Bugün 13 Aralık. Cumhuriyet döneminin ilk düşünür ve yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun 49., en kişilikli şairlerinden biri olan Behçet Necatigil'in 44. ölüm yıldönümü bugün. Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar'ın yazarı Oğuz Atay'ın da 46.ölüm yıldönümü. Tarihçi, dilbilimci ve yazar Pars Tuğlacı da 57 önce ayrıldı aramızdan. Trabzonlu gazeteci İlkay Somer'i de 3 yıl önce toprağa verdik.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla anıyoruz.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu kimdir?
27 Mart 1889’da Kahire’de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa’da başladı. 1903’te İzmir İdadisi’ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır’a döndü, öğrenimini İskenderiye’deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908’de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi’ni bitirmedi. 1909’da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916’da tedavi olmak için gittiği İsviçre’de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı destekledi. 1921’de Ankara´ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 1923’te Mardin, 1931’de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. 1932’de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934’te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935’te Prag, 1939’da La Haye, 1942’de Bern, 1949’da Tahran ve 1951’de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960’tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. 13 Aralık 1974’te Ankara’da öldü. Yazı Hayatı: Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler’in ‘sanat şahsî ve muhteremdir’ görüşünü paylaştığı ve ‘sanat için sanat’ yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında eserlerinde belli tarihi dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet´in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet´in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920´lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955’ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır. Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban‘dır. Nur Baba, Karaosmanoğlu’nun ilk romanıdır. 1922’de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu’nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca’daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba’yı Euripides’in Bakkhalar’ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır.
Behçet Necatigil kimdir?
16 Nisan 1916'da İstanbul'da doğdu. Cumhuriyet döneminin en önemli, en kişilikli şairlerinden biri. Bedri Tezgit, İzzet Geyve, Küçük Muharrir takma adlarını da kullandı. Babası Kastamonulu Mehmet Necati Gönül, vaizlik, müftülük yaptı, Sarıyer müftülüğünden emekli oldu. Annesi Fatma Bedriye Hanım, Geyveli Müderris Hafız İbrahim Hakkı Efendi'nin kızıydı, mide humması hastasıydı, Fatih yangınında yaşadıkları konak da yanınca, zayıf bünyesi bu ağır şoku kaldıramadı. Necatigil iki yaşındayken, yaşamını yitirdi (1896-1918). Bir süre ona Karagümrük'te anneannesi baktı. Sonra babasının Beşiktaş'ta bir saray memurunun kızı olan Saime Hanım'la evlenmesiyle yaşamı anneannesiyle babasının evi arasında geçmeye başladı. Babasının bu evlilikten iki kızı oldu (Sabahat, 1921 ve Fahamet, 1923). Behçet Necatigil ilkokula başlayacağı yıl, anneannesinin de hastalanması üzerine, Karagümrük'ten Beşiktaş'a, babasının yanına geri döndü ve 1923'te Beşiktaş Çevri Usta Okulu'na başladı. Babasının Singer dikiş makineleri firmasında müfettiş olarak işe başlaması üzerine ailesiyle birlikte Kastamonu'ya taşındılar. Son sınıfı Kastamonu Muallim Tatbikat Mektebi'nde okudu ve 1927'de mezun olarak Kastamonu Lisesi'nde ortaöğrenimine başladı. Ancak, yıllar önce yetersiz beslenme ve bakımsızlık nedeniyle başlamış olan hastalığı "adenit tüberküloz'' yüzünden öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Aile yeniden İstanbul'a taşındı. İstanbul'da ameliyatlar ve elektrik tedavileriyle geçen uzunca bir süreden sonra öğrenimine 1931 yılında Kabataş Lisesi'nde, orta ikinci sınıftan yeniden başladı ve 1936'da okulun edebiyatbölümünden birincilikle mezun oldu.
