top of page
  • Yazarın fotoğrafıHaberciGazete

Turgut Zaim, Refik Fersan, Cemil Meriç



Bugün 13 Haziran. Turgut Zaim, Refik Fersan, Cemil Meriç’in ölüm yıl dönümleri…

BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla anıyoruz.

Turgut Zaim kimdir?



(D. İstanbul 5 Ağustos 1906 – 1974). Türk ressam

Saint-Joseph Fransız Lisesinde okudu. Güzel Sanatlar Akademisi’ne İbrahim Çallı atölyesinde devam etti. 1930’da Akademi’den mezun olmadan önce Konya’da kısa bir süre öğretmenlik yaptı. Konya’daki öğretmenliği Anadolu’ya ilk ziyaretiydi. Bu sanatçıya köylü ve göçebe yaşamı gözlemesi için fırsat verdi. Sonuçta batı resim tekniklerini kullanarak Anadolu temalı resimler yaptı. Geleneksel resim sanatı olan Türk Minyatür’ün ilham almıştır. Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdikten sonra çalışmalarına devam etmek için Paris’e gitti. Ancak sadece bir kaç hafta kalarak Türkiye’ye döndü. Dönüşünde Anadolu yaşamına tekrar canlanan ilgisiyle, Sivas’ta öğretmenliğe başladı. Sonra Devlet Tiyatrosu’na dekoratör oldu, uzun süre bu görevde kaldı. Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliğine ve D Grubu’na katıldı. Bunların düzenlediği sergilerde yer aldı. 1939’da Türk hükümetinin organize ettiği turneye Kayseri’den bir dizi resimle katıldı.

Devlet resim ve heykel sergilerinde ikincilik (1957) ve birincilik (1958) aldı. Turgut Zaim bir folklor ressamıdır. Eserlerinde Anadolu köy hayatı, köylüler ve göçerlerden alınmış çeşitli konular belirir. Yağlıboya tablolarında seçtiği köy ve köylü tiplerini, köy yaşantılarını, çarşı ve pazar görünümlerini, gergef işleyen kadınları, çobanları, yörükleri tahta oymalarına ve çinko kazılarına da aktardı.

Yerel özellikleri ustaca yansıttığı, öz-biçim ilişkilerinde ulusal bir anlayışı benimsediği resimlerinde genellikle köylüleri, göçerleri konu aldı. “Orta Oyunu” (1935), “Yörük Köyü” (1957), “Yaylada Yörükler” (1962) gibi eserleri İstanbul Devlet Resim ve Heykel Müzesi’ndedir.

Halı DokuyanlarOrta Oyunları,Yaylada Yörükler,Ürgüplü Yörükler,Halı Dokuyan Kadınlar,Yemişçi,Beşik,Türbeli Kompozisyon,Hamur Açan Kadın,Erciyes’e Tırmanış,Çocuklar,Atatürk ve Silah Arkadaşları.

Refik Fersan kimdir?



(1895 – 1963)

Refik Fersan 1893 yılında İstanbul’da doğdu. Babasının sesi güzeldi;bir musiki aleti kullanmak ailenin gelenekleri arasındaydı.1893’de babası ölünce yakınları olan Faik Bey’in yalısına taşınırlar.Bu yalıda haftanın belli günlerinde Tanburi Cemil Bey, Leon Hancıyan, Lavtacı Andon, Rahmi Bey, Lemi Atlı, Neyzen Aziz Dede gibi sanatkarlar,yetenekli kalfa ve cariyeler derse gelirler, fasıllar yapılırdı. Ailesinin musıkîye düşkünlüğü, kendisinin de olağanüstü hevesi ile başlangıçta Ud çalmağa çalıştı.Bir süre sonra Tanbur’da karar kıldı. Böylece 12 yaşında Tanburi Cemil Bey’den ders almağa başladı;bu dersler 5 yıl sürdü Daha sonra Robert Koleji ve Galatasaray Lisesi’ne devam etti ve Tevfik Fikret ve Ahmed Rasim Bey’den Fransızca, edebiyat ve biraz da ingilizce öğrendi. 1913 yılında Fahire Fersan ile evlendi. 1917 yılında Darülelhan’a girdi. Böylece “tanbur muallimi” olarak öğretim üyeleri arasına katılmış oldu. 1918 yılında askerlik hizmetini yapmak üzere Mızıka-i Humayun’a tayin olundu, aynı yıl içerisinde İsmail Hakkı Bey yönetiminde ilk konserini verdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra 1924 yılında “Cumhurbaşkanlığı Fasıl Heyeti Şefi” oldu, 1927’ye kadar çalıştıktan sonra sağlık nedenleri ile bu görevinden ayrılarak İstanbul’a yerleşti. Çankaya Köşkü’nde çalıştığı yıllarda, başbakan İsmet İnönü’nün Yunanistan’a yaptığı geziye katıldı ve o yıllarda bestelemiş olduğu ve Rast Makamındaki “Methal” i Yunanistan’da armonize edilerek çalındı. Refik Fersan,İstanbul’a yerleştikten sonra Münir Nureddin Selçuk ile serbest çalışma hayatına atıldı, plak çalışmaları yaptı ve eşi Fahire Fersan ile M.N.Selçuk’un konserlerine, doldurmuş olduğu plaklara eşlik etti. 1937’ye kadar ilk İstanbul Radyosu’nda çalışmıştı. 1938’de Ankara Radyosu’nun hizmete açılması ile Ankara’ya geldi, birçok hizmetlerde bulundu ve daha sonra İstanbul’a dönerek İstanbul Belediye Konservatuarı icra heyeti’nde çalıştı ve “İlmi Kurul” başkanlığı yaptı ve bir süre de “Tasnif heyeti”nde çalıştı. Daha sonra uzun süredir çekmekte olduğu bir akciğer rahatsızlığından dolayı 13 Haziran 1965 ‘de vefat etmiştir.

