Bugün 5 Mart. Suna Tanaltay, Necmi Rıza Ayça, Mim Uykusuz, Gülistan Güzey, Kazım Taşkent ve İzzet Baysal'ın ölüm yıldönümleri.
BRT Yayın Grubu olarak tüm bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.
Suna Tanaltay kimdir?
(22 Nisan 1933 - 5 Mart 2021), Türk kadın yazar , öğretmen, şair ve psikologdur.
Suna Merze, 22 Nisan 1933'te Mersin'de Sami ve Macide'de dünyaya geldi . Annesi Macide, aynı zamanda ünlü Türk besteci Nevit Kodallı'nın sütannesiydi . Mersin'de Tevfik Sırrı Gür Lisesi'ni , ardından İstanbul Üniversitesi Psikoloji Fakültesi'ni bitirdi . Felsefe Tarihi, Eski ve Yeni Türk Edebiyatı sertifikaları da aldı . Kandilli Kız Lisesi ve Kabataş Lisesi'nde öğretmenlik yaptı.ikisi de istanbulda 1958–1979 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde psikolog olarak görev yaptı . Dr.Erdoğan Tanaltay ile evlidir. Çift, ders vermek için Türkiye'yi gezdi. Mersin'de yaşıyordu. Türkiye Yazarlar Birliği , "Türk Edebiyatçılar Derneği", "Türk Nöropsikoloji Derneği" ve "Mersin Şairler Derneği" üyeliği yaptı .
Henüz on beş yaşındayken edebiyat kariyerine başladı. İlk öyküsü İncir Ağacı Akşam gazetesinde çıktı . Daha sonra çeşitli dergi ve gazetelerde deneme ve şiirleri yayımlandı. 26 yıl boyunca haftalık radyo programları yaptı. Ayrıca Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), Star TV , Kanal 6, Kanal 9 ve HBB gibi televizyon kanallarında yer aldı.
Suna Tanaltay ve eşi , Türkiye'nin güneydoğusundaki Şırnak'ta konuşlu Türk ordusunun 23'üncü Tümen Komutanı'ndan Liyakat Belgesi aldı. İzmir'in Dikili ilçesi ile Düzce'nin Akçakoca ilçesinde çifte " Fahri vatandaş " unvanı verildi. Dikili'de ve Balıkesir'de bir sokağa onların adı verilmiştir.
Tanaltay'ın yazdığı kitaplar şunlardır:
Çocukluğumdan Bana Kalan ("Bana Çocukluğumdan Kalanlar")
Çocuklar Ağlamasın
İskambil Evler ("Oyun Kağıtlarından Evler")
Sevdalar Çocuk Kalır ("Aşk Çocuk Gibi Kalır")
Sonsuz Paylaşanlar ("Sonsuz Paylaşanlar")
Yaşam Nehri ("Hayat Nehri")
Gençlik Sevgidir (" Gençlik Aşktır ")
Ben Sevgiyim ("Ben Aşkım")
Şakayık Sokak ("Şakayık Sokak")
Düş Sevginin Peşine ("Aşkın Peşinde")
Gül Kokusu ("Gül Kokusu")
Sevdikçe ("Sevdiğim Gibi")
Önce Sevgi Vardı ("Başlangıçta Aşk Vardı")
Kapıda Bir Gül Açtı ("Kapıda Açan Gül")
Seviyorum Öylese Varım ("Seviyorum Öylesine Varım")
Necmi Rıza Ayça kimdir?
1914 yılında Yugoslavya'nın Priştine şehrinde doğdu. Öğrenimini İstanbul'da tamamladı. İstanbul Erkek Lisesi'nden sonra DGS'ne girdi. Burada Hikmet Onat Atölyesi'nde çalıştı. 1945 yılında mezun oldu. 1927'de amatör olarak ilk karikatürü Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlandı. 1936'da Babıali'ye girdi. Akbaba, Karikatür, Şaka, Papağan, Pardon, Amcabey dergilerinde uzun yıllar çalıştı. 21 kişisel karikatür ve resim sergisi açtı. Bu sergilerden birisi, İngiliz Kralı'nın taç giyme töreni nedeniyle gerçekleşti(1937). Ödüller kazandı. 1952'den beri 11 karikatür yıllığı yayınlandı. "Bana Göre Ünlüler" adlı bir sergi açtı. Almanya'da çıkan "Mal" Kurzsgelacht, Pefefer, Paprika adlı dergilerde kadın karikatürleri yayınladı. Bir kız babasıdır. 5 Mart 2001 yılında İstanbul'da öldü.
