top of page
Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Mimarlar Odası deprem bölgesini yeniden inceledi ve raporunu yazdı




Genel başkanlığını Yük. Mim. Eyüp Muhçu'nun yaptığı TMMOB Mimarlar Odası, Merkez Yönetim Kurulu, Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremden sonra, ikinci kez, bölgede yaptığı incelemeden sonra "tespit, değerlendirme ve öneriler" raporunu yazıp kamuoyuna açıkladı.


Mimarlar Odası'nın ikinci kez hazırladığı deprem raporunda şu "tespitler" yapıldı:

"6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerden yaklaşık 14 milyon yurttaşımız etkilenmiş; İçişleri Bakanı tarafından 1 Mayıs 2023 tarihinde yapılan son açıklamaya göre 50 bin 783 yurttaşımız hayatını kaybetmiş, 100 binin üzerinde yurttaşımız yaralanmıştır.


Mimarlar Odası olarak afetlerde kaybettiğimiz yurttaşlarımızı saygıyla anıyor; yaralıların iyileşmesini ve yaraların bir an önce sarılmasını diliyoruz.


Depremlerin olduğu ilk günden itibaren bölgede afet sonrası müdahale ve tespit, iyileştirme süreçleriyle ilgili çalışmalar başlatılmıştır. 11-16 Şubat 2023 tarihleri arasında, Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu tarafından oluşturulan teknik heyet bölgede yerinde ilk inceleme ve değerlendirmeleri yapmış; bu çalışmaların ışığında “Mimarlar Odası 6 Şubat 2023 Depremleri Tespit ve Değerlendirme Raporu - I” hazırlanmış ve kamuoyuyla paylaşılmıştır.


Depremlerden yaklaşık iki ay sonra 29 Mart – 2 Nisan 2023 tarihleri arasında, Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu tarafından oluşturulan teknik heyet tarafından; acil ve geçici barınma yerleşim alanları, enkaz kaldırma ve döküm sahaları, kalıcı konut ve yeni yapılaşma süreçleri, kültür varlıkları ve mimari miras öncelikli olmak üzere bölgede ikinci etap inceleme ve değerlendirmeler yapılmıştır.


Bu inceleme ve değerlendirmeler ve sonrasında yürütülen çalışmalar sonucunda; enkaz kaldırma, rehabilitasyon ve yeniden yapım faaliyetlerinin sürdürüldüğü ancak deprem bölgesinde olağanüstü koşulların devam ettiği, yaşamsal ihtiyaçların karşılanmasından yıkım çalışmalarına afet sonrası sürecin yönetiminde yanlışlıkların, yetersizliklerin ve koordinasyon eksikliklerinin devam ettiği tespit edilmiştir.


Depremlerin ardından bugüne kadar; toplum sağlığının korunarak sağlıklı, sağlam ve güvenli yaşam çevrelerinin oluşturulmasına, eğitim hakkının sağlanmasına, yurttaşların yaşamsal ihtiyaçların giderilmesine yönelik yeterli önlem alınmamış; bölgedeki yapılaşma ve imar sürecinin yeniden başlatılmasına odaklanılmış; ormanlar, meralar ve koruma alanları yapılaşmaya açılmış; OHAL Kararnameleri ile Bakanlık ve TOKİ’ye sınırsız inşaat yetkileri verilmiştir.


Riskli alan ve acele kamulaştırma kararlarıyla bölgedeki yurttaşların yaşam alanlarına ve varlıklarına el konmuş; kent merkezlerinin kamusal alan olmaktan çıkmasına, tarihi, kültürel ve mimari mirasın, geleneksel dokunun yok olmasına neden olacak; konut alanlarının boşaltılarak ticaret ve finans merkezi olarak kurgulayacak yeni yapılaşma programları ve dönüşüm uygulamaları gündeme getirilmiştir.


Kent merkezlerine uzak, tarım arazileri, orman alanları veya doğal-arkeolojik sit alanlarına yakın veya üzerinde bulunan alanlarda Bakanlık ve TOKİ tarafından hazırlanan planlar çerçevesinde; yerel idare, meslek kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları sürece dâhil edilmeksizin tip projeler olarak tasarlanan kalıcı konutların üretimine başlanmıştır.


