top of page
Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Giriftzen Asım Bey, Hasan Ali Yücel, Hasan Hüseyin, Akşit Göktürk,Tarık Buğra, Aytaç Arman



Bugün 26 Şubat. Giriftzen Asım Bey, Hasan Ali Yücel, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Akşit Göktürk, Tarık Buğra ve Aytaç Arman'ın ölüm yıldönümleri.

BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.

Giriftzen Asım Bey kimdir?



Giriftzen Asım Bey, 1851 yılında Teselya’da doğdu. Klasik Türk müziğinde nefesli sazlar arasında yer alan ney’in bir çeşit cinsi olan “Girift” üflemekte devrinin en başarılı icracısıdır. (Girift , Türk musikisinde tahta perdeliler sınıfından eski bir nefesli çalgı. Kamıştan yapılır ve başparelidir. Neyde üstte altı delik olmasına rağmen giriftin en baştaki biraz kenara açılan yedi deliği bulunmaktadır ve neyden oldukça farklı boğuk tatlı bir sesi vardır.)

14 yaşında Yenişehir Mevlevihanesine gitmeye başlamış. Musiki dinlemek ve ayin seyretmekten zevk alırmış. Günün birinde ayin yapan koronun arasına karışıp ayin ve naat okumaya başladı. Sesimin güzelliği fark edildi. Orada Yusuf Paşa’nın çırağı Hasan Dede’den Ney dersi almaya başlamış. Üçüncü ay ayinde Şeyh:

“Taksimi Asım’a bırakın!” diye emir verdi. Ondan sonra ney çalmaya başladı. Asım Bey genç yaşta Mesnevi okumuştur.

Neyzen Yusuf Paşa’nın talebelerinden Neyzen Hasan ve Salim Bey’lerden dersler aldı. İzmir’de Askeri Hesap Memuru olarak çalışırken Mülazım rütbesiyle subay oldu. 1872 yılında İstanbul’a döndükten sonra Sultan Abdülaziz tarafından kurulan İstanbul İtfaiye Teşkilatına yüzbaşı rütbesi ile girdi.

1883 yılında Amasya’ya sürgün edildi. Geçici ikamet ettiği çiftliğine hemen hemen her gün kırk elli kadar misafir kabul eder, musiki talimleri yapardı. “Amasya Musiki Cemiyeti” adı altında çalışmalarına hız kazandırdı ve çok sayıda müzisyen yetiştirdi. Bu sırada eşi vefat etti. Asım Bey Amasyalı dostlarının yardımlarıyla Lütfiye Hanım ile evlendirildi. 1908 yılına kadar Amasya’da kaldı. Meşrutiyetin ilanı ile İstanbul’a döndü ve eski görev yeri olan İstanbul İtfaiye Kumandanlığı’na bu sefer Albay rütbesi ile başladı. Emekli olana kadar İstanbul’da kalan Giriftzen Asım Bey, emekli olur olmaz Amasya’ya yerleşmek üzere geri döndü.

Bir ara ziyaret için gittiği İstanbul’da hastalandı. 26 Şubat 1929 tarihinde vefat etti. Merkez Efendi Mezarlığına defnedildi. Üstadın, Amasya’daki özel eşyalarından girifti, bugün Amasya Müzesi’nde, piyanosu ise Amasya Lisesi Müzesi’ndedir.

(www.amasya.bel.tr, http://www.turksanatmuzigi.org/sanatcilarimiz/bestekarlarimiz/giriftzen-asim-bey)

Çaldığı saza nispetle Giriftzen lakabıyla anılan Asım Bey musikimizin kazandırdığı birbirinden güzel ve halka mal olmuş eserleri ile daima aranan sevilen ve eskimeyen sanatkârlardandır. Onun melodileri çok zengin ve renklidir. Çeşitli ritimler içine dökmüş olduğu bu melodilerle vücuda getirdiği şarkılarda kendine mahsus bir incelik ve zerafet bir şuhluk derhal hissedilir. Giriftzen Asım Bey şarkılarını zorluk çekmeden çabuk bestelermiş. Hicaz makamında bestelediği şarkısı örneğidir.