Edebiyata olan ilgisi, Kastamonu'da, ortaokul yıllarına dayanır. Şair Zeki Ömer Defne edebiyat öğretmeniydi, onu hep yazması için destekledi. Defterine 23 Ocak 1930 günü: "Yarının iyi bir kalemine sahipsin. Boş durma, oku!" diye yazdı. Necatigil ortaokul yıllarında dergi çıkarmaya başladı. Kendi ifadesiyle "17 Ekim 1927'den itibaren eskilerin eser-i cedid dedikleri kâğıtları 'El-Marifet' matbaası adını verdiği hususi matbaasında (yani kendi el yazısıyla) doldurarak hazırladığı Küçük Muharrir adındaki bu dergiyi, 14. sayısıyla birlikte birinci cildini kapamış ve iki yıllık bir tatilden sonra 20 Haziran 1932'den itibaren ikinci cildine başlayarak 12 sayı daha çıkmış". Bugüne kadar saklanmış olan bu dergilerin okuyucuları arkadaşları ve akrabalarıydı.
Aynı yıllarda, Akşam gazetesinin haftalık Çocuk Dünyası sayfasına "Küçük Muharrir" imzasıyla şiirler, fıkralar, hikâyecikler yazdı. 1931-1933 yılları arasında sürdürdüğü bu çalışmalarının karşılığında, yıllar sonra bir röportajda dediğine göre, dergi yönetiminden telif ücreti de aldı, telif ücreti yerine çikolata ve bonbon da...
Necatigil Kabataş Lisesi'ni bitirdi, Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne devam etti. Bu arada Alman Filolojisi'ndeki bazı derslere konuk öğrenci olarak katıldı ve ilk ders yılı sonunda "Deutscher Akademischer Austauschdienst" kuruluşunun davetlisi olarak bursla Berlin'e gönderildi; dört ay Almanya'da kalarak Berlin Üniversitesi'nin dil kurslarına katıldı. Yüksek öğrenimini 1940 yılında tamamladı, okulu birincilikle bitirdi. Aynı yıl Kars Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı.
İklim koşullarına uyum sağlamakta güçlük çekip hastalanması üzerine 1941 yılında Zonguldak Çelikel Lisesi'ne, 1943 mart ayında da İstanbul'a, Pertevniyal Lisesi'ne tayin edildi. İki ay sonra, yaz dönemine girince yedek subaylık için başvurarak Ankara'ya gitti. Temel eğitim sonrası askerlik görevini İzmir'de levazım subayı olarak yaptı (ekim 1943-kasım 1945) ve terhis olmasının ardından İstanbul'a, on beş yıl süreyle çalışacağı Kabataş Lisesi'ne atandı (aralık 1945).
İlk şiir kitabı Kapalı Çarşı da aynı yıl yayımlandı. Yine aynı yıl, İstanbul Üniversitesi Alman Filolojisi'ne kaydını yaptırarak iki yıl süreyle, öğretmenliği ve öğrenciliği birlikte sürdürdü. İki yıl sonra, lisedeki ders saatleri arttığı için, modem Almanca sertifikası alarak Alman Filolojisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
Zonguldak'tan İstanbul'a döndükten bir süre sonra, 1948 yılında Edebiyat Fakültesi öğrencisi olan ve o dönemde Sarıyer Ortaokulu'nda stajyer öğretmen olarak çalışan Huriye Korkut'la tanıştı. Ağustos 1949'da Necatigil'in ailesinin yaşadığı Beşiktaş, Valideçeşmesi, Dibekçi Kamil Sokağı (şimdi Enis Akaygen Sokağı), 22 numaralı evde, aile arasında kıyılan bir nikâhla evlenerek yine Valideçeşmesi, Setüstü Sokak, 22 numaralı kiralık eve taşındılar. 1951 yılında ilk kızları Selma dünyaya geldi. 1955 yılında, Beşiktaş Camgöz Sokağı'ndaki 22 numaralı ahşap evi satın alarak oraya taşındılar. 1957 yılında küçük kızları Ayşe doğdu. 1964 yılında yine Beşiktaş'ta, Nüzhetiye Caddesi üzerindeki Deniz Apartmanı'nın bir dairesini satın alarak oraya taşındılar. Necatigil, ölümüne dek bu apartmanın 23 numaralı dairesinde yaşadı.
