top of page
  • Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Maçkalılar isyanda: Ormanlarımıza Maden Ocağı istemiyoruz



TRABZON - Trabzon’un Maçka ilçesine 17 km uzaklıktaki Yaylabaşı Mahallesi’nde 2817 futbol sahası büyüklüğündeki orman alanına verilmiş maden ruhsatı üzerinde yapılmak istenen 24,52 hektarlık gümüş, kurşun, çinko ve altın madenleri arama ocağına halkın tepkisi sürüyor. ÇED Raporu süreci için 17 Mart'ta gerçekleştirilen Halkın Katılımı toplantısında, köyün camisine ve mezarlığına 45 metre, en yakın eve ise 65 metre uzaklıkta kurulması planlanan maden tesisine köylülerin karşı çıktığı, sularının, havalarının, hayvanlarını otlattıkları doğa alanlarının zarar göreceğini sert biçimde dile getirdiği öğrenildi. Yaşama, barınma ve geçim alanlarında maden ocağı kurulmasını istemediklerini dile getiren köylülerin itiraz ettiği hususların saptanması için yapılmak istenen Halkın Katılımı toplantısının halkın taleplerini sert biçimde dile getirmesi nedeniyle prosedür tamamlanamadan sona erdirildiği, ikinci bir toplantı yapılmasının planlandığı öğrenildi.

ÇED raporu planlanırken köyün ve doğal hayatın hiç dikkate alınmadığını belirten köylüler çıkarılması planlanan madenle birlikte insanların hayatına ve doğaya zarar verileceğini kaydettiler.


“GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR FELAKETTİR”



Toplantıyı yerinde izleyen Kuzey Ekspres gazetesi muhabiri İnan Kalyoncu'nun bildirdiğine göre, Maçka’nın en kalabalık mahallerinden biri olan Yaylabaşı Mahallesi Muhtarı Sezai Çavuş, “Yapılan ÇED toplantısında mahalle halkı tepkisini koydu maden ocaklarını köye istemediklerini söylediler. Kesinlikle bölgemizde maden ocaklarının çalışmasını istemiyoruz. Buraya bu maden ocakları girerse, geri dönüşü olmayan bir felaket yaşanır burada.” dedi.



Muhtar Sezai Çavuş, “Bölgede meyve ağaçları olmak üzere kayın ve çam ağaçları mevcuttur. Mahalleli tarım arazisi olarak o bölgeyi kullanır mısırını, patatesini oradan alır. Açılacak olan maden ocakları yerleşim yerinin üstünde olduğu için en büyük sıkıntımız da sularımız, evlerimize aldığımız göze sularımız o bölgededir. İnsanların ve hayvanların su ihtiyaçları o bölgeden akan sulardan karşılanır. Verilecek ÇED raporunun iptal edilmesini istiyoruz. Eğer iptal edilmezse her türlü hukuki süreci başlatacağız.” diye konuştu.


UZMAN NE DİYOR?


Süreci başından beri yakından izleyen ve değerlendiren, yörenin yapısını çok iyi bilen Jeoloji Mühendisi Zafer Baki'nin yazısını çok dikkatle okuyalım. Her gün 5 kez yapılacak ve 10-15 km mesafedeki doğal hayatı etkileyecek 90 kg patlayıcı kullanılacak atımları düşünün bu arada...


Şöyle yazıyor Jeo. Müh. Zafer Baki:

"Trabzon ili , Maçka ilçesi,Yaylabaşı Mah. Maden arama IV. Grup maden ocağı işletmesi Altın, Gümüş, Platin dense de esas işletme Altın olacaktır.

Özetle işletme 24.52 hektar alan olarak belirlenmiştir. 24.5 Hektar alanda kapalı işletme 2.4 hektar alanda açık işletme yapılacaktır. Yıllık Üretim kapasitesi 490.000 Ton



ALTININ BULUNUŞU: Altın madeni doğada iki şekilde bulunur.

1- Damar tipi yataklar

2- Epitermal yataklar. Bu tür yataklar, volkanik kayaçlar içinde yüksek sıcaklıkta su dolaşımı ile saçılmış olarak bulunan altın içeriği düşük fakat rezervi büyüktür.

NASIL ÜRETİLİR :

1- Yerçekimi. Altının yoğunluğu 15.5 — 19.3 gr/cm3 kayaçlarin özgül ağırlığı 2.6 gr/cm3 dür.