Her zahm-ı ciğer-süze devâ-kâr aranılmaz

Açsan da ciğer-gâhını yâre yaranılmaz

Eller sarılır zülf-i perişan taranılmaz

Açsan da ciğer-gâhını yâre yaranılmaz

”Her yanan kalp yarasına çare bulunmaz.

Gönlünün en derinini açsan da sevgiliye yaranamazsın;

Çünkü sevgili öyle vefasızdır ki gider başkalarına sarılır da, senin perişan saçlarını taramaz. Gönlünün en derinini açsan da sevgiliye yaranamazsın”.

Bir gün Sultanlardan birinin sarayına gitmiş. Kafes arkasından kendisini dinleyen sultan Asım Bey, siz derhal şarkı yapabilir misiniz? Bana şuracıkta bir şarkı yapıversenize deyince genç sanatkâr orada şu güfteyi yazmış ve Rast makamında besteleyerek okumaya başlamıştır:

Serta kadem ey pembe ten

Mecburun oldum işte ben

Lütfeyle gel ey gül beden

Virane gönlüm eyle şen

Büyük Atatürk daha Selanik’te çocuk iken onun Uşşak makamında ki bir şarkısını duymuş, çok sevmiş ve okumasını öğrenmişti. Yıllarca sonra Çankaya Köşkünde Yalova’da bu güzel şarkıyı kıymetli ses ve saz sanatkârlarına icra ettirir, kendiside onlara iştirak ederdi. Sözleri şöyledir:

Cana! Rakibi Handan edersin

Ben binevayı giryan edersin

Biganelerle ünsiyet etme

Bana cihanı zindan edersin.

”Ey sevgili, rakiplerimi güldürüp beni ağlatıyorsun.

Ne olur, yabancılarla düşüp kalkma; böyle yapınca, bana dünyayı zindan ediyorsun.

Dillerden düşmeyen şarkıyı Uşşak makamında besteledi. Mustafa Reşit Bey’in sözlerini yazdığı ve Rast fasıllarında sık kullanılan eseri ise;

Hâbgâh-ı yâre girdim arz içün ahvalimi

Bir perişan hâlini gördüm, unuttum hâlimi

Sâkiten icra ederken dîde eşk-i âlimi

Leblerinde, sinesinde gizlenen amalimi

Leblerimle topladım tebrik edin ikbalimi

“Hallerimi anlatmak için sevgilinin uyuduğu odaya girdim ama onun perişan halini görünce kendi halimi unuttum.

Gözlerim, kanlı yaşlarımı sessizce akıtırken, dudaklarında ve kalbinde gizli olan emellerimi, dudaklarımla topladığım için, mutluluğum ve talihim tebrik edilmelidir.”


Hazırlayan: Suat Yener /www.musikiklavuzu.net


Hasan Ali Yücel kimdir?


