"Ataşehir’de çevre ve imar savaşımı" başlığına indirgense de bir yerleşimin kuruluş, yaşanış, gelişim ve dönüşüm süreçleri, yine de toplumsal tarihte önemli rol oynar: Birkaç bakımdan önemlidir bu rol. Öncelikle toplumsal tarih gerçeğe dayalı olmalıdır. Salt gerçeğe: Zamana ve kişilere göre eğip bükülemeyecek, değiştirilemeyecek gerçeğe. Ayrıca toplumsal tarih geniş kitlelerin yaşadığını içermelidir; bir grubun ya da egemenin yaşadıklarını değil, bütün toplumun tanıklık edebileceği genişlikteki yaşanmışlıkları içeren.
Tarih, aslında içinden geçilen süreçte kayıt altına alınanları o anda ya da sonra belli disiplinler doğrultusunda fazla yorumlamadan topluma sunma eylemidir bir anlamda. Bu eylem sırasında gerçeğe, salt gerçeğe ve o gerçeğin yaratıldığı koşullara ne denli sadık kalınırsa tartışmaların dışında bir bilimsel çaba ortaya konulur.
Bir de, yaşanmış geçmiş, yaşandığı anın/günün/yılın/çağın koşulları değiştikten sonra, bugünden düne bakılarak yazılan ya da yazılmaya çalışılan tarihler var. Bu da, bugünden düne bakıştaki bilimselliği, koşulları değişmiş olayları yorumlamaktaki isabetliliği ve yazanın etik tutumunu, kişisel özelliklerini, bilime/gerçeğe sadakatini, kişisel çıkarını toplumun çıkarıyla ne denli uyumlaştırdığını önemli kılan bir eylemi getirir gündeme.
Kimi kişiler ve topluluklar vardır, insanlığı/ulusları etkileyen olayların oluşu sırasında oynadıkları rolle tarihin akışında ve bakışında yer alırlar; iyi ya da kötü, yararlı ya da yararsız, kahraman ya da hain. Böylesi kişi ve toplumların, tarihin akışı içinde oynadıkları rollere bakarak sonradan verilen bu sanlar/nitelemeler keskin ve insafsız da olabilir; öyle ya, oluş anında insanın/toplumun kavrayışı, oluşumu yorumlayışı belli bir birikim, kapasite, öngörücülük ve uyanıklılık gerektirir; herkesin, her toplumun bu niteliklere sahip olması beklenemez. Anın yorumu, anın koşullarıyla ve o koşullardaki insanların/toplumların düzeyiyle ilintilidir. Kimi zaman bu düzey tarihsel akış içinde zarara uğratma olgusu nedeniyle defolu bakışlara sürükler tarihi yazmaya/yorumlamaya kalkanı, kimi zaman da bilisizlik hükmünü "icra eder". Kendi zararını, çıkarını toplumun/ulusun yaşam düzeyiyle ölçüştürmekte önceleyen kişilerin tarihi çarpıtması bu nedenledir. Buradaki kişiyi çoğaltabilir ve sınıfsal düzeyle de birleştirebiliriz.
Kimi kişiler de akıp giden zaman içinde kendini doğru yerde konumlandırmamış olmanın sancısını duyar sonraları; olayların oluşu sırasında doğru pozisyon almamaktan, susmaktan, edimsiz kalmaktan rahatsız olur ya da rahatsız olmuş görünmeyi kendi çıkarına daha uygun görür ve ortaya atılır: Ben de ordaydım, ben de tepki verdim, ben de mücadele ettim, ben de, ben de... Bu insanın/insanlığın siyasal, ekonomik, kültürel, sanatsal toplamda sınıfsal tarihinde rol kapma girişimi; olayların içinde yer almış, akışın toplumun/ulusun çıkarına/yararına gelişmesine omuz vermiş kişiler/sınıflar daha yaşarken, yaşanmışlıkları tazeyken ortaya konulduğunda bilmeyenler için puan kazandırıcı bir tutum olsa da, bilenler hele de yaşayanlar için "komik" bir olgudur.
Bugünlük burada bırakalım.
Bugün bir bayram. Kutlu olsun.
Alâettin BAHÇEKAPILI
Gazeteci/Yazar
Comments