’da 1994-1998 yılları arasında buldu. Kutu Kutu (1993-94), Elma Hırsızları (1996), Güne Bakan Cam Kırıkları / Yalancının Resmi (1996) oyunları bu dönemin ürünleridir. Ömrünün son yıllarını Ankara’da geçiren Baydur, Uğur Mumcu Vakfı’nda sinema tarihi dersleri verdi ve sinema gösterilerinin programlanmasına yardımcı oldu (Baydur 2002: 19). 2000'de Güne Bakan Cam Kırıkları oyunuyla “4. Afife Tiyatro Ödülleri Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü”nü aldı. Son oyunu olan Lozan’ı 2001 yılında tamamladı. Memet Baydur’un ilk yazısı 1979'da Yeni İnsan dergisinde yayımlandı. Ayrıca Milliyet Sanat, Gösteri, Bilim ve Ütopya, Kitap-lık, Tiyatro Tiyatro ve Sanat Dünyamız dergilerinde ve Cumhuriyet gazetesinde özellikle sinema ve tiyatro sanatı ile edebiyat üzerine deneme, eleştiri ve öyküler kaleme aldı.1997'de Yıldız Kenter tarafından oynanan Terrence McNally’in Maria Callas-Master Class adlı oyunu da Memet Baydur’un basılmamış çevirileri arasındadır. 24 Kasım 2001'de yakalandığı kanser hastalığından kurtulamadı ve hayata veda etti. Memet Baydur, seksenli yıllarda durgunluk dönemine girmiş olan Türk tiyatrosuna yeni bir soluk getirmiştir (Şener 2011: 109). İlk oyunu Limon’dan itibaren gerçekçi tiyatro dilini kıran onun yerine gelenekten beslenen ve batı tiyatrosu ile doğu tiyatrosunun özlenen sentezini kendi özgün tarzı ile kurmayı başarmış oyunlar kaleme almıştır. Tüm oyunlarında şaka, oyun ve eğlence vardır. Ama bunların ardında hayatın gerçek, ciddi ve acı yanları seyirciye sunulur. Dili, oyunlarının merkez noktasına yerleştirir. Söz oyunlarından, gevezelikten, yanlış anlamalardan, artık unutulmuş eski sözcüklerden, gündelik hayatın moda deyimlerinden faydalanır. Baydur’un “şakacı üslubu eksikli olanı, kusurlu olanı alaya alan halk güldürülerinin kaba mizah üslubundan farklıdır (…) ironik anlatımla seyircinin anlayıp gülme dürtüsüyle durup düşünme isteği arasında sıkışıp kalması amaçlanmıştır” (Şener 2011: 111). Ayşegül Yüksel, Memet Baydur’un yazarlığında başarıyı özellikle “Türkiye’ye ve dünyaya hem ‘içeriden’ hem de ‘dışarıdan’ baktı. Bu da bir ayrıcalıktı. Çok geniş bir düzlemde gözlemledi Türkiye’yi ve dünyayı.” şeklinde yorumlar (Yüksel 1997: 24). 1982'de kaleme aldığı ilk oyunu Limon ile Memet Baydur, kendini toplumdan soyutlamış elitist sözde aydınları merkeze alır. Küçük korunaklı dünyalarına sığınmış ve hiçbir şeyle ilgilenmeyen bu sözde aydınlar, viski içip klasik Batı müziği dinleyerek içinde bulundukları dünyanın toplumsal gerçeklerine gözlerini kapamışlardır. Sevda Şener, yazarın özellikle “Her şey eksik, her şey bir numara küçük, her şey karton, her şey tek boyutlu ulaşıyordu bize” repliği ile hayranlık duyduğu ve izinden gittiği Oğuz Atay’a gönderme yaptığını belirtir (Şener 2011: 111). Kuşluk Zamanı’nı oluşturan kısa oyunları ile birlikte yazdığı toplam 26 oyunda toplumun tüm katmanlarından insan manzaraları görülür. Profesörler, bedenini satarak geçinmek zorunda kalan kadınlar, sanatçılar, kabadayılar, kamyon şoförleri, ev kadınları, küçük burjuvalar, aydın geçinenler, garsonlar, yaşlılar, gençler, kadınlar kısacası 1980 sonrası Türkiye’deki yeni düzenin tüm unsurları bir müzik sevdalısı olan Memet Baydur’un oyunlarında bir caz müziğinin değişen tonları gibi karşımıza çıkar. Uzun yıllar yurtdışında yaşamış olmanın verdiği avantajla Memet Baydur 1980 sonrası yeni Türkiye’ye dışarıdan ve nesnel bakabilmeyi başarır. Taraf tutmayan eleştirel bakışını toplumun tüm katmalarına yöneltebilmiştir (Büyükarman 2017: 454). Ayşegül Yüksel, Baydur’un oyunlarını; “yemekten sohbet etmeye, eğlenceden sanata, kısacası yaşama malzeme olan her şeye ince bir beğeni ile yaklaşma; yoz kültüre, bağnaz düşünceye, duyguda akıl yürütmede ve davranışta hazır reçetelere, her türlü kısıtlamaya her türlü hoyratlığa en genel anlamda ‘duyarsızlığa’ başkaldırma” olarak