Necatigil, 1960 yılında Çapa Eğitim Enstitüsü'ne tayin edildi ve 1972 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Emeklilik dönemini, evinde yoğun bir biçimde çalışarak geçirdi. 1979 yılının kasım ayında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne yatırıldı. Kısa bir tedavi döneminin ardından, 13 Aralık 1979 tarihinde aramızdan ayrıldı. İstanbul'da Zincirlikuyu mezarlığında yatıyor. Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü, 1980'den beri veriliyor.
1960 yılında yayımlanan Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü'nde, şiir serüvenini şöyle özetledi:
"İlk şiiri lisede öğrenciyken, Varlık dergisinde çıkmıştı (ekim 1935). Şiirde kırk yılını, doğumundan ölümüne, orta halli bir vatandaşın, birey olarak başından geçecek durumları hatırlatmaya; ev-aile-yakın çevre üçgeninde, gerçek ve hayal yaşantılarını iletmeye, duyurmaya harcadı. Arada biçim yenileştirmelerinden ötürü yadırgandığı da oldu, ama genellikle, eleştirmenler, onun için, tutarlı ve özel bir dünyası olan bir şair dediler."
Necatigil'in "Eski Sokak" şiirine konu olan Camgöz Sokağı'nın adı artık "Behçet Necatigil Sokağı". Ölümünün ardından, 1987 yılında yakın arkadaşlarının çabaları ve basının da desteğiyle, yaklaşık on yıl yaşadığı sokağın adı Belediye tarafından "Behçet Necatigil Sokağı" olarak değiştirildi. Şehr-i İstanbul Demeği de sanatçıların evlerini belgelemek amacıyla yaptığı çalışma kapsamında, 19 Mart 2005 günü düzenlenen bir törenle Behçet Necatigil'in 1964 yılından 1979 yılında ölümüne dek yaşadığı Deniz Apartmanı'nın girişine bir plaket koydu.
Behçet Necatigil, Eski Toprak'la 1957 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Yaz Dönemi kitabıyla da TDK 1964 Şiir Ödülü'nü aldı. Ölümünden sonra ailesi tarafından konulan Necatigil Şiir Ödülü, 1980 yılından beri veriliyor.
Behçet Necatigil'in Eserleri
Şiir:
Kapalı Çarşı (1945),
Çevre (1951),
Evler (1953),
Eski Toprak (1956),
Arada (1958),
Dar Çağ (1960),
Yaz Dönemi (1963),
Divançe (1965),
İki Başına Yürümek (1968),
En, Cam (1970),
Zebra (1973),
Kareler Aklar (1975),
Beyler (1978),
Söyleriz (1980),
Sevgilerde (1976, son üç kitabı dışında, önceki kitaplarından seçmeler),
Eine verwelkte Rose beim Berühren, Solgun Bir Gül Dokununca (1988, şiirlerinden seçmeler, haz. ve Almancaya çev. Yüksel Pazarkaya),
Silinir Ayak İzleri (seçmeler, 2003).
Radyo oyunları:
Yıldızlara Bakmak (iki oyun, 1965),
Gece Aşevi (beş oyun, 1967),
Üç Turunçlar (altı oyun, 1970),
Pencere (dört oyun, 1975).
Düzyazı:
Bile, Yazdı (1979),
Antolojileri:
Küçük Mitologya Sözlüğü (1957, yenilenmiş basımı 100 Soruda Mitologya adıyla, 1969),
Edebiyatımızda isimler Sözlüğü (1960),
Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü (1979).
Mektup:
Mektuplar (1989, ölümünden sonra.),
Serin Mavi (1999, ö.s.).