Hasan Ali Yücel ölüm yıl dönümünde unutulmadı. Cumhuriyet Döneminin, çok yönlü kişiliğe sahip seçkin bir eğitim, kültür ve siyaset adamı olarak kabul edilen Hasan Ali Yücel, vefatının 58’inci yılında anılıyor. Peki Hasan Ali Yücel kimdir? Öğretmen, eski millî eğitim bakanı, Köy Enstitüleri’nin kurucusu Hasan Ali Yücel, 17 Aralık 1897’de İstanbul’da doğdu. Atatürk’ün ölümünden sonra, 1938-1946 yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığı yapan Hasan Ali Yücel, Cumhuriyet Döneminin, çok yönlü kişiliğe sahip seçkin bir eğitim, kültür ve siyaset adamı olarak kabul edilir. Hasan Ali Yücel ,çocukluğunun ilk yıllarında, ailesiyle Merkez Efendi Mahallesi’ndeki Yenikapı Mevlevihanesi ziyaretlerine katıldı. Burada izlediği mistik makam ve fasıllar, dönüş törenleri, O’nun müzik yeteneğinin belirginleşmesinî sağladı. Hasan Ali Yücel, çevrede “müzik Üstadı” olarak tanınan Mehmet Celaleddin Dede Efendi’nin yönettiği “müzik mektebi”nde eğitim gördü. Hasa Ali Yücel, altı yaşlarında iken aile, Gümüşsuyu’nda yaptırdığı yazlık köşke taşındı. O da Topkapı Semti’nde bulunan Taş Mektep’e yazdırıldı. 1906 yılında, dokuz yaşındayken Mekteb-i Osmanî’ye gönderildi. Burada ilgisini çeken yeniliklerle karşılaşır; örneğin, yazı tahtasını, haritaları ve sıraları görür; sınıf ortamıyla tanıştı. Ayrı ayrı hocalardan ders gördü. Bu arada Meşrutiyet ilan edilmiş (1908); hürriyet şiirleri, marşları ve şarkıları duyulmaya başlamıştı. Bunları zevkle ezberledi ve söyledi. Beş yıllık bu okulu 1911’de pekiyiden de üstün bir derece (Aliyyülala) ile bitirir. Okuma tutkusu oldukça gelişti; Beyazıt kitapçılarından aldığı romanları -babasına rağmen- yutarcasına okumayı sürdürdü. Mekteb-i Osmanî’den sonra, Hasan Ali Yücel için Vefa İdadisi dönemi başladı, “İntikam Olsun” başlıklı ilk yazısını burada öğrenciyken yazar; “Mektepli” dergisinin açtığı yarışmaya katıldı. 17 Ekim 1913’te yayınlandı. Ne var ki, son sınıftayken, Birinci Dünya Savaşı nedeniyle askere alındı; okula ara vermek zorunda kaldı. Önce asteğmen; sonra teğmen olarak toplam üç buçuk yıl askerlik yaptı, 2 Aralık 1918’de terhis edildi. Hasan Ali Yücel, askerlik sonrası öğretimini Darülfünün’da tamamlama imkanı buldu. Liselerin son sınıfında okurken îlkin Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Bir yandan da İfnam gazetesinde çalıştı. Türk Sesi gazetesinin kurucuları arasında yer aldı. Ancak hukuk öğretimini, dersteki yöntemi yüzünden tartıştığı hocası Celalettin Arîf Bey’e kızgınlığı nedeniyle yarıda bırakmak zorunda kaldı. Edebiyat Fakültesi’nin Felsefe Şubesi’ne kaydoldu. Artık Cağaloğlundaki Darülmuallimîn-i Aliye (Yüksek Öğretmen Okulu)’nin öğrencisi durumundaydı. Bu dönemde, Hasan Ali Yücel; Y.Kemal, A.Hamdi Tanpınar gibi şairlerle ikbal Kıraathanesi’ne gidip gelmeye başladı. Hasan Ali Yücel ‘in üzerinde etkisi olan hocalar arasında, Kuvay-ı Millî ye hareketini Akşam gazetesindeki yazılarıyla desteklemiş olan Necmettin Sadık (Sadak)’ın özel bir yeri olduğu söylenebilir. Hasan-Âli, Darülmuallimîn-İ Aliye’den “Ruh ve Beden” üzerine yaptığı tez niteliğindeki otuz sayfalık bir çalışmasıyla 1921’de mezun oldu. Giresun’un Görele ilçesinde adına ” Hasan Âli Yücel Kültür Merkezi ” kurulmuştur. İstanbul Üniversitesi’nin eğitim fakültesi de “Hasan Âli Yücel Eğitim Fakültesi” adıyla kuruldu. 5 Ağustos 1946’da 7 yıl 5 ay sürdürdüğü bakanlık görevinden istifa etti. İstifasından sonra gazetecilik görevine döndü. 26 Şubat 1961 tarihinde konuk olarak kaldığı Prof. Dr. Tevfik Sağlam’ın evinde öldü. 2 Mart 1961 tarihinde Cebeci Asrî Mezarlığı’nda toprağa verildi. Hasan Âli Yücel, şair Can Yücel’in babasıdır.


Hasan Hüseyin Korkmazgil kimdir?



Cumhuriyet döneminin en önemli edebiyatçılarından biri olan Hasan Hüseyin Korkmazgil 26 Şubat 1984’de vefat etti.