Mim Uykusuz kimdir?
Gülistan Güzey kimdir?
Gülistan Güzey, 17 Mayıs 1927’de İstanbul’da doğdu. Parmakkapı 29. İlkokulu’ndan sonra Beyoğlu 2. Ortaokulu’nda okudu. Lise son sınıftayken Şehir Tiyatroları’na başladı. Önce çocuk piyeslerinde yer alan oyuncu sonradan Kral Lear, Atinalı Timon, Hile ve Sevgi, Üçüncü Selim gibi oyunlarda oynadı. Tiyatroya adım attığı 1943 yılında Dertli Pınar filmi ile sinema oyunculuğu da yapmaya başladı. İlk başrolünü oynadığı Hürriyet Apartmanı (1944) filmi ile üne kavuştu. Allahaısmarladık (1951), Kanun Namına (1952), Kadın Severse(1955), Ömrüm Böyle Geçti (1959) gibi filmlerde yer aldı. 1963 yılında sinemadan uzaklaşıp tiyatroya ağırlık verdi. 1968 yılında Ülkü Erakalın’ın yönettiği Paydos ile tekrar sinemaya döndüyse de bu tarihten sonra oynadığı filmlerde başrol değildi. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler (1970), Unutulan Kadın (1971), Acı Hayat (1973) gibi filmlerde anne ve teyze rolleriyle yer aldı. 1974 yılında ise sinemayı tamamen bırakan oyuncu TRT’nin çektiği Şıpsevdi(1976) dizisiyle ekran karşısına çıktı. Ardından başrollerini Hulusi Kentmen ile paylaştıkları Parkta Bir Sonbahar Günüydü (1980) dizisinde oynadı. 5 Mart 1987 tarihinde akciğer kanseri nedeniyle İstanbul’da vefat etti. (Yazan: Hamide Yazer)
Kazım Taşkent kimdir?
1894’te Preveze’de doğdu, 1991’de İstanbul’da öldü. Üsküp İdadisi’ni bitirdikten sonra İstanbul Mühendis Mektebi’nde yükseköğrenime başlayan Taşkent, I. Dünya Savaşı çıkınca 1915 yılında askere alındı. Çanakkale, İstanbul ve Batum’da yedeksubay olarak görev yaptı. 1918 yazında bağlantısı kesilen Kafkasya Ordusu ile haberleşmeyi sağlama konusundaki hizmetlerinden ötürü yükseköğrenimini Avrupa’da tamamlayabilmesi için devlet bursuyla ödüllendirildi. Savaşın sona ermesiyle yurtdışına çıkabilme olanakları kısıtlandığından, ancak 1920’de Almanya’ya gidebildi ve önce Braunschweig’de, sonra da Hannover’de Technische Hochschule’de kimya öğrenimi gördü. 1925’te kimya yüksek mühendisi olarak yurda dönerek, zorunlu hizmetini Ankara’da İktisat Bakanlığı’nda ve İstanbul Bölge Sanayi Müdürlüğü’nde tamamladı. Bu süre içinde, Alpullu Şeker Fabrikası’nın kurulması ve işletilmesi işiyle görevlendirildi; Avrupa ülkelerindeki şeker sanayiini inceleyerek, 8 ay içinde fabrikayı hizmete soktu. Daha sonra Eskişehir ve Turhal Şeker fabrikalarını da kurup işletmeye sokan Taşkent, başta Atatürk ve İnönü olmak üzere, dönemin ilgili bütün ileri gelenlerinin övgülerini kazandı. Şeker sanayiindeki 14 yıllık hizmetinden sonra, 1944’te Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ. Genel Müdürlüğü’nden ayrılarak, 28 yıl sürecek yeni bir çalışma alanına yöneldi. Doğan Sigorta Şirketi’ni ve Yapı ve Kredi Bankası’nı bu dönemin başlarında kurdu.
