HaberciGazete
Yakın tarihi öğrenmek için bir fırsat Sabancı Müzesinde Abdülmecid Sergisi

Korkut Akın yazdı...
Siyasi dünya o kadar geniş ve o kadar dalgalı ki, insan ister istemez yaşamın her anını her alanını oraya yönlendiriyor ve hemen her şeye siyaseten çözüm üretiyor. Haksız sayılır mıyız? Tabii ki hayır! Siyaset başta ekonomi olmak üzere her şeyimizi belirliyorsa da sanat hep önde gidiyor, hep yol gösteriyor. Hatta biraz ileri gitmiş gibi gözüksem de sanat (tabii ki kültürden ayrılamaz) siyaseti de belirleyecek güç ve önemde. Belki de en tam o nedenle sanatla ilgilenmemiz istenmiyor. Biz bilmiyoruz, ama onlar (siyasetçiler, kim olacak başka) bilimsel buluşların da sanatın öncülüğünde geliştiğini biliyorlar. Bir örnek vermek gerekirse: Newton, boşuna mı elma ağacının altına yattı? Okuduğu bir şiirde elmanın düşmesi tasvir ediliyordu, onun da merakını çekti. Yerçekimi yasası öylece keşfedildi.
Osmanlı hanedanı…

Siyaset; bilgimizi de kısıtlamayı, sınırlamayı, geniş perspektifle bakmamızı istemiyor. Hayır, günümüze getirmeyeceğim, zaten “yok, öyle demedim, onu kastetmedim” ile geri adım attı tehditler savuran. Geri adım atmasının altındaki güç ise toplumsal muhalefetin sesinin güçlü çıkmasıydı. Gelişmişliğin göstergesi, geçmişten dersler çıkararak geleceğin yolunu aydınlatmaktan geçer. Geçmişi öğrenmemizin istenmediği doğrudur. Tarihi sadece hamasi kahramanlık öyküleriyle sınırlarlar. Hemen hiçbir resmi tarih kitabında sosyolojik tespit yoktur, hiçbirinde “şu da olsaydı” veya “öyle olmasaydı” sorusuna yer verilmez. “Emin Oktay Tarihi” okuyan bizler, tarihi bilmeyenleriz. Dikkat edin, siyasetçilerin de büyük çoğunluğu (aynı kuşaktan geldikleri için) bilmez. Devlet büyükleri böyle bir karar vermişlerse vardır bir bildikleri diyerek kabul etmişizdir ister istemez. Farklı bir önerme ile karşılaştığımızda elimiz ayağımız birbirine karışır, öğrenmek istesek bu kez kaynak bulamayız…
Şehzade’nin dünyası

Fransız Devrimi’ni sosyolojik bir dönüm noktası olarak görebiliriz, “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganı çerçevesinde. Buradaki talep bize “Türküm, doğruyum, çalışkanım” olarak yansımış ve işte, bilinmeyenlerin öğrenilmesinin istenmemesinin nedeni. Osmanlı, hükümranlığını sürdürebilmek için bütün dünyayı etkileyen bu rüzgara karşı durmak için elinden geleni yapmaktan çekinmez. Sonucu biliyorsunuz, enkaza dönüşen imparatorluk yerini Cumhuriyet’e bırakmadan daha birçok köklü değişim kararı almış. İtirazlar olmamış mı? Olmuş tabii. İşte onlardan biri Abdülmecit Efendi: Babasından sonra hakkı olan padişahlığı kaybetmiş, yıllarını hapiste geçirmiş, halifelik verilerek biraz da olsa gönlü alınmış bir hanedan.
Öteden beriye sanatla iç içe geçmiş yaşamı. Milli Kurtuluş Mücadelesine katılmak istemişse de hem -bana kalırsa- ne derler acaba kaygısıyla hem de iktidarda iki başlılık oluşur düşüncesiyle kabul edilmemiş. Hemen ardından sürgün kararıyla kalan ömrünü Avrupa’da geçirmiş. Sanatın hemen her alanıyla ilgilenmiş, ama biz onu ressam ve heykeltıraş olarak tanıyoruz. Resimleri -ki artık hemen hepsi müzelerde ve özel koleksiyonlarda- yalın, içten ve hüzünle karışık huzurlu…

Özgürlükle karışık hüzün…
Sabancı Sanat Merkezi’nde 21 Aralık 2021 tarihinde açılan ve 1 Mayıs 2022’ye kadar açık kalacak “Şehzade’nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi” sergisinde sadece resim yok; belgelerle birlikte inanılmaz yoğun bir duygu da var. Bir yanıyla siyasetle değil sanatla ilgilenmeyi tercih eden bir Şehzade, bir yanıyla da siyaseten gelecek uğruna yıllar süren bir “büyük gözaltı” uygulaması. Boğaz’a karşı, bir eli yağda bir eli balda da olsa özgürlük arzusu ağır basan, çözümsüzlüğün girdabında hüznün çöktüğü resimler. Tevfik Fikret’in, o çok bilinen, ünlü “Sis” şiirinin tuvale yansıyan üç örneği tipik göstergesi…
Mutlakıyet, meşrutiyet ve cumhuriyeti yaşamış Şehzade’nin bu önemli değişimlerden etkilenmemesi mümkün mü? Doğal olarak bu etki ailesiyle ilişkilerine de yansımış, çocukları ve torunlarına hep müşfik davranmış. Halifelik yapmış olsa da alabildiğine modern ve geniş bir yelpazede yapıtlar vermiş. Onca askeri ve siyasi olaydan etkilenmemesini kimse beklemiyor, ama gelenekselle modernin arasından sıyrılmayı başarmış. Pierre Loti ile yakın arkadaşlığının temelinde “modern”i öğrenmek yatıyor, çağdaşlığı yakalamak kolay değil. Alabildiğine kapalı (zaten burnunu dışarı çıkartamıyor, bir hapis hayatı yaşıyor), kapkaranlık muhafazakar bir toplum içinde nü diyebileceğimiz resimler yapması bu duygunun öne çıkması…
Sergi, araştırma, öğrenme istediğini öne çıkarıyor. Resmin duygusunu kavramak için o süreci iyi bilmek gerekir. Bunu da, ilk adım olarak, resimlerin duygusu üzerinden sergi kataloğuyla öğrenmeye başlayacağım.
Sabancı Müzesi Şehzade’nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi 21 Aralık 2021 – 1 Mayıs 2022 Sakıp Sabancı Cd. No:42 (Emirgan Atlı Köşk)