Bugün 14 Temmuz. Safiye Ayla, Nail Çakırhan, Yılmaz Gruda, Halil Mutlu, Tan Sağtürk, Zeynep Dizdar'ın doğum günü.
BRT Yayın Grubu olarak aramızda olmayanları saygıyla anarken, yaşayan değerlerimize uzun, sağlıklı ve mutlu ömürler dileriz.
Doğum günü: Safiye Ayla kimdir?
14 Temmuz 1907 yılında İstanbul'da doğdu. Cumhuriyet döneminin en tanınmış kadın yorumcularındandır.
Müziğe küçük yaşta piyano çalarak başladı. Bursa Kız Muallim Mektebi'ni bitirdi ve Beyoğlu'nda ilkokul öğretmenliğine atandı.
Eyyubi Mustafa Sunar'dan müzik dersleri alan Ayla, Darüttalim Musiki Heyeti'nin konserlerine katıldıktan bir süre sonra öğretmenlikten ayrıldı ve gazinolarda çalışmaya başladı.
1932'de İstanbul Vali Muavini Nuri Bey’in evinde verilen bir davette, Atatürk’ün huzurunda ilk kez şarkı söyledi ve en beğendiği seslerden biri oldu.
1950’de besteci Şeref Muhittin Targan ile evlendi. Açılışından itibaren İstanbul Radyosu olmak üzere Türkiye radyolarında sayısız konser verdi, 500'den fazla plak doldurdu. Büyük beğeni toplayan sesiyle ünü yurt sınırlarını aştı.
Sesini geniş dinleyici kitlelerine duyurabilen kadın okuyucuların en ünlüsü olan Safiye Ayla'nın dönemin diğer kadın okuyucularınkinden ayrı, kendine özgü bir okuyuş tarzı vardı. Okuyuşuna yansıyan Batı müziği beğenisi bu tavrın belirgin bir özelliğidir.
Ölçüye uyarak, iyi bir diksiyonla, düzgün, aynı zamanda da coşkun, çekici bir tavırla okurdu. Sesindeki pürüzsüz akış en tiz perdelerde bile kaybolmazdı.
Zamanın gözde şarkılarıyla fantezilerini olduğu kadar, Rumeli türküleriyle klasik örnekleri de içine alan repertuvarlarıyla geniş bir dinleyici kesimince çok sevilmiş, beğenilmişti.
"Seninle doğan gündür bu gönül" ve "Aşk yaprağına konarak koza öresim gelir" adlı iki de bestesi bulunan Safiye Ayla, 1942'de Rey kardeşlerin "Alabanda" revüsünde Kraliçe Mimoza rolündeki başarısıyla yetenekli bir oyuncu olduğunu da kanıtladı.
Safiye Ayla Mustafa Kemal Atatürk'ün en sevdiği sanatçıdır.
Safiye Aylanın Mustafa Kemal Paşa adına düzenlediği konserde " Anam Olasın Ömer " adlı şarkısını okumuş ve Paşa büyük bir hayranlıkla tekrar tekrar okumasını söylemiş. Konser sonunda Mustafa Kemal Atatürk, Safiye Ayla'nın yanına gelerek : " Safiye çok teşekkür ederim, çok güzel yorumladın".der ve sonra ekler : " Bu türküyü bir operada söylemeni çok isterim. Bunu başarırsan, beni gerçekten çok mutlu edersin." der. Safiye Ayla heryere başvuru yapar bir operada bu türküyü icraa edebilecek tek yer bulamaz ve Ulu Önder'in bu vasiyetini yerine getiremeden vefat eder.
Doğum günü: Nail Çakırhan kimdir?
(*14.07.1910 - V 11.10.2008)
Nail Çakırhan içindeki şiiri gençlik yıllarında şair olarak, olgunluk döneminde ve ileri yaşlarda mimar olarak ortaya koyan bir yaratıcı.
1930'da Nâzım Hikmet'le birlikte yayımladıkları "1+1=Bir" adlı şiir kitabında ve 1930'lu, 40'lı yıllarda dergilerde çıkan şiirlerinde Nail V. imzasını kullandığı için edebiyat çevreleri onu daha çok bu adla tanıyor. Adı Nail Vahdeti olan Nail Çakırhan'ı ise neredeyse bilmeyen yok. Ünü ülke sınırlarını çoktan aşmış.
1910 Ula doğumlu, Molla Ahmatlar'dan Halise Hanım'la Hacı Çakırhan'dan Ali Efendi'nin ilk çocukları. O tarihlerde nüfusu yaklaşık 3.000 olan Ula, geniş bahçeler içindeki beyaz badanalı evleri, ulu ağaçların gölgelediği çarşısıyla; neşeli, sakin, sevecen insanları ile derin izler bırakmış Nail Çakırhan'da.
