
Bugün 22 Eylül. Doğan Kuban, Fikret Kızılok ve Hadi Çaman'ın ölüm yıldönümleri.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.
Doğan Kuban kimdir?

Doğan Kuban 1926 yılında Paris’te doğdu. 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirdikten sonra fakültenin Mimarlık Tarihi Kürsüsü’ne asistan oldu. 1950’li yıllarda İtalya’ya giderek Rönesans mimarlığı üzerinde çalışan Kuban, 1962’de Fullbright bursuyla konuk öğretim görevlisi olarak ABD’deki Michigan Üniversitesi’nde bulundu. Kuban, 1960’lı ve 70’li yıllarda belli süreler boyunca Harvard Üniversitesi’nin bursuyla Washington D.C.’deki Dumbarton Oaks Araştırma Kütüphanesi ve Koleksiyonu’nda çalıştı. 1965’te Anadolu Türk Mimarlığının Kaynak ve Sorunları adlı çalışmasıyla profesör olan Doğan Kuban, 1973-76 yılları arasında İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde dekanlık yaptı. İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü’nün kurulması için çalışan Kuban, 1974’te kuruluşu tamamlanan enstitünün başkanlığını yürüttü. Halen Ağa Han Mimarlık Ödülü Yürütme Komitesi üyesi olan ve Türk, İslam, Anadolu mimarlığı ve sanatını konu alan kitaplar ve makaleler yayımlayan Doğan Kuban, çalışmalarında, Türk sanat ve mimarlığının özgün bir yaratı alanı olarak görülmesi gerektiğini öne sürdü. 22 Eylül'de aramızdan ayrılan Kuban, 23 Eylül'de toprağa verildi.

Fikret Kızılok kimdir?
20 Maddede Modern Zamanlar Ozanı Fikret Kızılok Emel Gülcan

Onu dinlemek terapi gibiydi. Fikret Kızılok, “Zaman Zaman” “Gecenin Tam Üçünde” aklımıza düşerdi. Kadife sesiyle arınırdık. Bazen “Tek Başına” “Uyku Kardeşim”iz oluverirdi.
“Yeter ki” istesindi, “İki Parça Can”ımız olsa, biri hemen onundu.
O, 15 sene önce bugün çok sevdiği teknesine atlayıp uzaklaştı buralardan. Biz de ardından “Bu Kalp Seni Unutur Mu?” diyerek bakakaldık.
Huzurlarınızda modern zamanların ozanı Fikret Kızılok listemiz:
Kırmızı akordeonun mucizesi
Münir Fikret Kızılok, 10 Kasım 1946’da İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nde henüz ilkokuldayken, doğum gününde ona kırmızı bir akordeon hediye edildi. Başka hediye seçilseydi belki çok azımız onu Kadıköy’deki muayenehanesindeki “Diş Hekimi Fikret Kızılok” tabelasından bilecek, 20’liklerimizi “Fark Etmeden” ona çektirecektik.
Manço ve Selçuk’tan tam destek
Kızılok, ilk müzik derslerini sınıf arkadaşının klarnetçi babasından aldı. Kitlelerle de ilk kez bir 23 Nisan kutlamasında Taksim Belediye Gazinosu’nda düzenlenen okul müsameresinde buluştu. O ve arkadaşları Fikret Kızılok ve Orkestrası’ydı artık. Ortaokul ve lisede de bu konserler sürdü.
Kızılok, Elvis Presley’den etkilenerek lisede akordeonu bırakıp gitara geçti. Üst sınıflardan ağabeyleri Barış Manço ile Timur Selçuk da bu kararını destekledi.
“İlericiydik, haklıydık, aceleciydik”

