Bugün 18 Haziran. Fazlı Necip Bey, Prof. Dr. Akın İlkin , Nuri İyem, Nijat Sirel ve Okan Demiriş'in ölüm yıldönümleri.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.
Fazlı Necip Bey kimdir?
1863 tarihinde Selanik’te doğmuştur.Selanikli Abdurrahman Nafiz Bey’in oğludur. İlk ve orta tahsilini bitirdikten sonra avukatlık imtihanı vermiş ve bir müddet avukatlık ve sonra hocalık yapmıştır. Bu sıralarda, İstanbul gazetelerine de Selanik Mektupları göndermek sureti ile, yazıcılığa başlamıştır. 1896’da Selânik’te Asır Gazetesi’ni tesis ile Rumeli’de büyük bir mevki kazanan bu gazetenin 1909 tarihine kadar başında bulunarak binlerce başmakale yazmıştır. Fazlı Necip Bey’in matbuat müdürlüğü, bu gazeteden sonra ve yine, 1909 tarihinde, Dahiliye Nazırı Talât Bey’in zamanındadır. Üç sene Matbuat Müdürü kalan Fazlı Necip, buradan 1912’de tekaüt olarak ayrılmıştır. Fazlı Necib müdürlükten ayrıldıktan sonra yine neşriyatla meşgul olmaya başlamıştır. Bir çok roman çevirisi yaptı. “Arsen Lüpen” bunlardan en bilinenidir. Genelde polisiye çevirilerle ilgilendi. Külhani Enteller (Edipler) Jöntürkler den Cumhuriyete kadar İnkılap içinde geçen tarihi Zaman, Rumeli’yi Neden Kaybettik, Saraylarda Mecnunlar gibi eserleri basılmıştır. Roman haricinde eğitim ve öğretim amaçlı kitaplar yazdı. Türk edebiyatında “Mektubat” isimli eseri Cumhuriyet Tarihinin en mühim ediplerinden biri olarak kabul gördü. Mektubat, Beşir Fuad’ın ölümünden sonra yayınladığı onunla yaptığı mektuplaşmaları içeriyordu. Sinema alanında Ahmet Fehim’in yönettiği 1919 yapımı Binnaz isimli filmde yardımcı yönetmen olarak çalıştı. 1922 yılında ise, “İstanbul Perisi” isimli filmi yönetti. Eserleri; Mektep kitapları: Mufassal Coğrafyayı umumî, Tarihi Tabiî, Usulü Sarfı Osmanî. Telif hikâye ve romanları: Bir Gençliğin Güzarı, Cani mi Mâsum mu, Dilâver, Yine Orada, Sevdayı Metfun, Pervin, Şık, Dört Mevsim, Garip Aileler, Dehşetler İçinde, Türk Kızı, Menfî, Sarayda Mecnunlar, Külhani Edipler, Küçük Hanım, Muhacir. Tercüme romanları: Roz ve Ninet, Gerdanlık, Familya Çocukları, Arsen Lüpen, Valideyi Arayınız, Bir Genç Kızın Jurnali, Japonya Seyahatnamesi Müteferrik eserleri: Aile Bütçesi, Aile Sofrası, Aile Eğlenceleri.
Prof. Dr. Akın İlkin kimdir?
1935 yılında Eskişehir’de doğan Akın İlkin, 1958 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Siyaset bölümünü bitirdi. Uzun yıllar İ.Ü İktisat Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapan İlkin, 1985 yılında aynı fakülteye dekan oldu. DTP’de bir süre genel başkan yardımcılığı görevinde de bulunan İlkin, son olarak Kadir Has Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapıyordu. 18 Haziran 2003’te vefat etti.
Nuri İyem kimdir?
Türk ressam Nuri Iyem 1915 yılında İstanbul’da doğdu. Bulgaristan’dan göç etmiş bir ailenin çocuğudur. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisine giren İyem, Nazmi Ziya Güran, Hikmet Onat, Ibrahim Çallı ve Leopold Lewy atölyelerinde çalışmış ve 1914’de birincilikle mezun olmuştur. Henüz ögrenci iken Avni Arbaş, Agop Arad, Turgut Atalay, Haşmet Akal, Kemal Sönmezler, Selim Turan, Fethi Karakaş, Ferruh Başağa ve Mümtaz Yener gibi genç sanatçılarla birlikte 1941 yılında yeniler grubunu kurdu.