Çocukluğunun en mutlu dönemi 1914'te Birinci Dünya Savaşı'nın patlamasıyla gölgelenir:
"Hatırladığım ilk görüntüde, gece ocak başında yan yana oturmuş büyükler var. Herkes ağladı ağlayacak durumda. Koleradan, kireç kuyularından bahsediyorlar. Harp ne demek henüz bilmiyorum ama anlatılanları can kulağı ile dinliyorum..."
Gençlerin çoğu askere gitmiş. Tarlalarda yalnız kadınlar ve yaşlı erkekler çalışıyor artık.
Açlık kapıda...
"Dedemi hatırlıyorum. Gençliğinde cepken işleyen bir terziymiş. Ben bildiğim zaman terziydi. Kısa boylu, sakalı göbeğinin üstüne kadar uzayan bir ihtiyar... Koca ovanın ortasında oturmuş, elinde sopasıyla patates çıkaran uzun sakallı küçük bir adam fotoğrafı olarak hep gözlerimin önünde."
Babası Kafkas cephesine gönderilmiştir. Annesi hamile.
"Günün birinde babamdan mektup geldi. Çiçek bulduğunu yazıyor. Seviniyorum. Çiçek bulmanın çiçek hastalığına yakalanmak olduğunu söylemiyorlar bana...
Bir gün dedemle dükkanın önünde otururken yoldan çok zayıf bir adam geçti. Sırtında torbası ile hayalet gibi biri... Kimse tanıyamadı. Babammış! O yakışıklı adam çiçeğin harap ettiği yüzünü kimseye göstermek istemiyor..."
Çocukluğu baba evinden çok dedesinin bitişikteki ahşap işlemeli toprak boyamalı evinde geçer. Okuma yazmayı daha okula başlamadan, evde amcasından öğrenir. Kaydı, sınavla doğrudan ikinci sınıfa yapılır ve altı yıllık rüştiyeyi birincilikle bitirir.
1921'de Muğla'daki İdadiye'ye yazılır. Ula dışına ilk çıkışıdır bu. Arkadaşlarından biriyle kiraladıkları han odasında yatıp kalkarlar. Tatil günlerinde Muğla'dan Ula'ya iki buçuk-üç saatlik yolu atla, at olmadığında yürüyerek gidip gelmesi gerekir. Yaşıtlarından çok büyüklerle birlikte olmaktan hoşlanan, içe kapanık bir çocuktur. Boş zamanlarının tümünü okul kitaplığında geçirir. Okul bittiğinde kitaplıkta okumadığı kitap kalmamıştır.
1925'te vali muavini olarak Konya'da bulunan bir hocasının aracılığıyla Konya Lisesi'ne yatılı öğrenci olarak girer. Orada Ahmet Hamdi (Tanpınar), Saadettin Nüzhet (Ergun) gibi değerli hocalarla karşılaşır. Onuncu sınıfta "Kervan" adında bir dergi çıkarır. Bu dergide 1927 yılında yayımladığı bir şiiri yüzünden kadınlara hakaret ettiği gerekçesiyle mahkemeye verilir. Oysa Faruk Nafız Çamlıbel'in okul kitaplığında bile yer alan dizelerine öykünmekten öte bir şey değildir yazdığı. Ön sıraları kadınların doldurduğu kalabalık duruşma gününde savcı, mahkûmiyetini, başka suçu olmadığı için cezasının tecilini talep eder.
"Tecil nedir bilmiyorum. Dinleyiciler arasında 'tecil isteme!' diye bağıranlar oldu. Ben de 'Tecil istemiyorum' dedim. Mahkeme heyetindekiler gülerek içeri çekildiler, on dakika sonra geldiler. Hâkim, 'Karar verecek, Ayağa kalkın!' dedi. Ben ayaktayım ama boyum kısa... 'Ayaktayım' dedim. Dinleyiciler, avukatlar gülüşmeye başladılar. Karar açıklandı: Beraat."
'BIRAKIN ÇOCUĞU. AYIPTIR'
Lise sonda da yine arkadaşlarıyla çıkardığı "Halka Doğru" dergisinde yayımlanan 'Alev Yağmuru' başlıklı şiiri yüzünden derde girer başı. Müstebitlerden, derebeylerinden söz eden bir şiirdir bu. İhbar üzerine Konya Emniyeti tarafından gözaltına alınır. Tam da bakalorya (olgunluk) sınavlarına hazırlanmaktadır. Sorgulamalardan sonra, onun yanında, yetkililerle Ankara arasında bir telefon konuşması geçer. Telefonun öteki ucundan verilen talimatı çok net olmasa da duymuştur: 'Bırakın çocuğu! Ayıptır...' Atatürk'tür bu talimatı veren.
