top of page
< Back

Suphi Ziya Özbekkan, Nihat Erim, Leyla Erbil

Bugün 19 Temmuz. Suphi Ziya Özbekkan, Nihat Erim ve Leyla Erbil'in ölüm yıldönümleri. BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla anıyoruz. Suphi Ziya Özbekkan kimdir? Titrer yüreğim her ne zaman yâdıma gelsen Suphi Ziya Özbekkan 1887 yılında İstanbul'da Türbe semtinde doğdu. Babası devlet adamı ve ünlü musikişinaslarımızdan Ziya Paşa, annesi Samipaşa-zâde Suphi Paşa'nın kızı Ayşe Behiye Hanım'dır. Hamdullah Suphi Tanrı Över dayısıdır. Altı yaşına kadar özel öğretmenlerden ders alarak eğitildi.Türk Musikisi'ni babasının konağındaki sanat atmosferini teneffüs ederek tanıdı. Konağa Hacı Kirami Efendi, Leon Hancıyan, Tamburi Cemil Bey, Üsküdarlı Ziya Bey, Hanende Hüsamettin Bey, Udî Nevres Bey, Lavtacı Andon, Ali Rıfat Çağatay, Raûf Yektâ Bey, Kemani Kirkor gibi sanatkârlar devam ederdi. Ablasının da sesi güzeldi ve Tamburi Ali Efendi' den ders alırdı. Ünlü hanende Nasib Hanım harem ve selamlıkta yapılan fasıllara katılırdı. İbrahim Ziya Özbekkan, Ali Rıfat Bey 'den Ud dersi alırken Suphi Ziya Bey de Tambur çalmağa heves etti; ancak Ali Rıfat Bey "Bir evde iki mızraplı saz olmaz" fikrini ileri sürerek Kemençe çalmasını tavsiye etti. Böylece 12 yaşında Kemençeci Vasil' den Kemençe dersleri almağa başladı ve bu dersler dört yıl sürdü. Hacı Kirami Efend i ile Leon Hancıyan 'dan makam ve usûl öğrendi. Sazında biraz ilerledikten sonra konaktaki fasıllara katılmaya başladı. 1943-1945 yılları arasında Ankara Radyosu Müdürlüğü'nde bulundu; 1952 yılında emekli oldu. Bundan sonra aynı yerde sanat danışmanı, üslup hocası olarak 1962 yılına kadar çalıştı. Günümüzde halen kayıtları yapılıp özellikle TRT Radyolarında yayınlanmakta olan "Küçük Koro" nun da kurucusudur. Bestekârlığa kırk iki yaşında, Hüzzam makamında bir İlahi denemesi ile başladı. İlk din dışı bestesi, sözleri Fazıl Ahmet Aykaç'a ait olan Neden hiç durmadan sevmiş bu gönlüm durmadan yanmış Cihan mademki fâniymiş ve hep giryeyle hicranmış Demek sevmek de boş şeymiş demek vuslat da bir anmış Ve en kati hakikat anladım ben sade nisyanmış Cihan mademki fâniymiş ve hep giryeyle hicranmış Güfteli Uşşak makamındaki şarkısıdır. Sözleri büyükbabası Sami Paşa'ya ait olan Saba makamında Aksak şarkı olarak besteledi. Semt-i dildâre bu demler süzerin var mı saba Dil-i hasret-zedeye nev haberin var mı saba Ben giriftar-ı elem bülbül-i efgan-zedeyim Verd-i bağ-ı emelimden seferin var mı saba Çin-i zülfünde o şuhun eserin var mı saba ”Ey sabah rüzgârı, bugünlerde sevgilinin semtinden geçecek misin? Hasretten harap olan gönlüme yeni bir haber verecek misin? Ben, derde düşmüş, feryat figan eden bir bülbülüm. Bu geliş, emel bağımın gülünden midir? O sevgilinin saçlarının kıvrımlarından mı esip geliyorsun? Suphi Ziya Bey 19 Temmuz 1966 Salı günü Ankara'da öldü; 21 Temmuz 1966 Perşembe günü kılınan cenaze namazından sonra Cebeci Asrî Mezarlığı’nda toprağa verildi. İki çocuk babası olan Özbekkan, anadili kadar Fransızca bilirdi. Lemi Atlı'dan sonra gelenekçi Türk Sanat Musikisi Bestekârlarının son halkası sayılır. Suphi Ziya Bey’in ölümü ile bu tür sanat anlayışı ve yaratıcılığı sona ermiştir denir. Bestekârlığa geç başlaması, musikimizde kullanılmış ve kullanılmakta olan her unsuru sabırla incelemiş olmasından ileri gelse gerektir. Her beste formunu çok iyi yorumlamış, bestekârlık tekniğini, usul ve makamların melodik