“1960-70’li yıllar bizler için, dünyayı değiştirebiliriz umutlarıyla geçen gençlik yıllarıydı. Kendimizi ifade etmemizin de dışavurumu, şarkılarımız, türkülerimiz, öykülerimizdi. İlericiydik, haklıydık, aceleciydik…” Haklıydı. 18 yaşından itibaren iki grupla, “Cahit Oben 4’lüsü” ve “Fikret Kızılok ve 3 Veliaht” ile 45’likler yapmış, Hürriyet’in Altın Mikrofon Yarışması’na katılmıştı. Gece kulüplerinde ve konserlerde dinleyicileri ile buluşurken arkadaşlarının kurduğu Kaygısızlar’la çalışıp Barış Manço’ya eşlik ediyordu. Manço ile yollar ayrılıyor Hereke / Silifke’nin Yoğurdu, Makaram Sarı Bağlar / Halime, Belle Marie / Kız Ayşe plakları bu koşuşturmanın eseriydi. Aynı dönemde Ay Osman şarkısını “Barış Manço ve Kaygısızlar” olarak yeniden yorumlayıp kaydettiler. Ancak Kızılok, Barış Manço’nun ilk eşi Marie Claude ile aşk yaşamaya başladığı için ikilinin yolları ayrıldı. Dört şarkılık ilk solo plak Kızılok 1967-68 döneminde diş hekimliği eğitimine başladığı sıralarda dört şarkıdan oluşan ilk solo plağını doldurdu. Folk adını verdiği bölümde Ay Osman ve Colours şarkıları, Beat adını verdiği kısımda ise The Beatles’ın All My Loving şarkısının Türkçe düzenlemesi Sevgilim ve Baby şarkıları yer aldı. Veysel’in peşinde uzun, ince yolda Kızılok’un hayatının dönemeci mahalle arkadaşı gazeteci Arda Uskan ile yollara düşüp Âşık Veysel ile tanışmasıydı. 1969’da Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünün bu versiyonu, Kızılok’un gitarından bu yolculuk sayesinde döküldü ve sanatçının ikinci solo 45’liğine vesile oldu. Âşık’ın eli değince Sanatçı aynı sene yine Âşık Veysel’in yanına Sivrialan’a gitti. Kar yolları kapayınca üç ay ustasının yanında kaldı. Dönüşte Yumma Gözün Kör Gibi / Yağmur Olsam plağı raflardaydı. Ustasından aldığı el, müziğini dönüştürürken ona ilk Altın Plak’ını da getirdi. Tam ünlenirken donuyordu Sanatçının bir sonraki 45’liği haftalarca liste başıydı. Sözü ve müziği kendine ait Söyle Sazım ve Karacaoğlan’dan bestelediği Güzel Ne Güzel Olmuşsun’dan sonra Kızılok bir Anadolu turnesine çıktı. Bu turne hem hayati bir maceraya hem yeni bir besteye vesileydi. Zira sanatçı bir kamyon şoförü sayesinde Siverek yolunda donmaktan kurtarıldı. Kızılok dönüşteki Emmo bestesini bu kamyon şoförüne ithaf etti. “Ustam öldü, toprak oldu” 1973’te ustası Âşık Veysel hayatını kaybedince Kızılok derinden sarsıldı. Cenaze törenine katıldıktan sonra “Ustam öldü, toprak oldu. Ustamın parmaklarına değen bu sazın da toprak olması gerekir” diyerek sazını kırdı. O yıl müzikten uzak, diş doktorluğuyla geçerken, ileride oğlu Yağmur’un annesi olacak Şeyda Kızılok ile evlendi. Bir Ali Var’dan kaç şarkı?

1970’ler sanatçı için yine Anadolu rock çizgisindeydi. Ahmed Arif’in şiiri Vurulmuşum ve kendi yazdığı Bir Ali Var isimli oyunun şarkıları o yıllarda plaklarını süsledi.
Gün Ola Devran Döne / Anadolu’yum, Leylim Leylim (Kara Tren) / Gözlerinden Bellidir ve Köroğlu Dağları / Tutamadım Ellerini plakları asla sahnelenmeyecek bu oyunun şarkılarıydı.
Folk ve rock: Tehlikeli Madde
Tehlikeli Madde ismindeki yeni gurubuyla folk müzik tınılarıyla rock’ın harmanlandığı plaklar yapıp konserler verdi.
Ahmed Arif’in şiirlerinden yararlandığı Haberin Var mı, Kör Pencere, Aşkın Olmadığı Yerde ve yine bir Âşık Veysel türküsü İnsan Mıyım Mahlûk Muyum Ot Muyum? bu dönemin eserleriydi.
Kendini tekrar mı ediyor?