Grup, “Liman Kenti İstanbul” konulu ilk sergisini Beyoğlu Matbuat Umum Müdürlüğü binasında açtı. Türkiye’nin ilk özel resim dersanesini Beyoğlu Asmalımescit S. Önay Apartmanı çatı katında Fethi Karakaş ve Ferruh Başağa ile birlikte kurdu. 1951 yılına kadar bu toplulukla birlikte sanat çabalarını sürdüren Iyem, genç yaşta kendini kabul ettirmiştir. Bugüne kadar İstanbul ve Ankara’da 25 kadar özel sergi açınış bulunan sanatçı, Hollanda, Venedik, Sao Paola gibi batı sanat merkezlerinde de eserlerini sergilemiştir.
İlk dönemlerinde duygusal bir realizm yolunda yürüyen sanatçı, kübizm ve soyut geometrik alanlarda geniş ve başarılı araştırmalarda bulunmuştur. Kendine özgü stili ve kişiliği içinde figüratif alanda doyurucu eserler veren sanatçı, kendi kuşağının en güçlü ressamlarından biridir.
İstanbul Resim ve Heykel Müzesinde, Millî Kütüphane Koleksiyonunda, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde ve daha bir çok resmi ve özel koleksiyonlarda eserleri vardır. İstanbul Belediye Sarayında 3, İzmir Alsancak Emlak Kredi Bankasında 1 panosu bulunmaktadır.
Dr. Okan Demiriş kimdir?
Tarihsel konulara eğilen operalarıyla tanınan bir bestecidir. En çok sahnelenen Türk operaları arasındaki IV. Murat, Karyağdı Hatun, Yusuf ile Züleyha operalarını bestelemişir. Devlet sanatçısı unvanına sahiptir.
Soprano Leyla Demiriş'le evlidir.
Yaşamı
1942 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda keman eğitimi aldı. 1963'te İstanbul Belediye konservatuvarını bitirdikten sonra Ankara Devlet Konservatuvarı'na geçti ve sınıf atlayarak 1964’te bu kurumdaki eğitimini tamamladı. Askerlik görevi sırasında Doğu Anadolu halk müziğiyle ilgilendi; Sarıkamış yöresinin etkisinde orkestra süitleri besteledi. Bu eserleri "Pasinler", "Doğu Süiti", "Posof-Digor Süiti" gibi adlar taşır.
İstanbul'da operanın varoluşundan bu yana konsertmaister, orkestra şefi, yönetim kurulu üyesi olarak çalışan sanatçı; İstanbul Şehir Orkestrası, Radyo Senfoni Orkestrası ve İstanbul Opera Orkestrası'nda görev yaptı. Konservatuvarda keman ve armoni konusunda ders vermeye devam etmiştir. 1979 ve 1992 yılları arasında İstanbul Devlet Opera ve Balesine dört ayrı dönemde Müdür ve Genel Sanat Yönetmeni olarak atandı. 1990 yılında New York Senfoni Orkestrası'nı yönetti. Türk opera sanatına katkılarından dolayı 1986’da Boğaziçi Üniversitesi tarafından fahri doktora verilen Demiriş’e Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1991 yılında Devlet Sanatçısı unvanı veridi.
Başlıca eserleri arasında; Dördüncü Murat, Karyağdı Hatun ve Yusuf ile Züleyha operaları; 1971 tarihli piyano konçertosu; oda orkestraları ve halk müziği üzerine yaptığı eserler ve Hürrem Sultan oyununun müziği vardır. Son olarak Büyük Hakan Alparslan ve Deniz Kurdu operalarını bestelemiştir. En çok sahnelenen yapıtı IV. Murat operasıdır. Opera sanatçısı soprano Leyla Demiriş ile evli olan Okan Demiriş, konser aryalarını ve operalarının baş kadın rollerini eşinin ses rengine göre bestelemiştir. Operalarındaki librettolar Nezihe Araz ve Turan Oflazoğlu gibi yazarlara aittir. Besteci, çoksesli çağdaş Türk müziğinin geleneksel Türk müziğinden ayrı düşünülemeyeceğini savunur. Operalarında, librettonun akışına göre, halk müziğini, divan müziğini, gizemsel İslam ilahilerini ve mehter müziğinden alıntıları da kullanmıştır.
18 Haziran 2010 günü hayatını yitiren Demiriş’in cenazesi 21 Haziran 2010 günü Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası'nda yapılan törenin ardından Teşvikiye Camii'nde kılınan namaz sonrası Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir.
Eserleri
Operaları
| Orkestra süitleri
| Diğer eserleri
|
Ödülü
Ali Nijat Sirel kimdir?