"Ben bu şiirle Atatürk'ü değil, Muğla'daki ağaları benzetmiştim derebeylerine. Atatürk biz gençler için müthiş bir deha, taptığımız bir insandı. Ona hakaret etmeyi düşünmem bile mümkün değildi. İşgüzarın biri şiiri ters yorumlamış ve nezarete attırmıştı beni. Sınavlara polis refakatinde gidip geldim."
Aynı şiiri yüzünden bir kez de İstanbul'da dava açılır hakkında. Resimli Ay dergisinde çalışmakta olan Nâzım Hikmet çok beğendiği şiiri Hukuk Fakültesi öğrencilerinin çıkarmakta oldukları 'Hareket' dergisinde yayımlatmıştır. Üstelik de tam sayfa ve iri puntolarla. Konya'da takipsizlik kararı aldığı halde İstanbul'da ki davada altı ay ceza yer.
Ancak, temyiz bu kararı resen bozar ve beraatına karar verir. Nâzım Hikmet'le de bu olay dolayısıyla tanışırlar.
Lise bitirme ve olgunluk sınavlarında çok iyi notlar almış, yüksek öğrenimini parasız yatılı olarak yapma hakkı kazanmıştır. İstanbul Tıp Fakültesi'ne yaptırır kaydını. Bir süre sonra doktorların geçim kaynaklarının başkalarının hastalığına bağlı olduğu düşüncesiyle Tıbbiye'yi bırakıp Hukuk Fakültesi'ne geçer. Benzer düşüncelerle oraya da fazla ısınamaz.
Nâzım Hikmet'in önerisiyle basında çalışmaya karar verir. Bir yandan Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik yapar, bir yandan Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam eder ve bol bol şiir yazar. Yazdıkları Resimli Ay'da yayımlanır.
NÂZIM'LA CEZAEVİ ARKADAŞI
Nâzım'la dostlukları kısa sürede ilerlemiştir. 1930'da ortak kitapları '1+1=Bir'i çıkarırlar.
Bir dönem Nâzım Hikmet'in babasının evinde birlikte yaşarlar. İki yıl sonra da 'komünist teşkilatı kurmaktan gözaltına alınırlar.
"Cağaloğlu yokuşundaki polis teşkilatında bir ay boyunca işkence gördüm. Sonra da otuz arkadaşla birlikte cezaevine düştük. Bursa Cezaevi'nde Nâzım'la aynı koğuştaydık. İki buçuk yıl kaldık. O bol bol şiir yazıp durdu..." 1933'te, Cumhuriyet'in onuncu yılı nedeniyle çıkarılan genel aftan yararlanır ve 1934'te serbest kalırlar. İş istemek için yine memleketlisi Yunus Nadi'ye başvurur. Cumhuriyet gazetesiyle birlikte Hayat Ansiklopedisi'nin düzeltmenliğini üstlenir. Uğruna işkence gördüğü, hapislerde yattığı sosyalizmin ne olduğunu tam olarak bilmiyordur. Öğrenebilmek amacıyla 1934'te kimseye haber vermeden ortadan kaybolur. İstanbul'dan Hopa'ya, oradan da bir arkadaşının yardımıyla Sovyetler Birliği'ne gider. Komintern'le ilişki kurar ve Moskova'da Puşkin Meydanı'na yakın bir yurtta üç ay Rusça öğrenir. Ardından Moskova Doğu Halkları Üniversitesi'ne (KUTV) girer. Orada iki buçuk yıl sosyalizm ve ekonomi görür. Stalin, Tito, Hoşimin, Kruşçev, Dimitrov gibi önemli siyasetçilerin bazılarını görür. Bazılarıyla tanışma fırsatı bulur. Öğrenimi sürerken bir yandan da uygulamaları yakından görmek ister ve kendi isteği üzerine Moskova yakınlarında bir tekstil fabrikasına gönderilir. 'EVLENDİM' "Fabrikada dört bin kadar kız çalışıyor, hepsi de 18-20 yaşlarında. On kadar da erkek... Nasıl kurtulursun dört bin kızdan? Evlendim." Evlendiği kızın adı Taisa'dır. Yönetimin pek hoşuna gitmese de engel olunmamıştır evlenmelerine. Sekiz ay sonra bir talimat gelir: İkinci Dünya Savaşı çıkmak üzeredir. Orada bulunanların savaş sırasında çalışmalarını kendi ülkelerinde sürdürmeleri uygun görülmüştür. Hemen yola çıkması istenir. 1937 yılının 27 Nisan günü sekiz aylık hamile karısından apar topar ayrılıp birkaç Türk'le birlikte Odesa'ya gider. Oradan da bir takaya binip İstanbul'a doğru yola çıkar. Limanlara uğramadan dört gün açık denizde yol alan takadan Rumelihisarı'nda iner. Geceyi Beyoğlu'nda bir hamam da geçirir. Bandırma-İzmir üzerinden gizlenerek memleketine ulaşır. Daha birinci hafta onu Ula çarşısında gören nahiye müdürünün ihbarı üzerine yakalanır. Tutuksuz olarak yargılanır ve sınırı pasaportsuz geçmekten başka suçu olmadığı için aldığı hafif ceza tecil edilir. Yurda dönüşünün ilk ayında askere alınır. Manisa Piyade Tümeni'nde muhasebe işlerine bakmakla görevlendirilir. Subaylık hakkından yoksun bırakılsa da iyi muamele görür askerde. 1937 sonlarında sağlık nedenleriyle hava değişimi alır, sonra da çürüğe çıkarılır. 1938'de Tan gazetesinde çalışmaya başlar. Bir dönem kitapçılık yapar, Çocuk Esirgeme Kurumu'nda muhasebeci olarak çalışır. Bugün emekli olan ama bilimsel çalışmalarını aralıksız sürdüren ünlü arkeolog Profesör Halet Çambel o sırada üniversitede asistandır.
