Bugün 1 Nisan. Savaş Dinçel, Reha Yurdakul, Pars Tuğlacı, Yılmaz Güney, Neşe Karaböcek, Yalçın Menteş, Mehmet Taştan, Hüner Coşkuner, Naşide Göktürk, İlhan İrem, İnci Asena, Korkut Akın, Öner Yağcı ve Ümit Karan'ın doğum günü bugün.
Doğum günü: Yılmaz Güney kimdir?
Yılmaz Güney kimdir?
Yönetmen, oyuncu, senarist ve öykü yazarı. Gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Türk sinemasında çığır açan yapımlara imza atmış, Yeşilçam'ın klişelerini sarsmış, siyası duruşu, mahkûmiyeti ve başarılı yönetmenliğiyle kilometre taşı olmuştur. Çirkin Kral lakaplı Güney, hapishane yıllarında kaleme aldığı Yol adlı filmin senaryosuyla Cannes film festivalinde Altın Palmiye ödülünü kazanmıştır. Umut, Arkadaş ve Sürü Güney'in önemli filmlerinden bazılarıdır.
1 Nisan 1937'de bir işçi ailesinin iki çocuğundan biri olarak Adana'nın Yenice köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Adana'da tamamlayan Güney, çocukluk yıllarında pamuk işçiliğinden gazoz ve simit satıcılığına kadar çeşitli işlerde çalıştı. Güney, ilerleyen yıllarda And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtımcılığı yaptı. Edebiyatla ilgilenen ve öyküler yazan Güney, üniversite eğitimini almak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Bu süre içinde usta yönetmen Atıf Yılmaz'la tanışan Güney, rejisörün desteğiyle sinema dünyasına ilk adımını attı.
1959 yılında yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik filmlerinin senaryolarını yazan ve oyuncu olarak da bu yapımlarda performans gösteren Yılmaz, Karacaoğlan'ın Karasevdası isimli filmde yönetmen yardımcılığı yaptı. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere öyküler yazan Güney'in edebiyat ve kalemle ilişkisi de hep güçlü oldu. Ancak Onüç dergisinde yayımlanan "Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri" adlı öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılandı, 1961 yılında 18 ay hapis cezasına ve 8 ay Konya'ya sürgün cezasına mahkûm oldu.
1963 yılında mahkûmiyet sonrası yeni hayatına merhaba diyen Güney, tutkuyla bağlı olduğu sinemaya döndü. Küçük bütçeli ve sıradan macera filmlerinde rol almaya başlayan Güney, şiddet temalı bu filmlerde canlandırdığı ezilen ama yazgısını kabul etmeyen; kötülüğe karşı tek başına direnip mücadele eden dürüst Anadolu çocuğu karakteriyle popüler oldu. Anadolu izleyicisi Güney'in çizdiği bu profille kendini özdeşleştiriyordu ve aktör bu özellikleriyle kendine sağlam bir yer edindi.
Güney'in o dönemde izleyiciyle buluştuğu filmlerden biri de Çirkin Kral'dı. Bu filmden sonra Çirkin Kral olarak anılmaya başlayan aktör, senaryosunu kendisinin kaleme aldığı, Ömer Lütfü Akad'ın yönetmenliğini yaptığı Hudutların Kanunu filmindeki sade ve abartısız performansıyla Türk sinemasında yeni bir oyuncu tipi yarattı. Efsaneleşmeye doğru hızla giden aktör, Yeşilçam'daki iyi karakterlerin yakışıklı, kötü karakterlerinse çirkin oyuncular tarafından canlandırıldığı sistemi tersine çevirdi. Onunla birlikte sade ve doğal oyunculuk taçlandı.
Güney'in yönetmenlik süreci At Avrat Silah isimli filmle start aldı. 1968 yılındaysa filmografisinde ilk önemli filmi olan Seyyit Han'ı çeken Güney, filmde doğu topraklarındaki bir sevda öyküsünü anlatıyordu. Üslup ve anlatım açısından büyük övgü alan bu filminden sonra Aç Kurtlar ve Bir Çirkin Adam için yönetmen koltuğuna oturan Güney vatani görevini yapmak için askere gitti.
1970 yılında Türk sineması için önemli bir yere sahip olan Umut adlı filmi izleyiciyle buluşturdu. Umut, eski faytonu ve atıyla kalabalık ailesini geçindirmeye çalışan Cabbar'ın mücadele dolu hayatını anlatıyordu ve Güney'in yaşamıyla paralellikler içeriyordu. Anlatımının gerçekçiliğiyle dikkat çeken film, Adana Altın Koza Film Şenliği'nde en iyi film ödülünün sahibi oldu. Ancak sansür kurulu tarafından yasaklanmasının ardından Danıştay kararıyla yeniden izleyiciyle buluştu. Umut, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da büyük ilgiyle karşılandı ve Yılmaz Güney sinemasında bir dönemi kapayıp yepyeni bir dönemi açan bir film olarak Türk sinema tarihinin de başyapıtları arasında yerini aldı.