Hasan Hüseyin Korkmazgil Doğum ( 1927, Gürün, Sivas, Ölüm, Ankara,26 Şubat, 1984 ) toplumcu-gerçekçi Türk şairi 1927’de Sivas’ın Gürün ilçesinde doğmuştur. Annesi Gülşan hanım, babası ise Kurultay İlkokulu’nda hademelik yapan Nalbantoğlu Şükrü’dür. İlkokulu babasının hademelik yaptığı Kurultay İlkokulu’nda okudu. Niğde Ortaokulu ve sonra Adana Erkek Lisesi’nde okudu.Hasan Hüseyin, Adana Erkek Lisesi’ni 1948’de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü 1950’de bitirdi. Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirip Türkçe öğretmeni olarak K.Maraş, Göksun’da öğretmenliğe başladı. N. Hikmet’in şiirlerini okuduğu, siyasi eylemler yaptığı gerekçesiyle öğretmenlikten atıldı ve TKP davasına da dahil edilerek tutuklandı. Üç yıla mahkûm oldu. Elbistan ve Nevşehir cezaevlerinde cezasını tamamladıktan sonra İstanbul’a gitti. Üniversite mezunu olmasına rağmen askerliğini er olarak ve 27 ay süre ile yaptı. Askerlik dönüşü Gürün’e gitti. 1957-1960 yılları arasında Gürün ve Sivas’ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği, okuma yazma bilmeyenlere mektup yazarak, yaparak hayatını kazanmaya çalıştı . Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin’in ilk şiiri 1959’da Dost Dergisi’nde çıktı. Ayrıca yazdığı iki oyun radyo piyesi olarak seslendirilmişti. 1960’da İstanbul’a, sonra Ankara’ya yerleşti. 1961-1967 yılları arasında Metin Toker’in yayınladığı haftalık ‘’Akis’’ dergisinde çalıştı.1964 yılında bir şiirini okuyarak ona hayran olan Öğretmen Azime Hanım ile uzun süren mektuplaşmalar sonucunda evlendi.


Hasan Hüseyin Korkmazgil’in eşi Azime Korkmazgil’den “Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz” şiirinde adı geçen Temmuz Korkmazgil (1965) isimli bir oğlu oldu.Akis Dergisinde çalışırken 1964, 1965 ve 1969 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden Çorum ve Ankara milletvekili adayı oldu Forum dergisini satın alarak bir süre bu derginin sanat sayfalarını yönetti (1968-1970). Fakat Türkiye İşçi Partisinin bakış açısıyla canlandırmaya çalıştığı Forum Dergisi uzun ömürlü olamadı.


1970’ten itibaren Yenigün gazetesi, Barış gazetesi, Toplum dergisi, Ankara Ekspress gazetesi, Devrimci Belediyeler dergisi gibi gazete ve dergilerde yazılar yazdı.Kızılırmak kitabı nedeniyle hakkında 142. maddeden dava açıldı, yargılandı, aklandı. 1973 yılında çıkardığı “Acıyı Bal Eyledik” şiir kitabı sol çevrelerde yankı buldu ve oldukça ünlü bir şair haline geldi.

Şair 1983’te evinde çalışırken beyin kanaması geçirdi. Bir yıl bitkisel hayatta yaşadı. 26 Şubat 1984 te evinde bitkisel hayatta iken hayata veda etti. Ankara Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi.Nazım Hikmet ve Ahmet Muhip Dranas’ ın tesirinde şiirler yazdı. Şiirlerinde toplumcu bir konu yaklaşımı gösterdi. Kırsal kesim insanları ile ezilen işçilerin sorunlarını halk şiiri geleneklerinden de yararlanarak dile getirdi. II. Yeni şiirne yakın şiiler yazdığı gibi, bazı şiirlerinde divan şiir etkileri taşıyan motifler de kullandı. Yaşam ve doğa sevgisi, barış ve özgürlük tutkusu devrim ve bağımsızlık özlemi şiirlerinde işlediği başlıca temalar oldu. Bazı şiirleri bestelendi.