Nüfus, konut ihtiyacı, yapı-hak sahipliği, eğitim ve sağlık altyapı ihtiyacı, bölgedeki mevcut çevre düzeni ve imar planlarında yer alan hükümleri ve notları, bölgesel planlama yaklaşımları vb. ilişkin hangi verilerin veya kriterlerin gözetildiği açıklanmayan süreçte; AFAD tarafından Bakanlık, TOKİ ve bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlara milyarlarca lira kaynak aktarılmıştır. Bu kamu kaynakları da kamu ihale mevzuatından muaf kılınan yapım işi ihaleleriyle belirli gruplar tarafından üstlenilmiştir.


Yaşanan depremler gerekçe gösterilerek; iktidar; afet ve kriz koşullarını kendi adına bir fırsata dönüştürmüştür. Kamusal ve hukuki denetim yok sayılarak bölgedeki planlama ve imar süreci yeniden yapılandırılmaya başlanmış, kamuya ait kaynaklar, kentler, doğal, kültürel değerlerin yatırım araçlarına dönüştürülmesine odaklanılmıştır."

Mimarlar Odası'nın hazırladığı rapor için bu "tespitlerden" sonra şöyle denildi:

"Bölgede iki kez yerinde yürütülen çalışmalar ve teknik incelemelerin ardından yürütülen değerlendirme ve araştırmalar ışığında; Sağlıklı ve güvenli kentleşme ve yaşam çevrelerinin oluşturulması, afetlere karşı sağlam yapılı çevre üretiminin sağlanması, kültürel, tarihî ve mimari mirasın korunarak gelecek nesillere aktarılması amacıyla kamu ve toplum yararı doğrultusunda hazırlanan tespitler, değerlendirmeler ve önerileri içeren “Mimarlar Odası 6 Şubat 2023 Depremleri Raporu - 2”yi değerli kamuoyumuzla paylaşıyoruz."


Mimarlar Odası'nın ikinci deprem raporunda değerlendirme ve öneriler

TMMOB Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu'nun kamuoyuna duyurduğu 210 sayfalık Mimarlar Odası 6 Şubat 2023 Depremleri Raporu - 2”nin son bölümündeki " değerlendirme ve öneriler bölümünde şunlar vurgulanıyor:


DEĞERLENDİRME ve ÖNERİLER

Afet Yönetimi ve Risklerin Azaltılması 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerin yaygın yıkıcı etkisi ile birlikte kentlerimizin afetlere karşı güvensiz olduğu, merkezi ve yerel yönetimlerin ve AFAD başta olmak üzere ilgili ve sorumlu kurumların, afetlere hazırlıklı olmadığı görülmüştür. 1999 Marmara Depremleri ile 2011 Van Depreminin ardından; mevcut yapılaşmanın güvenli hale getirilmesi; tehlike arz eden yapıların tespit edilerek yenilenmesi gerekçeleri ile pek çok düzenleme yürürlüğe sokulmasına karşın aradan geçen sürede kentlerimiz afetlere karşı hazırlanmadığı gibi; Bakanlık ve Toplu Konut İdaresi (TOKİ) eliyle; tüm kentsel ve kırsal alanlar imara açılarak doğal, kültürel ve tarihi değerler sermaye ve yatırım araçlarına dönüştürülmüş, olası bir afette kullanılması planlanan toplanma alanları yatırımcı ve sermaye sahiplerine tahsis edilerek, bu alanlarda iş merkezi, alışveriş merkezi, toplu konut ve stat yapılmasında bir sakınca görülmemiştir. Afetlerle ilgili Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü kapatılarak kurumların yıllarca süren çalışmalarla oluşan birikim, deneyim ve kurumsal hafıza yok edilmiş; afetlerle ilgili tüm yetkileri merkezileştirilerek AFAD’a aktarılmıştır. Afet yönetimi ve planlamasına yönelik mevzutta yapılan değişikliklerle, afet öncesi ve sonrası süreçlerde müdahale ve yardım planlamasına, koordinasyon ve işbirliğine yönelik düzenlemeler yürürlükten kaldırılmıştır. 6 Şubat ve 20 Şubat tarihlerinde yaşanan depremlerin geçmiş yıllarda bölgede olmuş afetlerden daha büyük ve kapsamlı olduğu; depremlerin ardından;  yangınların çıktığı,  yıkımın ve hasarın boyutlarının büyüklüğü nedeniyle barınma sorunlarının arttığı,  kent içi ulaşımın yanı sıra bölge içinde ulaşım ihtiyacının çok arttığı,  havayolu, karayolu ve demiryollarında ve tesislerde hasarlar oluştuğu, ulaşımın bir süre durduğu ve aksadığı,  barajların, akaryakıt tesislerinin yıkıldığı ve zarar gördüğü,  telefon, internet vb haberleşmenin aksadığı,  elektrik ve içme suyu tesislerinin, altyapının çalışamaz hale geldiği; bölgede halkın karanlıkta kaldığı ve içme suyu sağlanamadığı,  gıda, hijyen, ilaç ve ısınma malzeme ve gereçlerinin temininde sıkıntı yaşandığı,  Hükümet binası, sağlık tesisleri gibi kamu binalarının hasar gördüğü, geçici kamu hizmet yapılarına ihtiyaç duyulduğu,  İlk yardım ve kurtarma hizmetlerinde görevleli personel ve ailelerinin ve askeri birliklerin de afete maruz kaldığı,  Afet bölgesine yardıma giden ekiplerin de barınma, ısınma, yiyecek ve içecek ihtiyaçlarının temininde sıkıntı yaşandığı,  Afet bölgesinde yağmacılık ve hırsızlık girişimlerinin yaşandığı,  Yiyecek, içecek, giyecek, barındırma ve benzeri ihtiyaçların öngörülen sürelerden daha uzun sürdüğü, görülmüştür. Afet öncesi risklerin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınarak afet sonrası müdahale ve yardım süreçlerinin planlanmasında tüm bu olumsuzlukların yaşanabileceğinin önceden bir varsayım olarak kabul edilmesi; ilgili kurumlarca hazırlıkların bu çerçevede yapılması gerekmektedir. Afet ve kriz koşullarında başarılı iyileşme süreçleri için alınacak önlemlerin bilimsel ilkeler ve gerçeklerle, toplum yararı gözetilerek oluşturulması; afet yönetimi hakkında geliştirilecek politikaların bilim insanlarını, meslek odalarını, akademik kuruluşları ve ilgili uzmanlıkları dikkate alarak oluşturulması zorunludur. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) yeniden yapılandırılarak özerk bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. 1999 Marmara Depremlerini milat olarak kabul eden ülkemizin aradan geçen 24 yılın sonunda geldiği noktanın 1999 Depremleri öncesindeki durumdan daha da geride olduğu gerçeği tüm açıklığı ile gözler önünde durmaktadır. Bundan sonra kamu ve toplum yararı doğrultusunda; bugüne kadar pek çok yurttaşın hayatına mal olmuş ve olmaya devam eden, büyük yıkımlara ve kayıplara sebep olan merkezileşme, rant odaklı planlama, kentleşme ve yapılaşma politikaları terk edilmeli; yapılı çevre ve konut üretimi üzerindeki siyasi baskı ve hegemonyayı ortadan kaldıracak kamusal ve hukuki denetim oluşturulmalıdır. Eşitliğe dayalı, güvenli, sağlam, erişilebilir, karşılanabilir ve sağlıklı yapılı çevrelerin üretimi hedeflnemelidir. Deprem bölgesinde acil ve kısa süre içerisinde;  Geçici Barınma Alanlarının kurulum ve işletme süreçlerinin yeniden değerlendirilmesi, orta ve uzun vadede artacak, değişecek ve farklılaşacak ihtiyaçlara cevap verecek esnek