Kızılok’un son 45’liği Mahzuni Şerif’ten Biz Yanarız ve Veysel’den Sen Bir Ceylan Olsan’dı. Bu plak üzerine kendini tekrar ettiğine dair eleştiriler gelince cevabı Nâzım Hikmet şiirlerinden oluşan Not Defterimden geldi.
Ama dönem bu şarkılar için biraz erkendi. Ülkenin mevcut siyasi ikliminde toplatılan plaktaki şarkılar, ancak 1993’te yeniden dinleyicilerle buluşacaktı.
Çekirdekten pencere önü çiçeği

1980’lerde Türkiye sıkıntılıydı. Askeri darbe, sivil hayatı silindir gibi ezip geçmişti. O yıllarda tanışan Bülent Ortaçgil ve Kızılok’un Pencere Önü Çiçeği, o zor yılların birkaç tesellisinden biriydi belki de. İkili, Çekirdek Sanatevi projesine başladı. Bu projede kâr derdi yoktu. Türkiye’de popüler müziğin dışında kalanlarla uğraştılar. Erkan Oğur, Ezginin Günlüğü, Yeni Türkü gibi sanatçı ve gruplarla şarkılar yaptılar. Zaman zaman hımmm o zaman Kızılok beş senelik solo arasından sonra, 1983’te bize “Bir gün olsun unutunca dışımda kalıyorsun” diyerek geri döndü. Bu albümde yer alan Yeter Ki, Sevda Çiçeği ve daha önce 45’lik olarak okuduğu Güzel Ne Güzel Olmuşsun şarkıları ustanın zamansız eserlerinden olacaktı. Prodüktör Kızılok Biz ustayı muhteşem baladlarıyla severken o, Ortaçgil ile birlikte prodüktörlüğe başladı. Sonay Tanrısever’in Gecenin Üçünde’si ve Sibel Sezal’ın Bu Kalp Seni Unutur Mu?’su bu sayede dinleyicilerle buluştu. Kızılok daha sonra albümlere de isimlerini veren bu iki şarkının üstüne vokallerini kaydetti. Yana Yana albümünde şarkıları bir de onun sesinden dinledik. Sivri dilini şarkılarına da taşıdı Usta sanatçının sivri dili herkesin malumuydu. Mesela Demirbaş, Türkiye siyasetinin en damıtılmış haliydi ve tarih derslerinde dinlenmeyi hak ediyordu. “Mercedesle hacetine gidersin / İstemeden ahaliyi ezersin” dizeleriyle Why High One Why, “Kırk bir kere maşallah / 141, 142 olur” ile Entelektüel ve hatta Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya’ya iğnelemeleriyle Pşşt Barmen de Kızılok’un ince alaycılığının ürünüydü.

Ondan bize yadigâr
1990’larda Kızılok’un da içine sinmeyen Olmuyo Olmuyo albümünden sonra Yadigâr albümü ilaç gibiydi. Albümdeki Yadigâr, Fark Etmeden, Gidiyorsun gibi şarkılar dinleyicilerinin ruhunu okşadı.
1993’te ikinci eşi Dicle Kızılok ile evlenen sanatçı Uğur Mumcu’nun Sesleniş’inden Vurulduk Ey Halkım ve Bir Devrimcinin Güncesi gibi epik çalışmalardan sonra yüzünü başka sanatçılara çevirdi.
Bodrum’dan küçük selamlar

