Bugün 11 Nisan. Orhan Murat Arıburnu, Ümit Kaftancıoğlu, Can Bartu, Kurtdereli Mehmet Pehlivan ve Ruşen Hakkı'nın ölüm yıldönümleri.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.
Orhan Murat Arıburnu kimdir?
1918’de İstanbul’da doğdu. 1935’te Konya Askeri Ortaokulu’nu bitirdi. Bursa Işıklar Askeri Lusesi’nden ayrıldı. Eğitimini İstanbul’da Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı 1938’de mezun oldu. Hukuk öğrenimini yarıda bıraktı. Bir süre Almanya’da filoloji okudu. Öğretmenlik, gazete muhabirliği, düzeltmenlik yaptı. İstanbul Belediyesi Hukuk İşleri’nde çalıştı.
İlk şiiri 1936’da “Edebiyat Dergisi“nde yayınlandı. Ardından Gün, Varlık, Genç Nesil, Yeditepe, Küçük Dergi, Yenilik, Gelecek gibi dergilerde şiirleri çıktı. 1947’de Türkiye’de ilk kez şiir sergisi açtı. Gündelik dille yazdığı genellikle kısa şiirleri, şaşırtıcılığı, alay ve yergi öğelerine dayanır. Biçim denemeleriyle Garip Şiir‘e, konularıyla toplumcu şiire yakındır.
1946’da Şadan Kamil’in “Gençlik Günahı” filmiyle sinemaya girdi. 1951’de kendisinin oynayıp yönettiği ilk filmi “Yüzbaşı Tahsin”de Kurtuluş Savaşı’nı konu aldı. 1952’de çektiği “Sürgün” filminde yine Kurtuluş Savaşı’nda düşmanla işbirliği yapıp sürgüne gönderilenlerin öyküsünü anlattı. 1953’te çektiği “Kanlı Para” filmiyle 1’inci Türk Film Festivali’nde yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu olarak ödül aldı. 1954’te büyük ticari başarı kazanan “Beklenen Şarkı” filmini Cahide Sonku ve Sami Ayanoğlu ile birlikte yönetti. 1959’daki “Tütün Zamanı” filminde Yılmaz Güney’e şans tanıyan yönetmenlerden biri oldu.
Yaşamının son yıllarını Almanya Berlin’de geçirdi. 11 Nisan 1989’da Berlin’de yaşamını yitirdi. Diğer filmleri arasında “Ümitler Kırılınca” (1962), “Prangasız Mahkumlar” (1965), Ümit Kurbanları” (1967), “Anter” (1974) sayılabilir.
Orhon Murat Arıburnu Eserleri
ŞİİR: Kovan (1940) Bu Yürek Sizin (Almanya’da hazırladı, 1982) Buruk Dünya (şiirlerinden seçmeler, 1985)
OYUN: İnsan Gürültüye Gitmese (1972)
Ümit Kaftancıoğlu kimdir?
Ümit Kaftancıoğlu, 1935 yılında Ardahan'ın Hanak ilçesinin Koyunpınarı (Saskara) köyünde dünyaya geldi.
İlkokulu bitirdikten sonra köy çocuklarına açık tek kapı olan Köy Enstitüsü’ne girmek için yıllarca uğraştı, Cılavuz Köy Enstitüsü’ne girdi. Kaftancıoğlu, Köy Entitüleri'nin tamamen kapatılması üzerine Cilavuz Köy Enstitüsü'nün ardılı olana Kâzım Karabekir Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra Mardin’in Derik ilçesinde ilkokul öğretmeni olarak görevine başladı.
Daha sonra Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü bitirip bir süre Rize’nin Pazar ilçesinde Türkçe öğretmenliği yaptı. Yedek Subay olarak görev yaptığı askerlik dönüşü, TRT'nin açtığı sınavı kazanarak, Köy Yayınları bölümünde göreve başladı. TRT İstanbul Radyosu'nda "Av Bizim Avlak Bizim", "Dilden Dile" ve “Yurdun Dört Bucağından” gibi programlarla halk kültürünü, halk âşıklarını, halkın eksiğini ve sıkıntılarını mikrofona taşıdı.
“Gerçek edebiyatın halkın ağzında, dilinde olduğunu bilmeliyiz. Halkın sözlü edebiyatını yazıya geçirecek, değerlendirecek olanlar da halk çocuklarıdır.” Diyen Kaftancıoğlu Anadolu'yu gezerek derlemelerle halkın sözlü yazınını ve halk türkülerini yazıya döktü. “Evreşe Yolları Dar” ve “Yüksek Yüksek Tepeler Ev Kurmasınlar” türküleri Kaftancıoğlu'nun derlemeleri arasındadır.