Hüseyin Cemil Meriç kimdir?



(12 Aralık 1916, Reyhanlı – ö. 13 Haziran 1987, İstanbul), Türk yazar, çevirmen ve düşünür.

Başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapmış ve yazılar kaleme almış bir düşünce adamıdır. Telif ettiği 12 eseri ve tercümeleriyle Türk edebiyatında önemli bir yeri olduğu kabul edilir. Sosyoloji profesörü Ümit Meriç?in babasıdır.

Çocukluk ve eğitim yılları 1916?da Reyhaniye?de (bugünkü Reyhanlı) dünyaya geldi. Balkan Savaşları sırasında Dimetoka?dan göçmüş bir ailenin çocuğu idi. Babası, Dimetoka?da hakimlik yapan Mahmut Niyazi Bey, annesi Zeynep Ziynet Hanım?dır. Babası Mahmut Niyazi Bey Antakya?da Ziraat Bankası Müdürlüğü ve mahkeme reisliği yapmıştır. Yedi yaşına kadar Antakya?da yaşayan Cemil Meriç, babasının memuriyetten ayrılması üzerine ailesi ile birlikte Reyhanlı?ya döndü. Reyhanlı Rüşdiyesi?nde ilkokulu bitirdikten sonra yeniden Antakya?ya gitti. Fransız idaresindeki şehirde Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi’nde okudu. Bu okulda iken gözlerinin 6 derece miyop olduğu anlaşıldı. İlk yazısı olan ?Geç Kalmış Bir Muhasebe? başlıklı makalesi yerel Yenigün gazetesinde yayımlandı. sozkimin.com On ikinci sınıftayken, milliyetçi tutumu, yayımlanan bir yazısı ve bu yazıda bazı hocalarını eleştirmesi yüzünden lise diplomasını alamadan okulu terk etmek zorunda kaldı. Lise öğrenimine devam etmek üzere İstanbul?daki Pertevniyal Lisesi’ne gitti. Bu sırada Nazım Hikmet ve Kerim Sadi başta olmak üzere dönemin solcu aydınlarıyla tanıştı.

Geçim sıkıntısı nedeniyle 1937?de İskenderun?a döndü. Haymaseki köyünde dokuz ay kadar ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra aynı yıl İskenderun?da Tercüme Bürosu?na reis muavini oldu. 1938?de Batı Ayrancı Köyü?nde ilkokul öğretmenliği, Türk Hava Kurumu?nda sekreterlik, belediyede kâtiplik gibi geçici işlerde çalıştı. 1939 Nisan ayında Hatay hükümetini devirmek iddiasıyla tutuklanıp Antakya?ya götürüldü; idam talebiyle yargılandı; iki ay sonra beraat etti.

1940’ta İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu?na burslu olarak kabul edildi, iki yıl bu kurumda öğrenim gördü. 1941’den başlayarak İnsan, Yücel, Gün, Ayın Bibliyografyası dergilerinde yazıları yayımlamaya başladı.

Elazığ Lisesi’nde öğretmenlik 1942?de Elazığ Lisesi?nde Fransızca öğretmenliğine atandı; Elâzığ?a gitmeden az önce öğretmen Fevziye Menteşeoğlu ile tanışıp evlendi. Her iki gözündeki yüksek miyoptan ötürü askerlikten muaf tutulan Meriç, ilk çeviri kitabı Balzac?ın ?Altın Gözlü Kız? romanını 1943?te yayımlandı.