2-Flatasyon.

3- Siyanürlü altının çözeltiyle alınması. Günümüzde altını ekonomik olarak çözeltiye alabilen tek kimyasal siyanürdür. Uygun boyuta kırılmış ya da öğütülmüş cevherin içerdiği altını siyanür ile çözeltiye alınması işlemi siyanürlü özütleme olarak isimlendirilmektedir.

2.4 Hektar alanda açık işletme yapılacaktır.

Söz konusu arazi kışın yoğun kar yazın ise yağmur gibi doğal yağışların etkisi altındadır. Sıyırma kazıları, yamaç şev stabiteleri, her zaman tehlike oluşturacaktır. Bu gibi arazilerde palye yükseklikleri hiçbir zaman projede gösterildiği gibi olmaz. Sıyırma sırasında ve işletme sırasında tonlarca kazı malzeme oluşturacaktır. Bu malzeme birikme alanına ek yük getireceği için her türlü akma ve kopmalara sebep olabilir.


24 hektarlık alanda kapalı işletme yapılacaktır. Kapalı işletme galeri ve patlatma yöntemiyle yapılacaktır.

Her aynada 2.5 m. boyunda altmış delik açılacak ve bir atımda 90 kg patlayıcı kullanılacaktır. Ortalama günde 5 atım yapılacaktır. Açılan galerilerde yeri geldimi kimyasal katkılı püskürtme beton kullanılacaktır. Bunların artıkları her yerde olduğu gibi vadilere akıtılacaktır. İşletme alanına çok yakın mesafede olan aktif eski heyelan kütlesi bu patlatmalardan etkilenecektir. En az 10 — 15 km çapında doğal hayat bu atımlardan etkilenecektir.


Bizler ülke kaynaklarının işletilmesine karşı değiliz ve olamayız. Yer altı zenginlikleri nasıl bizimse yer üstü zenginlikleri de bizimdir.


Yaylabaşı mahallesinde işletilmesi düşünülen altın madeni Doğu Karadeniz'in göz bebeği olan, tüm dünyanın gıpta ile baktığı ve koruma altına alınan Çal yaylasına 11 km, Altındere (Sumela) vadisine 18 km., Kayabaşı yaylasına 3.2 km, Limni gölüne 19.2 km, Lişer Yaylasına 3 km., Şolma yaylasına 3 km. uzaklıktadır. Hamsiköy yaylalar grubu diye adlandırabileceğimiz alanın tam ortasındadır.




Yaylacılık Karadeniz'in 2000 yıllık bir geleneğidir. Yaylalarda hiçbir canlı yalnız başına yaşamaz. Her çiçeğin böceğin bir zamanı vardır. Kışın yağan kar köylerden yaylalara doğru çekilince önce kardelenler, siglamenler çuğa çiçekleri karın peşinden yaylalara doğru giderler. Yaylaların habercisi olan vargel çiçekleri açarak insanları yaylalara davet eder. Yaylaya çıkış her köy , her oba için ayrı ayrıdır. 2000 yıllık bu göç olayında yollar bile belirlenmiştir. Arazide yürüyerek kazınmış yayla yolu izleri vardır. Yaylaya çıkışın heyecanını küçük çocuklardan yaşlılara kadar herkeste görürsünüz.


Çıkış gecesi son hazırlıklar yapılır. İneklerin alın ve boyunları renk renk püsküllerle süslenir. Hayvanların besili sağlıklı olması, yayla kadının yüz akıdır. İşte bu yüzden kış boyunca ahırda kapalı duran hayvanları evin çocukları mahalle aralarında yürüterek bu uzun yolculuğa hazırlar. Yaylaya çıkış saati gelince, sabah gün doğmadan açılan kapılardan çan sesleri , bağrışmalar ıslıklar arasında yükseklere doğru bir yürüyüş başlar. Güneşin ilk ışıkları yaşlı kadınların oyalı yaşmaklarına değdiğinde köy çok aşağılarda kalmış, Türküler eşliğinde zifinler, kırmızı mor komar çiçekleri , çocukların çığlıkları kuş sesleri arasında durmaksızın yol alınır. Bu gelenek 2000 yıldır büyük bir mutlulukla , sevgiyle devam eder.

Hiçbir kıymetli maden bizim bu sevgimizden kıymetli olamaz.



Haber: BRT Yayın Grubu Genel Yönetmeni Alâettin Bahçekapılı







470 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page