Çevirileri:
Türk Halk Kitapları (Otto Spies, 1941),
Bir Haylazın Hayatı (Joseph von Eichendorff, 1946),
Malte Laurids Brigge'nin Notları (Rainer Maria Rilke, 1948),
Sis (Miguel De Unamuno, 1948),
Sonbahar Yıldızları Altında (Knut Hamsun, 1949),
Dünya Nimeti, (Knut Hamsun, 1949),
Açık Deniz Kıyısında (August Strindberg, 1951),
Morbacka (Selma Lagerlöf, Salah Birsel'le, 1952),
Venedikte Ölüm (Thomas Mann, 1952),
Victoria (Knut Hamsun, 1952),
Korku (Stefan Zweig, 1953),
Yaman Adam (Miguel de Unamuno, 1954),
Tedirgin Gece (Albrecht Goes, 1954),
Pan (Knut Hamsun, 1954),
Serserilik Günleri (Knut Hamsun, 1955),
Açlık (Knut Hamsun, 1956),
Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Erich Maria Remar-que, 1956),
Küçük Mitologya Sözlüğü (Dr. Otto Hitbrunner, 1957),
Benoni (Knut Hamsun, 1960),
Kapıların Dışında (Wolfgang Borchert, 1962),
Fareler (Gerhart Hauptmann, 1962),
Martı (Anton Çehov, 1963),
Fener Gece ve Yıldızlar (Wolfgang, Borchert, 1963),
Gençlik Güzel Şey (Hermann Hesse, Kâmuran Şipal'la,1963) ,
Dönemeç (Tankred Dorst, 1964) ,
Kara Kız (Tankred Dorst, 1965) ,
Ve O Hiç Bir Şey Demedi (Heinrich Böll, 1966),
İtiraf (Wilhelm Von Scholz, 1966),
Göçebe (Knut Hamsun, 1968),
Rosa (Knut Hamsun, 1968),
Şarkılar Kitabı (Heinrich Heine, 1972),
Kör Baykuş (Sadık Hidayet, 1977),
Andersen Masalları (Christian Andersen, 1977),
Son Bölüm (Knut Hamsun, 1980),
Yalnızlık Bir Yağmura Benzer, Çeviri Şiirler (1984),
Uçarı (Knut Hamsun, 1990).
Bütün yapıtları:
Hilmi Yavuz ve Ali Tanyeri'nin hazırladığı Bütün Eserleri Cem Yayınevi tarafından 7 cilt olarak basıldı: 1. (İlk beş şiir kitabı, 1981), 2. (6.-11. şiir kitapları, 1982), 3. (Son üç şiir kitabı), 4. (Yayımlanmamış Şiirler, 1985), 5. (Bile, Yazdı ve Yazılar, 1983), 6. (Konuşmalar, Konferanslar, 1983), 7. (Radyo Oyunları, 1985).
Bütün Eserleri, 1993 yılından bu yana Yapı Kredi Yayınlan tarafından yeniden yayımlanıyor.
Ödülleri:
1957 Yeditepe Şiir Armağanı Eski Toprak ile
1964 Türk Dil Kurumu 1964 Şiir Ödülü Yaz Dönemi ile
Behçet Necatigil Şiirlerinden Örnekler
GİZLİ SEVDA
Hani bir sevgilin vardı Yedi-sekiz sene önce Dün yolda rastladım Sevindi beni görünce
Sokakta ayaküstü Konuştuk ordan-burdan Evlenmiş, çocukları olmuş Bir kız, bir oğlan
Seni sordu Hiç değişmedi dedim Bildiğin gibi Anlıyordu
Mesutmuş, kocasını seviyormuş Kendilerininmiş evleri Bir suçlu gibi ezik Sana selam söyledi
AŞK DUYARLIĞI
Uzanır fildişi turlarına Perdeleri çekili odaların birinde Sabırsız, gergin ve usta parmaklar Ve çalınır kızlığı, dolendo
Gecenizde ansızın duyduğunuz sestir bu
Hep kendi dünyasında olacak biliyordu Üstelik ne kadar var görmedi Nasıl duyar? Duyar Ve alınır yalnızlığı, dolendo
Gecenizde ansızın döktüğünüz yastır bu
YALNIZLIK
Yalnızlık bir yağmura benzer, Yükselir akşamlara denizlerden Uzak, ıssız ovalardan eser, Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir Ve kentin üstüne göklerden düşer.
Erselik saatlerde yağar yere Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar, Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı Ayrılınca birbirinden gövdeler; Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde Yatarken aynı yatakta yan yana:
Akar, akar yalnızlık ırmaklarca.
Rainer Maria RİLKE Çeviri : Behçet NECATİGİL
SEVGİLERDE
Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telâşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz Yahut vaktiniz olmadı.