ŞAİRLİK HAYATI VE EDEBİ YÖNÜ

Hasan Hüseyin Korkmazgil ilk şiirlerini 1940’lı yıllarda Atatürk ve Erzincan Depremi konulu olarak yazdı[6] İlk şiirlerinde ‘’Serhan’’ ismini kullandı.[

İlk şiiri 1959’da Dost dergisinde çıkan şairin Ba mizahi hikâyeleri 1963 ten sonraçıkmaya başladı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı’nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT’nin 1970 Sanat Başarı Ödülü’nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü’nü ve Nevzat Üstün Şiir Ödülü’nü aldı. Mizah dergilerinde yayımlanmış mizah hikâyelerinden bir kısmını Hüseyin Korkmazgil adıyla yahut sadece Korkmazgil soyadını kullandı. Eserleri Şiir

Kavel (1963) Temmuz Bildirisi (1965) Kızılırmak (1966) Kızılkuğu (1971) Ağlasun Ayşafağı (1972) Oğlak (1972) Acıyı Bal Eyledik (1973). Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin (1974) Koçero Vatan Şiiri (1976) Haziran’da Ölmek Zor (1977) Filizkıran Fırtınası (1981) Acılara Tutunmak (1981) Işıklarla Oynamayın (1982) Tohumlar Tuz İçinde (1988) Kandan Kına Yakılmaz (1989)

Mizahi Hikaye

Öhhöööö! (1964) Made in Türkey (1970) Bıyıklar Konuşuyor (1971).

Gezi

Bağdat Basra Yollarında(1974) Çocuk Kitapları Eşeğin Gözyaşları Aşıcı Baba Ormanın Öcü Ressamın Bıldırcınları Becerikli Çocuğun Düşleri

Bestelenen şiirleri Hasret Gültekin – Acıyı Bal Eyledik Acıyı bal eyledik, Hasret Gültekin – Acıyı bal eyledik Amenna, Ahmet Kaya – Amenna Acılara Tutunmak, Ahmet Kaya – Acılara Tutunmak Berivan, Grup Yorum Güzel Günler, Ahmet Kaya – Güzel Günler Halay Havası, Ahmet Kaya – Halay Havası Haramiler, Ahmet Kaya – Haramiler Kadınlar, Ahmet Kaya – Kadınlar Kerbelâ Uzak Değil – Grup Yorum – Munzur Dağı Haziranda Ölmek Zor, Grup Yorum – Haziranda Ölmek Zor Şiddet, Ahmet Kaya – Şiddet Ortadoğu, Ahmet Kaya – Ortadoğu Temmuz, Grup Baran – Temmuz

Hasan Hüseyin Korkmazgil’den bir şiir

demek hiç aç kalmadın sen öyle mi açıkta kalmadın ha? kirinden gömleğinin dirseğinin yamasından eziklik duymadın ha? bravo be aşk olsun şu adama vallahi!

demek hiç sövmediler anana avradına hiç kimseye sövmedin ha? bir gececik olsun çekip kafayı şakır şakır oynamadın hıçkırarak ağlamadın öyle mi? bravo be aşk olsun şu adama vallahi!

Akşit Göktürk kimdir?



27 Aralık 1934’te Van’da doğdu. 1960 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 1961 senesinde aynı fakülteye asistan olarak girdi. 1965 senesinde doktorasını verdi ve 1972 senesinde doçent, 1978 senesinde profesör oldu. İngiltere’de Nottingham Üniversitesi’nde (1964-65) ve Almanya’da Konstanz Üniversitesi’nde (1970, 1974-76) araştırmacı olarak görev aldı.

Uppsala (İsveç) ve Batı Berlin üniversitelerinde çeviri kuramları ve yöntemleri konulu seminerler yönetti. Robinson Crusoe’nun Türkçedeki ilk tam çevirisiyle 1969 Türk Dil Kurumu (TDK) Çeviri Ödülü’nü kazandı. 1975-83 seneleri arasında TDK Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu.