Türkiye'nin Olimpiyatlara katılan ilk bayan sporcusu, Sorbonne mezunu genç bir hanım...
Atatürk'ün yakın arkadaşlarından Hasan Cemil Çambel'in kızı. Aile evlenmelerine karşı çıkar, ama onlar kararlı davranır ve gizlice evlenirler. Sevgi, dostluk ve dayanışma temelinde yükselen örnek beraberliklerinin ilk yıllarında, geçimlerine katkı sağlamak için çeviriler yaparlar.
1945'te Sabiha ve Zekeriya Sertel'in çıkardıkları Görüşler'in dergi sekreteridir Nail V. Yakın tarihimizin bu önemli dönemecinde çıkan Görüşler'in ilk sayısı o güne kadar görülmedik bir rekor kırarak 55 bin satar. Ne var ki ikinci sayı çıkamayacak, 4 Aralık 1945'te Tan Matbaası yakılacaktır.
1946'da kurucuları arasında yer aldığı Türkiye Sosyalist Emekçi Partisi'nin kapatılması üzerine tutuklanır ve dört yıl yattıktan sonra 1950 affından yararlanarak serbest kalır. On beş gün sonra da yurtdışında tedavi görmekte olan Halet Çambel'in yanına giderek İtalya, Fransa, İsviçre, Avusturya'da toplam bir buçuk yıl kalır.
İşsiz bir adam olarak Türkiye'ye dönüşü, kendisinin de öngörmediği yeni bir evreye doğuşun ilk adımıdır. Adana Karatepe'de Prof. Bossert'le birlikte kazı yapmakta olan Halet Hanım'ın yanına gider. Kazıda çıkan arkeolojik buluntuların restorasyonu, korunması ve sergilenmesi için geniş bir alanın saçaklıkla örtülmesi gerekmektedir. İşe başlayan müteahhit bırakıp gitmiş, yerine yenisi bulunamamıştır. Avan projesini mimar Turgut Cansever'in yaptığı işi yürütmek Nail Çakırhan'a kalır. Oysa hiçbir deneyimi yoktur bu konuda, çivi bile çakmamıştır. Harıl harıl kitap okur, ustalarla konuşur ve son derece başarılı bir uygulama çıkarır ortaya. Türkiye'nin ilk açık hava müzesi ve ilk geniş saçaklı 'çıplak beton' uygulamasıdır bu. İş bu kadarla kalmaz: kazı evi, karakol, orman bölge
şefliği binaları, bölge yatılı okullarının inşaatı gelir ardından. Bu süreç, aynı zamanda, idealist bir yurtseverin, Nail Çakırhan ve Halet Çambel çiftinin çeşitli engellemelere karşın kendileriyle dayanışmaya giren her kademeden yönetici, meslektaş ve yöre halkıyla birlikleri örnek bir çalışmadır.
1963'te Ankara'da, projesi yine Turgut Cansever'e ait olan Türk Tarih Kurumu binasının inşaatını gerçekleştirir. Ardından Alman Elçiliği'ne bağlı Alman Lisesi'nin yapımı gelir.
Aynı yıl, Halet Çambel Ergani'de Chicago Üniversitesi işbirliği ile kazıya başlamıştır. Orada da bir kazı evi yapar, kazılara yardım eder. Katkılarından dolayı eşiyle birlikte Chicago Üniversitesi'nin davetlisi olarak Amerika'ya çağrılır. Üstelik süresiz vize verilmiştir. Gidemezler. Yoğun çalışmalardan yorgun düşmüş, sağlığı bozulmuştur.