Güney'in 1971 yılında yönetmenliğini yaptığı Ağıt, Acı ve Umutsuzlar adlı filmlerinin üçünün de Adana Altın Koza Film Şenliği'nde dereceye girmesiyle festival tarihinde bir ilk gerçekleşiyordu. Aynı yıl, gözaltına alınan Güney bir hafta süreyle gözaltında tutulduktan sonra 3 aylığına Nevşehir'e sürgüne gönderildi.
12 Mart 1972'de gerçekleşen darbe sırasında adının siyasal olaylara karıştığı gerekçesiyle tutuklanan Güney 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Aynı yıl Boynu Bükükler adlı romanını Boynu Bükük Öldüler adıyla yayımladıktan sonra Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazanan yönetmenin mahkûmiyeti, Bülent Ecevit'in iktidar olduğu 1974 senesinde genel affın yürürlüğe girmesiyle sona erdi. Bu zorlu sürecin ardından filmografisi için oldukça önemi olan ve aynı adı taşıyan şarkısıyla da klasikler arasına giren Arkadaş'ı çeken Güney, filmde iki üniversite öğrencisinin, aralarındaki toplumsal uçurumların farkına varmalarını işliyordu. Ülkemizdeki kültür şokunun resmedildiği film büyük ilgiyle karşılandı. Yılmaz Güney, Endişe ismindeki filminin Adana'daki çekimleri sırasında karıştığı bir olay sırasında bir yargıcın hayatına son verdiği için 19 yıl hapis cezasına mahkûm oldu. Cezaevinde bulunduğu dönemde Güney adlı bir dergi çıkaran ve senaryo çalışmalarına devam eden rejisörün, o dönemde kaleme aldığı Sürü, yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz perdeye aktarıldı. Büyük ilgi gören filmden sonra Şerif Gören tarafından çekilen ve senaryosunu Güney'in yazdığı yol filmi Türk sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdı.
1981'de Isparta yarı açık cezaevinden izinli olarak ayrılan ve sonrasında yurt dışına kaçan Güney, Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivalinde en iyi senaryo ödülünün sahibi oldu. Güney yurda dönme çağrılarına uymaması sebebiyle 1983'te Türk vatandaşlığından çıkarıldı ve aynı yıl Fransa'da Duvar adlı filmin yönetmenliğini yaptı.
Yılmaz Güney'in fırtınalı yaşamı 9 Eylül 1984'te son yıllarını geçirdiği Paris'te mide kanseri sebebiyle sona erdi.
Doğum günü: Savaş Dinçel kimdir?
Savaş Dinçel, 1942 yılında İstanbul'da doğdu. İlkokulu Koca Ragıp Paşa İlkokulu'nda okuduktan sonra eğitimine İstanbul Erkek Lisesi'nde devam etti. Ardından İstanbul Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'ne başladı. Tiyatro eğitimine devam ederken bir yandan da karikatür çizmekteydi. 1962 yılında başladığı İstanbul Şehir Tiyatroları'ndan 1980'de sıkıyönetim ilan edilmesiyle uzaklaştırıldı.Bir dönem Güldürü Eğitim Merkezi'nde ve Günaydın Gazetesi'nde karikatürist olarak çalıştı. Günaydın Gazetesi'ndeki "Tonton" adlı karikatürü ile tanındı. Münir Özkul Tiyatrosu, AST Tiyatrosu, YEN-AR Tiyatroları'nda çalışan Dinçel, Müjdat Gezen'le birlikte Miyatro Vatandaş Tiyatrosu'nu kurdu. Bir süre sonra Şehir Tiyatroları'na geri dönen Dinçel, iki tane karikatür sergisi açmıştır. 1997 yılında "Kurtuluş" adlı sinema filminde İsmet İnönü'yü canlandırdı. Yine aynı yıl Mustafa Altıoklar'ın yönetmenliğini yaptığı başrollerinde Okan Bayülgen, Müjde Ar ve Mustafa Uğurlu'nun yer aldığı filmde "Berber Ali"yi canlandırdı.