MFÖ’nün Sakın Gelme’si ve Sertab Erener’in Oysa ve Kumsalda şarkıları ile Kızılok 1986’dan beri Bodrum’da yaşadığı Eylül ismindeki teknesinden başını uzatıp el salladı. Bıraktı yarı yolda Kalbim, kalbim, kalbim, Dayanmak artık kolay değil Bırakacak gibisin yarı yolda… İlkini 1998’de atlatan Kızılok, Bodrum’da Temmuz 2001’de ikinci kalp krizini geçirdi. İstanbul’a getirilen Kızılok’un durumu bir süre için düzeldi. Ama “Kalbim” derken haklıydı. Kalp pili takılsa da sanatçı 22 Eylül 2001’de hayatını kaybetti ve son yıllarını geçirdiği Bodrum’a defnedildi. “Soldan doğdum, soldan uyandım” Kızılok kendini şu sözlerle anlatmıştı: Meşhurluğun bir hastalık olduğunu bilerek ortalıkta fazla görünmedim, sadece işimi yaptım, şarkılarımı söyledim. Aşk mektuplarımı başkasına yazdırmadım. Soldan doğdum, soldan uyandım, solda oturdum, insan olmanın haysiyetini solda buldum, hep solcu oldum hep solcu kalacağım.
Hadi Çaman kimdir?

M. Hadi Çaman, 13 Ocak 1943 tarihinde Kastamonu‘da doğmuştur. Balkanlardan göç eden bir ailenin üç çocuğundan biridir. İlk ve orta eğitimini Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesi’nde tamamladı. Anne ve babasının devlet memuru olarak İstanbul’a tayinleri dolayısıyla ailesiyle birlikte İstanbul‘a yerleşti. Ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudu. Sonrasında Belediye Konservatuvarı’nda eğitim aldı ve mezun oldu.
1962 yılında Dormen Tiyatrosu, Kent Oyuncuları, Gülriz Sururi–Engin Cezzar Tiyatrosu, Nisa Serezli – Tolga Aşkıner Tiyatrosu, Şan Tiyatrosu, Venüs Tiyatrosu’nda, Miyatro (Müjdat Gezen), Şan Tiyatrosu’nda çalıştı.
1982 yılında “Yeditepe Oyuncuları” tiyatrosunu kurdu, 20 yıl da burada çalıştı. Tiyatrosu Yeditepe Oyuncuları’nda aralarında pek çok tanınmış adın da bulunduğu çok sayıda genç oyuncuyu (Tolga Çevik, Cem Özer, Sevinç Erbulak, Demet Akalın vb.) yetiştirdi
Füsun Önal ile birlikte rol aldığı Leonard Gershe’nin Kelebekler Özgürdür adlı oyunu ise Çaman’la kelimenin tam anlamıyla özdeşleşti.
Hadi Çaman’ın, 1970 yılında “Adım Kan, Soyadım Silah” adlı filmle sinema adım attı. 1970’li yıllarda Yeşilçam‘da bir akım haline gelen erotik filmlerde oynadı. Erotik filmlerden kazandığı parayı tiyatroya yatırdı.
Tiyatro dışında da çeşitli çalışmaları vardır: Çeviriler, uyarlamalar yaptı, oyunlar yazdı, yönetti. Döneminin tiyatro yaşamını konu alan “Güzeltmek” adlı bir anı kitap yazdı. Üniversitede drama dersleri verdi, televizyon dizilerinde ve filmlerinde sayısız rol aldı.
Avni Dilligil Ödülü, Afife Jale Ödülü, İsmet Küntay Ödülü, UNESCO Yaşam Yapıtı Ödülü gibi önemli ödüller kazandı.
Hadi Çaman, İzmir’li tiyatro sanatçısı ve yazar Bengi Şen ile 60’lı yıllarda evlendi. M. Efe Çaman adında Prof. Dr. öğretim üyesi olarak görev yapan oğlu vardır.
Hadi Çaman, TRT İstanbul Radyosu Şef Prodüktörlerinden Alâettin Bahçekapılı'nın pek çok izlencesinde sunuculuk yaptı.
Hadi Çaman, 22 Eylül 2008 tarihinde İstanbul’da 65 yaşında ölmüştür.
Comments