değerlendirir (Yüksel 1997: 24). Memet Baydur yerelden evrensele ulaşma noktasında Türk oyun yazarlığında önemli bir yapı taşıdır. Yazarlığı büyük bir doğaçlama olarak gören Baydur, ilk kez yazmaya başladığı 1978 yılında kafasında oyunlardan oluşan bir fresk (bir büyük duvar resmi) olduğunu ve yazarlık serüveninin 25-30 oyunluk bütünüyle Türkiye’yi anlatan, bir yazma süreci olduğunu belirtir. Tüm oyunları büyük bir resmin parçaları olacaktır ve birleştiklerinde Türkiye’yi anlatacaklardır. Memet Baydur’a göre sanat disiplinleri içinde kendine ve anlatmak isteği meseleye en uygun tür tiyatro olduğu için oyunlar kaleme almıştır (Baydur 2011: 59). Gözün Kahverengi Suyu (1995) adı altında kitaplaşan ve içinde “Polis Hikâyesi”, “Gün Gece/Oyun Ölüm”, “Hayalet Hikâyesi”, “Kuyu”, “Afrika”, “İskarpin”, “Saydam Bir Örtü”, “Dört Kısa Hikâye”, “Karışık Teknik”, “Marginalia”, “Büyülü Alan” hikâyeleri bulunan eserin en önemli özelliği Baydur’un birçok anlatım tekniğini bir arada kullanmasıdır. Okuruyla doğrudan konuştuğu ona hitap ettiği hikayeleri olduğu gibi anlatıcı yönünü değiştirdiği kimi zaman cansız varlıkları konuşturduğu kimi zaman da canlıları nesneleştirdiği hikayeler de kaleme almıştır. Jale Parla bu kitaptaki hikayeler için hem modernist hem fantastik hem postmodern hem de klasik teknikleri ustaca harmanlamıştır yorumunu yapar (Jale Parla 2002: 31). Bu öykülerde kullanılan anlatım tekniklerindeki arayış ve deneme onun yakın arkadaşı Orhan Pamuk ile ortak noktası gibidir. Hikâyeleri de oyunları gibi ironiktir. Şiir'ler de kaleme almış olan Memet Baydur'un; "Önce Yunuslar", "Göndermeler", "Ya Gökyüzü" ve "Belirgin Özlem" şiirleri ölümünden sonra yayımlanan Elvada Dünya Merhaba Kâinat (2002) isimli eserde yer alır. Memet Baydur'un gazete ve dergilerde müzik özellikle caz müziği, sinema, tiyatro, resim, dünya ve Türk edebiyatan romanlar ve yazarlar, bilim ve bilim insanları, güncel politika ve kendi yazarlık serüveni üzerine kaleme aldığı denemeleri, Hepsini Okudunuz mu? (1996), Uccello´nun Kuşları (2002), Sinema Yazıları (2004) ve Sessiz Güvercinler Ülkesinde (2006) kitaplarında biraraya getirilmiştir. Bu yazıların ortak özelliği Baydur'un derin entellektüel birikimini, sade ve açık bir üslupla ama kendisine has o ince ve alaycı diliyle okuyucusuna sıkmadan iletebilmesidir. Okuyucu, denemelerin içeriğinin zenginliğinden, yeni okumalara, gözlemlere, müzik keşiflerine ve önerilen filmlere doğru yepyeni bir okuma serüvenine girer ve bu denemelerle zenginleşir (Graf 2008: 15). Cevat Çapan ise bu denemeler için Memet Baydur’a söylenmesi gereken bazı önemli şeyleri söyleme fırsatı yaratı, bu yazılar "eleştirel bir duyarlılığın kamuoyunu ilgilendiren kişileri ve olayları açığa çıkaran kısa ama çok özlü yazılar[dır]." yorumunu yapar (Çapan 2002: 74). Memet Baydur ve Adalet Ağaoğlu mektuplaşmaları arada kesintilerle 1977-1986 yılları arasını kapsar. 1960'lı yıllarda Ankara AST'da başlayan bu tanışıklık ile yazarlık serüveninin başında genç ve meraklı Memet Baydur, dünyanın dört bir yanında yaptığı gözlemleri, seyrettiği filmleri ve tiyatroları, okuduğu kitapları, dinlediği müzikleri birer deneme lezzetinde yazdığı mektuplar ile Adalet Ağaoğlu ile paylaşır. Daha sonra bu mektuplar, Mektuplaşmalar başlığıyla 2005’te yayımlanır. Mektup almanın ve yazmanın son derece keyifli bir eylem olduğunu belirten Memet Baydur, e-posta yazışmalarının mektubu ortadan kaldırmasına yerinir. “...İnsanların mektuplaşarak haberleşmesini, dertleşmesini, söyleşmesini hep sevmişimdir. Tabii iki insanın mektuplarını okumak bir çeşit röntgenciliktir ama yıllardır “mektuplaşma” edebiyatının başeserlerini toplar dururum. Mektupları okumak ile örneğin iki insanın telefonlarını dinlemek ya da e-mailleşmelerini dikizlemek arasında fark vardır. İnce, güzel, insanca bir fark. ” (Baydur 2002: 354).