1998 yılında "Cumhuriyet" adlı sinema filminde tekrar İsmet İnönü'yü canlandırdı. Ardından 2000 yılında "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" adlı filmde canlandırdığı Hacı karakteriyle 8. ÇASOD Film Ödülleri'nde ve 22.Siyad Türk Sineması Ödülleri'nde "En İyi Erkek Oyuncu" Ödülleri'ni aldı.
2002 yılında ATV'de "Ekmek Teknesi" adlı dizide Nusret Baba rolüyle karşımıza çıktı. 2006 yılında Ömer Uğur'un "Eve Dönüş" adlı filminde rol aldı. Vefatına kadar Şehir Tiyatroları'nda oyunculuk ve yönetmenlik yapmış olan Savaş Dinçel, son olarak ATV'de yayınlanan "Sessiz Gemiler" adlı yapımda yer almıştır. Dinçel, 1970'li yıllarda TRT'de Alâettin Bahçekapılı'nın hazırladığı köye yönelik izlencelerde Rıza Tüzün ile birlikte sunuculuk da yaptı.
Sessiz Gemiler adlı dizinin çekimleri sırasında sırasında rahatsızlanan Dinçel, geçirdiği ameliyat sonrasında yaşadığı komplikasyonlar sonucunda 20 Aralık 2007 tarihinde yaşama gözlerini yummuştur.
Doğum günü: Reha Yurdakul kimdir?
1 Nisan 1926'da Burhaniye'de doğdu. İstanbul Pertevniyal Lisesi'nden mezun oldu. Sinemaya 1949'da "KANATLARDAN TÜRBE" filminde rol alarak girdi. Bir süre baş rolde oynadı.Daha sonra karakter rolleri oyunculuğuna geçerek, çok s ayıda filmde rol aldı. Oyunculuğunun yanı sıra yapımcılık, senaryo yazarlığı, prodüksiyon amirliği yaptı. Bolu'da film çekiminde fenalaşarak 27 aralık 1988'de hayatını kaybetti.
Kendi anlatımıyla Reha Yurdakul (Artist, 1961)
"1926’da Burhaniye’de doğdum ve orada büyüdüm. On altı yaşımda iken İstanbul’a geldim. Pertevniyal Lisesi’nde okurken bir vesile ile tanıştırıldığım Omay Film sahibi Ömer Aykut beni çağırdı ve Kanatlardan Türbe isimli bi r hava filminde başrolü oynattı."
Reha Yurdakul’u okurlarımız herhalde tanırlar. Bazan kocaman sakalı iri bıyıkları, gayet geniş omuzları ve uzun boyuyla onu bir defa gördükten sonra unutmak elden gelmez. Sinemamızın en tipik simalarından birisidir o.
Ortağı bulunduğu Uğur Film şirketinin güzel koltuklarından birinin üzerine oturarak hayatını anlatmağa başladı.
– 1926 da Burhaniye’de doğdum ve orada büyüdüm. On altı yaşımda iken İstanbul’a geldim. Pertevniyal Lisesi’nde okurken bir vesile ile tanıştırıldığım Omay Film sahibi Ömer Aykut beni çağırdı ve “Kanatlardan Türbe” isimli bir hava filminde baş rolü oynattı. Ertesi sene Ateş Filmin Şafak Sökecek’inde, daha ertesi sene de Sonku Filmin Bozkurt Obası’nda baş roller oynadım. Henüz birkaç ay geçmişti ki kendim Pars Film diye bir film şirketi kurdum ve kendi hesabıma, Eşref Kolçak ve Muhterem Nur’un baş rollerini oynadıkları Yetim Yavrular isimli bir film yaptım. Bu filmde ben de ufak bir rol oynuyordum. Böylece bir müddet kendi hesabıma yaptığım filmlerde oynadım. Evvelki sene Lâle Filmin Kanlı Değirmeninde ve geçen senede And Filmin Hazreti Ömer’in Adaletinde oynadım. Aynı sene içerisinde Be-Ya Filmin Kırık Çanaklarında oynadım. Bunlara ilâveten isimlerini unuttuğum birhayli filmim var. Şimdi Ayhan Işık ve Fatma Girik’in baş rollerini oynadıkları Ölüm Peşimizde’nin ortak prodüksiyonunu yapıyorum.
– Şimdiye kadar kaç filmde oynadınız?
– Sayısını kati olarak bilmiyorum, on beş yirmi oldu herhalde.
– İstikbaldeki yapacaklarınıza ait bir düşündüğünüz varmı?
– Şimdilik istikbalde hem aktörlük ve hem de prodüktörlüğümü devam ettireceğimi zannediyorum.
Reha Yurdakul yeni filmi için yeniden sakallarını uzatıyordu. İçeriye filmlerden tanıdığı birkaç arkadaşı girmişti, onları karşıladı ve hepimize çay şöyledi.