düzenlemelerin yapılması,  Geçici Barınma Alanlarında eğitim ve sağlık altyapısının oluşturulması, güvenlik ve emniyet sorunlarına karşı gerekli önlemlerin alınması,  Geçici Barınma Alanlarında yaşayacak insanların ve özellikle engelli bireyler ile kırılgan nüfusun ihtiyaçlarına yönelik düzenlemelerin yapılması, mesleki, sosyo-kültürel ve ekonomik faaliyetlere katılabilecekleri, bu konularda eğitimler alabilecekleri mekânsal düzenlemelerin yapılması,  Geçici Barınma Alanlarında farklı kültürel yapılardan gelen insanların bir arada yaşayacakları öngörülmeli ve bu yönde birlikte yaşamayı kolaylaştırıcı mekânsal ve psikososyla desteklerin verilmesi,  Enkaz kaldırma ve boşaltma sahalarında gerekli sağlık önlemlerinin alınması, ayrıştırma yapılması ve mevcut kontrolsüz enkaz boşaltım sürecinin durdurularak, ortaya çıkan çevresel etkilerin en aza indirilmesi için gerekli müdahalelerin yapılması,  Sosyoekonomik ve sosyokültürel yeniden candırılmanın gerçekleşebilmesi için ticari işletmeler ve işyerlerinin yeniden aktif hale gelmesi, içerisinde meslektaşlarımız olan mimar, şehir plancısı ve mühendislerin de yer aldığı farklı meslek gruplarının yeniden faaliyete geçebilmesi için ihtiyaç duydukları mekânsal, idari, hukuksal ve finansal desteklerin sağlanması,  Kentlerin ve kırsalın yeniden yapımı süreçlerinde yerel kaynaklara ve yerel işgücüne öncelik verilmesi,  Yeni konut alanları için yer seçimi süreçleri ve yapı üretim süreçlerinde acele ile alınan merkezi ve buyurgan kararlardan geri dönülmesi, toplumsal katılımın sağlanması,  Yerel yönetimlerin karar verebilme ve uygulayabilme kapasitelerinin yeniden oluşturulması, yerelde alınacak kararlarda sivil toplumun, meslek odalarının ve diğer paydaşların yerel yönetimlerle birlikte çalışmasının sağlanması,  Mevcut konut üretim modelleri ile yapım sistemleri anlayışının getirdiği tek tipleşme ve kullanıcıya zorunlu yaşam mekânı sunma tekniklerinden ve politikalarından vazgeçilmesi, alternatif plan ve uygulama kararlarına olanak verecek, farklı yapım teknolojileri öneren, sağlıklı, sürdürülebilir ve güvenli yapı üretim alternatiflerinin üretilmesi, desteklenmesi, önceliklendirilmesi,  Afet bölgesinde sağlık ve eğitim altyapısı, sosyokültürel donatı alanları, kamusal ve yeşil alanların hızlı bir biçimde rehabilitasyonu, güçlendirilmesi ve yeniden üretiminin sağlanması, kentsel alanlarda daha fazla açık ve yeşil alana olanak veren düzenlemelerin hızlı bir biçimde hayata geçirilmesi,  Mevcut kentsel doku içerisinde yıkım neticesinde ortaya çıkan büyük boşlukların ve parsellerin nasıl değerlendirileceği konusunda yerelin talep ve ihtiyaçlarını önceliklendiren katılımcı bir yaklaşım ile projeler üretilmesi, kent merkezlerinin tamamıyla boşaltılması yaklaşımından vazgeçilmesi,  Deprem bölgelerinde özellikle kentsel alanda ortaya çıkması muhtemel mülkiyet sorunları konusunda toplumsal barışı bozabilecek yaklaşımlardan uzak durulması, yerelin katılımının olduğu demokratik karar alma süreçlerinin sağlanması,  Gerek kırsalda gerekse kentsel alanlarda afet bilinci oluşturulmasına yönelik ve afet kültürünü kuracak eylem ve kararların hızla alınması, afetin neden ve sonuçlarının unutulmaması için gerekli mekânsal, idari ve hukuksal düzenlemelerin yapılması,  Hak sahibi olamayan ve artan emlak fiyatları karşısında güvenli bir yaşam alanı bulma şansı kalmayan birçok kentli için sosyal ve erişilebilir, güvenli ve sağlıklı konut politikaları üretilmesi ve kentlerin yeniden imarı süreçlerinde bu yapıların da üretilmesine başlanarak hak sahibi olamayacak yerel toplulukların konut edinmelerinin sağlanması,  Yeniden inşaa süreçlerinde; afet sonucunda tahrip olan tarihî ve kültürel yapıların, kentsel dokunun, belleğin korunmasına yönelik yaklaşımların ortaya konması,  Yeni mekânsal, sosyo-kültürel ve ekonomik travmalar oluşturması kaçınılmaz zorunlu el koyma ve riskli alan ilan süreçlerinin durdurulması, gerekmektedir. 1999 Depremleri sonrasında demokratikleşme süreçlerinin başarılamaması, kamu ve toplum yararı yerine sermaye ve finans odaklı yapılaşma anlayışının benimsenmesi nedeniyle 6 Şubat 2023 depremleri ağır yıkıma ve büyük kayıplara neden olmuştur. Benzer kayıpların yinelenmemesi, kentlerimizin deprem gibi yinelenen doğa olayları karşısında güvencesiz kalmaması için; kentlerin yeniden yapılaşması süreçlerinin demokratik, yerinden yönetim ilkeleri esas alınarak ve ilgili tüm kesimlerin katılımıyla yürütülmesi zorunludur.


12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page