top of page

Reşit Gürzap, Metin Altıok, Orhan Hançerlioğlu, Vedat Günyol, Nevzat Tandoğan



Bugün 9 Temmuz. Orhan Hançerlioğlu, Metin Altıok, Vedat Günyol, Reşit Gürzap ve Nevzat Tandoğan’ın ölüm yıl dönümleri… BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla anıyoruz.


Reşit Gürzap kimdir?



Türk tiyatro oyuncusu. Doğum tarihi: 23 Nisan 1912, İstanbul Ölüm tarihi ve yeri: 9 Temmuz 1990, İstanbul Çocuklar: Can Gürzap

İlk tiyatro çalışmalarına amatör olarak başladı. Bir süre Kadıköy Süreyya Opereti’nde çalıştı. 1934 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’na girdi. Yerli ve yabancı komedilerdeki rolleriyle başarı ve ün kazandı. Reşit Gürzap ilk tiyatro çalışmalarına amatör olarak başladı. Bir süre Kadıköy Süreyya Opereti’nde çalıştı. 1934 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’na girdi. Yerli ve yabancı komedilerdeki rolleriyle başarı ve ün kazandı. Tiyatronun yanı sıra sinemada da oyuncu ve seslendirme sanatçısı olarak çalıştı. Filmografisi Gönül Garip Bir Kuştur – 1989


Reşit Gürzap-Alev Gürzap aile dostları Güzide Çelikel ve Alâettin Bahçekapılı ile…1975

Afife Jale – 1987 Savunma – 1979 Son Nefes – 1958 Beyaz Gül / Kaderim – 1958 Anası Gibi – 1957 Felaket Zinciri – 1956 Ebediyete Kadar – 1955 Aramızda Yaşıyamazsın – 1954 Leylaklar Altında – 1954 Hıçkırık – 1953 Yavuz Sultan Selim Ağlıyor – 1952 Dudaktan Kalbe – 1951 İstanbul’un Fethi – 1951 Allahaısmarladık – 1951 Baba Katili – 1949 Dinmeyen Sızı / Sonsuz Izdırap – 1949 Fedakar Ana – 1949 Çıldırtan Kadın – 1948 Harmankaya – 1948 Sızlayan Kalp – 1948 Yanık Kaval – 1947 Sonsuz Acı – 1946 Domaniç Yolcusu / Unutulan Sır – 1946 Hürriyet Apartmanı – 1944 Nasreddin Hoca Düğünde – 1943


Metin Altıok kimdir?


Metin Altıok, 14 Mart 1940’ta Bergama’da dünyaya gelir. Mutsuz bir ailenin iki çocuğundan biridir. Anne sevgisinden mahrum olarak büyüyen şair, bunu daha sonra yazacağı şiirlerinde dile getirecektir.


Bir Gün Ölürüm

Ölümü arayarak geçti Bunca yılım. Kötü annem Beni komşunun oğlu kadar seven, Yok olan babamdı belki Ölüm tutkumu pekiştiren

Sarıl Bana

Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ Sevgiler bekliyor sürekli senden İnsanın bir yanı nedense hep eksik Ve o eksiği tamamlayayım derken, Var olan aşınıyor zamanla. Anamın bıraktığı yerden sarıl bana



Çocukluğunu ve ilk gençliğini geçirdiği İzmir Karşıyaka’da ilk, orta ve lise öğrenimini tamamlar. Ankara Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin Hindoloji bölümüne başlar. Resme olan yeteneği ile Sanskrit alfabesini farklı bir şekilde yazar. Hocasının dikkatini çeken şair, aldığı tüm asistanlık ve Hindistan’a gitme tekliflerine rağmen, felsefe bölümüne yatay geçiş yapar. Üniversitede Türkiye’de mantık ve bilgi felsefi üzerine kurulu bir felsefe anlayışının yerleşmesinde önemli payı olan Nusret Hızır’ın öğrencisi olur.