Radyo programcılığı yanında edebiyat dünyasında da adını duyuran Kaftancıoğlu, "Dönemeç"le (Öykü) TRT Büyük Ödülü birincilik (1970) ve "Hakullah"la (Röportaj) Milliyet Gazetesi Karacan Ödülü birinciliği (1972) aldı. 11 Nisan 1980 günü görev yaptığı TRT İstanbul Radyosu’na gitmek için çıktığı evinin önünde öldürüldü.
Yapıtları
Kaftancıoğlu Dönemeç, Çarpana ve İstanbul Allak Bullak öykülerini, Hakullah röportajını, Yelatan ve Tüfekliler romanlarını, Tek Atlı Tekin Olmaz ve Köroğlu Kolları halk destanlarını ve Kekeme Tavşan, Çizmelerim Keçeden, Altın Ekin, Dört Boynuzlu Koç, Hızır Paşa, Çoban Geçmez, Şülgür Deresi ve Salih Bey çocuk kitaplarını kaleme aldı.
Soner Yalçın Ümit Kaftancıoğlu için ne yazdı?
Ümit Kaftancıoğlu (1934-1980)… Kars/Ardahan- Hanak İlçesi Koyunpınar (Saskara) Köyü'ndendi. Yedi çocuklu yoksul bir ailenin beşinci çocuğu idi. El kapısında çobanlık yaparken, Cumhuriyet'in ilk Köy Enstitülerinden Kars Cilavuz Köy Enstitüsü'ne girerek hayatını değiştirdi. İlkokul Öğretmeni oldu! İlk görev yeri Mardin Derik İlkokulu'ydu. Ardından Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü edebiyat bölümünü bitirdi. Rize Pazar Ortaokulu Türkçe öğretmeni oldu… Askerlik dönüşü hayatında yeni sayfa açıldı; TRT'nin açtığı sınavı kazanarak köy yayınları bölümünde göreve başladı. TRT İstanbul Radyosu'nda yaptığı programlarla halk edebiyatını anlattı. “Gerçek edebiyatın halkın ağzında, dilinde olduğunu bilmeliyiz. Halkın sözlü edebiyatını yazıya geçirecek, değerlendirecek olanlar da halk çocuklarıdır” diyen Kaftancıoğlu Anadolu'yu gezerek halk türkülerini yazıya döktü. Günümüzde herkesin bildiği, “Evreşe Yolları Dar” ve “Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar” türküleri Kaftancıoğlu'nun derlemeleri arasındadır… Ve keza: Başta Cumhuriyet, Milliyet, Aydınlık olmak üzere günlük gazetelere ve Varlık, Türk Dili, Yeni Ufuklar gibi edebiyat dergilerine Türk kültürüne dair makaleler yazdı. Kitapları ödüller aldı. 12 Mart 1971 askeri darbesiyle sürüldü. 12 Eylül 1980 askeri darbesine az kala… Tarih: 11 Nisan 1980. İlkokul öğrencisi kızı Pınar'ın gözü önünde kurşunlanarak öldürüldü! Cumhuriyet projesinin ürünü Ümit Kaftancıoğlu neden katledildi? Kendilerine “Türk Milliyetçisi” diyenler bu cinayeti neden işledi? Bu soruları sürekli halı altına süpürüyoruz… Sahiden milliyetçi mi? Katledilen sadece Ümit Kaftancıoğlu değil. Çorum'daki 1980 Temmuz katliamının sebebi de aynı değil mi? Yobazlık… Sivas'daki 1993 Temmuz yangınının sebebi de aynı değil mi? Bağnazlık… Bunlar hiç tesadüf değil. Bunlar “yoldan çıkmış bir güruhun” işlediği cinayetler filan değil; kendimizi kandırmayalım! Birileri… Çaldıran Savaşı'ndan beri 505 yıldır sürdürüyor bu sinsi düşmanlığı/kan davasını… Müfettiş Esat Uras'ın raporuna göre, Kars, Sivas, Çorum Alevileri aynı Türkmen boyuna mensup. Çaldıran Savaşı'ndan sonra… Kimi Oğuz Türkleri -o dönem el üstünde tutulan- Kürtleşerek hayatta kaldı. Kimileri ise Anadolu'nun dört yanına sürgüne gönderilip paramparça edildi. Bu sebeple… Sivas Madımak'ta yakılan Divriğililer ile, katledilen Koyunpınarlı Ümit Kaftancıoğlu öz akrabaydı… Benzer acıları yaşamalarına şaşmamak lazım; 505 yıllık zulümden-kinden bahsediyoruz! İşte… Cumhuriyet, Köy Enstitüsü gibi projelerle Osmanlı'dan kalan bu “kanlı mirası” ortadan kaldırmayı hedefledi. Ama tam başarıya ulaşamadı. Umarım… Kendilerini “Türk Milliyetçisi”- “Ülkücü” olarak tanımlayanlar, “düşman” sandıklarının kimlikleri hakkında bilgi sahibi olur! Yoksa “Milliyetçi” sandıkları partilerinin 50 yıldır yürüttüğü “Alevi Türkmenleri düşmanlaştırma” projesinin parçası olmayı sürdürürler! Samimi Ülkücüler, Ümit Kaftancıoğlu gibi yurtseverlerin neden öldürüldüğüne kafa yormalıdır…
Can Bartu kimdir?