Doğum günü: Erman Şener kimdir?



Doğum Tarihi - Yeri: 09 Ağustos 1942 - Afyon

Vefat Tarihi - Yeri: 29 Mart 2002 - İstanbul, Kadıköy

Erman Şener, 9 Ağustos 1942 tarihinde Afyon’da dünyaya geldi. 16 yaşındayken sinema yazıları yazmaya başladı. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde doktorasını tamamlayarak mezun oldu.1959-1966 yılları arasında serbest muhabir olarak gazeteciliğe başladı. 1967-1973 yıllarında Ses dergisinde, 1973-1980 yıllarında ise Milliyet gazetesinde çalıştı. Bir süreliğine film eleştirmenliği yaptı. Sinema üzerine yazı dizileri hazırladı. Milliyet Sanat dergisinde eleştiri ve incelemeleri yayımlandı. Yeşilçam ve Türk Sineması (1970), Kurtuluş Savaşı ve Sinemamız (1970), Festivaller (1972), Sinema Seyircisinin El Kitabı (1976), Sinemaya Giriş ve Televizyona Giriş Şener’in yazdığı kitaplar arasındadır. Eserlerine ek olarak Hey dergisinin yıllıklarını ve Ses Sanatçıları Ansiklopedisi’nin sinema bölümünü hazırladı. Sinema festivallerinde ve yarışmalarında jüri üyesi olarak görev aldı. 1977-1980 yıllarında Anadolu Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Şener, 1983 yılında İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’nda sinema derslerine girerek görevini sürdürdü. Aynı zaman zarfında ise TRT’de Çarşamba Sineması Kuşağı’nı hazırlayıp sunuculuğunu yaptı. Gazeteci ve sinema eleştirmeni olan Erman Şener, 29 Mart 2002 günü karaciğer yetmezliği sebebiyle Kadıköy’deki evinde vefat etti. Kabri Ankara’dadır. Yazan: İlhan Süzgün

Doğum günü: Muazzez Ersoy kimdir?