“Nusret Hoca ile çok güzel sarhoşluk serüvenlerimiz oldu ama. Mesela Nusret Hoca’yla Sirkeci Garı’na gider içerdik. Hoca bana, “Herkes gelip gidiyor görüyorsun. Bizse oturup onları seyrediyoruz” derdi. Çok hoşumuza giden bir duyguydu bu…”



Üniversite yıllarında tamamen şekillenen sosyalist görüşü hayatı boyunca onun ve şiirinin üzerinde olacaktır. 1968 yılına kadar TİP üyeliğine devam eder. Görüş ayrılıkları sebebiyle partiyle yollarını ayırır. Bu yıllar, Metin Altıok’un şair kimliğinden ziyade, ressam kimliğiyle karşılaşılan dönemdir. Fransız Kültür Merkezi’nde Çetin Sipahi ile birlikte ilk resim sergisini açar. Daha sonraki yıllarda, Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde ve yine Fransız Kültür Merkezi’nde kişisel sergiler açar, ancak yazdığı şiirleri kimseye okutmaz, saklar.

1966’da fakültede tanıştığı Füsun Akatlı ile evlenen şair maddi sıkıntıların yanında, eşinin ailesiyle de sorunlar yaşar. 1968’de kızları Zeynep dünyaya geldikten sonra Metin Altıok için hayat artık bambaşkadır.


1979 yılına dek Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde çalışır. Ankara’da Turgut Uyar, Tomris Uyar, Metin Eloğlu, Behçet Aysan ve daha birçok ismin olduğu bir camianın içindedir. Özellikle Turgut Uyar ve Tomris Uyar dostluğu onun için çok büyük önem taşır. Bu çok sıkı dostluk, Metin Altıok’un İkinci Yeni anlayışına yakınlığını sağlar. Soyut Dergisi’nde yayınlanan birkaç şiirinden sonra, şair olarak sesini duyurmaya başlar. 1976’da ilk şiir kitabı Gezgin’i eşi Füsun Akatlı’nın ısrarlarıyla bastırır. Hayatının bundan sonraki yıllarında ilgisini resimden ziyade şiire çevirmiştir. Gezgin’in yayınlanması üzerine Fethi Naci şunları yazar: “(…) Şiir sözcüklerle yazılır. Metin Altıok unutmamış bunu, şiirin bir dil işi olduğunu bildiği her şiirinden anlaşılıyor.”

Şarkı Olarak Bestelenmiş 10 Metin Altıok Şiiri isimli yazımızı da okumanızı öneriyoruz.

Amaçsız Bir Gezgin

Böyle garip bencileyin, Böyle yayan yapıldak, Yani amaçsız bir gezgin. Geldiğim şu dağlar boyuydu, Yüzünüz kadar ırak gittiğim.

İki yıl sonra yayınlanan Yerleşik Yabancı adlı şiir kitabıyla yerini pekiştirir.

Yerleşik Yabancı

Ben birini sevdiğim zaman Göğünü durmadan genişletir. Ama herkes rahattır kozasının içinde, O sevgi artık kimsesizdir.

Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli.



Metin Altıok tiyatroya her zaman yakın ilgi duyar. Lise yıllarında bazı oyunlarda rol alarak kurulan bu ilişki, onu kısa radyo oyunları yazmaya götürür. Türkiye Yazıları Dergisi’nin 1979 Ekim sayısında İkili Av adlı kısa oyunu yer alır. Aynı yıllarda Su Damlası adlı çocuk oyunu TRT Radyosu’nda yayınlanır. Füsun Akatlı ile evliliğini alkol bağımlılığı ve iç dünyasının buhranlı hali sebepleriyle bitiren şair, bir süre İzmir’de kaldıktan sonra öğretmenlik mesleğini yapmak ister.