1898 yılında Amasya'da doğdu. Ressam Harika Sirel'in de kardeşi olan sanatçı, lise eğitimini İstanbul Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1915 yılında heykel eğitimi için Almanya’ya gitti. Münih Güzel Sanatlar Akademisi, Prof. Kahn atölyesinde sanat eğitimini sürdürdü. Eğitimini bitirdikten bir süre sonra ülkeye geri döndü ve İzmir Lisesi'nde resim öğretmenliği yapmaya başladı.
[caption id="attachment_79473" align="aligncenter" width="481"]Avni Lifij ve eşi Harika Sirel Lifij[/caption]
İlk resim derslerini kardeşi Harika'nın eşi Avni Lifij'den alan Sirel, 1927 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ne atanmış, 1932 yılında okul müdürü ile arasında olan sürtüşmeden dolayı okuldan ayrılmıştır. Fakat 1937 yılında geri dönmüştür. 1952 yılında ise okul müdürlüğüne atanmıştır.
Özellikle büst çalışmaları ile tanına sanatçının ifadeci tavrı, aynı zamanda dışavurumcu ve ayrıntıcıdır. Gelenekçi bir sanat anlayışı içerisinde olan usta heykeltıraş, Cumhuriyet döneminin ilk anıtlarını , Şair Abdülhak Hamit, Mithat Paşa, Şair Ahmet Haşim, Ressam Avni Lifij gibi tanınmış isimlerin büstlerini yapmıştır. Bununla birlikte Bursa, Bolu ve Çanakkale’de bulunan Atatürk anıtlarının altında da imzası bulunmaktadır.
Abdülhak Hamit büstünde sanatçı, kendinden emin ve sert bir duruş sergilemektedir. Boyun kısmında sadece gömlek yakası ve kravat detayı görülürken, kafa biraz daha büyük tutulmuş ve ışık planlamaları ile daha etkili bir izlenim oluşması sağlanmıştır.
Türk heykel sanatının önemli isimlerinden Nermin Faruki'nin büstünde, onun sakin bir tavırda tasvir edildiğini görmekteyiz. Yine ışık planlamaları ile büstün etkili kılındığını söyleyebiliriz. Bakışlar ve dudakların duruşu tavrı destekler nitelikte.
Nermin Faruki ile birlikte yaptıkları bu eserde dönemin yasaklarına ve zorluklarına rağmen ''Nü'' çalışmaların Türk heykel sanatına nasıl dahil olduğunu görürüz. Heykelde figür oturur vaziyette, bir eli destek alır şekilde yerdeyken diğer eli omzunu tutmakta. Bu figürün Nermin Faruki modelliğinde etüt edilip edilmediğini bilmiyoruz, fakat saç modeli ve büstün anatomik özelliklerinden yola çıkarak Nermin Faruki'yi akıllara getirdiğini söyleyebiliriz.
O dönemde, hem yabancı hem de yerli heykeltıraşlar Atatürk anıtları yapmaktaydı. Nijat Sirel'de bu heykeltıraşlar gibi ülkenin birçok yeri için anıt heykeller yapmıştır. Bunlardan ilk akla geleni Bursa'da bulunan Atatürk Anıtı'dır. Sanatçının, bazı tasvirlerinde Atatürk'ü sivil, bazılarında ise üniformalı görmekteyiz. Heykel uzaktan bakıldığında durağan gibi gözükse de, yakından bakıldığında kıyafetine eklenmiş olan detaylar etkiyi arttırmakta. Hali hazırda bir kaidesi bulunan heykel, taştan bir kaidenin üzerine daha yerleştirilmiş. Kaidenin kuzey cephesinde şu yazı yer alıyor: "Bu Aziz Heykelin Önünde Duran Türk, Hürmetle Eğil. O; Milletini Kurtaran, Cumhuriyeti Kuran, Aleme Yeni Bir Tarih Yaratan Gazi MUSTAFA KEMAL".
Bursa Atatürk Anıtı, özel bir atölyede sanatçı tarafından, heykeltıraş Mehmet Mahir Tomruk'un yardımıyla yapılmıştır ve anıtın açılışı, 29 Ekim 1931 tarihinde gerçekleşmiştir. Başlarda Gazi Heykeli olarak anılan yapıt, soyadı kanunu ile Gazi Mustafa Kemal'in, Atatürk soyadını almasıyla Atatürk Anıtı olarak anılmaya başlamıştır.
Bursa Atatürk Anıtı başta olmak üzere; Bolu Atatürk Anıtı, Çanakkale Atatürk Anıtı ve Malatya İnönü Anıtı'nın altında da imzası bulunan sanatçı 18 Haziran 1959 yılında İstanbul'da hayatını kaybetmiştir.
Comments