48 yıllık çalışma yaşamını noktaladığı 1972’de 1940’tan beri tutmakta olduğu notlarını kitaplaştırma çalışmalarına yönelmiş, bu arada kendisine Alman Cumhurbaşkanı Dr. Heinemann tarafından Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı’nın “Büyük Haç” rütbesi verilmiştir.
Kâzım Taşkent, bankacılık ve sanayi dışında ülkemizin kültür ve sanat yaşamına da unutulmaz katkılarda bulunmuştur. Bunların en önemlisi, Nisan 1938’de İsviçre’de çığ altında kalarak ölen büyük oğlu Doğan’ın anısına kurduğu “Doğan Kardeş”dergisi ve yayınlarıdır.
Yapı Kredi Yayınları, 1992’de, Taşkent’in anısını yaşatmak amacıyla, “ortak insanlık mirasının ürünü temel klasik yapıtları dilimize kazandırmak” amacıyla ”Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi”ni başlattı.
İzzet Baysal kimdir?
İzzet Baysal, 1907 yılında Bolu’nun Karaçayır Mahallesi’nde dünyaya gelmiştir. Babası Rüştiye Mektebi mezunu Memur Ahmet Canip Efendi, annesi de Bolu’nun Alpagutbey Köyü’nden Hafız Behiye Hanım’dır. İkisi erkek, ikisi kız dört çocuklu ailenin en küçük çocuğu İzzet Baysaldır. İzzet Baysal, ilk ve orta öğrenimini Bolu’da yapmıştır. 1926 yılında İstanbul’da Mekteb-i Sultan-i Nefise’ye (bugünkü ismi ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) kaydolur ve 1931 yılında Mimar olarak mezun olur. Dar gelirli bir ailenin çocuğu olan İzzet Baysal, 1927 yılında babasını da kaybetmiştir. Ama yılmamış, tatil aylarında ve okurken çeşitli işlerde çalışarak öğrenimini devam ettirmiş ve 411 no’lu diplomayı başarı ile almıştır. Memuriyet hayatına Bolu Nafia (Bayındırlık) Müdürlüğü’nde Mimar olarak başladı. 1932 yılında birkaç arkadaşı ile birlikte Gerede İlçesi’nin imar planını yaptı. Daha sonra Ankara’da Milli Müdafaa Vekaleti Hava Müsteşarlığı’nda Mimar olarak çalışmaya başladı. Görevi icabı Eskişehir Hava Meydanı inşaatının koordinatörlüğünü yapmıştır. 1934 yılında bu görevinden istifa eder ve Eskişehir Belediyesi’nde Fen İşleri Şefi olarak göreve başlar. Aynı yıl Eskişehir Lisesi’nde Coğrafya Öğretmeni olarak görev yapan Çanakkale’li Refika Pınar ile evlenir. 1936 yılında Ankara’da serbest olarak çalışmaya başladığını görürüz.1939 yılında tek evlatları olan Esin dünyaya gelir. Ankara’da Azerbaycan temsilcisi Sadri Maksudi Aral’ın ve Medine Muhafızı Fahrettin Paşanın köşk projelerini İzzet Baysal yapmıştır. 1939 yılında vatani görevini yapmak üzere Afyon’a gitmiştir ve 1942 yılında tekrar Ankara’ya dönmüştür. Başlayıp bitirdiği inşaatlara gelince; Ankara Etlik Veteriner Laboratuarı, Bolu Devlet Hastanesi, Bolu Lisesi, Bolu Ziraat Bankası Evleri, Bolu Kız Enstitüsü (Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi), Bolu Kapalı Cezaevi, Bolu-Adapazarı yolu üzerindeki Melen Köprüsü inşaatı ve yol inşaatları bunlardan bazılarıdır. 