“Metin hayatı boyunca (en azından benim tanık olduğum yıllar boyunca) taş çatlasa beş kere kravat takmıştır, o gece takım elbiseli ve kravatlıydı. 1966 Temmuz’unda da evlendik. Düğün yapmadık. Kendi evimizi, ailelerden asgari yardım alarak kendimiz kurduk. 1979 Mayıs’ında kesin bir biçimde ayrılıncaya kadar üç kere ayrılmayı deneyip tekrar birleşmeyi denedik! Hep ekonomik güçlükler içinde yaşadık. Metin 1974’e kadar hiç çalışmadı. Üç sergi açtı. Her birinde birkaç resim sattı. En büyük lüksümüz, o resimlerden gelen beklenmedik paralar olurdu. Hemen şatafatlı bir balık sofrası kurulur, eş dost bir araya gelinir, resim paraları ezilirdi.” (Füsun Akatlı)



1979 yılında, her ne kadar Ege’de bir kasabada öğretmenlik yapmak istese de şairin ilk tayini Bingöl’e çıkar. Parasızlık ve o dönemin Bingöl’ü onu zorlu bir hayatın içine sokar: “Bingöl bir dönemeçti. Büyük bir duygu seli yaşadım orda. Tabii insanın hayatında duygu seli her zaman vardır.”

Bingöl’de yaşarken Nebahat Çetin ile ikinci evliliğini yapar. Hiç hakim olmadığı bu coğrafyaya ve bu coğrafyanın insanına yavaş yavaş alışır. Babacan tavrı ve farklı duruşu onunla öğrencilerinin arasında derin bir bağ yaratır. Buradaki öğrencilerinden ömrünün sonuna dek iletişim halinde oldukları vardır. Aynı yıl Kendinin Avcısı şiir kitabı yayımlanır.

Sonludur Aşk Da

Güzel anılar biriktirdim senden, Dudağıma solgun gülücükler getiren. Özenle sakladım belleğimde, Bir yığın oldu daha şimdiden. Nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın Bir gün apansız gerçekleşiveren.

Alkol bağımlılığı bedenine gitgide zarar verir, elleri sürekli titrer ve tedavi görmek zorunda kalır. Bingöl’de yaşadığı yıllarda onu en çok etkileyen kızına olan dinmeyen özlemidir. Sürekli mektup yazan ve onu herkese anlatan Metin Altıok için bu katlanılması en zor durumdur.


4.9.1980, Bingöl

“Nar çiçeğim, burada yaşamımı ayakta tutan iki temel direk var. Önce sen, sonra şiir. Seni çok seviyorum bunu bil. Aramız derya-deniz de olsa, sıra dağlar da en ufak bir sıkıntıda aşar gelirim. Hep babanın var olduğunu bilerek yaşa. Bingöl dağlarının tepesinde oraya nereden geldiği bilinmeyen bir pars iskeleti de olsa… Canım!” (Metin Altıok’tan Zeynep’e Mektuplar)

Kızım/lar

her şeyin üstünde sulusepken bir kar; bir aşkı delik deşik ediyordu/lar. bense inatla susuyordum ve kızımı seviyordum ekmek kadar.

Metin Altıok’un şiirlerine bir bütün olarak baktığımızda düşünsel düzlemi derinlere yerleştirilmiş şiirlerle karşılaşırız. Yapıtları içinde Sone (ilk iki bendi dörtlük, son iki bendi üçlük on dört mısradan oluşan nazım şekli) gibi değişik biçim örnekleri de olmakla birlikte, serbest ölçüde yazılmış, kişisel sorundan yola çıkıp toplumsal-evrensel boyuta ulaşmış lirik şiirlerin ağırlıkta olduğunu görürüz. Ana konu ne olursa olsun, şairin şiirleri boyunca işlediği izlekler altı ana başlık altında toplanabilir:

  • Yabancılaşma / arayış

  • İç göç / kendine sürgünlük

  • Aşk

  • Dostluk / sıcak bir ev özlemi

  • İkilem / kararsızlık

  • Kendi kendini ve çocukluğun karşısında yetişkinliğini yok etmek / ruhsal intihar