1970'te, doktor tavsiyesine uyarak eşiyle birlikte Akyaka'ya gider. Dinlenebilecekleri, huzur içinde çalışabilecekleri bir eve gereksinim duyarlar. Akyaka'da iki dönüm toprak alır ve iki ustanın yardımıyla inşaata başlar. Geleneksel mimarimizin özelliklerini günümüz koşullarıyla buluşturan, çevreyle doğayla bütünleşen bu küçük ev harikulade estetiği ile hayranlık uyandırır görenlerde. Peş peşe talep gelmeye başlar.Yakın dostları, arkadaşları kendileri için de ev yapmalarını isterler. Ardından turizmciler... Hiçbirini kıramaz.
EN BÜYÜK MİMARLIK ÖDÜLÜNÜ ALIR
1983'te, aklının ucundan bile geçmeyen bir sürprizle karşılaşır. Dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü verilir Çakırhan'a. Mimarlık eğitimi almamış, kendi kendini yetiştirmiş birinin böylesi önemli bir ödüle layık görülmesi akademik çevreleri ayağa kaldırır. Mimarlıkta alaylı-mektepli, geleneksel-çağdaş tartışmaları yıllarca sürer.
Ödülden gelen parayla Muğla'daki eski bir hanı Kültür Evi olarak restore eder. Ardından otel inşaatları, Letonia, Montana gibi büyük tatil köyleri gelir. Akyaka, Dalyan, Bodrum, Muğla, Datça, Fethiye'deki birbirinden güzel yapılarıyla geçmişin değerlerini günümüze ve geleceğe bağlayan bir ad olarak efsaneleşir.
Sade, alçakgönüllü bir insan Nail Çakırhan. Gülüşünde çocuk ışıltıları dolaşan Ula'lı bir halk adamı... Evrensel bir aydın... Güzelliğe açık herkese pay dağıtan bir şair mimar... Hayalleri, yaratma gücü, üretme arzusu hiç tükenmeyen 98 yaşında bir delikanlı.”
Doğum günü: Yılmaz Gruda kimdir?
Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, senarist, şair, oyun yazarı, çevirmen. 14 Temmuz 1930, İstanbul doğumlu. 2019’da hayatını kaybeden oyuncu Ayşen Gruda eski eşidir. Ortaöğrenimini Ankara Ticaret Lisesi ikinci sınıfta iken yarıda bırakarak hayata atıldı. Bir süre Ankara’da banka memurluğu ve muhasebecilik yaptı.
İstanbul Yeni Sabah gazetesinde de bir ara muhasebeci olarak çalıştıktan sonra 1952’de tiyatro çalışmalarına başladı. 1956’da Cep Tiyatrosunda başlayarak, Küçük Sahne, Dormen Tiyatrosu, Ulvi Uraz Tiyatrosu, Ankara Meydan Sahnesi, Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu, Devekuşu Kabare Tiyatrosu, Ankara Devlet Tiyatrosu gibi çeşitli tiyatrolarda oyunculuk yaptı. Ankara ve İstanbul (TRT) Radyo Tiyatrolarını, İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Muammer Karaca Tiyatrosunu yönetti. Türkiye’de ilk kez “One Man Show: Tek Kişilik Gösteri: Çağdaş Meddah”ı sahneye koyup oynamıştı.
Yılmaz Gruda'nın eserlerinde geleneksel Türk tiyatrosu ve Çehov etkisi açıkça görülür. Kamera önünde de yer alan Yılmaz Gruda, sinema ve dizi filmlerde rol almaktadır. Şimdiye dek 250’yi aşkın filmde oynadı, senaryolar yazdı.
Oyunculuğu kadar edebiyatçı kimliğiyle de adından çokça söz ettiren Yılmaz Gruda, aynı zamanda Attilâ İlhan ile beraber mavi hareketini yaratan şairlerdendir. İlk şiiri “Memoya Mektup” 1945’te Yağmur ve Toprak dergisinde, diğer şiirleri 1945’ten itibaren Yağmur ve Toprak, Mavi, Şairler Yaprağı, Yeni Ufuklar, Pazar Postası, Yeditepe, Kaynak, Dost, Soyut, Varlık, Kitaplık gibi dergilerde çıktı. 1999 Behçet Aysan Şiir Ödülünü, Marathon adlı dosyası ile 2003 Yunus Nadi Şiir Armağanını aldı
“İkinci Dünya Savaşı sonrasının yılgın ve umutsuz insanlarını ele aldı.(...)
1955’ten sonra kendine özgü vurucu bir ses buldu.” (Şükran Kurdakul)
KİTAPLARI:
Şiir: Çarmıhtaki Yeni Mehmet (1968), Kuyumcular (1980), Çerçi Zeus (1997), Bir Çürümüş Kent Belgeseli (2002), Marathon-Bir Uzun Koşu (2002), Bir Başka O - Oratoryo
Deneme: Şu Bizim Tiyatromuz (1976), Biraz Reklam Alır mısınız? (1986), Camdaki Düşman (TV Üzerine Görüşler, Türkân Gruda ile, 1991), Gelir Ergeç (2017).