İstanbul Üniversitesi’nde okutmanlık Öğretmen eşinin tayininin Elazığ?a çıkmaması ve çiftin bu şehirde iki çocuk kaybedip ancak İstanbul?da doğum yapabileceğinin anlaşılması üzerine 1945?te Elazığ?daki öğretmenlik görevinden ayrılıp İstanbul?a gitti. 1945?te oğlu Mahmut Ali, ertesi yıl ise kızı Ümit dünyaya geldi. 1946?da İstanbul Üniversitesi?nde Fransızca okutman olarak göreve başlayan Meriç, 1974?te emekli oluncaya kadar Fransızca okutmanlığı sürdürdü bu arada bir yıl kadar Yirminci Asır dergisinde yazılar yayımladı (1947). Victor Hugo?nun Hermani adlı piyesini manzum olarak tercüme etti (1948); Işık Lisesi'de Fransızca dersleri verdi (1952-1954)

Görme yetisini tamamen yitirmesi 1954 yılının bahar aylarında bir kaza sonucu gözlerini tamamen yitirince birkaç başarısız göz ameliyatının ardından 1955'te vapurla tek başına Marsilya'ya, oradan Paris'e gitti. Altı aylık tedavi başarılı sonuç vermeyince yurda döndü. Görme yetisini tamamen yitirdiğinden dolayı bir süre bunalıma girdi ancak çevresindekilerin yardımıyla yeniden okuyup yazmaya başladı.

Üretken yazarlık dönemi Görme yetisini yitirdikten sonra yazarlık hayatının en üretken çağı başladı. Çevresindekilere okuttuğu Fransızca ve İngilizce metinleri sözlü olarak çevirdi ve yardımcılarına yazdırdı. Basılmamış olan bir Fransızca grameri hazırladı. Dikte etmek suretiyle makaleler yazmaya devam etti. 1963'ten itibaren Edebiyat Fakültesi'nin Sosyoloji bölümünde sosyoloji ve kültür tarihi dersleri verdi; bu dersleri emekliliğine kadar sürdürdü. Aralıklarla yirmi yıl sürdürdüğü günlüklere 1963 yılında başladı. İlk telif kitabı Hint Edebiyatı 1964'te yayımlandı. Bir dünya edebiyatı yazma düşüncesiyle yola çıkan Meriç, İran edebiyatı ile işe başlamış ama sonra Hint edebiyatına yönelmişti. Doğu medeniyetlerine karşı olan önyargıları yıkmayı amaçlayan ve dört yıllık bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkan eser, Bir Dünyanın Eşiğinde başlığıyla iki kez daha basıldı. Hint Edebiyatı'ndan sonra Batı düşüncesinin önemli bir yönünü aydınlatmayı amaçladı. Bu düşünceyle sosyalizmin temelini atan ve sosyolojinin kurucusu olan Saint Simon hakkında bir eser kaleme aldı ancak basacak yayınevi bulmakta zorlandı. Eser, 1967'de Can Yayınları tarafından basıldı.

1965-1973 yılları arasında çeşitli dergilerde yazıları ve çevirileri yayımlandı. Hisar dergisinde Fildişi Kuleden başlığı ile sürekli denemeler yazdı. İstanbul Üniversitesi Fransızca okutmanlığından emekli oldu ve yılların birikimini kitaplaştırmaya girişti. O yıl, Türkiye Milli Kültür Vakfı'ndan fikir dalında ödül aldı. “Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülâkata bu kitabı yazmak için geldim." dediği Bu Ülke adlı kitabını 1976'da yayımladı. Kitap, onun çeşitli fikir, kültür ve edebiyat meselelerine dair aforizmalarından oluşur. Aynı yıl, medeniyet kavramını tartıştığı Umran'dan Uygarlığa adlı eseri yayımlandı.

1978-1984 yıllarında çoğu Kubbealtı Cemiyeti’nde olmak üzere konferanslar veren Meriç, 1980?de br edebiyat tarihi ve düşünce tarihi niteliği taşıyan “Kırk Ambar” adlı eseri Türkiye Milli Kültür Vakfı Ödülü’ne layık görüldü.

1981?de Ankara Yazarlar Birliği tarafından Yılın Yazarı seçildi. 1981?de basılan yarı derleme, yarı telif Bir Facianın Hikâyesi'nde yakın tarihin yeni bir muhasebesini yaptı.

Son yılları ve ölümü 198'te eşi Fevziye Hanımı kaybeden Meriς, aynı yıl Ağustos ayında beyin kanaması geςirdi ve sol tarafına felς indi. Sağlığında basılan son eserleri Işık Doğudan Gelir (1984) ile Kültürden İrfana (1985) oldu. 13 Haziran 1987'de hayatını kaybetti. Cenazesi, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.

2004 yılında Üsküdar Belediyesi’nin aςtığı kültür merkezine, 2012 yılında Hatay?daki il kütüphanesine adı verilmiştir. Hatay?ın Reyhanlı ilςesinde doğduğu ev müzeye dönüştürülmüştür. 2013’te İzmir’de bir ortaokula ismi verildi.

156 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


bottom of page