Şair bütün kitaplarında aynı izlekleri sürdürmüş, şiir dili ile psişik, düşünsel, politik düzlemini, birbirinin içinde eriterek, bütünleyerek, soyutlayarak, kendisine kimi zaman içeriden kimi zaman da dışarıdan bakarak, söz konusu kişisel sorun ve düzlemleri toplumsal-evrensel bir düzleme taşımıştır. Kendisini İkinci Yeni şiir anlayışına yakın gören şair, dizelerinde hayatından izlere yer verdiği gibi dil ve üslup öğelerine de önem vermiştir.

1982’de Küçük Tragedyalar yayımlanır.

Öndeyiş

Bedenim üşür, yüreğim sızlar. Ah kavaklar, kavaklar…

Beni hoyrat bir makasla Eski bir fotoğraftan oydular.

Orda kaldı yanağımın yarısı, Kendini boşlukla tamamlar.

Omzumda bir kesik el, Ki durmadan kanar.

Ah kavaklar, kavaklar… Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.

1987’de İpek ve Kılabtan yayımlanır. Kitaplarında ağırlıklı olarak, acı, aşk, ölüm, yalnızlık, yabancılaşma ve kaçış temalarını işler.

Hançerin Sapı

Ben seni yalansız Bahar gibi sevdim. Sevgi adınaydı Milis beraberliğimiz. Sabahtan akşama Günü tarar örerdik Ve kedileri İkimizde çok severdik.



10 yıllık Bingöl döneminin sonuna doğru 1986’da Genç ilçesine sürülür. Ardından, Karaman İmam Hatip Lisesi’ne tayin edilir. Karaman’da belki de hiç olmadığı kadar mutsuz olur hastalanır, dostlarının yardımıyla malulen emeklilik için rapor alır ve 1990’da Ankara’ya döner. İkinci Ankara dönemi başlar. Gerçeğin Öte Yakası şiir kitabı 1990 Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü alır.

Ben Üzre

7.

Şu benim kervan geçer, Kuş uçmaz yalnızlığımdan Söyleyin kendine kim esvap biçer.

8.

Ben bugünü kırdım iki taş arasında. İstedim ki kalmasın Acının çekirdeği yarına.

9.

Gün olur bütün sözcükler pörsür; Gölgem ayaklanıp serer gövdemi, Yüreğim ufalanıp dökülür.


Yine de aynı yıl içinde yayımlanan bir sonraki kitabı Dörtlükler ve Desenler, diğer kitaplarından içindeki kendi çizdiği desenlerle ayrışır.

25

Senin yaprak döken solgun yüzünde, Ayrılığı gözlerinden okudum. Ebruli çiçekler açan hüzünde, Kendime çileli bir yol dokudum.

37

Sevgimde açılmış bilinmedik bir yara, Uykusuz gecelerde için için kanıyor. Dönüşüp bir pişmanlık armasına, Bu sevdadan vazgeçerim sanıyor.

Sekizinci kitabı Süveydâ 1991’de yayımlanır.

Şimdi Gel

Sevdaydı bulduğum sende, Sende buldum senden geçtim. Terkettim sanma sakın; Yeni bir hızla bilendim, Çağıldayan özgür sesinde. Şimdi gel durdurma beni.

Çünkü sevda bir nehirdir, Akar insan bütünlüğüne. Türlü kollar alarak Katar onları benliğine. Yürekten yüreklere yönelir.

Şimdi gel dondurma beni.


Ertesi yıl Alaturka Şiirler kitabı çıkar. Kitabının ilk bölümünde yer alan şiirler, alaturka şarkıların makam adlarıyla yazıldığı için belki de adeta alaturka şarkı tadında şiirlerdir.

Ne Mi Kalır

Ne mi kalır benden sana; Kıpraşan cıvasıyla, Menevişli göller kalır, Hazır sırdaşın olmaya.