1958 senesinden sonra Varlık, Yeni Dergi, Türk Dili, Yeni Ufuklar, Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde inceleme yazıları ve çeviriler yayımlayan Göktürk, eleştirilerinde dil çözümlemelerine ve üslup problemlerine ağırlık verdi.

D. H. Lawrence, T. S. Eliot. E. Kästner, F. Dürrenmatt gibi yazarlardan yaptığı çevrilerle tanınan Akşit Göktürk’ün başlıca yapıtları şunlardır:

Edebiyatta Ada (1973),

Okuma Uğraşı (1979) ve Çeviri,

Dillerin Dili’dir (1986).

Akşit Göktürk 26 Şubat 1988 tarihinde İstanbul’da hayatını kaybetti.

Tarık Buğra kimdir?



1918 yılında Akşehir’de dünyaya gelen sanatçı, İlköğrenimini doğduğu yerde tamamlamıştır. Yazar olmaya lise yıllarında karar veren Tarık Buğra. 1936 yılında Konya Lisesi’nden mezun olmuştur. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydını yaptırmış, 2 yıl sonra Hukuk Fakültesine geçmiş, oradan da Edebiyat Fakültesi’nde okumaya başlamıştır. Mezuniyet tezini vermeden buradan da ayrılmıştır. Gazeteciliğe babasıyla beraber çıkardığı Nasrettin Hoca ile başladı. Birçok gazete ve dergide yazan sanatçı Tercüman gazetesinden 1976 yılında istifa etmiş ve tamamıyla edebiyata yönelmiştir. Yazdığı eserlerle birçok ödül alan sanatçı “Devlet Sanatçısı” unvanını da almıştır. Tarık Buğra, 26 Şubat 1994’te kanser tedavisi gördüğü Çapa Tıp Fakültesinde yaşamını yitirmiştir.

Edebi Kişiliği:

  • Yayın hayatına yirmi iki yaşında yazdığı “Yarınların Romanı” ile başlamış olan sanatçı, hikaye roman, tiyatro ve fıkra türlerinde eserler vermiş 1960 yılından sonra romana diğer türlerden daha çok ağırlık vermeye başlamıştır.

  • Eserlerinde toplumsal çatışmaları psikolojik açılardan gören yazar, sanatın gerçekliğini toplum gerçekliğinin karşısına çıkarmıştır.

  • Roman ve hikâyelerinde toplumumuzun tarihini, ortak değer yargılarını, sorunlarını işleyen yazar sanatın insanı yüceltmesi gerektiğini düşünmektedir.

  • Şiirli, yoğun bir anlatımı olan Tarık Buğra gözlemleriyle ele aldığı çevre, kişi ve olayları soyut derinliğine inerek anlatmış; yapıtların dille oluştuğunun bilincine vararak şive taklitlerinden, gelip geçici dil görüntülerinden kaçmıştır.

  • Yazarın adını duyuran romanı, Kurtuluş Savaşı’nı yaşayan Anadolu halkının yaşamını ele aldığı Küçük Ağa’dır.

Kısaca özetleyecek olursak;

  • Roman, öykü, tiyatro, fıkra ve gezi türlerinde eser vermiştir.

  • Ayrıntılara girmeden gözleme yer vermiştir.

  • Aşk, yalnızlık, uyumsuzluk gibi temaları işlemiştir.

  • Her yerde rastlanabilecek tipleri kahraman olarak seçmiş, iyimserliği olaylara ve kahramanlara yansıtmıştır.

  • Günlük olayları nesnel bir şekilde ele almıştır. Olayların ve eşyanın iç yüzünü çözümleyici bir yöntemle anlamaya çalışmıştır. Olaydan çok iç gerçekleri anlatmıştır.

  • Hikâyelerinde kasaba yaşantısından, orta sınıf insanların ev ve aile ortamlarından kesitler vermiştir.

  • “Küçük Ağa” adlı romanında, Kurtuluş Savaşı’na katılan Anadolu halkını yükseltici bir bakış açısıyla ele almıştır.

  • “Osmancık”ta Osman Bey’in Osman Gazı olarak tarih sahnesine çıkışını ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu anlatmıştır.