– Ayhan Işık ile beraber dolaşmalarınız sosyetemizde bir hayli dedikodulara sebep oluyor, buna ne dersiniz? diye sordum.
– Ayhan benim en iyi arkadaşlarımdan birisidir. Daima beraber gezeriz, çapkınlık falan ettiğimiz yok.
Sonra misafirlerine doğru bakarak:
– Kadınlar Ayhan ile aramıza bir karakedi gibi giremezler, dedi.
Herhalde kadınlar bu iki yakışıklı genç hakkında birçok dedikodular çıkarmışlardı. Onlara bakarak yaptığı bu konuşma, aynı zamanda bir ihtar idi…
– Boş vakitlerinizden bahsedin, bize, dedim. Bir insan hem bekâr, hem de zenginse onun anlatacağı birçok güzel şey var demektir.
– Boş vakitlerimde artık yaşım ile mütenasip şeyleri yapıyorum. Siz eskiden görmeliydiniz beni. Artık en büyük zevkimi, bir arkadaşım veya ahbabımla beraber Boğaz’da dinlenmekle yapıyorum. Ayrıca bir de balık zevkim var. Ben bir balık hastasıyım. Stuvart marka bir motorum var, daima onunla balığa çıkarım. Motorumda her türlü şey bulunur, küçük bir radyom ve buzdolabım var. Sabahleyin erken kalkarım, oltalarımı aldıktan sonra açılırım. Yaz sabahları deniz çarşaf gibidir, bu sessiz sular üzerinde motorumun muntazam aralıklarla yaptığı gürültü insana bambaşka hisler verir. Hele bir de güneşin doğuşuna rastlamışsanız her şey tamam olur. O enginliklerde dolaşmak benim bütün sıkıntılarımıi kederimi giderir.
Her yazımı muntazaman Ada’da geçiririm. Bazı geceler de denize açıldığım olur. Ay ışığı altında dolaşmanın verdiği şevk ile karaya çıktığım zaman insanları klüplerde kumar oynarken görürüm. Eğer içlerinde tanıdığım varsa hemen gider çatarım. Onlar Ada’ya bu tabii güzelliklerden istifade etmek için değil de kumar oynamak için geliyorlar. Burunlarının dibindeki bu muhteşem güzelliğin farkında bile değiller. Onlara bunu farkettirebilmek için çok mücadele etmişimdir.
– Bekâr olduğunuza göre evlenmeyi düşündüğünüz bir talihli insan var mı? diye sordum.
– Evet, şimdilik çok iyi anlaştığım bir arkadaşım var, Allah sonumuzu hayır etsin.
– İsmini bize söylemiyecek misiniz?
– Hayır, çünkü bu daha tasavvur halinde. Kendisinin film dünyası ile bir ilgisi yok. Şimdilik o beni, ben de onu tetkik etmkele meşgulüz.
– Önümüzdeki günlerde yapmayı düşündüğümüz bir şey varmı?
– Yedi senedir işlerimi çok ihmal ettim. Bilhassa şu iki sene içerisinde işlerimi iyice düzenlemek istiyorum. Sonra da bir Avrupa seyahati. Bu hem bir seyahat, hem de oradaki film stüdyolarını tetkik gezisi olacak.
– Bu bir balayı olamaz mı?
– Olabilir… Bu günlerimiz devam ettikçe neden olmasın?
Bizim konuşmalarımızı dinliyen kadın misafirler onun çalışkanlığından bahsetmeğe başladılar. Bütün sözler döne dolana onun insanlğına ve şahsiyetine geldi. Reha Yurdakul muhitinde hakikaten çok sevilen bir insan. Büyük bir sanat zevkine de sahip.
Bize şimdiye kadar oynadığı filmlerden fotoğraflar gösterdi. Daima karakter roller oynuyordu. Zaten tipi de bunları icap ettiriyordu. O, kahramanlık rollerinin oyuncusuydu…
Doğum günü : Pars Tuğlacı kimdir?
Tarihçi, dilbilimci, yazar. 1933 yılında doğdu. Kıbrıs’ta, Melconian Eğitim Enstitüsü’nü (1951), ABD’de Michigan Üniversitesi’ni (1955) bitirdi. Ankara Askeri Tıp Akademisi’nde (1955-1958), İstanbul’da orta ve yüksekokullarda (1958-1961) İngilizce okuttu. Sözlük ve ansiklopedi çalışmalarına 20 yaşlarında başladı ve bu dalda uzmanlaştı. Yayınladığı İngilizce’den Türkçe’ye ve Türkçe’den İngilizce’ye dil ve meslek sözlüklerinden dolayı İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth tarafından tebrik edildi (1966). Türkiye Türkçesi’nin en geniş sözlüğü Okyanus’u telif etti. Bu sebeple zamanın Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından 17.4.1974’de Çankaya’ya davet edilerek tebrik edildi. Türkiye’nin 1071 öncesi ve sonrası tarih ve kültürünü konu alan 25 ciltlik Büyük Türk Ansiklopedisi’ni hazırladı.