SOLGUN BİR GÜL DOKUNUNCA
Çoklarından düşüyor da bunca Görmüyor gelip geçenler Eğilip alıyorum Solgun bir gül oluyor dokununca
Ya büyük şehirlerin birinde Geziniyor kalabalık duraklarda Ya yurdun uzak bir yerinde Kahve, otel köşesinde Nereye gitse bu akşam vakti Ellerini ceplerine sokuyor Sigaralar, kağıtlar Arasından kayıyor usulca Eğilip alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca
Ya da yalnız bir kızın Sildiği dudak boyasında Eşiğinde yine yorgun gecenin Başını yastıklara koyunca
Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor En çok güz ayları ve yağmur yağınca Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda Uzanıp alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca
Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda Akşamlara gerili ağlarla takılıyor Yaralı hayvanlar gibi soluyor Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor Yollar, ya da anılar boyunca
Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam Solgun bir gül oluyor dokununca
Oğuz Atay kimdir?
Oğuz Atay (12 Ekim 1934; İnebolu, Kastamonu – 13 Aralık 1977, İstanbul), Türk yazar.
Babası, VI., VII dönem Sinop, VIII. Dönem Kastamonu Milletvekilliği yapan Cemil Atay’dır. 1951′de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji‘ni, 1957′de de İTÜ İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Üç yıl sonra İDMMA İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü’nde öğretim üyesi oldu. 1975′te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar‘ın 1971-72′de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü‘nü kazandı.
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak nitelendirilmiştir. Moran’a göre Tutunamayanlar’daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.
Atay’ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar’ı 1973′te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan’ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı‘nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi “Türkiye’nin Ruhu“nu yazamadan 13 Aralık 1977′de, İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı’na defnedildi.
Öldükten sonra 1987′de Günlük, 1998′de ise Eylembilim adlı kitapları yayımlanmıştır. Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskı bile yapamayan Atay’ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Yıldız Ecevit’in hazırladığı Oğuz Atay biyografisi Ben Buradayım… 2005 yılında yayınlandı. Türk edebiyatında yazdığı Tutunamayanlar ile post-modern tarzda eser veren ilk yazar Oğuz Atay’dır.
Oğuz Atay, özellikle Tutunamayanlar romanında, modern şehir yaşamı içinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka,kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır. Kastamonu Valiliği kendisi adına 2007 yılından beri Oğuz Atay Edebiyat ödülleri vermektedir.
Pars Tuğlacı kimdir?
Tarihçi, dilbilimci, yazar. 1933 yılında doğdu. Kıbrıs’ta, Melconian Eğitim Enstitüsü’nü (1951), ABD’de Michigan Üniversitesi’ni (1955) bitirdi. Ankara Askeri Tıp Akademisi’nde (1955-1958), İstanbul’da orta ve yüksekokullarda (1958-1961) İngilizce okuttu. Sözlük ve ansiklopedi çalışmalarına 20 yaşlarında başladı ve bu dalda uzmanlaştı. Yayınladığı İngilizce’den Türkçe’ye ve Türkçe’den İngilizce’ye dil ve meslek sözlüklerinden dolayı İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth tarafından tebrik edildi (1966). Türkiye Türkçesi’nin en geniş sözlüğü Okyanus’u telif etti. Bu sebeple zamanın Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından 17.4.1974’de Çankaya’ya davet edilerek tebrik edildi. Türkiye’nin 1071 öncesi ve sonrası tarih ve kültürünü konu alan 25 ciltlik Büyük Türk Ansiklopedisi’ni hazırladı.
Paris İnsani Bilimler Evrensel Akademisi (Academie des Sciennes Humaines Universelles) tarafından 'Şeref Profesörlüğü Payesi', Amerika Birleşik Devletleri'nin Los Angeles Eyaletindeki Addison Devlet Üniversitesi'nce, 'Genel Araştırma Doktorluğu' payesi, Londra Üniversitesi Tatbiki Araştırma Enstitüsü'nce 'Edebiyat Doktorluğu' payesi verildi. ABD'nin Uluslararası Bibliyoğrafya Enstitüsü'ne 'Şeref Profesörlüğü' ünvanıyla ve Avustralya'nın Uluslararası Koordine Araştırma Enstitüsü'ne de Şeref Profesörlüğü ünvanıyla ömür boyu üye seçildi.
