top of page

Günün sosyal medya duyuruları-2

Yazarın fotoğrafı: HaberciGazeteHaberciGazete


Özellikle sosyal medyada yer alan kültür-sanat-yazınla ilgili haber niteliği taşıyan duyurulardan BRT Yayın Grubu Genel Yönetmeni Alâettin Bahçekapılı'nın seçtiklerini okuyacaksınız "Bahçekapılı'nın Seçtikleri" başlığı altında.


Salı günü İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Mustafa Ruhi Şirin konferansı var...


Hürriyet Kitapsanat'ta Güney Özkılınç'ın kitabını Haydar Ergülen değerlendirdi...



2022 KEMAL ÖZER ŞİİR ÖDÜLÜ koşulları açıklandı



Modern Türk şiirinin ustalarından Kemal Özer ve şiirlerine saygı adına, KLAROS YAYINLARI tarafından düzenlenen 2022 Kemal Özer Şiir Ödülü başvurulara açıldı. Başvuru koşulları aşağıda belirtilmiştir.


ŞARTNAME:


1-Ödüle aday olan yapıtlarda çağdaş bir dünya görüşü, şiirin gerektirdiği estetik ve dil bilinci temel ölçüt olacaktır.

2-Ödül “yayımlanmış kitap” ve “yayımlanmamış dosya” kategorilerinde verilecektir.

3-Ödüle kitap kategorisinde, 2021 yılı içerisinde (1 Ocak 2021 – 30 Ocak 2022 ) yayımlanan kitaplar ve dosya dalında (kitap oylumundaki) dosyalar katılabilir.

4- Ödüle başvuru; 30 HAZİRAN 2022’de bitecektir.

5-Ödüle 2021 yılı içerisinde yayımlanmış ‘toplu şiirler’ katılabilir ancak ‘seçme şiirler’ katılamaz.

6-Ödül; kitap ve dosya verilecektir. Gerekirse “jüri özel ödülü” de verilebilir.

7- Seçici kurul ödüle katılmamış bir kitaba da (seçici kurul üyelerinin önerisiyle) ödül verebilir.

8-Seçici kurul üyeleri eşit oy hakkına sahiptir.

9-Ödüle katılacak olanlar, gerçek ad ve soyadlarını kullanacaklardır.

10- Kemal Özer’in şiir emeği göz önüne alınarak bir şairimize de “şiir emek ödülü” verilecektir.

11-Yarışma jürisi EYLÜL ayında toplanacak, sonuçlar aynı ay açıklanacaktır.

12-Ödül töreni günü ve yeri EYLÜL ayında açıklanacaktır.

13-Kitap dalında birinci olana 3000 tl verilecektir.


-Dosya dalında birinci olan şairin dosyası KLAROS YAYINLARI tarafından kitaplaştırılacak ve kendisine 100 kitap telif verilecektir.

-Dosya dalında ikinci olanın dosyası KLAROS YAYINLARI tarafından kitaplaştırılacak ve kendisine 50 kitap telif verilecektir.

- Dosya dalında üçüncü olanın dosyası KLAROS YAYINLARI tarafından kitaplaştırılarak kendisine 25 adet kitap verilecektir.

- “Şiir Emek Ödülü” sahibine plaket verilecektir.


14-Ödüle katılacak kitaplar ve dosyalar, 7 adet olarak, katılımcının kısa özgeçmiş, adres ve iletişim bilgilerinin bulunduğu bir dilekçe ile en geç 30 HAZİRAN’a kadar; LOKMAN KURUCU adına ; Kazımdirik Mahallesi, 170.sokak, 34. Olgunlar Apartman, No; 1, Kat 1, Daire 1, Bornova - İzmir (0552 522 92 15 ) adresine fiziki olarak kargo yolu ile ulaştıracaktır. Posta ve kargo gecikmelerin sorumluluğu sekretaryaya ait değildir.


15-Ödülün seçici kurulu şu isimlerden oluşmaktadır:

ARİFE KALENDER

VEYSEL ÇOLAK

ASIM GÖNEN

LOKMAN KURUCU

HALİL İBRAHİM ÖZBAY

VOLKAN HACIOĞLU

SİMGE ÖZER

(Kemal Özer ailesi adına )


GİDEN ZAMAN



Nebahat AKIN yazdı

“ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında” (Ahmet Hamdi Tanpınar)

Bu hayattan bir defa geçeceksin

Kemal Sayan’ın “Yavaşla” adlı psikoloji kitabını okuyorum.