Paris İnsani Bilimler Evrensel Akademisi (Academie des Sciennes Humaines Universelles) tarafından 'Şeref Profesörlüğü Payesi', Amerika Birleşik Devletleri'nin Los Angeles Eyaletindeki Addison Devlet Üniversitesi'nce, 'Genel Araştırma Doktorluğu' payesi, Londra Üniversitesi Tatbiki Araştırma Enstitüsü'nce 'Edebiyat Doktorluğu' payesi verildi. ABD'nin Uluslararası Bibliyoğrafya Enstitüsü'ne 'Şeref Profesörlüğü' ünvanıyla ve Avustralya'nın Uluslararası Koordine Araştırma Enstitüsü'ne de Şeref Profesörlüğü ünvanıyla ömür boyu üye seçildi.
Tarihçi ve dilbilimci Pars Tuğlacı’ya, Bohemya Kraliyet Tacı'nın 'Baron' ünvanı, Askeri 'Deniz Kartalı' ünvanı ve Kudüs Kutsal Haç (Salib-i Mukaddes) ünvanı verildi.
DYP’den Adalar Belediye Başkan Adayı oldu.
ESERLERİ:
Okyanus 20. Yüzyıl Ansiklopedik Türkçe Sözlük Pars Yay. İstanbul 1971
Osmanlı Şehirleri, İstanbul 1985
İngilizce - Türkçe Ekonomi ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2002
Türkçe - İngilizce Bilimsel ve Teknik Terimler Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2001
Ermeni Edebiyatından Seçkiler, Cem Yayınevi, İstanbul
Türkçede Anlamdaş ve Karşıt Kelimeler Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1996
Tarih Boyunca İstanbul Adaları, Say Yayınları, İstanbul, 1995
Osmanlı mimarlığı'da Balyan ailesi'nin rolü, Çığır Yayınları, İstanbul, 1993
İstanbul Ermeni Kiliseleri - Armenian Churches of Istanbul, Pars Yayın Ticaret, İstanbul, 1991
Dadyan Ailesi'nin Osmanlı Toplum, Ekonomi ve Siyaset Hayatındaki Rolü - Pars Yayıncılık, İstanbul 1993.
HAKKINDA YAZILANLAR
Pars Tuğlacı hakkında, araştırmacı-yazar Ziyad Ebuzziya'ya ait değeri yüksek olan bazı kitap ve dergileri 'yararlanmak' amacıyla alıp, bazı sayfalarını eksik teslim ettiği iddiasıyla dava açıldı. Pars Tuğlacı, 2 ay hapis ve 20 bin lira para cezasına çarptırıldı. İstanbul 5'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Pars Tuğlacı, hakkındaki suçlamaları reddetti. Kitapları tamamlayıp Ebüzziya'ya teslim etmek istediğini, ancak onun kabul etmediğini belirtti.
Güneş gazetesinde çıkan habere göre, Tuğlacı şöyle diyordu; "Ben Amerika'da olduğum sırada evim basılmış, bu çirkin bir olaydır. Alınan kitapları aynen iade etmediğim söylenerek emniyeti suistimalden dava açıldı, ancak ben suçsuzum."
Doğum günü: Neşe Karaböcek kimdir?
Neşe Karaböcek 1 Nisan 1947'de İstanbul'da doğdu.
Asıl adı Neş'ecan Göktürk olan ve henüz 5 yaşında "Karaböcek" piyesinde oynarken İsmet İnönü'den, Karaböcek soyadını alan "Orta Şark'ın Altın Bülbülü" unvanlı sanatçı, babasının demiryollarındaki görevi nedeniyle İstanbul'da doğdu. Henüz 2,5 yaşındayken babasının tayininin Ankara' ya çıkması nedeniyle oraya taşıdı.
Neşe Karaböcek ilk evliliğini Elenor Plak'ın kurucusu, yapımcı ve müzisyen Atilla Alpsakarya ile yaptı. Bu evlilikten Alper adını verdiği bir oğlu dünyaya geldi. Atilla Alpsakarya'nın 1974'te Neşe Karaböcek'ten ayrılıp (12 Eylül 1975) baldızı Gülden Karaböcek'le evlenmesi uzun süre magazin basınını meşgul etti. Bu evlilik yüzünden Neşe ve Gülden Karaböcek kardeşlerin arası açıldı. Neşe Karaböcek 1975 tarihinde gazeteci Tevfik Yener ile evlendi. Bu evliliktende Hasan adını verdiği bir oğlu daha oldu.