Can Bartu 30 Ocak 1936’da, İstanbul’da dünyaya gelen Can Bartu, spora, Fenerbahçe’de basketbol oynayarak başladı. Altı kez, basketbol milli takım formasını giyen Bartu, daha sonra Fikret Arıcan’ın aracılığıyla Fenerbahçe’de futbol oynamaya başladı. 1955 – 1961 seneleri arasında Fenerbahçe’de futbol oynayan Bartu, 28 kez milli oldu. 1958’de Türkiye – Romanya maçında, kaleci Turgay Şeren’in sakson yedi dakikasında kaleye geçti ve bu maçta,, Türk Milli Takımı oyuncusunun, kendi kalesine attığı gol sonucu, 1 gol yemiş oldu. Milli takımdaki başarılı futbolu ile dikkat çeken Bartu, 1961’de, İtalya’nın Fiorentina takımına transfer oldu. 1962’de Venezia takımında oynayan Bartu, 1964’de de Lazio’da oynadı. İtalya’da başarılı bir dönem geçiren Bartu, 1967’de, Türkiye’ye dönerek, eski takımı Fenerbahçe ile tekrar yollarını birleştirdi. Teknik ve zarif oyunu ile göz dolduran Bartu, Sarı-Lacivertli forma altında 326 maç oynadı, 162 gol attı. Üç yıl boyunca Fenerbahçe’de forma giyen futbolcu, 1969’da, Metin Oktay’ın, İstanbul’da, Galatasaray – Fenerbahçe arasında oynanan jübilesinde, Metin Oktay kısa bir süre Fenerbahçe forması giyerken, maça Galatasaray formasıyla çıkarak, bu jubileyi ölümsüzleştirmiştir.
Fenerbahçe Spor Kulübü tarihine, basketbol ve futbolla beraber yazılan Bartu, Türk milli takımı formasını hem basketbol hem de futbol sporunda giyen ilk ve tek sporcudur. Bartu, aynı gün içinde, Galatasaray’la oynanan basketbol maçında 28 sayı kaydederken, Dolmabahçe’de de futbol maçına çıkmış ve bir gol atmış bir oyuncudur. 1970 yılında futbolu bırakan ve spor gazeteciliği yapmaya başlayan Can Bartu, halen, çeşitli basın ve yayın organlarında futbol yorumculuğu yapmaktaydı.
11 Nisan 2019'da aramızdan ayrıldı.
Ruşen Hakkı kimdir?
1936'da Kütahya’da doğdu. Kütahya Erkek Sanat Enstitüsü Demircilik Bölümünü bitirene dek türlü işlerde çıraklık ve kalfalık yaptı. 1956-82 yılları arasında kadastro teknisyeni ve fen memuru olarak çalışıp emekliye ayrıldı. 1964 yılından beri İzmit’te yaşiyor ve 1971’de Işik gazetesinde "Günce" başligi altinda yazdigi günlük yazilarini halen Özgür Kocaeli gazetesinde sürdürüyor. Basin Konseyi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi olup sürekli basin karti sahibi. Ilk şiiri 1952’de, ilk kitabı Köprü 1962 yılında yayımlanan şairin ayrıca beş öykü, bir roman, iki günlük ve bir de masal kitabı var. 11 Nisan 2011'de İzmit'te vefat etti.
Kurtdereli Mehmet Pehlivan kimdir?