Ne mi kalır benden sana, İğde kokan soluğuyla, Perçemli yeller kalır, Hazır yoldaşın olmaya.

Benden sana az biraz Kül içinde uykuda, Yaşamımdan közler kalır, Hazır candaşın olmaya.

1992’de şiir üzerine denemelerini içeren Şiirin İlk Atlası yayımlanır. Kitabında, şiire nasıl baktığını, şiirle ilgili düşüncelerini, örneklerle anlatır Metin Altıok.

“Ne var ki söz sanatı olarak nitelenen şiirin görsellikten uzak olduğunu söylemek de pek mümkün değildir. Diyeceğim o ki, şiirin görsel sanatlardan farklı, kendine özgü bir görselliği vardır. Bu görselliğe imgesel görsellik diyebiliriz. Çünkü şiirin görselliği göze yönelik bir görsellik değil, insan zihninde canlanan söze yüklenmiş bir görselliktir. Ama yine de bir görselliktir sonuçta söz konusu olan. Şairin insan zihninde söz aracılığıyla canlandırdığı imgesel bir görselliktir. Şiirdeki görüntü nesnel değil, insan zihninde beliren ve imgelemle görünür kılınan bir görselliktir. Aslında resim ve heykelin görselliğiyle şiirin görselliği kurgusal olmak bakımından birbirlerine benzerler. Çünkü görselliği sanatsal bir yaratım sonucunda gerçekleştirirler. Burada resim ve heykelin gözle görülür nesnel varlıkları bizi yanıltmamalıdır. Sanatsal bir obje olan resim ve heykelin varlıkları tıpkı şiir gibi dış dünyada yoktur. Onlar dış dünyaya sanatçı tarafından eklenmiş varlıklardır. Kurgusal olmaları da bundandır.”


1993’te Hesap İşi Şiirler kitabı hem hayatının trajik biçimde sonunu sezdiği şiirinin yer aldığı hem de yaşarken yayımlanan son kitabı olur. Daha önce Fermuar başlıklı şiirde denediği şiirin biçimsel olarak görselleştirilmesini, bu kitabındaki bütün şiirlerde uygular. Şiirlerin adına uygun biçimsel formlar oluşturur. Kimi şiirinde kadeh kimi şiirinde sürahi biçimini alır dizeler.

Metin Altıok’un, anne eksikliği, evlat özlemi, alkol bağımlılığı gibi hayatına etki eden önemli olayların yanında yaşamına yangın diyecek kadar yanmaktan bahsetmesi dikkat çekici bir durumdur. Kız kardeşi Meral Altıok, abisi için yazdığı mektupta “On taneden fazla şiir kitabı çıkarmayacağım, elli yaşından fazla yaşamayacağım, ölümüm yatağımda sıradan bir ölüm olmayacak” demiştin. Hepsini tutturdun” demiştir.


1993’te dördüncüsü kutlanacak Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’a gitmek üzere davet alır. Akşam evde bütün şiir kitaplarını tek tek imzalar eşi Nebahat Çetin’e. Giderken masanın üzerine kendi resmini çizdiği bir kağıt bırakır, eşine döner, yandığımın resmidir der. 2 Temmuz’da yobazların saldırısı sonucu, Sivas’ta Madımak Oteli’nden ağır yaralı olarak kurtulsa da 9 Temmuz 1993’te tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirir.



Yaşamını yitirdikten sonra bir kitabı daha yayımlanır: Soneler (1994). Kitapta adının çağrıştırdığı gibi soneler de yer alır, ama başka şiirler de vardır.

Soneler 1

Sevgilim bak, geçip gidiyor zaman: Aşındırarak bütün güzel duyguları. Bir yarım umuttur elimizde kalan, Göğüslemek için karanlık yarınları. Ağzımda ağzının silinmez ılık tadı, Damağımda kösnüyle gezinirken; Yüreğimde yılkı, aklımda ölüm vardı, Dışarıda rüzgâr acıyla inilderken. Unutulmuyor ne tuhaf dünya işleri, Seninle bir döşekte sevişirken bile. Düşünüyorum hüzünlü genç anneleri, Çarşılarda, pazarda ellerinde file.