Hemen hemen her tür müziği denemiş ve sayısız 45'lik plak, LP ve kaset/CD doldurmuştur. Ayrıca 11 sinema filminin başrolünde oynamıştır. İlk büyük çıkışını 1968 yılında "Artık Sevmeyeceğim" adlı 45'liği ile yakalamış ve 90'lı yılların ortalarına kadar ismini zirvede tutmayı başarabilen ender sanatçılardan biri olmuştur. 1968-1980 arasındaki 12 yıl boyunca çeşitli plak şirketlerinden 16 adet altın plak, 1 platin plak, 1 altın bülbül (5 altın 45'lik yerine verilmiştir) ve 2 altın kaset ödülü almıştır. 1981 yılında Altın Plak adlı müzik şirketini kuran sanatçı, "Arabeskin anası" olarak bilinmekte olup yaşamını çocukları ile birlikte sürdürmektedir.
Doğum günü: Yalçın Menteş kimdir?
Yalçın Menteş, 1 Nisan 1960'ta İzmir Tire'de dünyaya geldi. Eğitim hayatını İzmir'de tamamlayan Menteş, profesyonel olarak oyunculuğa 1977'de "Darılmaca Yok" adlı tiyatro oyunu ile başladı.
Tiyatrodan sonra televizyon sektörüne adım atan Menteş, 1996'da ATV ekranlarında yayınlanan "Tatlı Kaçıklar" adlı dizide Mehmet Ali Erbil'le birlikte başrolde yer aldı.
Burada canlandırdığı "Saffet" karakteri ile izleyicilerin beğenisini toplayan sanatçı, 1999'da Star TV'de yayınlanan "Çarli" adlı dizinin yanı sıra "Hayvanlara Dokunduk", "Cennet Mahallesi", "Akasya Durağı", "Yalancı Romantik" ve "Sevda Tepesi" yapımlarında rol aldı.
İzmir'de 45 kişilik kadroyla 1983'te bir cep tiyatrosu kuran ünlü oyuncu, daha sonra İstanbul'a yerleşerek, TRT'de bazı programlara küçük güldürü bölümleri hazırladı.
Menteş, ayrıca bir reklam ajansı da kurdu ve bir dönem oyunculuğu bırakarak İzmir'de muhasebeci olarak çalıştı.
Tiyatro çalışmaları çerçevesinde 1995'te "Dikkat Yalçın Menteş" adlı tek kişilik bir oyun sahneleyen usta oyuncu, "Türk Büyükleri Ansiklopedisi"nden etkilenerek 1998'de "100 Ünlü Yüz" adlı bir oyun hazırladı ve Türkiye gündemindeki kişileri sahneye taşıdı.
Ünlü oyuncu, son olarak 2018 yılında Müfit Can Saçıntı'nın senaryosunu yazıp, yönettiği "Babamın Ceketi" adlı filmde Mert Turak, Erkan Can, Elif Nur Kerkük, Ayşen Gruda, Suat Sungur ve Ünal Yeter'le birlikte rol almıştı.
Sanatçının, 1981'de evlendiği eşi Birhan Menteş'ten de 1991 doğumlu Atilla adında bir oğlu oldu. 2013 yılında diyabet hastalığının yol açtığı dolaşım bozukluğu nedeniyle Yalçın Menteş'in sağ bacağı diz üstünden kesildi.
Alkol bağımlılığı üzerine usta oyuncu, bir röportajında "Kendime çok kızıyorum. Zamanımı çok kaybettim. Hayatımın en güzel dönemlerini çaldı benden. Mesleğimde kariyer olarak çok farklı yerlerde olabilirdim. Kendime hak etmediğim şeyler yapmışım." ifadelerini kullanmıştı.
Bir süre İstanbul'da bulunan özel bir hastanede akciğer kanseri ve zatürre tedavisi gören ünlü oyuncu, 13 gün boyunca yoğun bakımda kalmasının ardından 7 Şubat 2019'da İstanbul'da 58 yaşındayken vefat etti.
Menteş'in cenazesi, 9 Şubat 2019'da Bostancı'da bulunan Tatarağası Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Pendik Şeyhli Mezarlığı'na defnedildi.