Araştırma-İnceleme-Derleme: Çağdaş Edep-Erkan Görgü Kitabı, Bektaşi Fıkraları (2011), Sultan Abdülaziz Vak'ası (2012), Yeşilçam Cehennemi (2016).
Çeviri: Tek Perdelik Dokuz Oyun (Anton Çehov‘dan, 1984).
Tiyatro Ödülleri:
Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri 2018 - "Onur Ödülü"
Rol Aldığı Bazı Tiyatro Oyunları:
Gülmeye Geldik Dünyaya / Oyuncu / Yazar - 2018
Biz Bize Benzeriz / Oyuncu / Yazar - 2018
Ayı / Teklif / Çevirmen - 2017
Frankenstein / Oyuncu - 2015
Kuğunun Şarkısı-Bir Evlenme Teklifi / Çevirmen
Senaryo:
Güler misin Ağlar mısın? (1988)
Rol Aldığı Film ve Diziler:
Prens (Larousse, TV Dizisi 2022)
Çukur (Yaşlı Aliço, TV Dizisi 2021)
Acans (TV Dizisi 2021)
İyi Aile Babası (Vedat Hoca, TV Dizisi 2020-2021)
Menajerimi Ara (Yılmaz Gruda TV Dizisi 2020)
Bir Aile Hikayesi Ara (TV Dizisi 2020)
Şahsiyet (Yatan hasta, Konuk oyuncu, TV Dizisi 2018)
My Name is Batlir, not Butler (Ayhan Amca, Sinema Filmi 2018)
Sorma Neden (Sinema Filmi 2018)
Görevimiz Tatil (Sinema Filmi 2018)
Göktaşı (Sinema Filmi 2018)
Ailecek Şaşkınız (Rıza Bey, Sinema Filmi 2018)
Yıldızlar Şahidim (Ragıp, TV Dizisi 2017)
Ver Kaç (Avni Amca, Sinema Filmi 2017)
Batlır (Ayhan Amca, Sinema Filmi 2017)
İsmail ve Roza (İsmail, Sinema Filmi 2016)
Mutlu Ol Yeter (Ziya, TV Dizisi 2015)
Biz Bir Dolaşalım (Fevzi Bey, Sinema Filmi 2015)
Adana İşi (Şimşek'in Dedesi, Sinema Filmi 2015)
Olur Olur! (Sinema Filmi 2014)
Kod Adı K.O.Z. (Emin Emmi, Sinema Filmi 2014)
Gülcemal (Abdülkerim, Sinema Filmi 2014)
Ulan İstanbul (Dülgen Hoca, TV Dizisi 2014)
Otel Divane (Sadık Yarim, TV Dizisi 2014)
Vicdan (TV Dizisi 2013)
Galip Derviş (Cavit Sönmezoğlu, TV Dizisi 2013)
Fatih (Emir Ali Çelebi, TV Dizisi 2013)
Sürgün İnek (Cebrail Dede, Sinema Filmi 2013)
Aşk Ağlatır (Sinema Filmi 2013)
İşler Güçler (Rüstem Abi, TV Dizisi 2012)
Suskunlar (Ömer, TV Dizisi 2012)
Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi (Nida Bey, Sinema Filmi 2011)
Aşk Tesadüfleri Sever (Kemal Dede, Sinema Filmi 2011)
Çakıl Taşları (Süleyman, TV Dizisi 2010)
Aşk Geliyorum Demez (Mankenci Atilla, Sinema Filmi 2009)
Şeytanın Pabucu (Nahit, Sinema Filmi 2008)
Kavak Yelleri (Haşmet, TV Dizisi 2007-2010)
Bez Bebek (Dede, TV Dizisi 2007)
Bay Kamber (TV Dizisi 1994)
Kaynanalar (Demirkan Zıvana, TV Dizisi 1988)
Gel Barışalım (Sinema Filmi 1976)
Kartal Yuvası (Muhtar, Sinema Filmi 1974)
Gülerken Ağlayanlar (Necla'nın Babası, Sinema Filmi 1973)
Zulüm (Sağır, Sinema Filmi 1972)
İç Güveysi (Bahçevan Bayram, Sinema Filmi 1970)
Demir Yumruklu Üçler (Sinema Filmi 1967)
Ben Bir Kanun Kaçağıyım (Okmeydanlı Cemil, Sinema Filmi 1966)
Rüzgar Zehra (Musa, Sinema Filmi 1963)
İstanbul'da Aşk Başkadır (Sinema Filmi 1961)
Ölürüm De Ayrılmam (Sinema Filmi 1959)
Dokuz Dağın Efesi (Hasan Çavuş, Sinema Filmi 1958)
Üç Garipler (Seslendirme, Sinema Filmi 1957)
Doğum günü: Halil Mutlu kimdir?