(1864, Tırnovo - 11 Nisan 1939, Balıkesir), Türk güreşçi. Kurtdereli, Fransız kaynaklarda "Cour-Derelli" olarak geçmektedir.
Kurtdereli Mehmet, 1864 yılında, günümüzde Bulgaristan sınırları içinde bulunan -Türklerin yoğun olarak yaşadığı- Deliorman bölgesindeki Tırnova (bg: Велико Търново) vilayetinin Selvi kasabasına bağlı Bukriva (Çobanköy) -Bukriva'ya Balkan harpleri sonrasında, Mladen (Младен) ismi verilmiştir- köyünde doğdu. Mehmet Pehlivan, 1,95 m boyunda ve 148 kg ağırlığında idi. 21 yaşında iken Koca Yusuf'un karşısına çıktı, övgüsünü kazandı. 93 Harbi'nden sonra Balıkesir'in Kurtdere köyünde hayatına devam etti. 1934'te Soyadı Kanunu'ndan sonra Baykurt soyadını almıştır. 1939 yılında, 75 yaşında Balıkesir'de öldü.
Güreş kariyeri
Dönemin meşhur pehlivanları Koca Yusuf, Adalı Halil, Kara Ahmed, Katrancı Mehmet Pehlivan, Karagöz Ali, Filiz Nurullah ve Hergeleci İbrahim ile güreşleri olmuştur. 1901 yılında Yıldız Sarayı'nda düzenlenen bir törende, Kara Ahmed, Adalı Halil, Molla İbrahim ve Ahmet Madaralı ile birlikte güreş sporunun ilerlemesindeki faydalı hizmetlerinden dolayı sanayi madalyası verildi.[6] Ayrıca Kurtdereli'nin Kırkpınar başpehlivanlığı da bulunmaktadır.
Avrupa maçları
Kurtdereli Mehmet, 1899 yılında Paris Şehir Ödülü Turnuvası'na katıldı. Callmett, Pitejenski ve Dumas gibi ünlü güreşçileri yendi. Petrow'a yenildi. Galibiyetler listesine Hint Gulan, Macar Caya, Rus Baradonow ve Alman Müller'i de ekledi.[9] 1911 yılında, 32 gecede toplam 43 müsabakaya çıktı. Sonrasında "Cihan şampiyonu" unvanı verildi. Yazar İsmail Habib Sevük, "Kurdderelinin Londra Menkıbeleri" adlı yazısında Mehmet Pehlivan'ın İngiltere maceralarını anlatmıştır.
Kurtdereli ve Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk'ün Kurtdereli'ye mektubu
Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), Ankara'da at yarışı alanında 1931 yılının 11, 12 ve 13 Kasım günlerinde, Türk pehlivanları arasında büyük bir yağlı güreş karşılaşması düzenlenmişti. Mustafa Kemal ve TBMM Başkanı Kâzım Karabekir Paşa da güreşleri sonuna kadar izlemişti. Türkiye başpehlivanının seçileceği bu müsabakaya, Türkiye'nin her tarafından birçok tanınmış pehlivan gelmişti. Eski ve namdar pehlivanlar da bu karşılaşmanın hakemliğine seçilmişlerdi. Başhakem olarak, Kurtdereli Mehmet Pehlivan ve Suyolcu Mehmet Pehlivan en büyük yeri almışlardı.
Kurtdereli bu güreşlerde başhakem olarak bulunurken, Anadolu Ajansı, Havacılık ve Spor, Hâkimiyet-i Milliye muhabirleriyle konuşmalar yaptı.