Gerçek adı Hatice Yıldız Levent olan Muazzez Ersoy 1958 yılında Edirne'de dünyaya geldi. Çocukluk ve gençlik yılları Kasımpaşa'da geçen Ersoy henüz lisedeyken bir evlilik yaptı. Kısa bir süre sonra boşanan Ersoy'un bu evlilikten oğlu Ender dünyaya geldi. Ersoy, eşinden ayrıldıktan sonra müzik eğitimi almaya başladı. Bu dersler 1983’te onun Gaziosmanpaşa’daki bir meyhanede klasik Türk musikisinden oluşan bir repertuarı olan bir şarkıcı olarak ilk defa iş bulmasını sağladı. Tezgâhtarlık yaparken bir yandan da yarı profesyonel şarkıcılık kariyerini sürdürdü. 1990 yılında TRT'ye gönderdiği, yorumu kendine ait olan altı eserle denetimden geçti. Muazzez Ersoy, ilk olarak Seven Olmaz ki adlı albümüyle dinleyicileriyle buluştu. Ardından ikinci albümü Her şeyim Sensin yayınlandı. Daha sonra Raks Müzik ile anlaşarak Sizi Seviyorum adlı çalışmasıyla büyük başarı kazandı. 1998 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının önerisiyle dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından "Devlet Sanatçılığı"yla ödüllendirildi. 2005 yılında Birleşmiş Milletler mülteciler yüksek komiserliği tarafından iyi niyet elçisi unvanını aldı. Muazzez Ersoy ikinci evliliğini eski model İsmet Özhan ile gerçekleştirdi. Ersoy'un bu evliliği 4 ay sürdü. Muazzez Ersoy'un bugüne kadar 16 müzik albümü var. MUAZZEZ ERSOY'UN ALBÜMLER: 1991-Seven Olmaz Ki 1992-Her Şeyim Sensin 1993-Sizi Seviyorum 1994-Sensizlik Bu 1994-Seninle Olmak 1995-Nostalji 1996-Nostalji 2 1997-Nostalji 3 1998-Nostalji 4-5-6 1999-Nostalji 7-8-9 2000-Nostalji 10-11-12 2002-Senin İçin 2004-Seni Seviyorum 2006-Nankör 2007-Kraliçeden Nostaljiler 2010-Mozaik 2013-Şarkılarla Gel 2016-90'dan Pop MUAZZEZ ERSOY'UN ÖDÜLLERİ: 1993- 21.Altın Kelebek Ödülleri En İyi/Sanat Müziği Kadın Solist 1995- 1.Kral Tv Video Müzik Ödülleri/En İyi Türk Sanat Müziği Kadın Sanatçı 1998- 26.Altın Kelebek Ödülleri En İyi/Türk Sanat Müziği Kadın Solist 1999- 27.Altın Kelebek Ödülleri En İyi/Türk Sanat Müziği Kadın Solist 2000- 6.Kral Tv Video Müzik Ödülleri/En İyi Türk Sanat Müziği Kadın Sanatçı 28.Altın Kelebek Ödülleri/ En İyi Türk Sanat Müziği Kadın Solist 2001- 7.Kral Tv Video Müzik Ödülleri/En İyi Türk Sanat Müziği Kadın Sanatçı 29.Altın Kelebek Ödülleri/En İyi Türk Sanat Müziği Kadın Solist 2002-30.Altın Kelebek Ödülleri/En İyi Türk Sanat Müziği Kadın Solist 2004- 31.Altın Kelebek Ödülleri En İyi /Türk Sanat Müziği Kadın Solist 2014- 4. Engelsiz Yaşam Vakfı Ödülleri/ Yılın En İyi Türk Sanat Müziği Sanatçısı 2016- Çekmeköy 2023 1. Sosyal Farkındalık Ödülleri /En İyi Sanat Müziği Sanatçısı


49 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page