Eserleri:

  • Roman: Küçük Ağa, Osmancık, Küçük Ağa Ankara’da, Siyah Kehribar, İbiş’in Rüyası, Firavun İmanı, Dönemeçte, Yağmur Beklerken, Gençliğimin Eyvah, Yalnızlar

  • Hikâye: Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, Hikâyeler, İki Uyku Arasında

  • Tiyatro: Ayakta Durmak İstiyorum, Akümülatörlü Radyo, Sahibini Arayan Madalya, Yüzlerce Çiçek Birden Açtı

  • Gezi: Gagaringrad (Moskova Notları)

  • Fıkra-Deneme: Düşman Kazanmak Sanatı, Politika Dışı, Gençlik Türküsü

Küçük Ağa: Bir Anadolu kasabası olan Akşehir’e hoca olarak gelen ve ateşli vaazları ile halkı etkileyen Mehmet Reşit Efendi’nin kurtuluş mücadelesine inanma ve katılma süreci anlatılmaktadır. Mehmet reşit Efendi, Küçük Ağa ismiyle mücadelesine devam eder.

İbişin Rüyası: Nahit, ünlü kantocu Hatice’ye sevdalanır. Evli olduğu için bunu saklar. Nahifi işsiz olması nedeniyle ona acıyıp yanında işveren oyuncu Sadi, Nahifi kıskanıp Hatice’yi ayartmaya çalışır. Nahit de öç almak için Sadi’yi çok sarhoş olduğu anda sahneye çıkartıp rezil eder. Hatice intihar eder, Nahit ise yalnız yaşamına devam eder.


Aytaç Arman kimdir?