Ünlü oyuncunun yer aldığı bazı yapımlar şöyle:
"Konuşan Törki (1999)", "Bir Millet Eğleniyor (2001)", "Yolluk (2008)", "Eros Pansiyon (2009), "Yiyoz, İçiyoz, Ödeyemiyoz (2009)", "Yalancı Romantik (2005)", "Sevda Tepesi (2005)", "İnadım İnat (2005)", "Akasya Durağı (2011)"
Doğum günü: Ümit Kara kimdir?
Doğum günü: Korkut Akın kimdir?
1 Nisan 1958 doğumlu. Eskişehir İletişim Fakültesi, Sinema-TV Bölümü 1981 mezunu. İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik yüksek lisansı yaptı, İşletme İktisadı Enstitüsü’nde de ihtisas. Yeşilçam’da reji asistanlığı ve senaryo yazarlığı ile başladı, televizyonlarda kültür sanat programları çekti. Müjdat Gezen Sanat Merkezi ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nde sinema dersleri verdi. Okumayı, izlemeyi ve gezmeyi sever. Ödülleri: İFSAK 5. Ulusal Kısa Film Yarışması Büyük Ödül (1983): Voli. REPAŞ 10. yıl Etkinlikleri Kısa Film Ödülü (1986): Gelincik. İzmir Karşıyaka Belediyesi “İnsan Hakları” Konulu Kısa Film Yarışması Mansiyon (1990): Hişt Hişt! O. M. Arıburnu Birincilik Ödülü (1991): Hayat Ne Tatlı. 42. Berlin Video-Fest. Büyük Ödül Adayı (1992): Hişt Hişt! Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın TV Programı Ödülü (1993): İstanbul Sayfaları.
Yönetmen Filmografisi
Voli - 1983 .... Kısa Belgesel / Korkut Akın, Rıza Baloğlu, Ömer Sabuncu4. İFSAK Kısa Film Yarışması, İFSAK Büyük Ödülü. 19831. Rastgele Uluslararası Balıkçı ve Deniz Belgeselleri Festivali (Foça), Gösterim. 2001
Yönetmenliğini Yaptığı Kısa Filmler
Fon Müziği - 1989 .... Kısa Kurmaca, 00:02:594. Ankara Film Festivali, Kısa Metraj ve Belgesel Yarışması, Video Dalı, Finalist. 1992Hayat Ne Tatlı - 1989 .... Kısa Kurmaca, 00:03:512. Orhon Murat Arıburnu Ödülleri, Sinema Dalı, Birincilik Ödülü. 19914. Ankara Film Festivali, Kısa Metraj ve Belgesel Yarışması, Video Dalı, Finalist. 19922. Nürnberg Türk Film Günleri, Türkiye'den Kısa Filmler Bölümü, Gösterim. 1993Hişt Hişt - 1989 .... Kısa Kurmaca, 00:03:12İzmir Karşıyaka Belediyesi “İnsan Hakları” Konulu Kısa Film Yarışması Mansiyon Ödülü. 199042. Berlin Film Festivali, 5. Video-Fest, Büyük Ödül Adayı. 19924. Ankara Film Festivali, Kısa Metraj ve Belgesel Yarışması, Video Dalı, Finalist. 19922. Nürnberg Türk Film Günleri, Türkiye'den Kısa Filmler Bölümü, Gösterim. 1993Makinist - 1989 .... Kısa Deneysel, 00:02:30Ey - 1989 .... Kısa KurmacaGelincik - 1986 .... Kısa KurmacaREPAŞ 10. Yıl Etkinlikleri Kısa Film Ödülü. 1986
Diğer Filmografisi
İstanbul Sayfaları - 1993 .... Tv ProgramıÇağdaş Gazeteciler Derneği Yılın TV Programı Ödülü. 1993
Yapıtları:
Doğum günü: Öner Yağcı kimdir?
Deneme ve roman yazarı, araştırmacı, editör. 1 Nisan 1951, Zile / Tokat doğumlu. Yerköy Atatürk İlkokulu (1962), Yerköy Ortaokulu (1966), Tokat Öğretmen Okulu (1969), Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1975) mezunu. 12 Mart 1980 askeri müdahalesi döneminde DEV-GENÇ davasında yargılandı, iki yıl kadar tutuklu kaldı. Taşlıçay’da (Ağrı) öğretmenlik yaptı. Öğretmenliğini Ankara’da sürdürürken, yöneticilerinden (1978-79) olduğu TÖBDER hakkında açılan davada yargılanarak beş yıl hapis yattı. Hapisten çıkınca düzeltmen, redaktör, editör, yazar ve müdür olarak Cem Yayınevi (1987-1993), Çınar Yayınları (1994) ve 1995’ten sonra Papirüs Yayınları, Engin Yayıncılık gibi yayınevlerinde çalıştı. Çalışmalarını İstanbul’da bir dershanede yayın redaktörü ve yazar olarak sürdürdü.