Bu kekre dünyada yazık geçit yok aşka; Bir şey yok paylaşacak acıdan başka

Kanadı Kırık Bir Akşam

Gün bitti lambayı hazırla; Işık kalmadı girecek odamıza Çek perdeleri sevdiceğim; Kanadı kırık bir akşam Zonkluyor durmadan dışarda.

Sen bugünden yarına Birazcık umut sakla

Yarın farklıdır bugünden, Adı değişir hiç olmazsa, Kara bir suyu Geçiyoruz şimdilerde Basarak yosunlu taşlara.

Sen bugünden yarına Birazcık umut sakla

Gün bitti sevdiceğim; Geriye kalan posa. Bu serin güz akşamında Geç otur karşıma sessizce, Devam et ördüğün hırkaya.


Uyarılar

1.

İnsan dediğin saçaktaki Güvercinin farkında olacak Ve bir çiçek açacak kendince. Bu aşk var ya bu aşk;

Dikkat! Yangında ilk kurtarılacak.

2.

Sevmeye başlayınca birini Kendimi yıkıp yeniden kurarım Çünkü bu yeni bir aşktır Ve temeldeki yerini mutlaka alacaktır.

Yabancılar için inşaata girmek Tehlikeli ve yasaktır.

3.

Bir akşam tek başınıza Bir otele giderseniz İçinizde yaralı bir aşkla, Ucuz bir otele ama temiz;

Kıymetli eşyalarınızı Müdüriyete teslim ediniz.

Sevda Üzre

1.

yıldızlı bir gece, ay da vardı; sen gülümseyince, yüreğimde bir balık oynadı.

2.

dizinin üstünden sarkan elin, çözülüp akacaktı neredeyse su gibi uyarak eğimine yerin.

3.

bu işin bir tek çözümü var; her şey yoluna girecek o zaman. kendimi de bilsem seni bildiğim kadar.

4.

gel iki uysal kıyı olalım seninle. bir hırçın ırmak aksın aramızda köpüre köpüre.

Geriye Kalan

Bir anahtar verdindi bana Kabaran yüreğimi bilerek Kullanıp durdum onu gönlümce Aşkıma kenar süsü diyerek Aşındırdım dişlerini zamanla

Geriye ben kaldım işte.

Yalan olur sevmedim dersem Ama yolcu yolunda gerek Ey ömrümün uğuldayan durağı Yanlış bir hesaptan dönerek Benli günlerini sil istersen.

Geriye sen kaldın işte.

Orhan Hançerlioğlu kimdir?

(d. 19 Ağustos 1916, İstanbul – ö. 9 Temmuz 1991, İstanbul) Araştırmacı-Yazar19 Ağustos 1916’da İstanbul’da doğdu. 9 Temmuz 1991’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Felsefe ve ekonomik alanındaki sözlük çalışmalarıyla tanınır. 1935’te Şişli Terakki Lisesi’nden mezun oldu. 1939’da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Meriç, Keşan ve Karaisalı’da kaymakamlık yaptı. İstanbul Belediye Müfettişi, Emniyet Şube Müdürü, Şehir Tiyatrosu Müdürü oldu. 1954’ten sonra Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri Hukuk İşleri Müdürü olarak çalıştı. 1978’de emekliye ayrıldı.Edebiyata şiirle başladı. Bir süre öykü ile ilgilendi. Şadırvan dergisinin öykü yarışmasında birincilik kazandı. Beş Sanat, Varlık, Yeditepe, Yenilik, Ataç ve Türk Dili dergilerindeki ürünleriyle adını duyurdu. 1950’lerde romana yöneldi. 1951’den 1957’ye kadar her yıl bir romanyayınladı. Bu romanları birer büyük hikaye ölçüsünde dar tuttu. Ve her birinde yeni bir biçim denemesine girişti. Daha sonra felsefe ve ekonomi konularındaki çalışmalara ağırlık verdi. Ve temel başvuru niteliğinde birçok kitap hazırladı. Ruhbilim, felsefe, ekonomi, ticaret ve inanç sözlükleri de bunların arasındadır. Orhan Hançerlioğlu Eserleri ŞİİR:

  • Kıvılcım (1936)

ROMAN:

  • Karanlık Dünya (1951)

  • Büyük Balıklar (1952)

  • Oyun (1953)

  • Ekilmemiş Topraklar (1954)

  • Ali (1955)

  • Kutu Kutu İçinde (1956)

  • Yedinci Gün (1957)

  • Bordamıza Vuran Deniz (1960)

  • Başka Dünyalar (Karanlık Dünya, Oyun, Kutu Kutu İçinde romanlarının toplu baskısı, 1962)

  • Bütün Romanları (2 cilt, 1981)

ÖYKÜ:

  • İnsansız Şehir (1953)

İNCELEME:

  • Erdem Açısından Düşünce Tarihi (1963)

  • Mutluluk Düşüncesi (1965)

  • Başlangıcından Bugüne Kadar Özgürlük Düşüncesi (1966)

  • Felsefe Sözlüğü (1967)

  • Düşünce Tarihi (1970)

  • Ekonomi Sözlüğü (1972)

  • İnanç Sözlüğü (1975)

  • Felsefe Ansiklopedisi Kavramlar ve Akımlar (7 cilt, 1976-1980)

  • Felsefe Ansiklopedisi Düşünürler Bölümü (2 cilt, 1985)

  • Ticaret Sözlüğü (1982)

  • Ruhbilim Sözlüğü (1988)

ÖDÜLLERİ

  • 1956 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü, Ali ile

Vedat Günyol kimdir?