yapısını içine sindirerek buna göre beste yapmıştır. Eserlerinde eşsiz bir duygu zenginliği ve ifade gücü dikkati çeker. Fakat nota bilmezdi eserlerini başkaları notaya alırdı. Birkaç örneğin dışında "Makam-güfte","Güfte-Melodi" uygunluğu en üst düzeydedir. Geçki zarafeti ve zenginliği dikkat çekicidir. Viyana’da ölen kızı Hümeyra için bestelediği "Titrer yüreğim her ne zaman yâdıma gelsen" güfteli Muhayyer şarkısı. İçindeki hazin duyguları ve kan ağlayan yüreğinin ifadesini hatta hala umutlarını yitirmeyim imdadına yetişmesini uman güftesini zengin nota tasarımı ile anlatmıştır. Titrer yüreğim her ne zaman yâdıma gelsen Kan ağlar içim hatır-ı nâşâdıma gelsen Şu hâl-i perişanıma bir kerre bakıp da Allah için ey şuh-i şen imdadıma gelsen “Seni her ne zaman hatırlasam yüreğim titrer. Mutsuzlukla hatırladığım her seferinde içim kan ağlar. Ey neşeli güzel, Allah için, şu perişan halime bir kere bakıp da imdadıma gelsen” Uşşak makamındaki "Ne zaman gelse hayalin bu harabata senin" güfteli şarkısı, daha doğrusu hepsi birbirinden güzel, birbirinden orijinal eserlerdir. Kullanmış olduğu her formda mükemmel eserler vermiştir. Suphi Ziya Bey, kendisi ile değişik tarihlerde yapılan musiki sohbetlerinde Dede Efendi ile Hacı Arif Bey'den çok etkilendiğini, en çok da Mustafa Çavuş'u sevdiğini söylemiştir. Nitekim, "Gönül verdim bir dilbere" güfteli şarkısının Dr. Suphi Ezgi, Mustafa Çavuş'un bir eseri olduğuna inanmıştır. (Dr. Nazmi Özalp , Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi,Cilt:2, S:107, Yılmaz Öztuna, Müzik Ansiklopedik Sözlük C:2 S:178, Mustafa Rona, 20.Yüzyıl Türk Musikisi S:308, Tahir Aydoğdu,www.turksanatmuzigi.org/sanatcilarimiz/bestekarlarimiz/suphi-ziya-ozbekkan) Nihat Erim kimdir? Nihat Erim 1912 yılında Kocaeli'nin Kandıra ilçesinde doğdu. 1959-1961 yılları arasında Birlemiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu üyesi olarak görevlerde bulundu. 1943 yılında da Cumhuriyet Halk Partisi'nden milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Nihat Erim 1912 yılında Kocaeli'nin Kandıra ilçesinde doğdu. Galatasaray Lisesi'nde öğrenim gördü. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı alanda doktora eğitimi aldı. 1939'da da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kamu hukuku doçentliğine atandı. 1941'de de profesör unvanı aldı. 1959-1961 yılları arasında da Birlemiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu üyesi olarak görevlerde bulundu. Siyasi Yaşamı 1943 yılında arasında Cumhuriyet Halk Partisi'nden milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. 2. Hasan Saka Hükümeti'nde Bayındırlık Bakanlığı, Günaltay Hükümeti'nde de başbakan yardımcılığı görevinde bulundu. Bunun yanında Ulus gazetesinde de başyazarlık yaptı. Gazete'nin 1953'te kapanması üzerine de Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerini çıkardı. Ayrıca 1955 yılına kadar da Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın hazırlanmasında çalıştı. 1961 senesinde de yeniden CHP milletvekili olarak meclise döndü. Daha sonra partiden ayrılarak Cumhuriyetçi Güven Partisi'nin kuruluşuna katıldı. Başbakan seçilmesi 12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından hükümeti kurmakla görevlendirilen Erim, 26 Mart 1971’de kurduğu partilerüstü hükümetten 3 Aralık 1971’de istifa etti. Daha sonra yeniden bu göreve getirildi. Kurucusu olduğu II. Erim Hükümeti'nde de 22 Mayıs 1972 tarihine kadar işbaşında kaldı. Bunun yanında 1977 yılına kadar da Cumhuriyet Senatosu’nda kontenjan senatörü olarak görevlerde bulundu. Nihat Erim, 19 Temmuz 1980'de İstanbul Dragos'taki evinin yakınında Dev-Sol militanları tarafından düzenlenen suikast sonucu yaşamını yitirdi. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Leyla Erbil kimdir? Türkiye PEN tarafından Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilen ilk kadın yazardır. Leyla Erbil , 1931 tarihinde İstanbul ‘da üç kız kardeşten ortancası olarak doğmuştur. Annesinin adı Emine Huriye, babasının adı Hasan Tahsin’dir. İlkokulu Esma Sultan’da, ortaokulu Beşiktaş İkinci Kız Ortaokulu’nda okudu. Lise eğitimine Beyoğlu Kız Lisesi’nde başlayan Erbil, daha sonra Kadıköy Kız Lisesi’ne nakledildi ve ilk şiirleri de lise yıllarında bir taşra dergisinde 1945 yılında çıktı. 1950 yılında Kadıköy Kız Lisesi’nden mezun oldu. Liseden sonra girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi Bölümü’nde öğrenime başladı. Leyla Erbil, üniversiteye girdikteşit’in oğlu Aytek Şay ile 1951 yılında evlenerek üniversite eğitimine ara verdi. Ama bu evlilik kısa sürdü ve boşandılar. Üniversite eğitimine devam etmeye başladı. Bu arada öğrenci iken 1953 yılında İskandinav Hava Yolları’nda sekreter ve çevirmen olarak çalışmaya başladı. Hem öğrencilik hem iş devam ederken ikinci eşi olacak Mehmet Erbil’le de burada tanıştı. Üniversite son sınıftayken 13 Mayıs 1955 tarihinde evlenerek okulu bıraktı. Evlenince 1955 yılında Ankara ‘ya yerleşti, 1957 yılında İzmir ‘e taşındı. 1961 yılında tekrar İstanbul ‘a taşındı. Leyla Erbil, yazarlığa hikâyeler yazarak başladı. 1956 yılında ilk yayınlanan hikâyesi ‘Uğraşsız’; Seçilmiş Hikâyeler dergisinde çıktı. Yazarın hikâye ve yazıları sonraki yıllarda da Ataç, Dost, Dönem, Kitap-lık, Papirüs, Türk Dili, Türkiye Defteri, Yeditepe, Yelken, Yeni a, Yeni Dergi, Yeni Ufuklar gibi dergilerde çıktı. Leyla Erbil, kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmadı; roman, hikâye ve düz yazı metinlerinde Ortodoks Marxçı’ların karşısında yer almasıyla tanındı. Psikanilizin özgürleştirici yöntemlerinden yararlanarak, dinin, ailenin, okulun, toplumsalın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı 1956’da başlayan mücadelesini dilin oturmuş kelime hazinesi ve söz dizimi kuralarını değiştirme çabasıyla sürdürdü. Yeni bir biçim ve biçem geliştirdi. Başlıca düşünce kaynakları Marx ve Freud ‘tu. Yapıtlarında yaşama biçimlerine, değer yargılarına, evlilik, aile ve kadın cinselliğine sert, alaycı ve eleştirel tutumla yaklaştı. Öyküleri Almanca, İngilizce, Fransızca ve Rusça’ya çevrilerek çeşitli antolojilerde yer aldı. 1979’da Iowa Üniversitesi onur üyesi seçildi. Berlin Üniversitesi ‘nden K. Schweibgut’un “Türkiye’de Birey ve Toplum, Leyla Erbil’in Romanı Tuhaf Bir Kadın’ konulu doktora tezi Almanca yayınlandı. Leyla Erbil, 1970’te Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974’te ise Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucuları arasında yer aldı. Aziz Nesin ‘in önerisi üzerine, Asım Bezirci ve diğer arkadaşlarıyla birlikte TYS tüzüğünü hazırladı. Aynı zamanda PEN Yazarlar Derneği üyesiydi.

Suphi Ziya Özbekkan, Nihat Erim, Leyla Erbil

Bugün 19 Temmuz. Suphi Ziya Özbekkan, Nihat Erim ve Leyla Erbil'in ölüm yıldönümleri.
BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla anıyo

bottom of page