İlk yazı ve şiirleri 1968 yılında Tokat yerel gazetelerinden Tokat ve Sabah Postası gazetelerinde; sonraki ürünleri 1974’ten itibaren Türkiye Yazıları, Yeni Adımlar, Yeni Toplum dergilerinde çıktı. 1980’lerde Anadolu Ekini Bilim ve Sanat, Broy, Eylül, Günümüzde Kitaplar, Martı, Yarın, Yeni Düşün; 1990’larda Abece, Berfin Bahar, Cumhuriyet Kitap, Çağdaş Türk Dili, Damar, Dünya Kitap, Gerçek Sanat, İnsancıl, Karşı, Kitap Gazetesi, Özgür Yaşam, Türk Dili Dergisi, Varlık, Yaba, Yazın gibi dergilerde deneme, eleştiri ve incelemeleri yayımlandı. Sonraları Akköy, Ardıçkuşu, Aykırı Sanat, Berfin Bahar, Beşparmak, Çağdaş Türk Dili, Çalı, Eski, Gazete Barış, Güzel Yazılar, İleri, Mavi Dergi, Türksolu, Pir Sultan Abdal, Söylem, Tay, Toplumsal Barış, Ünlem, Yalın Ses dergilerinde de yazdı.
Öner Yağcı, Kardelen adlı dosyasıyla 1986 Akademi Kitabevi Roman Başarı Ödülünü, Turnalar ile 1988 Madaralı Roman Ödülünü, 1994 Sabahattin Ali Kültür Günleri Onur Ödülü ile 1995 yılında Truva Kültür Sanat Ödülleri Edebiyat Ödülünü aldı. 1993 yılından itibaren yöneticiliğinde bulunduğu PEN Yazarlar Derneği, Edebiyatçılar Derneği, Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı yanı sıra Türkiye Yazarlar Sendikası, 68’liler Birliği Vakfı, Dil Derneğinin üyesidir.
“Bir yazar ve aydın gözüyle özellikle kültür, sanat, eğitim, edebiyat dünyasının içinde bulunduğu durumu cesurca saptayan ve bu durumdan kurtulmamız için düşünceler üreten Öner Yağcı’nın çoğunluğu da çeşitli Anadolu dergilerinde yayımlanmış bu uyarıcı yazılarının Nâzım Hikmet’in bir dizesinden esinlenen Umut İnsanda adıyla sunulması aydınlık damarımıza değerli bir katkı oluyor.” (Yılmaz Yeşildağ)
ESERLERİ:
ROMAN: Kardelen (1987), Turnalar (1987), Gökyüzüne Akan Irmak (1989), Yediveren (1995), Kaptan (1999).
DENEME: Sivas’ı Unutma (1997), Umut İnsanda (1997), Yine de İyimser (2001), Dil Kaleminin Enstitüsü (2001), Savaş ve Edebiyat (2003), Küreselleşme Sürecinde Edebiyatımız (2004), Emperyalizm ve Yurtseverlik (2004).
İNCELEME: Şükran Kurdakul / Yaşamı ve Yapıtları (1993), Fedailer Mangası / Rıfat Ilgaz’ın 40 Kuşağı Anıları (1994), Ölümsüz Bilge Nasrettin Hoca ve Fıkraları (1995), Yunus Emre (1996), Köroğlu (1996), Karacaoğlan (1996), Dadaloğlu (1996), Pir Sultan Abdal (1997), Hayyam (1997), Ezop’tan Masallar (1997), Aziz Nesin Aydınlığı (1997), Aydınlığın Ustaları (1999), Aydınlıklar Önümüzde (2003), Nâzım Hikmet Aydınlığı (2003), Nazi Kampları (2004), Sonsuza Rüzgârdı 68 (A. Nergiz, B. Yıldız, H. H. Yalvaç’la; 2005).
DERLEME: Nâzım’dan Armağan (Şükran Kurdakul ve K. Coşkun’la; 1989), Ömer Seyfettin/ Seçme Öyküler (989), Aydınlatan Düşünceler (1994), Çocuk Adları Sözlüğü (1994), Çocuk Bahçesi/ Rıfat Ilgaz’ın Çocuk Şiirleri (1995), Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Çevirileri Seçkisi (1999), Cumhuriyet Dönemi Denemeler Seçkisi (2002), Anadolu'nun Umudu: Aydınlık (2017).
Kommentare