Vedat Günyol (d. 6 Mart 1912, İstanbul – ö. 9 Temmuz 2004, İstanbul), Türk çevirmen, eleştirmen, yayıncı ve yazar. Çıkardığı Yeni Ufuklar dergisiyle Sabahattin Eyuboğlu, Azra Erhat ve Halikarnas Balıkçısı ile birlikte Türk hümanizmini kurmaya çalışmıştır. Arnavutluk’tan gelen bir baba ile Diyarbakırlı bir annenin çocuğu olarak İstanbul Fatih‘te doğdu.[1] Orta öğrenimini 1934’te Saint Benoit Fransız Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1938 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. İlk çevirilerini üniversite yıllarında yaptı. Paris’te başladığı Devletler Hukuku doktorasını 2. Dünya Savaşı yüzünden yarım bırakmak zorunda kaldı ama 10 yıl sonra geri dönerek tamamladı. Paris’te bulunduğu sürede Halide Edip Adıvar ve eşi Adnan Adıvar ile yakın dost oldu. Halide Edip Adıvar ile ortak çeviriler yaptı. 1941’de Cemal Nadir ve Arkadaş adlı haftalık çocuk dergisini yayınladı. Şirket-i Hayriye ve Yücel dergilerinde çevirmenlik yaptı. İstanbul Hukuk Fakültesi’nde amme hukuku asistanlığı ve Fransızca okutmanlığı (1939-40); Vefa Lisesi (1940) ve Gedikpaşa Ortaokulu’nda Fransızca öğretmenliği; Ankara MEB’de neşriyat müdürlüğü ve tercüme bürosu üyeliği (1942-50); aynı tarihlerde Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü, Ankara Gazi Lisesi’nde ve İtalyan Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği (1950); Banko Di Roma’da hukuk müşavirliği (1955-60) görevlerinde bulundu. 1950’de İstanbul barosuna 2550 sicil numarası ile kaydoldu, 8 yıl avukatlık yaptı. 1962 yılında Çan Yayınlarını kurdu. 1972 yılında Atatürk Erkek Lisesi (Taksim) Fransızca Öğretmenliğinden emekli oldu. Birçok ansiklopedide edebi kurul üyeliği yapmıştır. İki defa yargılanmıştır. Sabahattin Eyüboğlu ile beraber çevirdikleri ve Devrim Yazıları adıyla yayınladıkları bir kitap yüzünden 2 yıl yargılandıktan sonra serbest bırakıldı; 1971’de ise Komünist Parti Kurucularından olduğu iddiasıyla Sabahattin Eyüboğlu ve eşi, Azra Erhat, Yaşar Kemal ve eşi ile birlikte tutuklandı ama ilk celsede beraat ettiler. Maltepe Üniversitesi bünyesindeki Özel Marmara Radyo Televizyon ve Gazetecilik Anadolu Teknik Lisesi’nde Türker Gedik ile birlikte İnsan Hakları ve Demokrasi dersleri veren Vedat Günyol’a Nisan 2002’de Maltepe Üniversitesi tarafından fahri doktorluk unvanı verildi. Üniversitenin Cevizli Kampusu’nda 2 Mayıs 1998’de Vedat Günyol’un bağışlarıyla açılan bir Vedat Günyol Kitaplığı da bulunuyor. 21 Nisan 2002 tarihinde Hürriyet Gazetesi muhabiri İhsan Yılmaz, Vedat Günyol ile söyleşisini yayınlar: “Türkiye’ye döndüklerinde onlarla görüştüm, asistanlık yaptım. Halide Edip ile Türk’ün Ateşle İmtihanı’nı İngilizce’den Türkçe’ye çevirisini birlikte yaptık. O dikte ediyor ben yazıyordum. Hastalanınca Vedat sen git tercüme edip getir bana diyor, bu sefer ben tercüme ediyorum, o düzeltiyor. Kitabın orijinali Turkish Ordeal’di Ama kitabın İngilizce baskısında Atatürk aleyhine yazdığı yerleri Türkçe’ye çevirirken almadı. Yani o bölümleri kendisi sansürledi.” Kaynak: Halide Edip Beni 13 Yıl Sömürdü; İhsan Yılmaz – Vedat Günyol Söyleşisi, Hürriyet Gazetesi Pazar Eki, 21 Nisan 2002 1998’de 19. Tüyap Kitap Fuarının onur yazarı seçildi. 1999’da 60. sanat yılını bir törenle kutladı. 9 Temmuz 2004’te İstanbul’da öldü. Ölümünden sonra anısına Vedat Günyol Deneme Ödülü düzenlenmiştir.

Nevzat Tandoğan kimdir?

Yönetici, bürokrat, Ankara valilerinden (D. 1894, İstanbul – Ö. 1946, Ankara). İstanbul Hukuk Mektebi (Hukuk Fakültesi, 1914)’ni bitirdi. Dört yıl Kasımpaşa Nu­mune Mektebinde öğretmenlik yaptı. 1919-24 yılları arasında İstanbul Emniyet Müdür­lüğünde çalıştı. Daha sonra Malatya valiliğine (1925) ve Anka­ra vali ve Belediye başkanlığına (1929) atandı. Ankara’nın imar çalışmalarına yaptığı katkılarla tanındı, sert bir vali olarak ün yaptı. 1928’de kurulan Ankara Şehri Müdürlüğü İmar İdare Heyetinin başkanlığını yaptı. Ankara valiliği sürerken intihar ederek yaşamına son verdi. “Komünizm gerekliyse onu da biz getiririz” sözüyle de ünlüdür. Adı Ankara’da bir meydana verildi. Daha sonra bu meydanın adı Ankara Büyükşehir Belediyesince Anadolu Meydanı olarak değiştirildi. KAYNAK: Türkiye Ansiklopedisi 3


125 görüntüleme0 yorum

Comentarios


bottom of page