1942 yılında eşi Refika Hanım vefat edince, elindeki mevcut işlerini tamamlayıp, 1943 yılında İstanbul’a gider ve Karaköy’de Perşembe Pazarı’nda sıhhi tesisat ve hırdavat üzerine çalışan bir mağazayı satın alır ve ticarete başlar. Aynı zamanda kapı kilitleri imali için küçük bir atölye kurmuştur. Ama bu O’na yetmemiş, dükkanında sattığı “boru ekleme parçaları”nın neden yerli üretilemediğine kafa yormaya başlamıştır. İki kere Almanya’ya giderek Temper Dökümü’nün ne olduğunu araştırır, bu dökümden imal edilen boru ekleme parçalarının Türkiye’de imali için çalışmalar yapar ve neticede 1950 yılında özel teşebbüsün ilk Mekanize Döküm Fabrikası’nı kurar. Baysal’ın çok zor şartlarda kurduğu bu fabrika üretime geçer geçmez Avrupalı Şirketler (6 büyük üretici Zürih’te bir kartel oluşturmuşlardır.) Türkiye’nin bu çiçeği burnunda kuruluşunu batırmaya çalışırlar ve Türkiye’ye yaptıkları ihracata % 40 indirim uygulamaya başlarlar. İzzet Baysal, her zaman olduğu gibi azmi, cesareti, çalışkanlığı ve sabrı ile bazı geceler fabrikada yatarak da olsa, bu işin de üstesinden gelmiştir. Hatta, 1970’li yıllarda Avusturya, Almanya, Yunanistan ve Arap ülkelerine ihracata başlamıştır 1951 yılında İzzet Baysal Döküm Sanayii Müessesesi adı altında kurulan bu fabrika, 1957 yılında bir aile şirketi haline dönüştürülmüş, İzsal Döküm Sanayii A.Ş. adı altında bugünlere kadar faaliyetini sürdürmüştür. En büyük yardımcısı 1953 yılında yanına aldığı yeğeni Ahmet Baysal’dır. Hayatta en fazla değer verdiği kişi ise, kızı Esin’dir. 1939 yılında dünyaya gelen Esin, İstanbul Boğaziçi Koleji mezunudur. 1964 yılında aynı kolej mezunu Ankara’nın köklü ailelerinden Avundukların oğlu Cahit Avunduk’la evlenmiştir. Esin Avunduk, babasını hiçbir zaman yalnız bırakmamış, varlığı ile zor zamanlarda babasına hep destek olmuştur. Vakfın kurucuları arasında olup, aynı zamanda Yönetim Kurulu Üyesi ve başkan vekili olarak görev yapmaktadır. 1975 yılı ortalarına kadar bizzat işlerin başında gördüğümüz İzzet Baysal, daha sonra da haftanın 3-4 günü iş yerine giderek işlerini takip etmeye başlamıştır. Gelir Vergisi’nde altın madalya ile ödüllendirilmiş, İstanbul’da Kurumlar Vergisi verenlerin ön sıralarında yer almıştır. 1986 yılında ikinci eşi Nafize Hanım’ı kaybetmiştir. 1986 yılının sonunda İzzet Baysal Vakfı’nı kurmuş ve tüm varlığını vakfına vasiyet etmiştir. 1994 yılı Eylül ayının sonunda iş hayatından çekilmiş ve çalışmalarını İzzet Baysal Vakfı’nda yoğunlaştırmıştır. 05.03.2000 tarihinde sabah saat: 07.00’de hakkın rahmetine kavuştuğunda 93 yaşında bulunmaktaydı. 08.03.2000 tarihinde hiç kimseye nasip olmayan muazzam bir kalabalıkla, kendi arzusu ve Bakanlar Kurulu kararı ile Abant İzzet Baysal Üniversitesi Gölköy Kampüsündeki anıtmezarına, çok sevdiği ve her şeyini adadığı Üniversite gençliğinin kalbine defnedilmiştir.
Comments