22 Haziran 1949 tarihinde Adana'da doğmuştur. Gerçek adı Veysel İnce'dir. Adana'da Erkek sanat Enstitüsü'nü bitirdi. 1966 yılında Tarsus'ta bir boya fabrikasında işçiında Mimarlık ve Mühendislik fakültesinde okurken Ekstra Ekspres gazetesinin açtığı artist yarışmasında ikinci oldu. Aytaç Arman, 1971 yılındaSes Dergisinin açmış olduğu yarışmaya da katılır. Aynı yarışmadaTarık Akan birinci olurken, Aytaç Arman'da ikinci seçilir. Ardında sinema oyunculuğuna başladı. 1971 yılında Yılmaz Güney'in "baba" filminde oynadı. Aytaç Arman, 1974 yılında Süreyya Duru'nun yönettiği, Perihan Savaş ile baş rolünü paylaştığı "Bedrana" adlı film; 11.Antalya Altın Portakal Film Yarışması'nda En iyi 2. Film" ödülü aldı. 1977 yılında baş rolünü Semra Özdamar'la paylaştığı; Süreyya Duru'nun yönettiği "Kara Çarşaflı Gelin" 14. Antalya Altın Portakal Film Yarışması'nda "En İyi Film" ödülü kazandı. 1988 yılında Antalya Altın Portakal Film Yarışması'nda, başrolünü oynadığı,Ömer Kavur'un "Gece Yolculuğu" filmi "En İyi Film" ödülünü alırken, Aytaç Arman da "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü aldı. Aytaç Arman, rol aldığı bir çok sinema filminden başka bir çok dizide de oynamıştır. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Sinema emekçileri deneği üyeliğinden 18 yılla yargılandı. Beraat etti. 1985 yılında Necati Cumalı'nın hikayesinden senaryosunu Barış Pirhasan'ın yazdığı, yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı "Adı Vasfiye" adlı filmde Müjde Arile başrolde oynadı. Çok sevdiği ve değer verdiği 1972 model mavi vosvos arabası vardır. 2006 yılında sinema yazarı Burçak Evren, Aytaç Arman hakkında biyografi kitabını yazdı. Aytaç Arman, 26 Şubat 2019'da aramızdan ayrıldı. Ödülleri 25. Antalya Film Şenliği - 1988, En İyi Erkek Oyuncu, Gece Yolculuğu 25. Antalya Film Şenliği - 1988, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Gönderilmemiş Mektuplar 25. Siyad Türk Sineması Ödülleri - 2003, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Gönderilmemiş Mektuplar Filmografisi ; Hacı - 2006 Candan Öte - 2006 Düşler ve Gerçekler - 2005 Deli Mavi / İşte Öyle Bir Şey - 2005 Sen Ne Dilersen - 2005 Perçem - 2004 Karşılaşma - 2002 Gönderilmemiş Mektuplar - 2002 Berivan - 2002 Öyle Bir Sevda ki - 2002 Melekler Evi - 2000 Bedel - 2000 Yüzleşme - 1999 Kıvılcım - 1999 Yılan Hikayesi - 1999 Akrebin Yolculuğu - 1997 Bir Umut - 1997 Kurtuluş - 1996 Yaban - 1996 Yer Çekimli Aşklar - 1995 Sahte Dünyalar - 1995 Buluşma - 1994 İz - 1994 Yolcu - 1994 Kurşun Adres Sormaz - 1992 Bekle Dedim Gölgeye - 1990 Gece Yarısı Vurgunu - 1990 Perili Köşk - 1990 Kantodan Tangoya - 1989 Av Zamanı - 1988 Gece Yolculuğu - 1987 Bir Avuç Gökyüzü - 1987 Biri Ve Diğerleri - 1987 Kadının Adı Yok - 1987 Uzun Bir Gece - 1986 İstek - 1986 Sıcak Tatlı Yaz - 1986 Fatmagül'ün Suçu Ne - 1986 Parmak Damgası - 1985 Adı Vasfiye - 1985 Sönmüş Ocak - 1980 Düşman - 1979 Fırat'ın Cinleri - 1977 Güneşli Bataklık - 1977 Ben Sana Mecburum - 1976 Bu Nasıl Dünya - 1976 Ne Haber - 1976 Nereye Arkadaş - 1976 Seni Sevmekle Suçluyum - 1976 Yazgı - 1976 Ne Umduk Ne Bulduk - 1976 Kara Çarşaflı Gelin - 1975 Evde Kalmış Kızlar - 1975 Enişte - 1975 Sevgili Halam - 1975 Yarınlar Kimin - 1975 Yarın Olmaz Şimdi - 1975 Yaşamak Daha Zor - 1975 Evet mi Hayır mı - 1974 Gerçek - 1974 Batak - 1974 Babalık - 1974 Bahriyeli Kemal - 1974 Bir Ana Bir Kız - 1974 Çılgın Arzular - 1974 Hostes - 1974 İstek - 1974 Tek Başına - 1974 Cici Kız - 1974 Bedrana - 1974 Yalancı / Çok Yalnızım - 1973 Babaların Günahı - 1973 Aşkın Zaferi - 1973 Bir Dost Bulamadım - 1973 Çocuğumu İstiyorum - 1973 Felek - 1973 Izdırap - 1973 Kader Çıkmazı - 1973 Oğlum Osman - 1973 Teslim Ol Baba - 1973 Ve Onu Vurdular - 1973 Zambaklar Açarken - 1973 Anneler Günü - 1973 Vukuat Var - 1972 Ve Güneşe Kan Sıçradı - 1972 Bir Baltaya Sap Olamadım - 1972 Kahbe / Bir Kız Böyle Düştü - 1972 Yirmi Yıl Sonra - 1972 Murat İle Nazlı - 1972 Oğlum - 1972 Korkusuz Aşıklar - 1972 Aslanların Ölümü - 1972 Ekmekçi Kadın - 1972 Elveda Yavrum - 1972 Kadın Yapar - 1972 Murat İle Nazlı - 1972 Tövbekar - 1972 Hayat Cehennemi - 1971 Baba - 1971 Ali Ödülleri; 25. Antalya Film Şenliği - 1988, En İyi Erkek Oyuncu, Gece Yolculuğu 40. Antalya Film Şenliği - 2003, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Gönderilmemiş Mektuplar 25. Siyad Türk Sineması Ödülleri - 2003, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Gönderilmemiş Mektuplar 20. Londra Türk Film Festivali - 2015, Yaşam Boyu Başarı ödülü

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page