Tarihçi ve dilbilimci Pars Tuğlacı’ya, Bohemya Kraliyet Tacı'nın 'Baron' ünvanı, Askeri 'Deniz Kartalı' ünvanı ve Kudüs Kutsal Haç (Salib-i Mukaddes) ünvanı verildi.
DYP’den Adalar Belediye Başkan Adayı oldu.
ESERLERİ:
Okyanus 20. Yüzyıl Ansiklopedik Türkçe Sözlük Pars Yay. İstanbul 1971
Osmanlı Şehirleri, İstanbul 1985
İngilizce - Türkçe Ekonomi ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2002
Türkçe - İngilizce Bilimsel ve Teknik Terimler Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2001
Ermeni Edebiyatından Seçkiler, Cem Yayınevi, İstanbul
Türkçede Anlamdaş ve Karşıt Kelimeler Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1996
Tarih Boyunca İstanbul Adaları, Say Yayınları, İstanbul, 1995
Osmanlı mimarlığı'da Balyan ailesi'nin rolü, Çığır Yayınları, İstanbul, 1993
İstanbul Ermeni Kiliseleri - Armenian Churches of Istanbul, Pars Yayın Ticaret, İstanbul, 1991
Dadyan Ailesi'nin Osmanlı Toplum, Ekonomi ve Siyaset Hayatındaki Rolü - Pars Yayıncılık, İstanbul 1993.
HAKKINDA YAZILANLAR
Pars Tuğlacı hakkında, araştırmacı-yazar Ziyad Ebuzziya'ya ait değeri yüksek olan bazı kitap ve dergileri 'yararlanmak' amacıyla alıp, bazı sayfalarını eksik teslim ettiği iddiasıyla dava açıldı. Pars Tuğlacı, 2 ay hapis ve 20 bin lira para cezasına çarptırıldı. İstanbul 5'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Pars Tuğlacı, hakkındaki suçlamaları reddetti. Kitapları tamamlayıp Ebüzziya'ya teslim etmek istediğini, ancak onun kabul etmediğini belirtti.
Güneş gazetesinde çıkan habere göre, Tuğlacı şöyle diyordu; "Ben Amerika'da olduğum sırada evim basılmış, bu çirkin bir olaydır. Alınan kitapları aynen iade etmediğim söylenerek emniyeti suistimalden dava açıldı, ancak ben suçsuzum."
T. İlkay Somel kimdir?
1943’teTrabzon'da doğdu. 1963'te Sabah Postası’nda gazeteciliğe başladı. Muhabirlik, röportaj yazarlığı ve sayfa sekreterliğinden sonra gazetenin yönetimini üstlendi. Askerlik hizmetinden sonra Hürriyet’in Yıldırım Servis Müdür Yardımcılığı görevini üstlendi. Daha sonra Günaydın’ın sayfa sekreterliği yaparken Bursa Hakimiyet gazetesini kurmakla görevlendirildi ve Bursa'ya gitti. Bir buçuk yıl bu gazetenin yayın yönetmenliğini yaptı. 1976'da Son Havadis gazetesi Ankara temsilcisi oldu. İki yıllık bir çalışma döneminden sonra Akajans Yurt Haberler Müdürlüğü’nü üstlendi. Günaydın’ın Ankara bürosunda görev aldı. Web Ofset bünyesinde çıkan Ekonomik Bülten gazetesinin Ankara temsilciliğini yaptı, aynı grubun Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin yayın yönetmeni oldu. Buradan ayrıldıktan sonra Hürriyet Dergi Grubu’nun Ankara bürosunda röportaj yazarlığı yaptı. Evli bir çocuk ve bir torun sahibi olan T. İlkay Somel'in beşi sahnelenmiş altı tiyatro eseri ve bir hikâye kitabı vardır.
11 Aralık 2020'de Urla'da vefat etti ve 13 Aralık'ta aynı yerde toprağa verildi.
Commenti