TRT'nin başarılı prodüktörlerinden (E) Gülname Gümüş, önceki gün toprağa verilen Gazeteci Güneri Civaoğlu'nun arkasından, ders alınacak bir yazı yazdı. Gümüş'ün sosyal medya hesabında yayımladığı yazıyı aynen alıntılıyoruz:
"Biraz da basının ve gazetecinin ülkemizdeki algılanış şekline bakalım mı? Malumunuz Güneri Civaoğlu da bu dünyadan ayrıldı; rahmet diliyorum. Fakat sosyal medya yine durmadı ve gazeteci için inanılmaz aşağılamalar ve linç yöntemleri geliştirdi. Sevmiyor olabiliriz, kendisi kamuoyu oluşturmada yanlış eylemlerde bulunmuş, sol kanatta düşünce üretenlerin aleyhine yazılar yazmış ve birçok konudan ödün vermiş olabilir. Tüm bunlar kendi seçimleri idi. Düşünce özgürlüğü diyoruz ya, onun da düşüncelerine saygı duymak zorundayız. Her neyse o gitti, biz kaldık.
Bizim sorunumuz hâlâ yerinde duruyor.
Şöyle ki gazeteciyi ve basın çalışanını peygamber zannediyoruz. Oysa o da herkes gibi sadece insan. Hayal ettiğimiz dünyayı gazeteci kuramaz, onu şehrin şövalyesi yerine koyamayız. Hayır, o bizim kurtarıcımız değil.
Biz ancak bir araya gelip sesimizi yükseltirsek daha iyi yarınlara ulaşabiliriz. Bu bir bilinç süreci.
Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Nâzım denedi ama onlara bu ülkeyi dar ettiler. Deniz Gezmiş , Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mahir Çayan ve daha nice genç, bedelini canlarıyla, kanlarıyla ödedi.
Bir aydının iyi insan olması için mutlaka idam edilmesi, öldürülmesi, hapislerde çürümesi ya da sürülmesi mi gerekir? Cem Karaca sürgünden sonra ülkesine döndüğünde "dönek" dediler. Yani acı çekmek için ağzınızla kuş tutsanız bile erdemli sayılmayabilirsiniz. Aziz Nesin ve birçok ozanı yakmaya çalıştılar, birçoğu diri diri yandı.
İnternette klavye başındaki halkı mutlu etmek ve iyi insan unvanını almak için yanmak mı gerekirdi?
Peki bizler, o klavye başındakiler bu ülkeye ne kadar faydamız dokundu? Aynada gözlerimizin içine bakarak sormalıyız bu soruyu. Onlar kadar bu ülke için bir şeyler yaptık mı? Çocuğumuzun geleceğini, işimizi, aşımızı düşünmedik mi? Zaten çocuk sahibi olan ailelerden ülke için hayır beklemeyin, onlar köleliğe geçiş yapmışlardır çoktan. Bile isteye değil ama mecburlardır. Eskiden kıtlık zamanlarında yağmur yağdırmak için insan kurban ederlermiş. Şimdi şehrin kurbanları basın çalışanları mı oldu? Onları kınayıp öldürürsek her şey yoluna girecek, yağmur yağacak mı? Nâzım'ın dediği gibi insan bu; korkak da olabilir, cesur da...
Bu dünyayı bu hale getirenler gazeteciler, öğretmenler, aydınlar değil; bu ülkeyi bu sistemle yönetenler. Gazeteciler de tıpkı bizim gibi sisteme boyun eğme hakkına sahipler.
Bu uğurda ölseniz bile, yarın neden öldüğünüzü unutanlar çok olacaktır.
O zaman ne uğruna, ne adına?
Güle güle Güneri Civaoğlu.
Kommentare