14 Temmuz 1973, Kırcaali), Dünya ve Olimpiyat şampiyonu Bulgaristan göçmeni Türk haltercidir. 3 kez Olimpiyat Şampiyonu, 5 kez Dünya Şampiyonu, 10 kez Avrupa Şampiyonu olmuş, 52 kg, 54 kg ve 56 kg'da 20'den fazla dünya rekoru kırmıştır. Üst üste kırdığı rekorlar nedeniyle kendisine Dinamo lakabı takılmıştır.
3. kez üst üste Olimpiyat Şampiyonu olarak Halter tarihinde bu unvana erişen 4. sporcu oldu. 1,50 boyundaki Halil Mutlu kendisine Naim Süleymanoğlu'nu örnek almıştır. Haltere antrenörü İbrahim Elmalı'nın desteği ile 10 yaşında başladı. Bulgaristan’da gördüğü baskılardan dolayı spora iki yıl ara vermek zorunda kaldı.
Naim Süleymanoğlu, 1988 Seul, 1992 Barcelona ve 1996 Atlanta'da üç kez üst üste zirvede yer alarak hem Türk hem de dünya spor tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Mutlu, ilk şampiyonluğunu 19 yaşında İngiltere'de düzenlenen Gençler Avrupa Şampiyonası'nda koparma, silkme ve toplamda altın madalya kazanarak yaşadı. 31 Ekim 2008 günü aktif spor hayatına son verdiğini açıklamıştır.
Halil Mutlu evli, Tuna ve Arda isimli iki çocuğu var.
HALİL MUTLU HALTERİ NEDEN BIRAKTI?
Halil Mutlu, 2005 yılındaki doping haberlerinden sonra istemediği bir şekilde sporu bıraktığını şu sözlerle anlattı: "Antrenmanlara başladım. Ancak maalesef 2008 yılında seçimden sonra bu yönetim tarzı ve halteri bilmeyen kişilerin geleceğe yön verdiği bir sistemde ben olmayacağım dediğim gün aslında sporu bırakmıştım. Daha sonra toparlayamadım, böyle istemediğimiz bir şekilde sporu bırakmış oldum. Ben sporu bırakmadım beni yönetenler bana bu sporu bıraktırdı. Bu şekilde sporu bıraktığım için de binlerce kez pişmanım. Belki de olimpiyata nasıl gidemediysem, sporu bırakmam da hüsranla bitti."
Doğum günü: Tan Sağtürk kimdir?
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Yüksek Bale Bölümü mezunudur. Fransız Genç Balesi Le Jeune Ballet De France, Fransız Devlet Balesi Ballet National De France Baş dansçısı, İstanbul Devlet Opera ve Balesi baş dansçılığı, Diyarbakır, Mardin, Gaziantep, Kayseri, İstanbul, Ankara, İzmir, Kıbrıs Bale ve Dans okulları kurucusudur. Tan Sağtürk Bale ve Dans Eğitim Merkezi’ni açarak baleyi geniş kitlelere sevdirdi. Fransız Devlet Balesine yapılmış Soude-ve Je ne Regrette Rien (Edit Piaf) adlı yapıtı bulunmaktadır.
Antalya ve İzmir Devlet Opera ve Balesinde koreografisini yaptığı "Kalp Sesi Projesi" adlı yapıtı sahnelendirdi. FOX'ta yayımlanan Bez Bebek adlı dizide Hakan karakterini canlandırdı ve TV reklamlarında rol almıştır. Aynı zamanda Göztepe taraftarıdır.
Yer aldığı yarışmalar
Türkiye'nin Yıldızları
Biri Bizi Gözetliyor
Benimle Dans Eder misin
Yok Böyle Dans
Oynadığı diziler
Çocuklar Duydu (Selami) - 2023-
Çocuklar Duymasın (Selami) - 2017
Alemin Kıralı (Kendisi) - 2011
Şöhret Okulu
Bez Bebek (Hakan Ertürk) - 2007-2009
Selena (Konuk Sanatçı) - 2007
Dolunay (Ahmet)
İkinci Bahar (Timothy Perkins)
Doktorlar
Avrupa Yakası (Konuk Oyuncu)
Doğum günü: Zeynep Dizdar kimdir?