Avrupa'da, gençliğinde yaptığı güreşleri anlattı. İşte, bu görüşmeler sırasında Kurtdereli Mehmet Pehlivan bu başarılarının sırrını öğrenmek için kendisiyle konuşanlara, baştanbaşa mücadele ve başarılarla dolu geçmişini anlatırken, birbirini kovalayan büyük zaferlerinin sırrını şöyle açıklamıştı:
“....Güreşirken bütün Türk milletini arkamda hisseder ve onun şerefini korumak için her şeyi yapardım. Ve sanki bütün Türk milletinin kuvvetinin arkamdan dayandığını hissederdim.„
Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk'le ilgili anılarında,bu güreşleri bizzat güreş yapılan yere Atatürk'le birlikte gelerek izlediğini şöyle anlatmaktadır:
"Anadolu Ajansı'nın sorduğu soruyla, Kurtdereli'nin o sözü söylemesinden sonra, Atatürk'e, hakem yerinde oturan yaşlı Kurtdereli'yi gösterdiler ve onun hakkında bazı şeyler söylediler. Bu sözler Atatürk'ün hislerinin en derin noktasına tesir etmiş ve bu hâl gözlerinden akan birkaç damla yaşla belirmişti. "Türklük ve Türklüğün şerefi, Atatürk'ün üzerine titrediği en mukaddes varlıktır. Atatürk güreşleri seyrederken bilhassa Kurtdereli Mehmet Pehlivan'dan gözlerini ayırmamıştır. O gün, Çankaya'ya döner dönmez eski başpehlivana bir mektup yazar ve bu mektubu bir armağanla birlikte Ali Kılıç ve Salih Bozok ile gece yarısı Kurtdereli'ye vermek üzere gönderir. Kurtdereli, Suyolcu Mehmet Pehlivan ile kaldığı "Zafer Oteli"nde uykudan kaldırılır. Atatürk'ün gönderdiği para armağanı (bin Türk Lirası) ile kendisine övgüleriyle dolu mektubunu Pehlivana verirler. Kurtdereli ummadığı ve beklemediği bu iltifattan dolayı ağlar ve dualar eder.
Atatürk'ün yazdığı ve Türk sporu için bir direktif niteliğinde olan bu mektup şöyledir:
"Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a... Ankara - 15.11.1931Seni, cihanda ün almış bir Türk pehlivanı olarak tanıdım. Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim: 'Ben, her güreşte, arkamda Türk milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürdüm...' Bu dediğini, en az yaptıkların kadar beğendim. Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum. Bununla, senden ve sözlerinden ne kadar memnun olduğumu anlarsın. Çoluk-çocuğun için sana, ufak bir armağan gönderiyorum. O bu mektubumla beraberdir. Pehlivan! Ömrünün, tam sağlıkla uzun sürmesini dilerim. Gazi Mustafa Kemal.
Atatürk'ün mektubuna eklediği armağan ise şuydu: "İş Bankası Umum Müdürlüğü'ne, Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a bin Türk lirası. Bu para, birinci kanun (Aralık ayı) aylığımdan faiziyle kesilecektir."
Kurtdereli ve Sultan II. Abdülhamid
Kurtdereli, kendisiyle konuşan bir gazete muhabirine şunları söylemiştir:
"-İstibdat devrinde (Sultan II. Abdülhamid'in saltanat dönemi) Avrupa'ya gitmek için vapura bindiğim zaman Saray'dan bir mabeyinci gelip dedi ki:
"Zat-i Şahane'nin selamları var, Avrupa'da güreşirken tac ve tahtımın şerefini koruyarak güreş yapsın, buyurdular." Ben de kendisine dedim ki: "Zat-ı Şahane'nin tac ve tahtının olduğu kadar benim sırtımın da şerefi vardır!" Mabeyinci bir şey demeden gitti. Kendisine söylediğimi aynen Padişah'a söylemiş olacak ki, Avrupa'dan dönen pehlivanlara hediyeler ihsan verilmek âdet olduğu hâlde, avdetimde (dönüşümde) bana hiçbir şey verilmedi, fakat şu feleğin işine akıl sır erer mi? Bana dünyanın en büyük adamı, işte ömrümün son mükafatını verdi. Allah onu Türk milletine bağışlasın..."
Ödülleri
Kurtdereli Mehmet Pehlivan'ın nişan ve madalyaları arasında; II. Abdülhamid tarafından 1908'de verilen 4. dereceden Mecidi Nişanı Beratı ve 5 Aralık 1901'de ülkeye yararlığından dolayı verilen gümüş Sanayi Madalyası Beratı bulunmaktadır. V. Mehmed de Kurtdereli'ye güreşçiliğinden dolayı, 11 Aralık 1910'da Sanayi Madalyası Beratı vermiştir. Kurtdereli'nin madalyaları ilk kez 2018 yılında bulunmuştur.
Geleneği
Kurtdere köyünde, her yıl Mehmet Pehlivan adına, Kırkpınar'dan sonra Türkiye'nin en büyük yağlı güreş turnuvası olan "Geleneksel Kurtdereli Yağlı Güreşleri" düzenlenmektedir. Balıkesir'de adını taşıyan "Kurtdereli Kapalı Spor Salonu" ve Balıkesir Valiliği binasının yanında bir heykeli bulunmaktadır. Ayrıca 2014 yılında, Karesi Belediyesi, Kurtdereli Mehmet Pehlivan'ı anlatan bir çizgi film yayınlamıştır.
コメント