Daha bitirmeden, düşünüyorum ki: “Zaman öyle hızla akıp gidiyor ki, yetişemiyoruz. Eskiden bir şarkı uzun zaman söylendiği için güftesini de bestesini de hepimiz öğrenirdik, şimdi ise şarkı daha duyulmadan yenileri çıkıyor. Her gün değişen gündem, doğrusunu yanlışını görüp tartışamadan boyluyor tarihin çöplüğünü. Gazetecilerin, haber kaynaklarının işi zor, bizler okumaya fırsat bulamadan, düşüncede bile yetişemiyoruz. Yeteneklerimiz içimizde saklı kalıyor.

Modern dünya hızlı davranmamızı istiyor. Zihinsel zaman hızlanırken, duyguların zamanı yavaş ritimle ilerliyor, duygusal zamanla zihinsel zaman arasındaki makas açılıyor.

İşlenmemiş duygularımız bizi endişelendiriyor; bunun için daha çok hızlanıyoruz ve insanlığımızı oluşturan duygulardan uzaklaşıyoruz. İçimizdeki sevgi sözcüklerini dillendiremiyoruz. Sofrada, sevdiklerimizle sohbet ederek yavaş yemek yemeyi, komşularımızla görüşüp kucaklaşmayı ve arkadaş, dost, hısım akrabalarımıza telefon açmayı bile unutuyoruz.

(Bu sabah çok erken kalktım, sokak lambasının ışığında karın yağışından esinlenerek bu yazıyı yazmaya karar verdim. Kar öyle yavaş yavaş, öyle toprağı, ağaçları alıştıra alıştıra, sakin sakin yağıyordu ki seyrederken yavaşlığın güzelliğini gördüm. Doğa ne kadar güzel... Her şey yavaş ve zamanında oluşuyor, ağaçlar yavaş yavaş tomurcuklanıp yeşeriyor. Börtü böcek, çiçekler meyveler ve hava yavaş yavaş ısınıyor, doğa canlanıyor. Havaya, suya, toprağa düşen cemreler de doğanın canlandığının habercisidir.

Ayrıca kuş sesleri, koyun kuzu melemeleri ile doğa ne kadar güzel.

Yaşar Kemal abim olsa da tasvir etse bu güzelliği.)


Yavaşlamak anın kıymetini bilmektir. Anı yaşamayı bilmek büyük meziyettir. Bakıp güzellikleri görmek, gördüklerine “günaydın” demek, halini hatırını sormak her iki tarafı da mutlu eder.

Hayatı uzun bir şimdi olarak yaşamak ne güzel...

Hız zamanı ölçer, zaman da insanı.

Geçmiş sadece bugünle etkileşim halinde vardır. Zaman daralıyor iyi şeyler yapmak için… Gelin Nâzım Hikmet’e kulak verelim: Ağaç dikelim mesela, 90 yaşında olsak bile bir zeytin dikelim. Öyle çoluk çocuğa kalsın diye değil, uzun yaşayalım diye... Çünkü yaş alınca anlıyorsun... Yaşamak çok, çok güzel be kardeşim!


Neboş 13 Ocak 2022


NE KADAR ÇOK ÖLDÜK YAŞAMAK İÇİN

Ahmet ÖZDEMİR

Yirmi yedi yıl önce terörö kurban verdiğimiz çok yönlü, sinema, kültür ve sanat adamı olan Onat Kutlar’dan söz etmek istiyorum. Önce bir şiirinden alıntı yapacağım:

“….Islanınca esmer defterleri yüzümüzün bu çamurla kanla alınteriyle gizli bir yazgı çakıyor bir an. Karanlık feneri ülkemizin. Nasıl bir yalnızlık, unutulmuş bir ışık diliyle çırpınırken biz üstümüze geliyor büyük gemisi geleceğin Bir tenis topu, koşan bir çocuk, bir gözyaşı bile değiliz. Yalnızca bir ağaç ailesi ve bir köşede yıllardır bizi gözleyen hep aynı balta: Dalgınlık. Düşünüyorum nasıl budandık bahara ulaşmak için. Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için. Kuşku yok ki Onat Kutlar, bıraktığı eserleriyle yaşıyor. 25 Ocak 1936’da Alanya’da doğdu. Çocukluğu Malatya ve İzmir’de geçti. Altı yaşındayken ailesiyle birlikte Gaziantep’e yerleşti. Liseyi Gaziantep’te bitirdi. Gaziantep Lisesinin çıkardığı `İlke’ adlı dergide ilk öyküleri yayınlandı. Felsefe okumak için İstanbul’a gelmişti. Ama o, Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümüne girdi. Bir yıl orada okuduktan sonra, ayrılıp İstanbul Hukuk Fakültesine geçti. İstanbul Hukuk Fakültesi ilk sınıfında okurken, arkadaşları Erdal Öz, Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Hilmi Yavuz, Doğan Hızlan, Konur Ertop’la birlikte a Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı. 1961 yılında Fakülteyi bitirmek için bir dersi kalmışken, ani bir kararla fakülteyi bırakıp Paris’e gitti. Orada yaklaşık iki yıl kaldı, bu süre içinde Felsefe Bölümüne devam etti. Sinematek’le ilgisi de bu sırada başladı. Türkiye’ye döndükten sonra bir süre Doğan Kardeş dergisinde sekreterlik yaptı. 1965’te1960’tan başlayarak aralıklarla Meydan ,Yeni Sinema, Milliyet Sanat, Papirüs, Hürriyet Gösteri ve Yeni Düşün dergilerinde yazdığı denemelerini “Yeter Ki Kararmasın “ve “Bahar İsyancıdır”; şiirlerini “Pera’lı Bir Aşk İçin Divan” ve “Unutulmuş Kent”; sinema yazılarını ise “Sinema Bir Şenliktir” adı altında topladı. 1979 yılında Ömer Kavur ile Yusuf ile Kenan, aynı yıl Ali Özgentürk ile Hazal ve 1982’de Erden Kıral ile Hakkâri’de Bir Mevsim adlı filmlerin senaryolarını yazdı. Türk Sinemateki’ndeki çalışmalarından dolayı 1994 yılında Fransa tarafından ödüllendirildi. 1964’te evlendi. İki oğlu oldu. 1989’da ikinci kez evlendi. 30 Aralık 1994’te Marmara Otelinin pastanesinde patlatılan bir bombayla ağır yaralandı ve kurtulamayarak 11 Ocak 1995’te öldü. Biri şiirin doğuşunu Onat Kutlar’dan aktarıyorum: Bir Şiirin Gelişi İlmekler atar günlerin yatay rüzgarlarına bir yağmur başlangıcı gibi belirsiz. Uzakta boşanan bir yayın, açık havada çınlayan çekiç seslerinin ve bir omuza yaslanmış ağlayan güzel bir yüzün parmak uçlarıyla gelir, yaklaşır. Nedensiz bir kıra çıkma isteği ya da çok eski bir kitabı yeniden okumak. Bir kazıya hazırlanır gibi, bir yolculuğa. Bir tahliye sabahının hüznü tarayan sevinçleriyle aşar duvarları ve gelir konar kanatlarıyla yabancı bir kuşun. Bir uzaklığın habercisidir demir kapılardan çamurdan, korkulardan, bakan yüzlerinden küçük çocukların alınlarına yirmi yıl sonraki ölüm hükmünü mührüyle şimdiden basan sultanın kanlı topraklarından. Bastırır sevgilinin tutkulu gövdesiyle derin sularına koyu mavi bir akşamın. Pırıltılı balıkları bilinen sözcüklerin hızla geçerler henüz hiç bir gezginin ulaşamadığı kaynağa doğru. Ve bir kayadan kırınca bir acının zincirlerini uçmak ister yeryüzüne bu ateş yıllarından konuğu. Henüz yazılmamış olan şiir. Artfulliving’den birkaç satır alıntı yaparak yazımı bitireyem: “….Şairin, pas tutmuş kalpleriyle kinci bir kara deliğe çekilmişlerce son verilen hayatını şiir ve öykü kadar belki de daha fazla sinemayla dolu yaşadığını, sinema için uyuyup sinema için uyandığını bilmek gerekmiyor unutulmuş kentinin şiirlerindeki resimleri, resimlerdeki netliği görmek için….”



Ataşehir Bahçeşehir Koleji'nin Ata'ma Sesleniyorum yarışmasında şiir dalında birinci olan üç şiirden birini istek üzerine yayımlıyoruz.



Comments


bottom of page