Zeynep Dizdar, ilk albümü Yolun Açık Ola ile 1997 yılında profesyonel müzik hayatına adım attı. Albümdeki Vazgeç Gönül başlıklı şarkı ile radyo ve müzik listelerinde ilk sıralarda yer bulan Zeynep Dizdar, bu şarkı ve albümle birlikte müzik otoritelerinden olumlu eleştiriler aldı. Albümden Nerede Olursan Ol başlıklı şarkısına video klip çekildi. Aynı albümde yer alan Bir Hayvanın Günlüğünden başlıklı şarkı, Türkiye pop müzik tarihinde hayvanlar için yazılmış ender şarkılardan oldu.
2000'li yıllar
Müzisyen ve yorumcu kimliğini Yolun Açık Ola ile ispatlayan Zeynep Dizdar, bu çıkışın ardından yeni albümü için 8 yıl bekledi. Bu süre zarfında müzikten kopmayan ve sahne performanslarına devam eden sanatçı 2005 yılında ikinci stüdyo albümü İlle de Sen başlıklı albümü çıkardı ve bu albümün çıkış parçası Zehir Gibi ile tekrar dikkatleri çekmeyi başardı. Ozan Çolakoğlu'nun yapımcılığını üstlendiği İlle de Sen albümü, Sarı Ev ve Sony BMG tarafından yayımlandı. Dönemin en büyük hitlerinden olan Yok Yok ve Zehir Gibi başlıklı şarkıların söz ve müziği Zeynep Dizdar'a aittir.
2007-2009 arası
2007 yılı Temmuz ayında ön çalışmaları başlayan üçüncü albümü Sana Güvenmiyorum ise bir yıl sonra 2008 yılı Temmuz ayında yayımlandı. Çıkış şarkısı Sana Güvenmiyorum olan albümde 5 şarkı bizzat Zeynep Dizdar imzasını taşımaktadır. Bunlardan Boşver başlıklı şarkı albümde kliplendirilen ikinci şarkı oldu. 2009 yılı Kasım ayında sözü ve müziği kendisine ait olan Aşkın Büyüsü başlıklı tekli Seyhan Müzik tarafından piyasaya sürüldü.
2010-2012
Şarkıcının dördüncü albümü Hayat Benim Elimde 2010 yılı Temmuz ayında Erol Köse Production tarafından yayımlandı. Toplam 13 şarkının yer aldığı albümün çıkış şarkısı söz ve müziği Zeynep Dizdar'a ait Hayat Benim Elimde oldu. Daha önce sadece sanal ortamda satışa sunulan Aşkın Büyüsü başlıklı şarkı da bu albümde yer aldı. Şarkıcı bu albümde ilk kez bir cover yaparak sözü Sezen Aksu'ya, müziği Onno Tunç'a ait olan Bir Çocuk Sevdim başlıklı şarkıyı seslendirdi. Albümdeki bir diğer yenilik olarak Dizdar kendi logosunu kullandı.
Sanatçının beşinci albümü Viraj, 2011 yılı Temmuz ayında Erol Köse Exclusive etiketiyle müzikseverlerle buluştu. Toplam 8 şarkının yer aldığı albümün çıkış şarkısı Uyandırma oldu.
2012 başlıklı tekli, 2011 Aralık ayında Kaya Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü ve Dizdar'ın altıncı albümü oldu. Albümde yer alan şarkılardan biri olan Venüs'ün sözü ve bestesi Zeynep Dizdar'a aittir. 2012 yılında Murat Uyar ile birlikte hazırladığı Maske isimli tekli DMC tarafından piyasaya sürüldü. 2013 yılında İkimiz başlıklı tekli çalışması piyasaya çıktı. Şarkının klibini ise Faruk K çekti. 2014 yılında yine Murat Uyar ile birlikte Party başlıklı maxi single, Seyhan Müzik etiketiyle yayımlandı. Aynı teklide sözü ve bestesi Zeynep Dizdar'a ait olan Beni Çıldırttın şarkısı da bulunmaktadır.
Şarkıcılığın yanında bestecilik de yapan Zeynep Dizdar, Zeynep Mansur'un Sen Nasıl İstersen başlıklı albümü için Yarım Kalan Aşk, Reyhan Karaca'nın İmza başlıklı albümü için Heves, Suat Aydoğan'ın Müziktir Her Şeyi Anlatan başlıklı albümü için Ben Senin İçin Varım, Bulut Duman için Mızrak, Faruk K'nın Fark albümü için Adalet Yerinde ve Erdem Karaduman için Ey Aşk başlıklı şarkıları yazdı.
Diskografi
Albümleri
1997: Yolun Açık Ola
2005: İlle De Sen
2008: Sana Güvenmiyorum
2010: Hayat Benim Elimde
2011: Viraj
2015: Gönül Oyunu
EP ve teklileri
2009: Aşkın Büyüsü
2012: 2012
2012: Maske
2013: İkimiz
2014: Party
2018: Bi Gülüşü
2018: Önsezi
2020: Kör Kurşun (feat. Murat Uyar)
Comments